bugün

entry'ler (86)

histamin

Histamin intoleransı olarak tanımlanan hastalık halinde ,miktarı artan madde.Ya histamin in aşırı üretilmesi ya da yıkımında azalma sonucu artan histamin seviyesine bağlı olarak vücutta kaşıntı ,baş ağrısı,mide asidinde artma,barsak haraketlerinde değişiklikler ,tansiyon düşüklüğü gibi hallere sebep olduğu iddia edilmektedir .

kış uykusu

yalnızlıkla yaşamak,yokluğun içinde amaçsız kalınan zamanlar,insanın çıldırmaya yakınlığı,yağmura ve griye bağımlılık,mutsuzlığın yapışkan bir şey oluşu,çok şey bilip veya bildiğini zannedip ortaya koyduğunun aslında hiç bir şey oluşu ile yüzleşecek cesaretin olmaması...öze giden yolculukta veya özden hızla uzaklaşırken hayat,hıçkırmadıktan sonra ağlamanın patlarcasına kahkaha olmadan gülmenin,bağırmıyorsan sesinin,acıtmıyorsan gücünün,göstermiyorsan bedeninin kıymetinin kalmadığı düzende yani sahteliğin normalleştiği ve hızla ben dahil bir çok insanı içine aldığı ama içimizde bir yerleri çok zorlayan,uyanık kalmanın zorlaştığı,hep uykuya zorlayan bu düzende hızla ve hunharca akarken çekip aldı sanki film.diğer yandan bir yol lazımsa insana veya hala hazırda gidilen yolda,sanattan geçemiyorsan eğer patlak vermemek mümkün değil.uzun zamandır birisine özenmemiştim,yönetmene özendim.
uzundu,öyle uzun dialoglar vardı ki eşine az rastanır herhalde.neden ödüle layık görüldü,onu bilecek kadar anlamıyorum sinemadan.ama bana ödül gibi geldiği kesin.

tüm bu haliyle bana iyi gelen film.kuşkusuz herkes sevmeyecektir,hatta katlanılmaz bile bulanlar olacaktır.beğenenler ise iki çeşit herhalde.birincisi benim tam olarak göremediğim ama farklılığını ben dahil ortalama sinema seyircisinin de sezebileceği sinema tekniği ve biçimi açısından beğenenler ki bu sebeple ödül almış.diğerleri,yani benim içinde olduğum grup,gerçeğe hasret kalanlar.

kan uykusu

kan uykusunda uyuyanların belgeseli.dönüp baktığında bir rüya gibi gelir ordaki günler,o kadar derin bir fark vardır ki,gerçekten o günleri yaşadığına inanamazsın.o uykuyu uyuyanların bir kısmı neden ordaa olduğunu anlayamaz,anlamlandıramaz.belki de haklılar,hiç bir anlamı yoktur.gerçekten de ordaki herkesin bir anı da olsa vardır ''ne işimiz var bizim burda ?'' diye sorduğu.anlatıldığı gibi değildir çünkü.her an ölümün hakim olduğu bir yerde vatan için açlığa,susuzluğa,soğuğa ve sıcağa,kilometrelerce yürüdükten sonra moraran ayaklarına,arkadaşının gözyaşlarına,annesiyle konuştuğunda kahreden evhamına,öldürülen silah arkadaşlarının bitmeyen acısına katlanırsın.zayıf ve daha zayıf düştüğün o anlarda artık hiç bir maddesel gerekçe seni ayakta tutamaz,fiziken ve zihnen bu kadar hırpalanmışken..seni ayakta tutan hadi kendini geç,o yirmi yaşındaki çocuğu 2200 metre rakımda eksi bilmem kaç derece soğukta nöbet tutturan ay yıldız oluverir.onun o birlikte dalgalanmassı o yokluktaki tek varlığın olur, sabah bayrağa bakıp gülümsediğimizi hatırlarım.o öyle bir histir ki,sanki tüm milletinin ve vatan toprağının bekası senin o küçüçük birliğinde dalgalanan bayrakta saklı gibi gelir.
onca insan öldü.ben biliyorum ki onlar bayrak için öldü.şehir merkezlerinde dalgalanan bayrak için değil,kendi birliğindeki bayrak için.şimdi birileri gelip askerin bayrağını indirmiş.bize bir şey olmaz bundan.ama eğer ayette dediği gibi şehitler ölmeyip aramızda dolaşıyorlarsa,eğer bu ayette bir teşbih yoksa,bayrak eşliğinde o kan uykusuna yatıp da uyanamayanlara çok şey olur..


nazan bekiroğlu

''sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.''

necip hablemitoğlu

Mücadelesini şöyle açıklamıştır:

''almanlardan fethullahçılara, türkiye cumhuriyeti'nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, atatürk'ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum.
çünkü türküm ve başka türkiye yok!..''

türkiye yi fransa ya karşı savunacak zihniyet

suçu ispatlanmamış ergenekon sanıklarının her türlü hakkına el koyan,düşünce suçunu devreye sokan,sonu olmayan davalarla insan haklarını hiçe sayan,kişilerin savunma hakkını reddeden,neredeyse toplum vitrininde olup da ergenekon yoktur diyen herkesi içeri atan zihniyet,soykırım yoktur diyeni içeri atmayı kararlaştıran fransız zihniyetine karşı Türk Milletini savunamaz.

Tarih boyunca Türk devletlerine düşmanlık beslemiş batının, emir ve yasaklarına boyun eğmiş,AB yetkililerine sömürge valisi hissiyatını vererek,kurtuluş savaşının tüm manevi kazanımlarını zedeleyen,haçlı zihniyeti ortadoğuda müslümanları katlederken sesini çıkaramayan,fransa önderliğinde gerçekleşen suriye mezaliminde neredeyse gönüllü piyon rolünü üstlenen zihniyet,Fransa'ya karşı Türk milleti savunamaz.

sevgili

''kış kıyamet bir gün bakarsın çıkıp gelmişim
varsın azgınlaşsın tipi
ve uğuldayadursun dışardaki rüzgâr
sakın şaşırma küçüğüm
üşümüş bir serçe gibi titremesin ellerin
apansız çıkıp geleceğim
kış kıyamet de olsa bir gün
uğuldayan bu rüzgâr,
bu delice yağan kar ürkütmesin seni
direnmektir artık bekleyişin öbür adı
sen türküler söyle ve gülümse küçüğüm çünkü;
sesinin ırmağıyla yeşerecek hasretin bozkırları
bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet bekle beni küçüğüm.''

emperyalizm ve ümmetçilik

ümmet toplumununda,yönetimdeki güç malum bir anlamda dini önderdir.bu dini önderler(yeni isimleri kanaat önderi oldu bunların),her ne kadar teorik olarak olmasa da pratik anlamda ilahi makamdan esinlenen kişiler kabul edilir.dolayısıyla halk,bu kanaat önderlerinin icraatlarını sorgulayamaz.o makamdan ne buyurulsa,adeta allah'ın emrine eşdeğer kabul edildiğinden tereddütsüz gerçekleştirilir.çünkü ümmet anlayışı ile yönetilen toplumda,küçük esnafından tutun da memuruna kadar her kesim,yönetime sımsıkı bağlıdır.bu tip toplumlar emperyalizm için,her anlamda yatırıma müsaittir.çünkü bu toplumlara hükmedebilmek için zirvedeki tek adamı ve bir kaç varisi ele geçirmeniz yeterli olacaktır.Toplum,yönetime karşı sadece hukuki değil,imani açıdan da sorumlu olduğundan,asla bir engel teşkil etmez.Emperyalizm,bir yandan o yönetimin gücünü arttırırken,diğer taraftan da din kavramını,o yönetime itaat olarak algılanmasını sağlamaktan da geri durmaz.Günümüzde,medya bu araç için hunharca kullanılır.Bir müddet sonra,icraatlar bireye ters gelse dahi,o ''kutsal'' yönetimden daha iyi bilemeyeceği inanışı yerleşmiş olduğundan asla bir sıkıntı çıkmaz.Zaten bireylere düşünmekten ziyade itaat etme anlayışı usulca yerleştirilmiş olur.Ulus devletinde ise siz yönetimleri ele geçirseniz dahi,tabanda sömürüye dur diyen bir kesim her daim varolacağından bu bölgede yapacağınız her türlü yatırım ve dönüşüm çabası hem daha riskli hem daha maliyetli olacatır.ulus ile ümmet arasındaki farkın en açık göstergelerden birine de 20.yüzyılın ilk çeyreğinde bu topraklar şahit olmuştur.Nitekim,ümmetçi anlayış Teali islam Cemiyeti vb. gruplar halinde birleşip,vatanı hristiyan avrupa'ya satmayı önermiş,haçlılarla savaşmayı kafirlik olarak tanımlayan bildirgeler yayınlamış,neyse ki ulus gücü bu oyuna gelmeyip,dünya tarihinde eşi az görülmüş bir milli mücadeleyle zafer kazanmıştır.

emperyalizm için,ortadoğu'da ümmetçilik vb. tek merkezli yönetimler malum sebeplerden tercih sebebidir.lakin,karşılarında libya gibi kendisine boyun eğmeyen yönetimler görürse,bir anda demokrasi suvariliğine soyunur.neyse ki amerika'nın demokrasisinin ne olduğunu irakta az zaman önce gördük.

Türkiye'de ise ümmetçilik,akıl almaz bir hızla büyümeye devam ediyor.Bir cemaatin tek nefeste etki nüfusu neredeyse 20 milyona ulaştı.Bunun en az yarısı yukarıdan gelecek her türlü emri kayıtsız şartsız yerine getirecek kıvamda.Bu kıvam ise,Amerika'nın tam istediği.Hele ki,o önder ellerinde bulunuryorsa...Misalse bir anda Suriye'ye düşman olabiliyoruz artık,bir gün mavi marmara için isyan edenler,ertesi gün 180 derece dönüp israil sempatizanı olabiliyor.Şüphesiz Türk toplumu,cumhuriyet tarihi boyunca defalarca kez bu tip oyunların muhattapı olmuştu.Lakin her seferinde,gerçek türk aydınları ve ulus gücü,tabandan gelerek bu oyunu bozmaya başarabilmişti.Şimdiki durumda ise,toplumun gözünü açabilecek,ulus gücünü örgütleyebilecek veya buna ilham verebilecek değerlerimizin önemli kısmı sonu olmayan davaların sanığı olarak cezaevinde.Dışarıda olanlar ise bir şekilde susturulmuş durumda.işçi ve memur kadrolarının önemli bir kısmı,ümmetçi yönetimin avcunun içinde.Neredeyse tüm kaleler zaptedilmiş.Vel hasıl bu toprakları bize vatan yapan iki temel unsurdan biri olan ulus kavramının içi boşaltılmış,neredeyse terörizme eş anlamlı hale getirilmiş.Diğeri,yani müslümanlık ve onun çizgisinde gelişen inanç,gelenek ve göreneklerimiz,Amerika'nın kontrolünde güç olan ve dolayısıyla ona bağımlı olan bir oluşumun yönetimdeki ümmet anlayışına teslim.10 sene önce birileri,ortadoğu,ümmetçilik ve emperyalizm üçgenindeki tehlikenin Türkiye'ye de sirayet edeceğini söylediğinde,''olur mu öyle şey,komplo teorileri bunlar'' diyorlardı.Bugün,geçmişte o tespiti yapanlar,Libya'yı Suriye'yi,Mısır'ı işaret ederek sıranın bize geleceğini işaret ediyor.Lakin ''olur mu öyle şeyciler'' yine devrede,hem de herhalde hiç olmadıkları kadar sahip oldukları etki güçleriyle.Allah bu güzel vatanı korusun.

fatiha suresi

''allah'ım yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardim dileriz'' ayetini her inananın aklından çıkarmaması gereken.

fenerbahçe

Fenerbahçe,onca hüznümüze onca sevincimize sebep olan,bazı anlarda gözlerimizde iki damla yaş olandır.Fenerbahçe çocukluk,gençlik yıllarımız,dolu dolu hatıralar Fenerbahçe.2011 Temmuzundan bu yana şike yaptığı için kamuoyunun idam sephasında bekletiliyor.Kanaatimce,hakim kuvvet öyle veya böyle Fenerbahçe'yi mahkum edecektir.Çünkü iddia makamını ateşleyen güç,günümüz Türkiyesinde karşı konulması nerdeyse imkansız olan...Fenerbahçe için davanın sonuçlanmadığı her gün,zarar,her gün ayrı bir kayıp oluyor.Hesapta her geçen gün,güç kaybedecek ve direncinin en zayıf olduğu anda,vuracaklar darbeyi.Darbecilerin en korktuğu ise devirmeye çalıştıkları kişi veya kurumun arkasındaki halk gücü,yani taraftarları ve tabiki mevcut davaya sadece hukuki olarak bakabilen kamuoyu.Lakin görülen o ki,toplumun önemli bir kısmı savunma hakkını önemsemiyor,tutukluları suçlu bulmak için savunma yapmalarına ihtiyaç duymuyor.Ergenekon süreciyle,başta Samanyolu Tv olmak üzere,bir kısım medya'nın toplumumuza neredeyse yerleştirmeyi başardığı bu hukuksuz tavır,yine bu medya organları vesilesiyle Fenerbahçe'yi muhattap alıyor.Hemen şöyle diyecekler,ne yani Aziz Yıldırım suçsuz mu?Fenerbahçe için neredeyse en önemsiz konu haline geldi dava sonucu.Mesele Aziz Yıldırım'ın yargılanması değil,iddia varsa yargılanacak elbette.Aziz Yıldırım suçlu bulunursa,Fenerbahçe'nin de ceza almaması söz konusu olamaz.Elbette almalı.Başkanının şike suçu
işlediği kulübün ceza almaması kabul edilemez.Burada isyan ettiren mesele dava daha sonuçlanmadan mahkum edilmiş olmasıdır.Mahkummuşçasına zarara uğratılan bir kurumun,dava sonucundan çok da etkilenmesi söz konusu değil.Tüm olan biten,Fenerbahçe'nin geleceğini önemli ölçüde zedelemiş durumda zaten.Lakin mahkemeye ek olarak sosyal anlamda Fenerbahçe'ye saldıran o hakim kuvvet,geçmişimizi,anılarımızı alamayacatır.Galatasaray kalecisi Hayrettin,Rıdvan'a vurduğunda yüreğimizin acısını unutamayız.Boliç o golü attığında zıpladığım yüksekliğe bir daha ulaşamadım ben,kadıköydeki her galatasay maçından sonra yaşadığımız mutluluğun tarifi yok.Anelka,Koray'ın yanından pike yapan bir martı gibi fırladığı anda yüreğimizde başlayan kıvılcımları bilemezler.Trabzon deplasmanına giderken verdiğimiz mücadeleyi,yaşadığımız tehlikeleri unutamayız,vel hasıl Fenerbahçe'nin bize yaşattıklarını,bizim Fenerbahçeyle yaşadıklarımızı, sosyo-kültürel geleceği değiştirmekle kalmayıp,tarihi de kendi arzusuna göre baştan yazmaya çalışan hakim kuvvetin değiştirmesi mümkün değil.
Sonuçta ne olacak?Aziz yıldırım suçlu bulunursa ceza alacak.ek olarak olacak olan budur bu saatten sonra.Bizim Fenerbahçeliliğimiz?Dava sonucunda Aziz Yıldırım'ın şike vb yaptığı ispatlanırsa elbetteki üzüleceğiz.Tarih bunu yazacaktır ve bu durum Fenerbahçe için bağlayıcıdır çünkü.Lakin kalbimiz,kana susamış yarasa gibi kurum ve kuruluşun üstünde dolaşan neo-darbeci hakim kuvvetin kahpece tavrını unutmayacak.O kahpe kuvvetin,Fenerbahçe ve ondan başka saldırdığı nice kişi ve kurumların mağduriyetini önleyemiyoruz.Lakin bu hukuksuzluk,bizim sevgimizi şahlandırıyor..Artık Fenerbahçe,bizim için sadece bir takım değil,bu hukuksuz döneminin simgelerinden de olmuştur.

21 ocak 2012 fenerbahçe kayserispor maçı

(bkz: fenerbahçe tribünleri)
(bkz: samanyolu)

avcı

(bkz: şentürk demiral)

sigara içilmesi farz olan anlar

golcü oyuncu adı altında guiza'dan sonra bienvenu'yu izlemeye mahkum edilmiş bir birey'e,yeni golcü adayı adı altında nobre'nin sunulduğu an.

atatürk ün izmit konuşmaları kitabı

Mustafa Kemal paşa'nın 1929 ve 1923'te yaptığı Eskişehir ve izmir konuşmaları ile birlikte,nedendir bilinmez ,Söylev ve Demeçleri'nden önemli bir kısmı çıkarılmış olan üç önemli konuşmadan biri olan 1922-izmit konuşmalarını içeren kitaptır.*

nisa suresi

79. ayeti üzerinde uzun uzun düşünmeye değerdir.

''(ey insanoğlu!) sana gelen her iyilik allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir''

16 ocak 2012 manisaspor fenerbahçe maçı

fenerbahçenin kazanacağı karşılaşmadır.

16 ocak 2012 manisaspor fenerbahçe maçı

alex'in olmadığı bir maçta deplesmanda maç 1-1 iken,kazanacağı izlenimi veriyor olması bile,fenerbahçe için sevindirici olan maç.*

henri bienvenu

guiza gol kaçırdığı zaman en azından yüzünde üzüldüğünü belirten bir ifade olurdu,bir noktadan sonra o suratı görünce,küfür edemezdim kaçırdığı gollerden sonra,çünkü öyle acı bir ifade takınırdı ki suratına,zannedersin ayağına kızgın yağ dökmüşler,öyle bir ifadeydi guiza'nınkisi...öyle bir acı vardı ki yüzünde,acımasızca gol kaçırdıktan sonra,küfür etmeye hazırlanan izleyiciye,benim derdim daha büyük,siz hala golün peşindesiniz mesajı verirdi...bir yerden sonra bizde guizaya tepkisizleşmiştik.ve hatta yılda 5 trilyon kazanan bir adama acır olmuştuk.lakin bu bienvenu golleri kaçırıyor kaçıyor,suratında anlamsız bir ifadesizlik.sırtını dönüp gidiyor kaçırdığı gollerden sonra.nasıl bir pişkinlikdir anlamadım.

levent göktaş

Türk silahlı kuvvetleri tarihinde üç tane üstün cesaret ve feragat madalyası sahip tek subay olan levent göktaş'a,terörist dediler,ellerinden gelse eşek sırtında götüreceklerdi mahkemeye...suçu neymiş?ofisinde bulunan(?) dvd de şantaj içerikli görüntüler varmış.adam'a soruyorlar nedir bu diye,bilmiyorum diyor üzerinde parmak izi araştırması yapın diyor.dvd nin üstünde parmak izi çıkmıyor,dvd nin üstünde çatlak olunca,mahkeme,polis tarafından el koyulan dvd nin emniyetteki kopyasını istiyor,tubitak iki dvd yi inceliyor ve emniyetteki kopyanın levent albayın ofisinde bulunan dvd den bir hafta önce oluşturulduğu raporlanıyor.kimse soramıyor tabi,acaba emniyetteki dvd,albay'ın olduğu iddaa edilen dvd'nin kopyası mı,yoksa levent albay'ın ofisindeki emniyettekinin kopyası mı?

ergenekon davası

kanuni fakat hukuki olmayan dava.