bugün

bir ülke sadece topla tüfekle işgal edilebir mi? belkide cevabımız 100 yıl önce "evet" olacaktı... ancak bugün "psikolojik savaş" kavramının hayatımızın her anına sirayet etmiş etkileriyle hayır demek daha mantıklı...

isterseniz sözlerime vikipedya'dan psikolojik savaşla ilgili maddenin alıntısı ile devam edeyim :

Psikolojik savaş, açıklanan bir olağanüstü durum veya harpte, iletişim araçları ve diğer psikolojik vasıtaların düşman üzerinde psikolojik baskı yaratmak ve düşman kontrolu altındaki bölgelerdeki düşman gruplarının ve diğer hedef alınan toplulukların tutum ve davranışlarını olumlu yönde etkilemek amacıyla kullanılması. Bunun temel amaçları, düşmanın herke veya muhasatama devam isteğini zayıflatmak ve savaşı sürdürmekteki kapasitesini azaltmak amacı güden bütün çabaları desteklemektir.

bildiğiniz gibi 11 eylül saldırılarından sonra medyamızda bush'un gafı diye nitelendirilen ancak yabancı haber kaynaklarında olduğu gibi aktarılan "crusader" yani "haçlı seferlerinin" başladığını belirttiği konuşmayı unutmamışınızdır.. umarım.. "haçlı savaşı" ifadesi bilinçli önceden düzenlenmiş bir metnin ifadesidir. bu şu anlama geliyor ya bizdensin ya düşmansın. aynen bush'un "war on terror" konuşmalarında belirttiği gibi "ya bizimle birlikte benim gösterdiğim hedeflere terör bahanesiyle saldırırsın ya da sen de teröristsin"...

bu konuşma pek tabi psikolojik savaşın ilanıdır. bundan sonra olanlar askeri açıdan hiçbirşeye benzemeyen taliban afganistanının ve kürtlerin tarihte görülmemiş ihanetiyle saddam ırak'ının askeri olarak işgali...

işgale uğrayan ırak'ta yaşadığınızı bir düşünün, işgal günü sizin için birşey farkedecek miydi? bir de şöyle diyelim sokağa çıkma yasağı haricinde yaşayacağınız ekstrem bir durum olacak mıydı? hayır olmayacaktı. belki internet bağlantınız sürecek tvlerde haberler haricinde değişecek birşey de olmayacaktı. olan kime olacaktı peki? bu işgale karşı olanlara...

tvlerde hergün öldürülen ya da tutuklanan direnişçi haberlerine tepkiniz zamanla doğru orantılı olarak azalacak işgali kanıksayacaktınız. artık dalgalanan bayrağınız da aslında o özgür ülkenizin bayrağı değil işgal eden abd bayrağının bir gölgesi haline gelecekti ve geldi de...

ebu garip'te başkaldırmış ya da başkaldıracağı telefon dinlemeleri ya da muhbirler vasıtasıyla belirlenmiş "kaka" direnişçiler akıl almaz işkencelere uğrarken siz zarara uğramadan, sinik bir vaziyette, önünüze ne konduysa onu yemeyi kabullenmiş uslu çocuklar olarak işgal devetinin memuru olup yaşayıp gitmenin derdinden, ülkeyi düşünmeyi işgalciler ve işbirlikçilere bırakmanın kirli huzuruyla sefil hayatınızı devam ettirecektiniz.

ırak işte böyle bir işgal ülkesi.. işbirlikçi kürdünün, şeyhinin, ulemasının sırtının sıvazlandığı bir parça petrole bulanmış kemikle sahibine gıgını çıkarmayan kuzey ırak çakallarıyla ezilmiş bir diyar. tarihinin nasıl yokedildiğine bile girmek istemiyorum. peki bunlar neden oldu ? saddam yüzünden.. ciddi misiniz? pek sanmıyorum.

peki bizi askeri olarak işgal edebilecek akıl sağlığı yerinde bir ülke var mı? abd dahil dünya'da hiçbir ülkenin buna gücü yetmeyeceği buna cesaret edenlerin acı tecrübeleriyle sabit...

eveett yazının başında ifade ettim askeri olarak işgal edemezlerse de başka bir yöntem daha var. psikolojik işgal..

duyun ey canlar ülkemiz işgal altında !...

bu işgalin en büyük işbirlikçisi cia imamının başında bulunduğu kürt tandanslı cemaat. fetulah cemaati, gülenistler. kurtuluş savaşında da en büyük ittifak ortakları dinci cenahtı. atatürk'e vatan haini damgası vurdurup idam fetvası çıkartan ingiliz muhipleri, bugünün taraf gazetesinin o günkü versiyonu peyam-ı sabah'ın sahibi "ali kemal"ler, o zaman anadolu'da direnişi örgütleyen ülkeyi yabancı işgalinden kurtarma bilinci veren bunun için gecesini gündüzüne katan mustafa kemal ve silah arkadaşlarına vurulan damga neydi? çeteci, yağmacı, anarşist.

psikolojik savaşın gereği olarak baskı oluşturacak her türlü manüplasyonlar, masum, vatansever vatandaşların haysiyet ve itibarını ayaklar altına alarak yapılır. uydurma bir örgütle mevcut hükümetin despotvari yönetimi mazur gösterilir, bütün cumhuriyet birikimleri babalar gibi satılır üstüne 600 milyar dolarlık borçlanılır ve hala ekonomi harikadır.

maalesef bu dönem aynen işgal altındaki osmanlının durumuyla benzerdir. osmanlı da limanlarını, tren yollarını, bankalarını, fabrikalarını, devlet işlerinin büyük bölümünü yabancılara satmıştı. sadrazam, maaş veremediği memurlara duyun-u umumiye'nin yolunu gösterirken bugünün sadrazamı imf'nin yolunu gösteriyor..

bugün vatanseverler zan altında hem hayasızca ortaya atılmış bir zan altında işgale karşı çıkanlar sanal ebu gariplerde psikolojik işkenceye uğruyor. mecliste 21 terörist devletin maaşını alırken eline silah alıp askerine, siviline doğrultmamış akademisyenler, gazeteciler, emekli orgenareller iddianamesi bile olmayan fatih ürek'in işkencecisi olduğu iddia edilen deli saçması bir örgütün, sözde "terör örgütü"nün üyesi olmakla itham ediliyor. vatanın bağımsızlığından bahsedenler fetulah medyasında hergün iğrenç iftiralara maruz kalıyor.

şimdi biz gerçekten özgür müyüz?
bunlar da taşeronların bombaları;

http://www.zaman.com.tr/h...elgesi-ergenekondan-cikti

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E (işte zaman paçavrasının farkı)

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/h...yfield=657267656E656B6F6E

http://www.zaman.com.tr/a...F6E&type=0&page=1

http://yenisafak.com.tr/a...3A11&q=ergenekon#1147

http://www.zaman.com.tr/a...F6E&type=0&page=2

http://yenisafak.com.tr/a...3A11&q=ergenekon#1146

http://www.zaman.com.tr/a...F6E&type=0&page=3

http://www.taraf.com.tr/a...=ergenekon&sa=Ara#943

http://www.taraf.com.tr/a...=ergenekon&sa=Ara#943

http://www.taraf.com.tr/haber.asp?id=11750 (zeka küpü halkımın daha iyi anlaması için çok yakından takip ettiği diziden örnek vermiş şark kurnazlarım...)

http://www.taraf.com.tr/a...=ergenekon&sa=Ara#943

http://www.stargazete.com/arama/ergenekon/1 (arama sayfasında 49 sayfa var)

http://www.habervaktim.co...er_cetenin_neresinde.html (bu kadar da kemiksiz ve .......bir gazete)

http://www.google.com/cse...q=ergenekon&sa=Ara%21

bombardıman bugüne kadar bu yoğunluktaydı. bazı arama linklerinin her sayfasını buraya ekleyemezdim, işin vahametinin görülmesi için bu sayfalara bir göz atılması gerek.

dün de olduğu gibi bugün de yabancı işgal güçlerinin en sadık hizmetkarları işte bu omurgasız din tüccarları, yobazlar, said kürdi nin cemaati.. tabiki bu haberler onların marifeti değil okyanus ötesinden servis edilmiş psikolojik savaşın birebir silahları. bu silahlar kemiksizler tarafından kime, kimlere doğrultulduğu belli silahlar. inanıyorum ki allah bir kez daha haklıyı, vatanseverleri galip getirecek.
(bkz: siyasi ve kültürel işgal)
doğan haber ajansının dayatmalarını bir güzel yalayıp yutan bünyenin, sosyal ortamlarda karıya kıza ne kadar kültürlüyüm, işgale hayır, haydi barış gibi sloganlarla prim yapma çabasından başka bir şey değil bu işte.
karsılıklıdır. turkiye isgal altına girerken bir yerlerden bir seyleri kendisi isgal etmektedir.
yazacak söyleyecek birşeyleri olmayanların yobaz yandaş medyanın dayatmalarını yalayıp yutan deniz feneri gibi yüzyılın ahlaksızlık hareketinden chp'deki yolsuzluk iddialarını gündeme getirerek sıyrılmaya çalıştıkları huyda, şark kurnazlığında saldırıp "karıya... kıza..." ben ne kadar saldırganım, hoaaarrr, haydi risale okuyalım gibi sloganlarla prim yapma çabasından başka bir şey değil bu işte.
ya bu zorlama uretim tarih yalanlarina hala aldanan var mi.. cikarlarin catistigi ulkelerle tabi ki mucadele edilecek.. ama bu olayi trajik bir abartiya cevirmeyelim.. her calinin arkasinda canavar cikma ihtimali cizgi filmlerde olur.. daha saglikli iliski kurmak gerek yasamla..
(bkz: #3993510)
işte ismail Küçükkaya'nın "Saldırıya uğrayan TSK değil, Türkiye" başlıklı yazısı:

"Terörle mücadelede ortaya çıkan görüntüler içinde anlamakta, açıklamakta ve kabullenmekte zorlandığım tek bir konu var: Aydoğan Babaoğlu'nun o talihsiz günde golf oynamaya devam etmesi. Daha da kötüsü bu olaya ilişkin Babaoğlu'nun açıklaması oldu. Üzüntü verici bir kaza ama üzerinde durulması gereken bir konu. Bunu bir yana koyalım.

Aktütün'e ilişkin yapılan tartışmalar, Aydoğan Babaoğlu olayıyla birleştirilip TSK aleyhine bir yıpratma kampanyasına dönüştü. Basının çok büyük bir bölümünün iyi niyetle davrandığından kuşkum yok, ancak TSK'ya ve Türkiye'ye yönelik geniş kapsamlı ve etkili bir psikolojik harbe maruz kaldığımız çok açık. Ortaya çıkan manzaraya bakalım:

"Askerin milletle arasını açıyorlar, askerin hükümetle ilişkilerini zehirliyorlar, askerle medya arasında sert polemikler çıkartıyorlar ve belki hepsinden önemlisi askerlerin kendi içlerinde kanayan yaralar açıyorlar."

Bir terör örgütü, onun eylemleri ve arkasındaki karanlık eller, daha ne istesinler?

Evet, üzülerek kabul etmeliyiz ki medya bu psikolojik savaşta isteyerek ya da istemeden alet olmaktadır. Saldırıya uğrayan TSK değil, Türkiye'dir. Dikkat, bu savaş işte böyle kaybedilir. Ben, kendi adıma bir gazeteci olarak bu yenilgiyi kabul etmeyeceğim.

Tartışmaya "evet", sorgulamaya, eleştirmeye, varsa sorumluların cezasını çekmesine sonuna kadar "evet". Ama yaşadığımız şey, bunların çok ötesinde. Eleştirinin bir zamanı, üslubu ve içeriği olur. Yapıcı eleştiri arıyorsak onun kriterleri var.

Sanıyorum, TSK';ya yönelik karalama kampanyası üslup ve adap dışı bir çerçeveye dönüştürülürken, bir çeşit intikam duygularına, hatta bir bilinçaltı öfkeye hizmet ediyor.

Eleştiri, Silahlı Kuvvetler 17 askerini şehit vermişken, hassasiyetlerin ve üzüntülerin en üst noktaya tırmandığı anda yapılmaz.

Elbette hatalar vardır, olabilir. Hataları tartışırken kurum ve kişileri ayırmayı, bütün ve parçaları ayrı ayrı ele almayı unutamayız. Eleştirmek, o kurumun bütün yapıp ettiklerini olumsuzlamak hakkını verir mi?

Amaç belli: "Askeri izole ediyorlar"

ilker Başbuğ terörle mücadeleyi çok çeşitli boyutlarıyla ele alıyor. Bölgeyi ziyaret etmiş, halkın sevgi gösterileriyle karşılanmıştı. Hükümet partisi, etnik milliyetçilik yapan partiye karşı favori. Cumhurbaşkanı "Irak'a gideceğim" diyor. Türkiye, aktif dış politika izliyor. Terör eylemi etnik çatışmayı körüklemek amacını taşıyor. Kürt nüfusla gerginlik yaşayan bir ülke, Ortadoğu'da çok etkin dış politika izleyemez. Öyle bir eylem yaptılar ki, arkasından öylesine bir karalama kampanyası düzenlediler ki merkez medya bile buna alet oldu. işte psikolojik harp böyle yapılır. Bölücü örgüt veya yandaşları mutlu değil midir acaba? Peki buna teslim olacak mıyız?

En büyük zehir,"terörle mücadelede maddi imkân sorunu yaşanıyor" balonuydu. Kaç kere yazdım, Hasan Iğsız'ın bilgilendirme toplantısındaki sözlerinin anlamı bu değildi. ifadelerden bu sonuç çıkmıyordu. Askeri bütçenin önceliklere göre düzenlenmesinden bahsediyordu. Nitekim dün Genelkurmay açıklama yaptı. Hükümetle asker arasında bugün değil, hiçbir zaman bu konuda para sorunu yaşanmaz. Evet bir problem var, asker ve hükümet terörle mücadelede hukuki düzenlemeler konusunda yer yer ayrışıyor. Bu son derece normal. iki taraf da kendi vizyonları, öncelikleri ve düşünceleri doğrultusunda çözüm önerilerine sahip. Asker gayet doğal olarak bölücü teröre karşı daha etkin düzenlemeler istiyor. Hükümet ise "daha da sertleşmek mücadeleye zarar verir", "yerel seçimleri etnik milliyetçilik yapan parti kazanırsa PKK'ya büyük kozlar verilir" düşüncesinde. Avrupa Birliği'nden uzaklaşma endişesini taşıyor. Konuşacaklar, bir noktada buluşacaklar.

Aydoğan Babaoğlu demiştik değil mi, herhalde hayatının en kötü günlerini yaşıyordur. Yaşar Büyükanıt, ilker Başbuğ ve sonra da Başbakan dahil hükümet üyeleri söylüyordu. Babaoğlu da 10 gün önce ne diyordu biliyor musunuz: "Sınır ötesine yapılan hava operasyonlarının başarısından ABD başta olmak üzere dünyanın bütün ülkeleri takdirle bahsediyorlar. "Hatırlatayım dedim. Psikolojik harp, golf fotoğraflarıyla Hava Kuvvetleri'ndeki alt kadroya ne diyor biliyor musunuz: "Bak senin komutanın golf oynuyor. Sen şehit oluyorsun."

Yeri gelmişken, milletimiz bu kadar hassaslaşmışken şunu da vurgulayalım. Tamam, şehitlerimiz geldiği gün ağlıyoruz, yüreğimiz kanıyor. Peki sonra? Acaba gerçekten şehitlerimizin çocukları için özellikle büyük kentlerde yaşayan vatandaşlarımız, yüksek imkanlara sahip sivil toplum kuruluşlarımız ne yapıyor? Bunu da merak ediyorum.

Sonuç, her kuruma, herkese karşı eleştiriye “evet” ama karalama kampanyasına

"hayır". "

http://www.odatv.com/index.php?id=13662

bu işgalin ıraktaki taşeronu kürtler olduğu gibi türkiye'de taşeronları nurcular ve pkk... şimdi ergenekon çamuruna taş atmadan 2 kere düşünün sıçrattığınız bu çamur masum vatanseverlere mi yoksa ülkenin şeref ve haysiyetine midir?

tüm bu şeref ve haysiyetten bir haberlere hiçbir anlam ifade etmeyecek biliyorum...
sayın genelkurmay başkanı orgeneral ilker başbuğ'un da artık dillendirdiği bir gerçektir.
kimse farkinda degil ama bugun akcakalede, ve diger kamplarda, muhalifler ellerinde silahlarla asayisi sagliyor. sokaklarda govde gosterisi yapiyor. Bolgeler resmen muhaliflerin kontrolunde.
(bkz: abd karadan suriye ye girerse destek veririz)