bugün
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı15
- anın görüntüsü16
- erdoğan'dan sonraki başkan19
- icardi19059
- yigitzsche15
- başıboş köpek sorunu25
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak17
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız14
- çok fazla çirkin erkek olması13
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği24
- sexting haram mıdır24
- sophie dee'nin memeleri11
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri11
- kurtlar vadisi pusu rezaleti11
- aleyna tilki nin annesi12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi15
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı59
- assembly kodu11
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur20
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe13
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu9
- yazarların en rum özelliği20
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sadece sennn9
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir16
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti11
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
işte ismail Küçükkaya'nın "Saldırıya uğrayan TSK değil, Türkiye" başlıklı yazısı:
"Terörle mücadelede ortaya çıkan görüntüler içinde anlamakta, açıklamakta ve kabullenmekte zorlandığım tek bir konu var: Aydoğan Babaoğlu'nun o talihsiz günde golf oynamaya devam etmesi. Daha da kötüsü bu olaya ilişkin Babaoğlu'nun açıklaması oldu. Üzüntü verici bir kaza ama üzerinde durulması gereken bir konu. Bunu bir yana koyalım.
Aktütün'e ilişkin yapılan tartışmalar, Aydoğan Babaoğlu olayıyla birleştirilip TSK aleyhine bir yıpratma kampanyasına dönüştü. Basının çok büyük bir bölümünün iyi niyetle davrandığından kuşkum yok, ancak TSK'ya ve Türkiye'ye yönelik geniş kapsamlı ve etkili bir psikolojik harbe maruz kaldığımız çok açık. Ortaya çıkan manzaraya bakalım:
"Askerin milletle arasını açıyorlar, askerin hükümetle ilişkilerini zehirliyorlar, askerle medya arasında sert polemikler çıkartıyorlar ve belki hepsinden önemlisi askerlerin kendi içlerinde kanayan yaralar açıyorlar."
Bir terör örgütü, onun eylemleri ve arkasındaki karanlık eller, daha ne istesinler?
Evet, üzülerek kabul etmeliyiz ki medya bu psikolojik savaşta isteyerek ya da istemeden alet olmaktadır. Saldırıya uğrayan TSK değil, Türkiye'dir. Dikkat, bu savaş işte böyle kaybedilir. Ben, kendi adıma bir gazeteci olarak bu yenilgiyi kabul etmeyeceğim.
Tartışmaya "evet", sorgulamaya, eleştirmeye, varsa sorumluların cezasını çekmesine sonuna kadar "evet". Ama yaşadığımız şey, bunların çok ötesinde. Eleştirinin bir zamanı, üslubu ve içeriği olur. Yapıcı eleştiri arıyorsak onun kriterleri var.
Sanıyorum, TSK';ya yönelik karalama kampanyası üslup ve adap dışı bir çerçeveye dönüştürülürken, bir çeşit intikam duygularına, hatta bir bilinçaltı öfkeye hizmet ediyor.
Eleştiri, Silahlı Kuvvetler 17 askerini şehit vermişken, hassasiyetlerin ve üzüntülerin en üst noktaya tırmandığı anda yapılmaz.
Elbette hatalar vardır, olabilir. Hataları tartışırken kurum ve kişileri ayırmayı, bütün ve parçaları ayrı ayrı ele almayı unutamayız. Eleştirmek, o kurumun bütün yapıp ettiklerini olumsuzlamak hakkını verir mi?
Amaç belli: "Askeri izole ediyorlar"
ilker Başbuğ terörle mücadeleyi çok çeşitli boyutlarıyla ele alıyor. Bölgeyi ziyaret etmiş, halkın sevgi gösterileriyle karşılanmıştı. Hükümet partisi, etnik milliyetçilik yapan partiye karşı favori. Cumhurbaşkanı "Irak'a gideceğim" diyor. Türkiye, aktif dış politika izliyor. Terör eylemi etnik çatışmayı körüklemek amacını taşıyor. Kürt nüfusla gerginlik yaşayan bir ülke, Ortadoğu'da çok etkin dış politika izleyemez. Öyle bir eylem yaptılar ki, arkasından öylesine bir karalama kampanyası düzenlediler ki merkez medya bile buna alet oldu. işte psikolojik harp böyle yapılır. Bölücü örgüt veya yandaşları mutlu değil midir acaba? Peki buna teslim olacak mıyız?
En büyük zehir,"terörle mücadelede maddi imkân sorunu yaşanıyor" balonuydu. Kaç kere yazdım, Hasan Iğsız'ın bilgilendirme toplantısındaki sözlerinin anlamı bu değildi. ifadelerden bu sonuç çıkmıyordu. Askeri bütçenin önceliklere göre düzenlenmesinden bahsediyordu. Nitekim dün Genelkurmay açıklama yaptı. Hükümetle asker arasında bugün değil, hiçbir zaman bu konuda para sorunu yaşanmaz. Evet bir problem var, asker ve hükümet terörle mücadelede hukuki düzenlemeler konusunda yer yer ayrışıyor. Bu son derece normal. iki taraf da kendi vizyonları, öncelikleri ve düşünceleri doğrultusunda çözüm önerilerine sahip. Asker gayet doğal olarak bölücü teröre karşı daha etkin düzenlemeler istiyor. Hükümet ise "daha da sertleşmek mücadeleye zarar verir", "yerel seçimleri etnik milliyetçilik yapan parti kazanırsa PKK'ya büyük kozlar verilir" düşüncesinde. Avrupa Birliği'nden uzaklaşma endişesini taşıyor. Konuşacaklar, bir noktada buluşacaklar.
Aydoğan Babaoğlu demiştik değil mi, herhalde hayatının en kötü günlerini yaşıyordur. Yaşar Büyükanıt, ilker Başbuğ ve sonra da Başbakan dahil hükümet üyeleri söylüyordu. Babaoğlu da 10 gün önce ne diyordu biliyor musunuz: "Sınır ötesine yapılan hava operasyonlarının başarısından ABD başta olmak üzere dünyanın bütün ülkeleri takdirle bahsediyorlar. "Hatırlatayım dedim. Psikolojik harp, golf fotoğraflarıyla Hava Kuvvetleri'ndeki alt kadroya ne diyor biliyor musunuz: "Bak senin komutanın golf oynuyor. Sen şehit oluyorsun."
Yeri gelmişken, milletimiz bu kadar hassaslaşmışken şunu da vurgulayalım. Tamam, şehitlerimiz geldiği gün ağlıyoruz, yüreğimiz kanıyor. Peki sonra? Acaba gerçekten şehitlerimizin çocukları için özellikle büyük kentlerde yaşayan vatandaşlarımız, yüksek imkanlara sahip sivil toplum kuruluşlarımız ne yapıyor? Bunu da merak ediyorum.
Sonuç, her kuruma, herkese karşı eleştiriye “evet” ama karalama kampanyasına
"hayır". "
http://www.odatv.com/index.php?id=13662
bu işgalin ıraktaki taşeronu kürtler olduğu gibi türkiye'de taşeronları nurcular ve pkk... şimdi ergenekon çamuruna taş atmadan 2 kere düşünün sıçrattığınız bu çamur masum vatanseverlere mi yoksa ülkenin şeref ve haysiyetine midir?
tüm bu şeref ve haysiyetten bir haberlere hiçbir anlam ifade etmeyecek biliyorum...
"Terörle mücadelede ortaya çıkan görüntüler içinde anlamakta, açıklamakta ve kabullenmekte zorlandığım tek bir konu var: Aydoğan Babaoğlu'nun o talihsiz günde golf oynamaya devam etmesi. Daha da kötüsü bu olaya ilişkin Babaoğlu'nun açıklaması oldu. Üzüntü verici bir kaza ama üzerinde durulması gereken bir konu. Bunu bir yana koyalım.
Aktütün'e ilişkin yapılan tartışmalar, Aydoğan Babaoğlu olayıyla birleştirilip TSK aleyhine bir yıpratma kampanyasına dönüştü. Basının çok büyük bir bölümünün iyi niyetle davrandığından kuşkum yok, ancak TSK'ya ve Türkiye'ye yönelik geniş kapsamlı ve etkili bir psikolojik harbe maruz kaldığımız çok açık. Ortaya çıkan manzaraya bakalım:
"Askerin milletle arasını açıyorlar, askerin hükümetle ilişkilerini zehirliyorlar, askerle medya arasında sert polemikler çıkartıyorlar ve belki hepsinden önemlisi askerlerin kendi içlerinde kanayan yaralar açıyorlar."
Bir terör örgütü, onun eylemleri ve arkasındaki karanlık eller, daha ne istesinler?
Evet, üzülerek kabul etmeliyiz ki medya bu psikolojik savaşta isteyerek ya da istemeden alet olmaktadır. Saldırıya uğrayan TSK değil, Türkiye'dir. Dikkat, bu savaş işte böyle kaybedilir. Ben, kendi adıma bir gazeteci olarak bu yenilgiyi kabul etmeyeceğim.
Tartışmaya "evet", sorgulamaya, eleştirmeye, varsa sorumluların cezasını çekmesine sonuna kadar "evet". Ama yaşadığımız şey, bunların çok ötesinde. Eleştirinin bir zamanı, üslubu ve içeriği olur. Yapıcı eleştiri arıyorsak onun kriterleri var.
Sanıyorum, TSK';ya yönelik karalama kampanyası üslup ve adap dışı bir çerçeveye dönüştürülürken, bir çeşit intikam duygularına, hatta bir bilinçaltı öfkeye hizmet ediyor.
Eleştiri, Silahlı Kuvvetler 17 askerini şehit vermişken, hassasiyetlerin ve üzüntülerin en üst noktaya tırmandığı anda yapılmaz.
Elbette hatalar vardır, olabilir. Hataları tartışırken kurum ve kişileri ayırmayı, bütün ve parçaları ayrı ayrı ele almayı unutamayız. Eleştirmek, o kurumun bütün yapıp ettiklerini olumsuzlamak hakkını verir mi?
Amaç belli: "Askeri izole ediyorlar"
ilker Başbuğ terörle mücadeleyi çok çeşitli boyutlarıyla ele alıyor. Bölgeyi ziyaret etmiş, halkın sevgi gösterileriyle karşılanmıştı. Hükümet partisi, etnik milliyetçilik yapan partiye karşı favori. Cumhurbaşkanı "Irak'a gideceğim" diyor. Türkiye, aktif dış politika izliyor. Terör eylemi etnik çatışmayı körüklemek amacını taşıyor. Kürt nüfusla gerginlik yaşayan bir ülke, Ortadoğu'da çok etkin dış politika izleyemez. Öyle bir eylem yaptılar ki, arkasından öylesine bir karalama kampanyası düzenlediler ki merkez medya bile buna alet oldu. işte psikolojik harp böyle yapılır. Bölücü örgüt veya yandaşları mutlu değil midir acaba? Peki buna teslim olacak mıyız?
En büyük zehir,"terörle mücadelede maddi imkân sorunu yaşanıyor" balonuydu. Kaç kere yazdım, Hasan Iğsız'ın bilgilendirme toplantısındaki sözlerinin anlamı bu değildi. ifadelerden bu sonuç çıkmıyordu. Askeri bütçenin önceliklere göre düzenlenmesinden bahsediyordu. Nitekim dün Genelkurmay açıklama yaptı. Hükümetle asker arasında bugün değil, hiçbir zaman bu konuda para sorunu yaşanmaz. Evet bir problem var, asker ve hükümet terörle mücadelede hukuki düzenlemeler konusunda yer yer ayrışıyor. Bu son derece normal. iki taraf da kendi vizyonları, öncelikleri ve düşünceleri doğrultusunda çözüm önerilerine sahip. Asker gayet doğal olarak bölücü teröre karşı daha etkin düzenlemeler istiyor. Hükümet ise "daha da sertleşmek mücadeleye zarar verir", "yerel seçimleri etnik milliyetçilik yapan parti kazanırsa PKK'ya büyük kozlar verilir" düşüncesinde. Avrupa Birliği'nden uzaklaşma endişesini taşıyor. Konuşacaklar, bir noktada buluşacaklar.
Aydoğan Babaoğlu demiştik değil mi, herhalde hayatının en kötü günlerini yaşıyordur. Yaşar Büyükanıt, ilker Başbuğ ve sonra da Başbakan dahil hükümet üyeleri söylüyordu. Babaoğlu da 10 gün önce ne diyordu biliyor musunuz: "Sınır ötesine yapılan hava operasyonlarının başarısından ABD başta olmak üzere dünyanın bütün ülkeleri takdirle bahsediyorlar. "Hatırlatayım dedim. Psikolojik harp, golf fotoğraflarıyla Hava Kuvvetleri'ndeki alt kadroya ne diyor biliyor musunuz: "Bak senin komutanın golf oynuyor. Sen şehit oluyorsun."
Yeri gelmişken, milletimiz bu kadar hassaslaşmışken şunu da vurgulayalım. Tamam, şehitlerimiz geldiği gün ağlıyoruz, yüreğimiz kanıyor. Peki sonra? Acaba gerçekten şehitlerimizin çocukları için özellikle büyük kentlerde yaşayan vatandaşlarımız, yüksek imkanlara sahip sivil toplum kuruluşlarımız ne yapıyor? Bunu da merak ediyorum.
Sonuç, her kuruma, herkese karşı eleştiriye “evet” ama karalama kampanyasına
"hayır". "
http://www.odatv.com/index.php?id=13662
bu işgalin ıraktaki taşeronu kürtler olduğu gibi türkiye'de taşeronları nurcular ve pkk... şimdi ergenekon çamuruna taş atmadan 2 kere düşünün sıçrattığınız bu çamur masum vatanseverlere mi yoksa ülkenin şeref ve haysiyetine midir?
tüm bu şeref ve haysiyetten bir haberlere hiçbir anlam ifade etmeyecek biliyorum...
güncel Önemli Başlıklar