bugün

entry'ler (349)

verilmiş en sağlam ayarlar

tatile çıkmadan önce, sevilen kişiye değişmemesini, hep böyle kalmasını ima eden bir mesaj atmanız sonucu, karşınızdakiyle 1 gün önce yaşanan tartışmadan kaynaklı mesajı okuması ve yanlış anlaması. özgüveninizin eksikliğinden girip değişmesi(!) gerekenin siz olduğunu söylemesi. bunun üzerine afallayıp ne yapacağını bilememek ve özellikle canını yakması için yazılan son sözler:
-mesajı tekrar oku. umarım değişmezsin demeye çalışmıştım. anlayamayacak kadar küt olduğunu unutmuşum. haklısın, özür dilerim.

sözlük yazarlarının en son okuduğu kitaplar

alfred adler-insanı tanıma sanatı

türk kızları gitsin italyan kızları gelsin

mantıklı düşünüldüğünde, türk kızlarının da italya'ya gideceği görülerek seve seve kızların gitmesini sağlayacak hede. ne sanıyordun ki arkadaşım? tabii ki giderler. onlar çok mu meraklı burada kalmaya? ha burada demek istemiyorum ki, italyanlar türkleden çok daha yakışıklı. olmayabilirler ki mutlaka olmayanları da vardır. ancak, sıcakkanlılar efendim. bence hoşgörüyle, samimiyetle karşılarlar.hadi karşılamadılar diyelim. italya güzel bir ülke. gidince gelmek isteyeceklerini pek sanmam... ayrıca o kızlar da sizi istemiyor zaten:
(bkz: türk erkekleri gitsin italyan erkekleri gelsin)

aşk ne lan

hayatında hiç aşık olmamış ve olmayacağını iddia eden, karşı cinsle sadece belirli sebepler yüzünden birlikte olan hıyar(!)ların söylemi.
not:iki cins içinde yazdım. yarası olan gocunsun. lütfen!

gidiyorum lan hoşçakalın

(bkz: yolun açık olsun)

apachi erkek emo kız aşkı

(bkz: tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş)

kadınların erkeklerde ilk baktığı yer

gözler... kesinlikle gözler. bir insanın aklından neler geçirdiğini az-çok belli eder çünkü. ayrıca insanların arasında bir yıldız ya da elektrik söz konusu olduğuna inanıyorum. eğer gördünüz kişiyle yıldızınız ya da elektriğiniz tutarsa anlaşırsınız ve bu ilk olarak göz teması kurduğunuzda olur.tabii bence

sözlük yazarlarının korkuları

(#7183916)
bir de denizden korkarım. ama öyle yüzememe tatil yapamama gibi değil. tatile gidince hiçbir şey olmaz ancak, 1 ay denizi olan bir şehirde yaşasam paranoyak olurum.

insanı rahatlatan şeyler

eline kitap ve bir fincan kahve alıp hafif esen, güzel, sessiz, sakin bir mekanda oturmak.

aşkın ömrü

aşkın ömrü vardır. insandan insana değişebilen bir ömrü olsa da vardır. önemli olan aşk bittikten sonra sevgiyi ve saygıyı kaybetmemektir.

sözlük yazarlarının en son okuduğu kitaplar

leonardo'nun kuğuları- karen essex

kızların ofsaytın ne olduğunu bir türlü anlamaması

erkeklerin abartarak saçma sapan şekillerde anlatmasına bağlıdır aslında tüm olay. o kadar kolay bir şey ki, sadece adam gibi anlatılmıyor o kadar.
bilen biri adam gibi anlatınca gayet anlayabiliyoruz.* * *
(bkz: sorun bende değil sende)

çapkınlık veya aldatma bir beyin hastalığıdır

beyin hastalığı kısmından şüphe duyulabilir ama kişilik bozukluğunun başlıca göstergesi olduğu kesin. eh, bunu yapan insan bu yüzden affedilmiyor. kimse böyle biriyle birlikte olmak istemez.*

zıplayarak poz veren insan

o pozu tutturmak ne kadar zor hiç bilinmiyor tabi bu başlık açılırken. bir kere tam havadayken çekmeyi başardım diye bütün insanlar bana çektirir oldu bu tür pozları. ancak, o benim yeteneğim değil bir anlık şansmış ki bir daha olmadı.

kızlar kendilerine değer veren erkeklere aşık olur

ne kadar tersi de savunulsa, bence doğru olan önermedir.
insan kendini seven, değer veren birini ister hayatında. sürekli onu düşünen, sevdiği söyleyen ve istediği şeyleri bir lütufmuşçasına yerine getiren birini...
hiç mi yoktur kendisine değer vermediğini bile bile inatla o insanın peşinden gidenler? tabi ki vardır ancak, onlarda ya aldatılır ya terkedilir ya da mutlaka bunun gibi bir şey olur. bunu yaşadıktan sonra, eğer biraz olsun aklı varsa, durup bir düşünür. kendisini sevmeyen biri için değmeyeceğini, yaşadığı mutsuzluğun kendi salaklığı olduğunu kabul edip doğru yolu bulurlar.
bir de bunların farklı bir versiyonu daha vardır. "madem öyle bundan sonra sevmeyeceğim." diyerek kendisini seven insana yaşadıklarını yaşattırır. üzer, değer vermez, mutsuz eder... (sanki o insanların suçu neyse)
not:erkek-kız ayrımı yapmadan yazdım.

en iğrenç uyandırma şekilleri

keman çalmayı bilmeyen biri tarafından çalınan kemanla uyandırılmak...
gerçekten işkence gibi. insanı yapmaması için yalvartabilir.

yedi cücelerin türk olması durumunda olabilecekler

kızı hizmetçi gibi kullanırlardı.
büyük ihtimal o pamuk prenses değil pamuk tikky gibi bir şey olurdu.
eve gelince yedi cüceler çizgili pijamaları çekip koltuklara yayılırlardı.

ayrıca:
-kalk bi çay koy bana.
-git kendin al! aaaaa... deli mi ne?
-kalk kız! konuşturma beni. zaten bütün gün çalışmışız...
-ne var be? ben de çalıştım. bütün gün evi temizledim yemek yaptım.vıdı vıdı.....
-tabi yapıcan! zaten geldin beleşten kondun eve bir de yapma da göriyim. kırarım o bacaklarını.
-off! annemi istiyorum ben.
-o öldü canım. çok istiyorsan git üvey annene de gör. bir de buralarda elinde elmayla biri geziyormuş, çok çirkin bir şeymiş sakın eve falan alma. duyarsam fena olur.

gibi pek çok diyalog olabilirdi.

engelli bir çocuk sahibi olmaktansa kürtaj olmak

--spoiler--
04.10.2007

hiç düşünmemiştim böyle bir durumu o ana kadar. ne kadar da dünyayla kopuk hayatlar yaşıyoruz. 70 milyonluk ülkede 7 milyon özürlü insanın farkında değilken yaşam çok daha mı kolay yoksa farkında olup onlara yardım etmek mi daha kolay bilmiyorum. ancak oradalar ve özürlüler. biz gibi yürüyemiyorlar belki bazıları, belki konuşamıyorlar, düşünemiyorlar, göremiyorlar. ancak hepsi bizim çocuklarımız, bizim kardeşlerimiz, annelerimiz, babalarımız...

dünyaya görmeyen bir çocuk geldi dört ay önce. benim çocuğum. oğlum canım. çok güzel bir çocuk doğumhaneden çıkan eşimin kucağında. gözleri o zaman da kapalıydı, tıpkı şimdi açık olmasına rağmen kapalı olması gibi. farkında değildik doktorların bazı testler yapıp sonuçlarını bizlere söyleyene kadar. sadece o vardı. küçücük elleri ve küçücük kalbiyle.

öğrendim gerçeği. önce kendimden nefret ettim. suçu kendimde aradım. utandım. bir an olsa da içimden geçen utanç duygusu için şu an kahroluyorum. evet utanmıştım. şimdiye kadar kimseyi umursamadan geçen hayatımdan uzaklaşmış ve insanların düşündüklerini mi önemsemeye mi başlamıştım ki? uzak bir ihtimal bir bebeğin özürlü olarak doğması. evet uzak bir ihtimal ama olmayacak değil. ihtimaller gerçekleşmek için değiller mi zaten. benim başıma gelmişti. çok da inançlı olmamama rağmen ilk defa suçlamak için tanrının adını almıştım dilime. ona lanetler yağdırıyordum.

ancak sonraları farkına varabildim. bu özel bir durumdu. belki de bana bir ödüldü. nasıl bir baba olabileceğimi gösterebilmek adına bir ödül. bütün sevgimi ona geçirebilmek adına her şeyimi ona vermeye adadım bir süre sonra. her şeyi kendim öğreteceğim. onun görmeyen gözü olacağım. uzun bir süre duyduğum üzüntüyü atlatalı çok oldu. bununla yaşamayı öğrendim. eğer ki özürlülük belli bir zamanda ya da belli bir sayıyla gerçekleşmekteyse, başka bir aileye gidecek özürlü bir çocuk umarım bize nasip olur. çünkü benden daha iyi bir baba olamaz özürlü bir çocuğa.
--spoiler--
not:engelli bir çocuğa sahip bir yazardan alıntı...

engelli bir çocuk sahibi olmaktansa kürtaj olmak

aslında sadece tek taraflı düşünülen bir olay. böyle bir durumda hiçbir anne çocuğundan vazgeçmek istemez.istisnalar hariç kim kıyabilir ki? sonuçta o da onun canından bir şey ama olayın bir de diğer yönü var...
engelli bir çocuktan bahsediyoruz... bu aile için çok önemli olmasa bile çevreden aldığı tepkiler yüzünden psikolojik açıdan çok büyük sorunlara yol açabilir. aslında tamamen bir risk bu... çocuğunuzun engeline göre yaşıtlarının yapabildiği pek çok şeyden mahrum olması demek... hiçbir zaman yaşını tam olarak yaşayamayacak olması demek... insanların arasına karışsa ya alay konusu olacak* ya da kendini onlardan dışlanmış hissedecek, soyutlayacak... zamanla kendisi de diğerleri gibi olmadığını fark edecek... belki de bizim tahmin bile edemeyeceğimiz acıları yaşayacak kendi içinde?
bunları bilmek bile bir anne için yeterince zor bence. evet, o çocuğun hiçbir günahı yok ve bu yüzden beki doğmadan ölmeyi hak etmediği düşünülüyor ancak, doğarsa da çok büyük zorluklarla karşılaşabilir... bu durumda kürtajı savunmuyorum ama bunu yapan bir insanın gözünden de bakmak lazım olaya. bu yüzden kararlarına saygı duyulmalı.
"böyle bir durumda kalsam ne yapardım?" diye düşünüyorum da... gerçekten çok zor...

yaran diyaloglar

annemle aramda geçmiş diyalogdur:
b:ben
a:annem
k:kardeşim

b:odtü'ye de bugün leman sam geliyormuş.
a:eee? ne yapalım? git istiyorsan?
b:olabilir aslında 8'de başlayacakmış.
a:(saate bakar ve sırıtarak) saat 7:50. artık istesen de yetişemezsin. bak akm'ye de emre aydın gelecekmiş.
b:neden gelecekmiş?
a:çok özlemiş beni ondan
b:of! öyle değil yani 19 mayıs için falan mı?
a:bilmem. yabancı arap bir adam geliyormuş...
b:aaa? kimmiş ki o? yanlış görmüş olmayasın? arap?
a:yok işte gördüm esmer sakallı bir şey(kardeşime dönüp) neydi onun adı? hani afişte emre aydın'ın yanına koymuşlar?
k:anne ne arap'ı? ne diyorsun? yoktu orda öyle biri
a:yok ya vardı ya hani böyle kara bir adam, sakallı?
k:sagopa kajmer. anne arap değil o türk!
a:ama adı yabancı işte. hem türk olamaz o.
babam:ben de gördüm sarışın bir adamdı.