bugün
- 13 ocak 2025 cumhurbaşkanımızın müjdesi25
- 12 ocak 2025 başakşehir galatasaray maçı29
- gerçek atatürkçülerin oy verebileceği partiler8
- yeni çözüm süreci11
- şu an bütün yazarların işten kaytarması8
- evlenmek istemeyen erkek19
- apo ile işbirliği yapana oy vermek9
- öğretmen olmak için gereken özellikler14
- dün fetöyü savunanların bugün apoyu savunması26
- akp nin yaptıklarını chp yapsaydı12
- akp'li kıvraklığı13
- aktrollerin her başlığa yetişememesi13
- hull city14
- akp ve mhp'nin demlenmesi8
- kırmızı kart diye bağırmak8
- teröristle müzakere değil mücadele edilir14
- sabah ezanı11
- 30 yaşından sonra aşık olmanın imkansız olması22
- feridun düzağaç ın ulu sözlük yazarına açtığı dava9
- akp rezillikleri15
- öğrencisine sapık mesajlar atan din hocası12
- anın görüntüsü11
- evrim17
- apoya beyefendi diyen mhp'li vekil28
- kamos15
- osmanlı torunuyuz diyenlerin ortak özellikleri16
- gece banyo yapmak vs sabah banyo yapmak15
- beklenen büyük istanbul depremi16
- ülkeyi isviçre yapmak9
- mhp'nin öcalan'ı kullanıp atması34
- pandela silik olsun kampanyası18
- kemalistlerin 15 temmuzda korkudan altına işemesi13
- 12 ocak 2025 erdoğan'dan müjde açıklaması11
- abd yanıyor23
- bir tuşla herkesi çırılçıplak soyabilen teknoloji11
- akraba evliliği12
- aragorn'un sauron ile çözüm süreci yapması9
- abd'ye ulaşmak zor ama işgal etmek kolay8
- kaptan memo yu kudurtan eko8
- trendyol da satış yapmak14
- fakirler bu saatlerde ne yapıyor sorunsalı10
- en uyuz olunan yeni nesil isimleri14
- ekrem imamoğlu'nun şam ziyaretinin reddedilmesi17
- 30 yaşından sonra aşk meşk işlerinin bitmesi9
- pkk terörünün bitiyor olması20
- abdullah öcalan'ın mhp den aday olması12
- bugün yaşayan herkes kıyma püresine dönüşecek8
- kitap okuyunca külon artar mı10
- kızılcık şerbeti10
- 10 ocak 2024 dolandirilmam13
entry'ler (2049)
özlem tekin'in bugün günü piyasaya çıkacak albümünün adıdır. albümdeki şarkılar ise şu şekildedir.
kargalar
asker
kıyamet
ay
sebepsiz savaş
dünyam
tarlalar
kargalar (remix)
dünyam (remix)
asker (remix)
http://www.ttnetmuzik.com.tr/ album-kargalar-286574
kargalar
asker
kıyamet
ay
sebepsiz savaş
dünyam
tarlalar
kargalar (remix)
dünyam (remix)
asker (remix)
http://www.ttnetmuzik.com.tr/ album-kargalar-286574
Kendi dünyamı kendimce anlattığım bir yer olmuştur benim için. alternatif şiirler, yazılar, kelamlar bulabilirsiniz. zaman zaman sevdiğim şarkıları ve fotoğrafları paylaşırım.
nefretim, sevgim, aşklarım, hayallerim, pişmanlıklarım artık buraya ne kadar sığarsa aslında o kadarım!
http://seroxturk.tumblr.com/
nefretim, sevgim, aşklarım, hayallerim, pişmanlıklarım artık buraya ne kadar sığarsa aslında o kadarım!
http://seroxturk.tumblr.com/
tutkunu olduğum blog sağlayıcısı.
bloğum da zengin sayılır. şiirler, denemeler, yazılar, kritikler, eleştiriler, fotoğraflar ve şarkılarla beslerim. tavsiye de ederim.
http://seroxturk.tumblr.com/
bloğum da zengin sayılır. şiirler, denemeler, yazılar, kritikler, eleştiriler, fotoğraflar ve şarkılarla beslerim. tavsiye de ederim.
http://seroxturk.tumblr.com/
eşcinsellik neden tercih olarak düşünülmekte çoğu kişi tarafından? cevap aslında direkt olarak "cehalet" olarak verilebilir ama arkasında biraz daha karmaşık çıkarımlar olduğunu unutmamak gerekir. şöyle ki; hetero-egemen olduğu düşünülen bir dünyaya geliyorsunuz, etrafınız "normal" olanın erkek-dişi ilişkisi olduğunu düşünen insanlarla dolu, düşünmeleri bir yana, size bu düşünceyi ne olursa olsun dikte ettiren bir yapı. (bkz: mahalle baskısı) kişinin, cinsel dürtüleri bu şekilde bastırılır ve kişide psikolojik bozulmalara yol açar.
şurası bir kesinlik arz etmektedir. cinsel yönelim, durup dururken değişebilen bir şey değildir. bir insan durup dururken cinsel yönelimini değiştiremez. bir eşcinsel, bir gün uyanıp, hetero olamaz. cinsel kimlik, insan doğduğdan itibaren onunla bir bütündür ve gen kontrolündedir. sadece insan için geçerli değil tabi, doğada birçok hayvan eşcinsel kimliğe sahiptir.
peki eşcinsellik bir tercih değilse, çoğu insan, hatta eşcinselin kendisi bile neden bu durumu "seçim" olarak niteler. cevap, toplumun kendisinde yatmaktadır. belirli bir tek cins baskısıyla yetiştirilen insan; eşcinselliği, hastalık veya sapıklık olarak bile niteleyebilir. çünkü yaşadığı çevre ile asla tecrübe etmediği bir şeydir. bu kadar uzak kaldığı ve anormal olarak nitelendirilen bir şeyin başına gelmesi, o kişinin tüm hayatını değiştirebileceği gerçeği vardır ortada. peki ya, evlenmiş, çocuğu olmuş biri, sonradan nasıl gey olur? hayır olmaz. zaten eşcinseldi. toplumsal baskılar insanların cinsel kimliklerini değiştiremez ama gölgeleyebilir. hangimiz değişik türevlerini tecrübe etmiyoruz ki?! bazen topluma ayak uydurmak için farklı görünmeye çalışmadık ki? işte bunun gibi bir şey. bazen tek bir dokunuştur tüm sistemi harekete geçiren.
bir çok eşcinsel temalı filme, kitaba veya dizlere konu olan da gerçeğin taa kendisidir aslında. etrafı kızlarla çevrili hetero erkeğimiz vardır ve az biraz, ucundan da homofobik bir karaktere sahiptir. bir gün kendini eşcinsel bir oluşumun içerisinde bulur, belki de istemeyerek. ve bundan nefret eder, dışlar, şiddete bile başvurur. lakin sonunda kendinden asla kaçamayacağını anlar.
anlatılmak istenen, kişilerin belirli bir süre sonra bastırılmış cinsel kimliğini bulması ve bunun eşcinselliğe işaret etmesi, o kişide bu durumun "sonradan" ortaya çıkmış olduğu sanısını düşündürtür ya da basit olarak "seçmektir" onun için. fakat böyle bir şey asla olmaz. insanın kendisi, belki 1 gün sonra, belki 1 yıl, belki 10 yıl sonra ortaya çıkacaktır.
şurası bir kesinlik arz etmektedir. cinsel yönelim, durup dururken değişebilen bir şey değildir. bir insan durup dururken cinsel yönelimini değiştiremez. bir eşcinsel, bir gün uyanıp, hetero olamaz. cinsel kimlik, insan doğduğdan itibaren onunla bir bütündür ve gen kontrolündedir. sadece insan için geçerli değil tabi, doğada birçok hayvan eşcinsel kimliğe sahiptir.
peki eşcinsellik bir tercih değilse, çoğu insan, hatta eşcinselin kendisi bile neden bu durumu "seçim" olarak niteler. cevap, toplumun kendisinde yatmaktadır. belirli bir tek cins baskısıyla yetiştirilen insan; eşcinselliği, hastalık veya sapıklık olarak bile niteleyebilir. çünkü yaşadığı çevre ile asla tecrübe etmediği bir şeydir. bu kadar uzak kaldığı ve anormal olarak nitelendirilen bir şeyin başına gelmesi, o kişinin tüm hayatını değiştirebileceği gerçeği vardır ortada. peki ya, evlenmiş, çocuğu olmuş biri, sonradan nasıl gey olur? hayır olmaz. zaten eşcinseldi. toplumsal baskılar insanların cinsel kimliklerini değiştiremez ama gölgeleyebilir. hangimiz değişik türevlerini tecrübe etmiyoruz ki?! bazen topluma ayak uydurmak için farklı görünmeye çalışmadık ki? işte bunun gibi bir şey. bazen tek bir dokunuştur tüm sistemi harekete geçiren.
bir çok eşcinsel temalı filme, kitaba veya dizlere konu olan da gerçeğin taa kendisidir aslında. etrafı kızlarla çevrili hetero erkeğimiz vardır ve az biraz, ucundan da homofobik bir karaktere sahiptir. bir gün kendini eşcinsel bir oluşumun içerisinde bulur, belki de istemeyerek. ve bundan nefret eder, dışlar, şiddete bile başvurur. lakin sonunda kendinden asla kaçamayacağını anlar.
anlatılmak istenen, kişilerin belirli bir süre sonra bastırılmış cinsel kimliğini bulması ve bunun eşcinselliğe işaret etmesi, o kişide bu durumun "sonradan" ortaya çıkmış olduğu sanısını düşündürtür ya da basit olarak "seçmektir" onun için. fakat böyle bir şey asla olmaz. insanın kendisi, belki 1 gün sonra, belki 1 yıl, belki 10 yıl sonra ortaya çıkacaktır.
23 yıllık bir adet insan olarak ergenliğin dibine vuracağım ama sikm*şim. ergene bağlıyoruz zaten her an.
sevgilimle ayrılalı hemen hemen 1 aydan fazla oldu. 2. aya gireceğiz 1-2 hafta içinde. gerçi bizimkisi garip bir aşktı denebilir. sorarsan aşk mıydı? bence kesinlikle aşktı. ruhuna, düşüncelerine vurulmuştum. o da hep öyle derdi. aradaki detayları kelimelere dökmeyeceğim. keza hala saygı ve değer duyduğum bir aşk.
bir şekilde, daha çok benim hatalarımdan dolayı ayrıldık. daha doğrusu istenmedim. noktayı koyan oydu. gerçi benim içimde inanılmaz az umut vardı devam edeceğine dair. ben deli gibi seviyordum o ayrı.
şimdi gelelim itiraf bölümüne.
kendimi hep böyle radikal yönü ağır basan, klişelerden uzak biri olarak tanımlarım. hani yazımın başında da demiştim. ergenliğim yoktur lakin son 1-2 aydır dibine vurmuş durumdayım. elbette çağın getirisi olarak, sevgilinle bir şekilde twitter olsun, facebook olsun takip halindesin. tabi ilk olan şey, sevgilimin beni hepsinden silmesi. zaten facebook kullanan biri de değilim. olay twitterda vuku buluyor daha çok. beni silmesine rağmen ve yine engellemesine rağmen (engelleyince attığı twitleri göremiyorsun) ve en kötüsü noktayı koyan o olmasına rağmen, ben başka bir tarayıcadan onun twitter hesabını açıp (sekmeyi de sabitledim) ne yaptığını bildiğin takip ediyorum. bu durumdan memnun muyum? hayır, aksine acizlik olarak görüyorum. fakat bile bile yapıyorum, kendime engel olamıyorum. öyle seviyorum. sanki hala birbirimizi takip ediyormuşuz gibi. o bir twit atar, ben giderim sanki ona cevap verir gibi, az biraz ironik twitlerim. yüksek ihtimal, ben gibi şizofrene bağlamasa da onun da benim twitterda ne yaptığıma baktığını tahmin ediyorum.
dün*, kafam biraz durgundu. tabi yine onun twitter hesabı açık yan tarafta bakıyorum derken bir güncelleme geldi. başka biriyle bir ilişkinin başlangıcı olduğundan şüpheleniyordum zaten ama inanamıyordum. çünkü yapamaz diyordum, bu aşka saygısı var diyordum. dün itibariyle "o"nun yanında mutlu olduğuna, ona ait olduğuna dair twitler attı. ben mi?
dedim ya, aptallık yapıyordum belki de. telefona sarıldım ama arayamadım. kızgınlıktan fırlattım duvara, kırıldı. kuzenimle izmir'deydim. aldım arabasını önce bıraktım onu bursa'ya sonra vurdum istanbul yollarına. gittim. fakat yine yanına varamadım. yolda ağlayıp durdum. sanırım gerçekten sevmiyordu. hep sevdiğini düşündüm. belki bir gün tekrar olur diye düşündüm. arabayla taksim'e vardım. evini bulabilirdim, yanına gidebilirdim. gitmedim. o kadar yakındım gitmedim. harbiye kalesinin yanında durdum. arabadan indim, yaslandım arkasına. sadece öyle baktım gökyüzüne yarım saat kadar. bindim arabaya döndüm bursa'ya.
eve girdim, bir kahve yaptım kendime. ağzımdan "mutlu olsun" diye bir temenni çıktı, tebessümle ağladım biraz.
*olay 2 gün öncesine aittir. *
sevgilimle ayrılalı hemen hemen 1 aydan fazla oldu. 2. aya gireceğiz 1-2 hafta içinde. gerçi bizimkisi garip bir aşktı denebilir. sorarsan aşk mıydı? bence kesinlikle aşktı. ruhuna, düşüncelerine vurulmuştum. o da hep öyle derdi. aradaki detayları kelimelere dökmeyeceğim. keza hala saygı ve değer duyduğum bir aşk.
bir şekilde, daha çok benim hatalarımdan dolayı ayrıldık. daha doğrusu istenmedim. noktayı koyan oydu. gerçi benim içimde inanılmaz az umut vardı devam edeceğine dair. ben deli gibi seviyordum o ayrı.
şimdi gelelim itiraf bölümüne.
kendimi hep böyle radikal yönü ağır basan, klişelerden uzak biri olarak tanımlarım. hani yazımın başında da demiştim. ergenliğim yoktur lakin son 1-2 aydır dibine vurmuş durumdayım. elbette çağın getirisi olarak, sevgilinle bir şekilde twitter olsun, facebook olsun takip halindesin. tabi ilk olan şey, sevgilimin beni hepsinden silmesi. zaten facebook kullanan biri de değilim. olay twitterda vuku buluyor daha çok. beni silmesine rağmen ve yine engellemesine rağmen (engelleyince attığı twitleri göremiyorsun) ve en kötüsü noktayı koyan o olmasına rağmen, ben başka bir tarayıcadan onun twitter hesabını açıp (sekmeyi de sabitledim) ne yaptığını bildiğin takip ediyorum. bu durumdan memnun muyum? hayır, aksine acizlik olarak görüyorum. fakat bile bile yapıyorum, kendime engel olamıyorum. öyle seviyorum. sanki hala birbirimizi takip ediyormuşuz gibi. o bir twit atar, ben giderim sanki ona cevap verir gibi, az biraz ironik twitlerim. yüksek ihtimal, ben gibi şizofrene bağlamasa da onun da benim twitterda ne yaptığıma baktığını tahmin ediyorum.
dün*, kafam biraz durgundu. tabi yine onun twitter hesabı açık yan tarafta bakıyorum derken bir güncelleme geldi. başka biriyle bir ilişkinin başlangıcı olduğundan şüpheleniyordum zaten ama inanamıyordum. çünkü yapamaz diyordum, bu aşka saygısı var diyordum. dün itibariyle "o"nun yanında mutlu olduğuna, ona ait olduğuna dair twitler attı. ben mi?
dedim ya, aptallık yapıyordum belki de. telefona sarıldım ama arayamadım. kızgınlıktan fırlattım duvara, kırıldı. kuzenimle izmir'deydim. aldım arabasını önce bıraktım onu bursa'ya sonra vurdum istanbul yollarına. gittim. fakat yine yanına varamadım. yolda ağlayıp durdum. sanırım gerçekten sevmiyordu. hep sevdiğini düşündüm. belki bir gün tekrar olur diye düşündüm. arabayla taksim'e vardım. evini bulabilirdim, yanına gidebilirdim. gitmedim. o kadar yakındım gitmedim. harbiye kalesinin yanında durdum. arabadan indim, yaslandım arkasına. sadece öyle baktım gökyüzüne yarım saat kadar. bindim arabaya döndüm bursa'ya.
eve girdim, bir kahve yaptım kendime. ağzımdan "mutlu olsun" diye bir temenni çıktı, tebessümle ağladım biraz.
*olay 2 gün öncesine aittir. *
tamamen terbiyesizliktir ve asla olimpiyat ruhuna yakışmayan, fair play adına hiçbir şey barındırmayan sonuçtur.
kendini hala bulamamaktir.
bulunduğum şu psikolojik gerilimden beni kurtarabilecek tek yer. 2-3 günlüğüne kaçtım daha sonra uzun bir tatil yapmak üzere tekrar geleceğim yazlık mekan.
böyle bir nicke sahip birinin ergen olmaması show tv'nin yaz aylarında doktorlar dizisini yayınlatmaması kadar imkansızdır.
çok sevdiğim, deli gibi sevdiğim hatta beni karşısında saniyeler içinde harcasa da halen aklımdan çıkarmadığım biri var. o kadar çok hata yaptım ki geri dönüşlerini aldım. haketmediklerim de peşinde geldi. yapmadıklarımla suçlanmanın gururu ile aşkımın gücünü tarttım, üstüne üstlük gözümün içine bakarken o, dudaklarım titriye titriye, hayır dedim, ben yapmadım, dedim. inanmayacağını bile bile hiç kimseye yapmayacağımı düşündüğüm şeyi yaptım, arkamı dönüp çekip gittikten sonra yanına gittim. tekrar bitti demesini duymak için. çünkü bunun onun için günler belki de haftalar öncesinde bittiğini ilk saniye anlamış gibiydim.
sebepleri çoktu. benim gördüğüm sebepler de çoktu. her zaman onun klişe bir insan olmayacağına kendimi inandırmıştım. aynı zamanda onun beni sebepler ne olursa olsun terkedeceğini de adım gibi biliyordum. malum klişeler, malum sebepler işte. yalnız inanılmaz mutluyum. o hiç değilse vicdanına "benim yarattığım sebepleri" göstererek rahatlatıyor, güzel bir şekilde uyuyor ve birkaç gün sonra da unutuyor. sistem böyle çünkü. peki ya benim vicdanım?
sebepleri çoktu. benim gördüğüm sebepler de çoktu. her zaman onun klişe bir insan olmayacağına kendimi inandırmıştım. aynı zamanda onun beni sebepler ne olursa olsun terkedeceğini de adım gibi biliyordum. malum klişeler, malum sebepler işte. yalnız inanılmaz mutluyum. o hiç değilse vicdanına "benim yarattığım sebepleri" göstererek rahatlatıyor, güzel bir şekilde uyuyor ve birkaç gün sonra da unutuyor. sistem böyle çünkü. peki ya benim vicdanım?
2 ay kadar sonra kavuştuğum köy. köy demeye bin şahit elbette. en sevindiğim şey ise evimin yanındaki inşaat bitmiş, adamlar 7 katlı süper, lüks bir bina dikmiş. sessiz sedasız uyuyamadan görükleden yine ayrıldım, alaçatı yollarına vuruldum.
çok seviyorsun hem de her şeyden çok seviyorsun ama o sana "yetmiyor" diyor ve yol veriyor. böyle de bir acı yok.
dream theater vokalisti james labrie'nin 2005 yılında çıkarmış olduğu solo albümün belki de en iyi çalışmalarından biridir.
http://www.youtube.com/watch?v=HS4mJDg1zfU&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=HS4mJDg1zfU&feature=related
yeni şarkısında özlem tekin ile düet yapacak yönetmen / şarkıcıdır.
tanım: en çok opsiyonu, en güzel şekilde, zahmetsiz sunan terminaldir.
birçok otogar görmüş biri olarak bursa şehirlararası otobüs terminali cevabını verebilirim rahatlıkla.
birçok otogar görmüş biri olarak bursa şehirlararası otobüs terminali cevabını verebilirim rahatlıkla.
taraklı ayak sahibi olanların giymesi gereken terlik. inanılmaz estetik duruyor. kadına da erkeğe de.
bugün tekrar baştan sona dinlediğim ve özelikle Türkiye'de böylesine alternatif bir elektronik rock albümü olmadığına ve olamayacağına karar verdim. Üstünden tam 15 yıl geçmesine rağmen bir albüm dinlenildiği zaman hala kulağa oldukça modern ve belki de zamanın ötesinde geliyorsa o albüm eşsizdir. ve tabi ki güzel ülkemin asla değerini bilmediği bir albüm olmuştur kendisi. hoş keza özlem tekin'in kendisi değeri bilinmeyen bir sestir.
bursa görükle'de zıpalatan depremdir.
evrim kuramını tamamen "mantıksız" bulup bu görüşe inanmanın kafasını yaşamak. iyi bir kafa.