bugün

güzel günler göreceğiniz hayaliyle son bulur. *
yanınızda oturan kişi başta olmak üzere muavin ve kaptan şöförler de dahil olmak üzere otobüs içerisindeki diğer kişilerin ilgi duymasına ve merak etmesine neden olan ağlama olayı. bir yakınınızı kaybettiyseniz ve cenaze evine gidiyorsanız açıklaması daha da zor olan durum.
(bkz: şehirler içi otobüste ağlayabilir miyim)
daha cok kücükken ilk defa annenizden babanizdan ayri, tek basiniza sehirler arasi otobüse bineceksinizdir, "bir sey olmayacak merak etme, her seyi ayarladim, deden seni gardan alacak tamam mi" diye avutuluyorsunuzdur anneniz tarafindan, yaninizda hayatinizda ilk defa gördügünüz biri oturacaktir yol boyunca ve ona emanet edilmissinizdir, sonra otobüsün kalkma saati gelmistir, camdan baktiginizda el sallayan insanlar görürsünüz, birisi de annenizdir ve ilk ayriligin verdigi aciyla gözden damlalar düser istem disi, anneniz sizi o an o otobüsten indirmek istese de otobüs hareket etmistir bir kere.
kişinin o ana dek hiçbir zaman düşünmediği şeyleri düşündükçe içten gelen gözyaşlarıdır. ortada ağlanacak hiç bir şey yokken bile beyaz üzerine siyah çizgiler ağlama sebebidir.
duygu fırtınasının ortasında , ayrılığa karşı gelememek ve çaresizliğin acısını çıkarmaktır kimi zaman.
kalana bakakalmak , parmaklarını cama dayayıp onu öylece orda bırakmaktır...
seni götüren o otobüsten inmek isteyip de inememenin , hayatın bize sunduğu mecburiyetlerin bir hediyesidir o gözyaşları...
yere düşen her gözyaşı , sevilen kişilerden birkaç metre daha uzaklaşmak , uzaklaşmak ve daha da uzaklaşmaktır...
arkanıza dönüp baktığınızda gördüklerinize bir el sallamakla yetinebilmektir o gözyaşlarına sebep bazen de.
belki de ağlamak için ağlamaktır. yani yapacak başka bir şey yoktur. ne yapabilirsin ki zaten? koltuğunda oturacak , etrafındakiler görmesin diye kaçak gözyaşlarını serbest bırakacaksın o anda içerisinde olmak istemeyip , o anını yaşamak istemediğin o dünyaya...
gözyaşların kuruduğunda , çok uzaklarda olacaksın...
elini tutup , gözlerine bakacak , sana o güzel sözleri söyleyecek o kişi uzaklarda , belki de seni düşünüyor olacak...
ve yine her şey düşüncelerde yaşanıp , kalpler ayrılık acısı ile yanacak...
her zaman olduğu gibi...
yolculuk boyunca, şoförün, dinlediği müslüm gürses kasedini hiç değiştirmemesinden dolayı; zannımca 20 saatlik bir işkence süresince bulunduğum eylem. *
en büyük sebeplerinden birisi de kuşkusuz şöfördür. bi posta zaten otobüs geri geri gelip manevra yaparken ağlarsınız. tam ağlamanız durur artık yola çıkmış hızlanmaya başlamışınızdır işte tam bu anda şöför efendi ordan biliyomuş gibi bi koyar sibel canı. amaaaağıınn. daha göz altlarınızdaki ıslaklığın serinliği kaybolmadan bi daha. özellikle cemrem adlı şarkıda ağlamak ta bi başka olur. *
(bkz: kliplere özenmek)
arkada bırakılan kişi ya da kişilerden ayrılmanın verdiği acının yavaş yavaş gözlerden yaş olarak kendini ele vermesi olayıdır. sürekli geride bırakılan kişiden ne kadar uzaklaşıldığının hesabı yapılır ve yaşanan güzel anılar hatırlanır.
(bkz: giden trenin arkasından ağlamak) * * *
(bkz: şehirler arasi otobüste sabah ereksiyonu)*
müzikle iyi giden bir eylemdir. yolculuk boyunca, bünye bir de mazoşistse, aynı şarkı dinlenilir. her şey yeniden yeniden akıldan geçirilir. ben mi hata yaptım ya da dediğim herhangi bir şey mi üzdü onu diye akıldan milyon tane soru geçer. sözler hatırlanır. ilk damla akar. ayrılana kadar akmayan damlalar sonunda dayanamamışlardır. kendilerini koyverirler. siz de artık saklayamadan o kadar saat boyunca* ağlamaya ve iç çekmeye devam edersiniz.*
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
otobüse binerken zorla gülümsemeye çalışırsınız. herkes sizi çok güçlü kız bilir. hatta babanız bazen size '' aslan kızım benim der''.** bu yüzden onların yanında ağlamak zor gelir. '' hadi artık gidin beklemeyin. bak otobüsteyim'' artık deseniz de '' hayır'' cevabını alırsınız. hareket vakti geldiğinde dua edersiniz. lütfen allahım ağladığımı görmesinler diye. otobüs hareket ederken sadece babanızın size o el sallaması bile ağlamaya yetecek olaydır. güvenle bakar. bakışlarında bile o vardır. ve gidilecek on üç saat boyunca sırf bu bakış için bile ağlanılabilir.
aglamanin yeri zamani yoktur , o yuzden otobuste aglanir,tuvalette aglanir ,orada aglanir ,burada aglanir . (bkz: boş buldugun yerde agla)
soğuktur.

(bkz: şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan)
hep kalan olmaya alışmışken, ilk defa giden olmanın verdiği burukluktur. sevgilinin arkasından el sallamaya alışmışken, ayaklarını sürüye sürüye bindiğin otobüsün kalkmasıyla bu sefer o sana el sallar..yüzünde hafif ve yapmacık bir gülümsemeyle bakarsın ona. onu göremeyecek kadar uzaklaşana kadar tutarsın kendini, güçlü olmak zorundasındır, çünkü bu sefer giden sensindir. ve artık onu göremediğin anda yaşlar süzülmeye başlar gözlerinden. artık istesen de tutamazsın, gizleyemezsin, gizlenemezsin..
arkada bırakılan sevgiliyse ve uzun bir süre görüşülemeyeceği biliniyorsa dayanamayıp araba haraket eder etmez kendini salıverir insan.yolculuk boyuncada geri dönmek ister oraya ama yapamaz tabi...
(bkz: şehirlerarası otobüste mangal yapmak)
mormaldir.
yaşayanlar için vazgeçilmez bir terapi yöntemi. hele bir de otobüs gece yarısı mola verdiğinde ağlamaktan şişmiş gözlerle sigara içmek vardır ki anlatılmaz yaşanır adeta.
uzun zamandir yasadiginiz ve ayrilmadan sadece bir kac gun once aslinda ne de cok alistiginizi anladiginiz sehirden bir baska istikamete dogu yol alacaksa eger o aglanan otobus; tamamen keder ve huzursuzluktur. yeni alisilagelmisliklere dogru yol alirsiniz bir yandan da, ama ne olursa olsun gelen gideni aratir.
bir şehrin 28 göbekdir yerlisi olmanın en güzel tarafı, uzakta hemen hemen hiç akraban olmamasıdır. sevdiğin herkez en fazla yarım saatlik mesafede dir. özlemek nedir bilmezsin hayatın boyunca. tahsil için de uzaklara gitmen gerekmediyse, birde üzerine askerlikle ilgin olmadıysa... ballı kaymaktır. özlemek ne demektir ki?

ta ki bir gün sevdiceğin uzaklara, çok uzaklara düşünce tanışırsın özlemekle. sen memleketinde gurbeti, yalnızlığı yaşarsın, o zaten gurbetin kendisi olmuştur.

aylar geçer, yanarsın kavrulursun, bu yeni tanıştığın garip his herkesden fazla vurur seni, bağışıklığın yoktur ona karşı, aşısını vurmamışlardır vakti ile sana.

ve kavuşma vakti gelir, mesafe o kadar uzaktır ki, ortada biryerde buluşmaya, böylelikle zamanı olabildiğince fazla kullanmaya çabalarsın. sen gidersin yollar uzar, o gelir yollar bitmez...ömür elverir ve vuslat anı gelir çatar.

fakat güzel günler çabuk biter klişesi burada da işbaşındadır. ister bir ay, ister bir gün, bitmiştir işte. ayrılık anı gelmiş çatmıştır. asla ağlamamak gerektir ama birtürlüde gülümseyemezsin, mütemadiyen yüzünde oluşan kısık bakışın altına birde abuk bir sırıtma gelir oturur. öpücüklerden ve seni çok seviyorumlardan kendini zor zahmet kurtarır ve koltuğuna geçersin. yerine oturduğun anda, gözlerinin ardında bir süredir zorlayan yaşlar koyverir kendini, birşeylerle meşkulmüş gibi oyalanır, bakmazsın camdan dışarı, oradadır zira.otobüs hareket ettiği anda kaçamak bir bakışla öpücük gönderirsin o kadar.

yol boyunca ağlarsın, durmaksızın. bazen hıçkırıklarını çevredekiler duyar, umrunda olmaz...

filmlerde olur hani, yolun bir yerinde otobüsü durdurur aşık, iner ve geri döner, sevdiğini bıraktığı yerde bulur ve sarılırlar birbirlerine. sizin için o bile imkansızdır. çünkü o da yolcudur ve yolcular beklemez.
en zor ağlanacak yer. ama mecburiyet söz konusudur. baş cama dönük şekilde oturulur, yolculuk bitesiye kadar ağlanır..
askere gidenlerin cogunlukla yaptigi olaydir. *