bugün

malesef çalışanların birlik olup haklarını arayamamaları ile doğru orantılıdır.

herkes birbirinin önüne geçmeye çalışıyor bu da birlik olmayı engelliyor.

sonuçta kaybeden yine çalışanlar oluyor.
sendikaların da artık bir özel şirket olmadından ileri gelen, doğru bir çıkarımdır.
işverenlerin aşırı baskısıdır.
bireysel kazanç istemi.
özel kurumlarda sendikaya yaklaşanları, görüşenleri izledikleri ve direk müdahele ettikleri, uyardıkları için çoğunun işsiz kalmayı göze alamamalarıdır.
80 tl fazla maaş almak için bir çalışan herşeyi yapar. sendika ise aylık maaştan 80 lira keser. 80x12=960 tl ediyor yıllık. yani yılda bir maaşımızı yutmak istiyor bu sendikalar. yıllık 960 lira birisi benim maaşımdan kesse, başını keserim. sendikalar turkcell gibi her ay abonelerinden 80 lira topluyorlar. ve bu parayla mafyalık yapıyorlar. mafyalara para yedirmek enayilikten başka bişey değildir. biz o parayı kolay mı kazanıyoruz da hakkımızı koruman için sana yıllık 960 lira verecez. ben kendi hakkımı korurum, koruyorum. en azından sendikacılardan koruyorum kendi hakkımı.
Ülkemizdeki sendikalaşma kitaplarda yazandan farklı olduğu için insanlar artık sendikalaşmanın bir faydası olmadığına inanmaktadır. Sendikalar da hükümetle elele olduğundan aslında bu durum gayet anlaşılır bir hal almaktadır. Halbuki sendikalar bir zamanlar ingiltere'de hükümetleri devirmiş, dev şirketleri dize getirmiş ve bugünkü yapısını oluşturmakta öncü olmuştur. Bugün bu inanç ve aksiyon kalmamıştır.
(bkz: lokavt)
en önemli etken patronların paragöz olmalarıdır efendim. biliyorlardır ki güçlü bir sendika etrafında örgütlenen işçiler, diğer işçilere göre daha etkili bir direniş oluşturabilirler. bu da hem ücretlere hem de sosyal yardımlara büyük ölçüde etki eder. bu yüzdendir ki özel sektörde, özellikle türkiye( ama türkiye dedik diye sadece türkiye yi de düşünmeyin, sonuç olarak vahşi kapitalizmin etkili olduğu ülkelerde ki buna amerika da dahil) geniş bir sendikal hareket oluşturulamıyor.

bunun ikinci bir sebebi daha olduğunu düşünmekteyim. özellikle dinin etkili olduğu toplumlarda bireylerin daha fatalist olmaları da bir örnek teşkil edebilir. yani sendikaya girip mücadele etmek bazı insanlara zor geldiğinden dolayı kendilerini kadere bırakmayı tercih ediyorlar.
(bkz: bir elin nesi var iki elin sesi var)
(bkz: para) (bkz: rüşvet)
bilgisizlik değildir efendim, işsiz kalma korkusudur, sendika olmayan fabrikaya sendika ilk girdiğinde öncülük yapanlar kendini bekçi kulübesinde bulur sonra ki süreç çok zorludur, işyeri tazminat vermez sendika piyon gibi ortaya sizi sürer sonrada %15 e toplu sözleşmeyi bitirince zafer kazanmış general edasıyla gezinirler.
(bkz: patron götü/@mellonnim)
"sendikaya üye olursan, işinden olursun" atasözüdür. sanki sendikaya üye olunca bir şeyler değişiyormuş gibi sendikalaşmak adına kaos yaratmaya gerek yok. sendika yılda 3-4 kere 1 maaş ikramiye, yakacak, vırt, zırt parası, doğum, ölüm izni hakkı gibi küçük şeyler sağlar sadece. çalışma şartları her zaman işverenin istediği gibi olur. zaten, ilk zamanlarda işçiden yana tavır gösteren sendikalar, kısa bir süre sonra işverenden yana olurlar. her şekilde olan yine işçiye olur.
patronların baskısından kaynaklanmaktadır. ayrıca bu zengin patronlar kendilerine zarar veren bazı sendika kanunlarını hükümete baskı yaparak değiştirtebilmektedirler. bu da sendikalaşmayı çok daha zorlu hale getirmektedir.
sendikaların çalışanları en az patronlar kadar sikmesinden mütevellit.
Özel sektörün doğası böyle, ama puşt puştluğunu yaparken kuş da kuşluğunu yapmalı.
sendikalaşmak artık bir sendika başkanı ve çevresindekilerin krallıkları demek olduğundan özel sektörde zaten sikilerek para kazanan vatandaşın kazandığı üç kuruş paradan üç kuruş daha kesinti yapılması demek,
sendikalaşmak her ne kadar çalışanın bi tarafına giren ek olsa da patronun gözünde yangın anında ilk yanacaklar listesine girmek,
sendikalaşmak hiç hesapta yokken bir ideolojinin altına zorla sokulmal ve yaftalanmak

demek olduğundan türkiye'de bu dediğimiz sendikalaşmanın hiçbir mantığı yoktur ve ekmeğinin derdinde olan çalışan vatandaşımız bu tür sikindirik şeylerden bıkmıştır.
türk milletinin ve dolayısıyla işçisinin lafta yaman icraatte yalan olmasından, türk milletinin para ve terfiye karşı olan dayanılmaz zaafından ve koyunlaşmış olmasından kaynaklı nedenlerdir.
bir patronun tek işyerini üç dört ayrı iş koluna bölmesinden kaynaklanabilen durum.
Yeni çıkartılan yasalarda "ülke ekonomisinin güvende" olması gibi bir madde var. Bu nedenle mesela thy çalışanlarının grevi engellendi. Hangi sektörde olursan ol, önce "sektör" güvencede olacak, paranın bekçileri böyle diyor. Sendikalaşmaya yeni ölçütler getirildi, yani kısacası faşizm önce iş yerlerine geldi. Tabi bu ülkenin ezeli ve ebedi muhalifi solculara düşende direnmek.
istanbul imes sanayi sitesinde cnc operatörü olarak bir şirkette işe başladım. staj yaptığım yerdi ve sigortam başlamasına rağmen maaş konuşulmamıştı. sendikasızdı işçiler ve gündüz-gece olarak çift vardiya çalışılıyordu. yaklaşık 25 kişinin çalıştığı, 8 ortaklı anonim şirketinden bahsediyorum.

durum şunlardan ibaret; işçilerin tamamı kalifiye eleman. yani yaptıkları işlerde ustalar. fakat maaşlarına ben girdiğimde 4 yıldır zam yapılmıyordu... şükretmek uğruna, işten kovulmamak uğruna bizim güzelim işçiler patronla karşı karşıya gelemiyorlardı.

gel gelelim birde patron yandaşlarına... kendileri elden para alırlar ki iş yürüsün, kimse patrona-patronlara karşı gelmesin diye. bu elden para alanlar ise tam bir sendika karşıtıdır. "benim bir sorunum yok ki", "sorunu olan düşünsün", "sendikaların bir çoğu islam karşıtı" diye insanlara karşı cevaplar verirler.

bu iş yerinde sigortalar asgari ücretten gösterilir.
bu iş yerinde yemekler kötü çıkar.
gece vardiyasında çalışanlar gündüz çıkan yemeği yer.
fazladan mesaiye kalanlar gündüz çıkan yemeği yerler.
maaş kesim günü 1i olmasına rağmen maaşlar 5inde ödenir (bazen aksar 7sini bulur).
mesai saati normal saatin %50 fazlasıdır. özel günlerde, bayramlarda, seyranlarda değişmez.

yani hiç bir şey işçi hakkına göre değil iş veren hakkına göre tasarlanmıştır.
mesai saatleri ise 08.00-18.30dur.

kışın ısınma sorunu, yazın havalandırma sorunu vardır. ne kadar söylenirse söylensin çözüm bulmazlar...

maaşa artı olarak yansıyan hiç bir şey yoktur mesela. yol parası, artı ikramiye gibi...

işçiler girdi çıktı olarak gösterilirler ve kıdem tazminatı alamazlar.
her türlü hukuksuzluk döner yani bu firmada. işçiler ise hala sendika karşıtıdır.
neredeyse tümü bir cemaate bağlıdır.

bilmiyorum, benim bildiğim islam dini kula kulluk etmeyi kabullenmez. reddeder.

bu tip işçileri bulan şerefsizler zenginliğin sefasını sürerler.
işçiler yine kaybeder...

işte sektördeki güçlü, eski modül kalıp a.ş. böyle bir firmadır!

bahsettiğim firmanın web sitesi:
http://www.modulkalip.com.tr/
sendikaya güvensizlik
sendikalaşma süresince işten atılacak işçiler arasında olmama düşüncesi
işçiler arasındaki güvensizlik, ya biri beni ispiyonlarsa ne olur korkusu
bazı sendikaların toplu sözleşme yapılırken patron tarafından satın alınması veya işçilerin isteklerini dikkate almaması
sendika ile çalışanların aynı siyasi görüşü paylaşmaması
işçilerin haklarını bilmemesi
sendikal sürecin çok yavaş ve sancılı olması
yaşanan psikolojik savaşta kaybetme ve sendika giremezse patron bizi yer korkusu

acı ama gerçektir yukarıda yazdıklarımın hepsinde gerçeklik payı vardır, 2 defa sendikalaşma süresi yaşadım ve hiç bir patronun sendikaya kollarını açıp gel benim yatak odama gir dediğini duymadım, çoğu süreçte işçiler vazgeçtiler, bazıları kendi isteğiyle istifa etti evet bu süreç çok zordur, son bir uyarı da sakın evli olanlar bu işe öncülük etmesin, bekar adam
kovulursa çok sıkıntı olmaz ama evli çoluk çocuk sahibi adamın kovulması ve işsiz kalması çok zor.
kapitalizmin getirdiği rekabet buna engeldir.
zira patronun dana gibi haksızlık yaptığı durumlarda arkadaşının arkasında durmak yerine onu sırtından vuran götverenlerle olmaz bu iş.
kapitalist sistem, nüfus çok, işsiz çok, iş imkanları az. az biraz isyanda senin gibi binlerce var anlayışı.