bugün

lancelot oldukları sanılır ama maalesef işin aslı öyle değildir.
filmlerde iyilikle, kutsallıkla ve adaletle birarada resmedilen bu profesyonel askerler aslında eli kanlı katiller, para için çocuk, kadın, yaşlı, sakat demeden insanları ketleden vandallardır.
şatolarında kendi idaresindeki halklara zulmeden derebeylerinin kanlı eli olmuşlardır.
şövalye sınıfı aslında viking çağı olarak adlandırılan, kutsal roma germen imparatoru şarlman ın idaresindeki avrupa da ortaya çıkan profesyonel askerlerin vikinglerin avrupa dan çıkarılması sonrasında işsiz kalmaları ve derebeylerinin emri altına girmeleri ortaya çıkan bir sınıftır.
derebeyleri emrinde gerçekleştirdikleri katliamlar ve avrupa köylüsünü sürükledikleri sefalet nedeniyle zamanla kilise tarafından azizlerin laneti ile korkutularak, kilise saflarına çekilen ve tüm dünyaya asıl namını haçlı seferleriyle yayan katil askerler topluluğu.
aslında en yakın örneği budur:
görsel
kendi başlarına ne ata binebilir ne de ayağa kalkabilirler. göt korkusu yüzünden giydikler kömür sobası benzeri zırh o kadar ağırdır. her ne kadar okçuya karşı başarılı olsalar da yavaşlıkları nedeniyle diğer atlılara ve onları atlarından indirebilen piyadelere karşı zayıftırlar. braveheart'ta da örneği görülmüştür.

şövalye kodu denen zıkkım da masaldır aslında. astlarını ezen, sivilleri öldüren onun bunun çocuklarıdır bunlar.
en güzel hitaplardan biri. uu.
Şövalye 'süvari' demektir. Savaşlarda atların önemi anlaşılınca 'şövalyelik' kurumu doğmuştur. Kim en güzel savaş atına sahip olursa ve savaşa gidebiliyorsa o kişi şövalye olurdu. Bu imkânı olmayanlar şövalye olamazlardı. Kralın dirlik olarak toprak verdiği soylular şövalye idiler. kral savaşa katılma buyruğu verdiğinde şövalyeler atlarına binerek onun ordusuna girerlerdi.
Şövalyelik tam bir toplum kurumu olarak imparator IV. 'Heinrich' zamanında kesin durumunu aldı, yani 1000 yılından sonra. Bu kurum Almanya ve Fransa'da yüzlerce yıl yaşadı.
Dükler ve onların yanındaki soylular, büyAyrıca göze çarpmayan delikler vardı ki,ük, sağlam, gururla ovalara bakan şatolar yaptırmaya başladılar. Şatolarda yaşayan derebeyleri kendilerini çok güvende hissederlerdi. Bu şatolar genellikle son derece yüksek ve kenarında ona bağlantı kurmak için başka bir tepe olmayan kocaman kayalıklar üzerine yapılırdı. Oraya sadece bir yandan tırmanılabilirdi ve orada sadece incecik, dar ve sarp bir at yolu bulunurdu.
Şatonun kapısı önünde genellikle çok geniş ve uzun çukurlar kazılıydı. Bu çukurlara bazen su da doldurulurdu. Çukuru aşmak için bir köprü gerekliydi. Bu köprüde zincirle bağlanmıştı; bu zinciri çekerek çukurun üzerinden kaldırmak ve şatoyu güvenli bir duruma getirmek her zaman mümkündü. Kimsa içeriye giremezdi. Çünkü çukurun şato yanında kalın, sağlam duvarlar vardı. Duvarlarda ok atmak için mazgallar yapılmıştı. Ayrıca göze çarpmayan delikler vardı ki buradan kaleyi kuşatanlar üzerine kaynamış zift dökülürdü. Duvarların üzerinde sivri uçlu yerler vardı. Bunların ardına rahatça gizlenilir ve düşman gözetlenirdi. Bu kalın duvarın arkasında, bir boşluktan sonra ikinci ve hatta bazen üçüncü bir duvarda yapılmış olabilirdi. Ancak bunlar aşıldıktan sonra derebeyinin sarayının avlusuna varılabilirdi. Avludan ilk önce şövalyelerin oturduğu yerden geçilirdi. içinde hep ateş yanan şöminesi ile bir büyük salon da, erkekler kadar sert ve dayanıklı olmayan kadınların istirahati içindi.
Şövalyelerin oğulları babalarının yerine geçerlerdi.
Daha yedi yaşındayken, bir şövalyenin oğlu, yaşamı yakından tanıması için komşu ama yabancı bir başka şatoya gönderilirdi.Yabancı şatoda bulunan bu çocuklara soylu oğul veya soylu iç uşağı adı verilirdi. Bu gençler genellikle o şatonun derebeyinin veya oradaki diğer şövalyelerin kadınlarına ve kızlarına hizmet eder; onların eşyalarını taşırlardı. Bazen bu kadınlara öyküler şiirler okurlardı. Çünkü o dönem kadınları soylu bile olsalar genellikle o dönem okuma yazma bilmezlerdi. Ama bu soylu oğulların bir bölümü okuyup yazmayı önceden öğrenmiş olurdu. 14 yaşına gelince bu çocuklar artık delikanlılık çağına yaklaştıklarından, başka şövalyelerin bir çeşit yardımcılığına getirilirlerdi. Artık şatoda ocağın karşısında kadınlarla birlikte oturma işi bitmişti. Bundan sonra yanına verildiği şövalye ile birlikte ata biner, onunla ava ve savaşa giderdi. Bu genç, yardımcısı olduğu şövalyenin kalkanını ve mızrağını taşırdı. Çarpışma sırasında mızrağın ucu parçalanırsa ona hemen yenisini verirdi. Yanında çalıştığ şövalyeye büyük bir bağlılık göstermesi, ona itaat etmesi ve sadakat göstermesi gerekti. Eğer bu şövalye yardımcılığı sırasında cesareti ve itaatini kanıtlamış olursa, 21 yaşına bastığı zaman nihayet şövalyeliğe yükselirdi. Bir gencin bu şekilde şövalyeliğe yükselmesi çok önemli bir olaydı ve güzel bir törenle kutlanırdı. Genç törenden önce bir süre oruç tutarak şato kilisesinde dua etmek zorundaydı. Bu iş bitince rahip kendisine akşam yhemeği sunardı. Sonra zırhını kuşanmış olarak, ama miğfer, kalkan ve kılıcı olmadan iki tanık arasında diz çökerdi. Bu sırada onu şövalyeliğe önermiş olan, yanında çalıştığı şövalye, kılıcının yüzü ile gencin her iki omuzuna ve sırtına birer fiske vurur ve ardından şu dizeleri söylerdi.

Tanrı'nın ve Meryem'in onuruna
Hiç gelmeyecek böyle bir darbe daha.
Cesur, mert ve âdil ol.
Şövalyelik uşaklıktan iyidir, bilmiş ol.

Genç bu sözlerdeen sonra doğrulurdu. Bu doğrulma sırasında artık şövalyeliğe yükselmişti. Doğrulması biitince tam anlamıyla şövalye olmuştur. Artık o da başka gençleri şövalyeliğe yükseltme yetkisine sahi,ptir. Artık kalkanının üzerinde kendi armasını taşıyabilecektir. Bu armalar genellikle bir arslan, bir kaplan veya bir çiçek, yahut yaşamı için seçtiği yol gösterici bir söz olabilirdi. Kendisine alkışlar arasında kılıcı ve miğferi verilir, omzuna altın işlemeli bir pelerin konur, koluna da kalkanını takardı. Bunlarla atına biner. Başında tuğlu miğferi ve kolunun altında sağlam mızrağı, zincirli zırhının üzerinde erguvan kırmızısı paltosu ve şimdi kendisine verilen bir şövalye yardımcısı ile birlikte dolaşır ve bu unvanı hakkıyla kazandığını gösteren mağrur bir tören geçidi yapardı.
Bu şövalye artık normal atlı bir savaşçının da ötesinde bir yere sahiptir. O artık bir tarikatın üyesi olmuş sayılır. Tıpkı bir keşiş gibi. Bir şövalyenin sadece cesur bir süvari olması yetmezdi. Bir keşiş nasıl duası ve hayırlı işleriyle Tanrı'ya hizmet ediyorsa, şövalye de bu Tanrı hizmetini gücü ile yerine getirirdi. O kadınlar, yoksullar, dullar ve yetimler gibi zayıfları ve savunmasız durumda olanları korumalıydı. Kılıcını sadece hak uğrunda çekmeli ve her hareketi ile Tanrı'ya hizmet ettiğini göstermelidir. Derebeyi onun komutanı, bir çeşit efendisidir. Ona kayıtsız şartsız itaatle yükümlüdür.
Onun için: Her şeyi göze almalıdır.
Kaba ve terbiyesiz davranamayacağı gibi, tembel ve züppe de olmayacaktır.
Savaş sırasında hiçbir düşmana iki kişi olarak saldırmayacak, ve teke tek dövüşecektir.
Yendiği düşmanına aşağılayıcı davranışlarda bulunmayacaktır.
Günümüzde böyle davranabilen insanlara ''Şövalye gibi'' veya ''Şövalye ruhlu'' denilir.

Alıntı..
bir şövalyenin görevi, baba olan tanrı nın, oğlunu insan etine bürünmek üzere görkemli bakire azize meryem e göndermesine vesile olan kutsal katolik inancını devam ettirmek ve korumaktır. (bkz: ramon lull)
fransızcada'ki "cheval" kelimesinden türemişlerdir.
[cheval (şöval) = at]
Asker kişi. Evet.
Latincesinin etimolojik kökeni tanrının kılıcı manasına gelir.
Şövalyeler iyi dövüşürmüş, atları ile bütün Halde zırh kuşanırlarmış. Hepsine tamam.

Fakat, gerilla savaşı denilen bir şeyden de habersiz olmayın be arkadaş. Kendisinden kat be kat güçlü orduları ufak tefek birlikler böyle dağıtır. Hafif birlikler ile karşıdan gelen tank misali adamların karşısına çıkılmaz. Bu bir savaş sanatıdır. Lojistik kesmek, aç bırakmak da buna dahildir.
Yıpratma savası da başarılı olmuş, Haçlılar Kudüs’e gidene kadar askerlerinin çoğunluğunu kaybetmiştir.

Buna kurtuluş savaşı’nı da örnek gösterebiliriz. Yunan ordusu Meclis’e yürüme mesafesine kadar getirilmiş, ikmal ve erzak yolları kesilerek daha sonra defedilmiştir.

Bilelim de konuşalım. Ordular sadece kılıç ile yürümüyor.
en hası brandenburglu tötonlardan çıkar.
görsel
Birçok kolu vardır. Şahsen tötonları severim, hitler dağıtmasaydı.
Tarihte genellikle asil doğumlu, çıraklıktan sonra şerefli askeri rütbeye yükseltilmiş ve yiğit davranışlara bağlı bir adam. Roma imparatorluğunda Equites sınıfının bir üyesi. Birleşik Krallık'ta günümüzde de, sanat, iş, siyaset, spor vb. her alandan üstün hizmetlerde bulunmuş başarılı insanlar şövalye unvanı almaktadır.
güncel Önemli Başlıklar