bugün

Dinî kurallara göre, ölüyü kefenlemeden önce yıkama işi, gasil anlamına gelir ölü yıkama kelimesi.
Babamı yıkadık nasıl yapıldığını öğrendim.
bir akrabamız mesleki olarak olmasa da bu işi düzenli olarak yapmakta. "ölünün neyinden korkacaksın, diriden kork" der.
Ölüden korkma, diriden kork.
bende dedem için girmiştim o soğuk bölüme. elatları giremeyince (torunlarıda olur dendi) ben ve halamınoğlu girdik. kötü hissetmedim, korkmadım, sadece merak vardı hatırladığım kadarıyla.
toprağı bol olsun.
Hayatta yapılabilecek en büyük çılgınca cesarettir.

Yaşamın final sahnesinin acımasız ve soğuk yüzünü izlersiniz afallayarak, ürpererek, şaşkınlıkla, gözlerinize inanamayarak, içiniz acıyarak...

- Ben de giricem gasilhaneye, anneannemin yıkanmasına yardım edicem!
Millet şok, ben de öyle!
Nasıl isteyebildim, nasıl bir cesaret hücum etti bedenime, nasıl bir ayrılık acısı çöktü üzerime bilmiyorum ama deli gibi istedim bunu!
Ansızın istedim!

Şaşkın ve karşı koyan akrabaların seslerine aldırmadan, montumu çıkarıp, daldım içeri...
Yüreğim küt küt atıyor ama zerre ürkmüyorum!

iki yıkayıcı kadın, sanki meyve hazırlar gibi, sofra kurar gibi, çamaşır katlar gibi sıradan bir eylem yapıyormuşcasına hazırladılar nur yüzlümü...
Üstündeki çamaşırları kesip çıkardılar üstünden ve yanda duran çöp kovasına teptiler el çabukluğuyla, hiçbir mimik yapmadan...

Miniminnacık ve kaskatı kesilmiş bedenini beyaz sabunla köpürttükleri süngerlerle başladılar yıkamaya, bedenindeki, ruhundaki her anı, yaşamın tüm izlerini köpüklü sularla akıttılar...

Sadece inleyerek ağlıyorum usul usul... Sesimin yükselmesine izin vermeden..

Bizleri sevgi ve şefkatiyle sarıp sarmalayan, dünyanın en şahane yemeklerini hazırlayan, zamanlı zamansız acıkmalarımızda hazırladığı minik mutlu sandviçlerin mimarı yorgun ellerini öpüp koklayarak yıkıyorum...
Hakkını helâl etmiş olmasını umarak...
Hepimizde en az annelerimiz kadar emeği vardı kuzumunnn.

Sabun kokulu buharlı küçük odada dualar, gözyaşlarımız eşliğinde yıkanıp kefenlendi ve tahta sandukaya yerleştirilip kapağını kapadılar.
Ve bir yaşam bitti!
Acısı, tatlısı, iyisi, kötüsüyle...
The end!
ikinci kez ölümün bizden birine de uğrayabileceğini öğrenmiştim. Dedem vefat etmişti.
Gasilhaneye çağırıldım.
Babam içerideydi.
Gayet dik ve asil duruyordu.
Koca bir kaya gibi sert ve bir çiçek kadar yumuşak idi.
Dedemin sadece baş kısmı açıktı ve yıkama sırası bende idi.
Göz yaşlarımla kendimi, orada bulunan su ile de ddeemin başını yıkadım.
Hayatımdaki unutulmaz anlarımdandır.
Umuyorum ki daha kötülerini görmem.
https://m.youtube.com/watch?v=mMLiBFg5iZA

Etkilenmemek elde değil. Zor meslek.
Her an ölümü hatırlamak cansız bedenlere dokunmak bu adamlar hayatın değerini daha iyi anliyodur eminim.
milliyetçilere biraz feyz vereyim, türk kurganlarından çıkan buluntulara göre türkler ölülerini mumyalardı. hatta bunun en büyük kanıtı anadoluda selçuklulardan kalan kübbetlere gitmektir. kübbetler iki katlı olurlar ve hemen hemen hepsinde alt tarafta tahta bir sanduka içinde mumyalanmış ceset olur. üst tarafta ise senbolik sanduka.
o yüzden bir daha ölüsünü arap geleneklerine göre gömüp bana laf diyen milliyetçi olursa burayı okusun.
ya da bana inanmıyorsa şehrinde selçuklu yapısı bir kübbete gitsin, orta asyaya gidiyorsa kurganları kazsın.
bunlar önemli şeyler ve ölü yıkamaz bize ters. beni tibet budislerinin yaptığı gibi akbabalara yem etsinler, faydalansın yavrucaklar.
saçma sapan bir şey. insan o an acılı olur, üzüntülü olur. sevdiğim ölen insan temiz gitsin duygusu ve zannı ile bunu isteyebilir. bunu anlarım.
ama bu dindendir diyene karşı çıkarım. böcekler daha temiz yesinler diye mi yıkıyoruz? ölmüş lan! daha niye yıkıyosun?
çoğu coğrafyalarda yapılan eylemdir. kimilerine göre öte tarafta daha rahat etmesine vesile olacak. kimilerine göre son sergilemede temiz durması için, kimilerine göre leke temizleme. gerek var mı. yok. nasılsa çürüyecek.
insanın ölüsünden değil dirisinden korkulur sözüne katılıyorum.
ama yinede ölümün soğukluğu beni ürkütüyor. zor yıkardım zannederim.
Yaparsınız. Yaparsınız.
Meftadan korkmayın.
Diriden korkun.
Diriyi yıkamaktan zor değildir.
Emin olun.

Son görevden önce ölüye aldırılan boy abdesti.
(bkz: Allah rahmet eylesin)
nasıl yaptım, nasıl yapabildim bilmiyorum ama insan bir taneyi yapınca, diğerlerini de yapabiliyormuş.
seri katil olmanın ilk koşulu gibi, babamın garip atasözü gibi ''2. yi alan 102. yi de alır'' *
yıkadım işte. ilki çok ağırdı. çok çok ağırdı.

önümdeki sedyede yatan annemdi.
saçlarının öldüğü açıkça ortadaydı. sönüktü saçları. tırnaklar ve saçlar uzamaya devam edermiş hikayesine o andan sonra inanmayı kestim. uzasa ne olurdu ki. ölüydüler işte.
kupkuru bir ölü uzanmıştı önümde. suyu ilk önce yüzüne tuttuk, sonra saçlarına. yavaş yavaş ıslanıyordu.
normal bir kalıp beyaz sabun. insanın tüm pisliğini alan tek şey bu kalıp sabun mudur? işte o sabun.. ellerine sürdüğünde masumiyet kokan, anneannenin yıkadığı çamaşırları, eski köy kokusunu, küçüklük anılarını aklına getiren o sabun hayatının bundan sonraki bölümünde sana neler ifade edecekti bir bilsen..

saçlarını sabunladım, yüzünü de.. yüzünde biriken kan parçacıkları ufak ufak dağılıyorlardı. ağzına köpüklü sular ısrarla girmeye çalışıyordu. tadını bilirim berbattır. engel olmaya çalıştım elimden geldiğince.
gözüne köpüklü sular geldiğinde içim cız etti. o ela gözleri yanardı bu köpüklerden. ama kıpırdatmıyordu bile. kusacaktım stresten...

sabun ölü tenine değdiğinde ananenin çamaşırları gibi masumiyet kokmuyor. aksine bildiğin morg kokuyor, koca bir ürperti kokuyor, ölüm kokuyor. bunu o kadar net anladım ki... o günden sonra nefret ettim beyaz sabundan.. belki de beyaz olan her şeyden nefret ettim, kefenini de görünce... karmakarışık!

sağa çevir, incitmemeye çalış, yıka.
sola çevir, incitmemeye çalış, yıka.
dualar eşliğinde köpükler dağılsın tüm vücudunda..
allah'ın huzuruna tertemiz çıksın diye yıka...
gözyaşlarınla yıka...
gözyaşlarınla...

o gün nasıl dayanabildim bilmiyorum, zaten aklımı yitirdim o günden sonra uzun süre... tam ölümün soğukluğu ensemden uzaklaşmaya başlamıştı ki...

babannem öldü. annemin 1. yılına bir hafta kala. yine bir kurban bayramı. kurban bayramında en yakınlarımı kurban veriyorsam eğer kesilen hayvanların anlamı ne? o konuda hala düşünüyorum....

yanına girdiğimde takribi 45 dakikalık ölüydü. morga koymuşlardı ama henüz soğumamıştı. yüzünde güler gibi bir ifade vardı. ama huzurla gülümser gibi değil, ibneliğine güler gibi. 3 saniye içinde dirilip tajkip eden 5 saniye içinde tekrar ölecekmiş gibi.
ölü görmek alışkanlık mı yaratmıştı bilmiyorum, tedirgin olsam da yüzüne bakmaktan ona dokunmaktan kendimi alıkoyamıyordum.
çıktık...

ertesi sabah erkenden gittik yanına. kalp krizi sonucu ölmüştü ve çok fazla morarmış olabileceğini söylediler. sen yanına gitme istersen zaten annenin etkisinden çıkamadın henüz dediler. duymazlıktan geldim.
girdim yanına, üstü tamamen örtülüydü. teneşirde uzanmıştı. ölü yıkayıcı bir önlük verdi. neredeyse yao ming'in boyu kadar. taktım önlüğü. elime bir sünger verdi ve o lanet olası beyaz sabunu. aklımda flaşlar patladı. sadece sustum.

açtı yüzünü, dokundum. buz kalıbıydı. morarmamıştı.
ölü yıkayıcı suyu açtı ve başladık yıkamaya...

sağa çevir, incitmemeye çalış, yıka.
sola çevir, incitmemeye çalış, yıka.
dualar eşliğinde köpükler dağılsın tüm vücudunda..
allah'ın huzuruna tertemiz çıksın diye yıka...
gözyaşlarınla yıka...
gözyaşlarınla...

cesaret işi falan değil ölü yıkamak. şefkat işi.
savunmasız olan bir güzelliği canın pahasına korumak gibi bir şey. onu ait olduğu yere gönderene kadar kanatların altına almak. ona son görevini yapmak gibi. ona dünyanın en güzel sesinden dünyanın en güzel şarkısını söylemek gibi. onun cansız bedenine ruh vermek gibi.

bir gün beni yıkarlerken , yattığım yerden onları huzurla izleyeceğim. gözlerime sabun köpükleri dolsa da, o güzel yüzlerini 1 salise daha fazla görebilmek adına kıpırdatmayacağım göz kapaklarımı. söz...
imamların birkaç tanesinden sonra profesyonelleşip hiçbir şey hissetmediği ve rutine bağladığı olaymış, söyleyenlerin yalancısıyım.
merhumun yakınları için de çok zor aktivite.
göte pamuk tıkamaktır.
fazla uzatılmaması gereken eylemdir.

(bkz: ölüyü fazla yıkarsan ya osurur ya sıçar)
imamlık mesleğinin en pis işi.
maddi karşılık beklenmeksizin yapılırsa sevaptır... bizim köy imamıyla yılda 2-3 yıkarız...
bir insanın nasıl ölü yıkayıcılığı meslek olarak yaptığını merak ettiren olaydır. bir insan o mesleği neden ve nasıl seçer?
can çekişme esnasında, sinir sistemi tahrip olan insanın, beline sahip olamaması sonucu, altından çıkan sıvı(sidik, sperm) ve katı pisliklerin, boy abdesti aldırılarak temizlenmesidir. Pislik çıkma zorunluluğu yoktur. Ölünün yıkanarak tertemiz olarak kefenlenmesi insana saygı ve hürmetin göstergesidir.
sevdiğinizin terkettiği bedeni yıkamaktır. O, artık hakka yürümüş, dünya hayatı için kendine bahşedilen bedenini geride bırakmıştır. Ağıtlar, terkedilmiş ceset için değil, cesedi terketmiş ruh içindir.
bir zamanlar öptüğün o ellerin buz gibi olduğu, taş kesildiği, gözler yaşlı olarak yapılan zor görev.
kaybedilen kişi her anınızı paylaştığınız, elinde büyüdüğünüz bir büyüğünüzse, korkusuzca ve büyükle bir istekle katılmak isteyecebileceğiniz bir seramonidir. o çok sevdiğiniz kişinin kaybının altı kalın bir kalem çizilir. artık giden gitmiştir, son kez bakarsınız sevdiğinizin yüzüne, o mutludur, acılarından kurtulmuştur.