bugün

Zevkleri yok eden ve her canlının birgün yaşayacağı durumdur.

Temennimiz - (bkz: hayırlı ölüm)
şu aralar gerçekten çok arzuladığım yeni bir hayatın başlangıcı.
keske vucudumuzun bir yerlerinde kendimizi kapatma dugmesi olsaydi!
soru işaretidir. merak ettiğim şu ölü olsaydık doğum ve yaşam bizim için bilinmezlik olsaydı bu hayata gelmekten yine de korkar mıydık acaba? bu bilinmezlik mi bir şeyleri bu kadar soğuk ve ürkütücü yapan?
su içmek,doğmak,nefes almak,düşünmek gibi hayatın bir parçası.zamansız olmadıkça problem değil.
Allah ın emridir de keşke ayrılık olmasaydı.
zor zanaat ölüm
dirim tozlar altında
ne damakta kalan bir tada
ne de yana yakıla aranan dosta sözüm
ölüm farklı coğrafya

biraz puslu beyaz
dolunayın bulutlarla raksı
kızılımsı düşler
dirim başka bahara

ölüm, her iki sözden birinin kaçırıldığı
dirim, her iki gözden birinin sakınıldığıydı
aşkların baş harflerinin kazındığı ağaç gövdeleriydi ölüm;
türküden arda kalan tınıların kulaklarımda titremesi dirim…

dilim lâl
gözüm kan, ıslak
ölüm yalnız; dirimsiz…
Karanlık ve soğuktur.
herşey yalan ölüm gerçek.
yakınlaştıkça daha da ciddileşen durum.

iki gün önce bir yakınımızı kaybettik. insan derin düşüncelere dalıyor. ama çok sürmüyor bunu fark ettim. yalnız ölen kişinin yakınlığı bu zamanı arttırıyor böyle bir şey de var.

ölüm yeniden başlangıçtır.
ölüm dirilmektir aslında.
ölüm uykudan uyanmaktır, uyandırılmak daha doğru olur.
ölüm gözlerin açılmasıdır.
ölüm misafir olarak kaldığımız dünyadan haneye geçmektir.
ölüm yaşamaya başlamaktır.

ölüm için yaptığım yukarıdaki kriterler sadece allah'a hakkıyla bağlı kalan insanı kapsar. hala vakit var. o'nu hayatımıza dahil edelim ve rızasını kazanmaya çalışalım.
Ve gunun ozeti:

Olum bir adim daha yaklasti.
Ölüm neye inanırsanız inanın muazzam bir şey olduğu gerçektir. Ben inançsız biri olaraktan öldükten sonra ki yaşayamayacaklarımıza ve arkamızdan yaşayacaklara seviniyorum.
Ölüm bazen bir yıkım, bazense bir lütuftur.
Mevsim normallerinin üzerinde izliyorken
Parçalı bulutlu olarak görüyordun
Oysaki gök gürültülü sağanak yağışlıydım
Az bulutlu kalbin güneşi engellerken
Kar, tipi, fırtınalarda kaldım
Kalp ve damar bölgelerinde 3 ila 5 derece düşerken hayat
Az bulutlu kalbin, parçalı bulutlu hayatın,
Kalbimin Batı ve güneybatısından 3 ila 5 kuvvetinde rüzgârlar estiriyordu
Gözlerimdeki dalga 1,0 ila 2,0 m.
Görüş mesafesi, sis yok, mezarlık çok yakın.
Ün, gençlik ve gurur... Mezar hepsini alır.
Victor Hugo
doğmadan önce ne isek bundan sonra gideceğimiz yer.
(bkz: pişmanlık)
kimine göre korkunç son,
kimine göre kurtuluş,
kimine göre kavuşma,
hakkında kesin olan tek şey,
bu dünyadaki tek gerçek olması.
vücut bulmuş ruhun serbest kalma durumu.
Canlılık halinin son bulmuş hali.
Canlı bir varlığın hayatının son bulması, hayatının sona ermesi.
dünyanın mükemmel yaratılışına, doğanın mükemmel dengesine uymayan bir son.

uzay, gezegenler, yıldızlar, dünya, doğal yaşam, hayvanlar, insanlar, organlar, genler her şey müthiş bir şekilde yaratılırken neden bunların sonuna "ölüm" konmuş?

ölüm yerine, dünyanın üzerinde bir kapı olsaydı ve vadesi dolanı oraya yürüyerek uğurlasaydık, merdivenleri çıka çıka gitseydi daha güzel bir son olmaz mıydı?

ölüm çok çirkin, çok siyah ve çok soğuk bir son değil mi bu mükemmel dünya için?

en güzel filmlerdeki giriş ve gelişme bölümünün çok güzel olup sonucun alalade bağlanışı gibi. sanki senaristler sonuna gelince sıkılıyor ve amaaaan diyor buraya kadar güzeldi işte nasıl bitiyorsa bitsin. hep böyle bir basitlik var film bitişlerinde.

tanrı da bunca şeyi yarattıktan sonra sıkıldı mı acaba? sıkılıp "son"u boş verdi nasıl sonlanıyorsa sonlansın onca şey mükemmel oldu bu mükemmel olmayıversin mi dedi? neden insanlığa böyle korkunç bir şeyi miras bıraktı?

dünyanın tepesinde bir kapı olsaydı insanlığın gözünün önünden ayrılmayan ve hep orada duran, bu dünya daha barışçıl, adil ve daha güzel olmaz mıydı? yaratıcıdan haberdar, sonumuzun nasıl olacağından haberdar ve sondan sonrasını bilerek yaşasaydık... daha mutlu yaşamaz mıydık?

şimdiyse sevdiklerimiz ne zaman bizi terk edecek, biz hangi acılar içinde çekip gideceğiz bu diyardan diye düşünerek bu hayatı cehenneme çeviriyoruz.

çok daha güzel bir son olabilirdi...

çok daha güzel bir son yoksa, insanlar, hayvanlar lanetlenmiş canlılar mı diye merak etmeden duramıyorum.

neden bu kadar acılı olmalı sonumuz? neden sevdiklerimizi kaybederek imtihan edilmek zorundayız? neden sevdiklerimizi pembe bulutların ardına göndermektense, en aşağılık olaylarla kaybediyoruz...

tek merak ettiğim şey bu.

tanrı'ya sormak istediğim tek soru.
her canlının ölesiye korktuğu son.

ölümden mi ötesini bilememekten mi korkuyoruz, asıl soru bu? korkmaya gerek var mı? ölüm bir son değil; ölüm kederin bittiği gün; olabildiğince acılı ve çığlık çığlığa olmalı ölüm. ıstırabı bedeni aşıp ruha nakşetmeli; bedene aynı anda saplanan onlarca çivi gibi, tırnakların kerpetenle sökülmesi gibi, kafatasını delip beyne giren bir matkap ucu gibi olmalı ölüm.

kan her yeri kaplamalı, yıkamalı her noktayı. biliriz ki kanla yıkanan beden, hiçbir sıvıyla temizlenemeyecek kadar kirlenir.
Gerçeklik.
doğum kadar doğaldır. bazılarımız sonrasında tekrar dirileceğimizi ya da ruhumuzun diğer tarafta sonsuza kadar yaşayacağını düşünse de ölüm, sondur.
Filmin birinde satranç oynarken çok seksidir. Azrail de bana geldiğinde satranç oynamak isterdim.