bugün

arkadaşlarını düşünen, ve onları anlayan, babasının aldığı okul ayakkabısını okula gidene kadar toza bulayıp eski süsü veren delikanlı nesildir.
ayakkabısı yere dokundurdukça ışıl ışıl yanan renkli spor ayakabbılardansa, okula gittiğinde "hava attığı düşünülmesin diye", bir şekilde onu bozmaya çalışıp, karartmış çocuktur da.. ayakkabısını eskitir, silinmesi veya boyanması gerektiği halde boyamaz. bakımsız ayakkabı, babanın okula 15 gün kala aldığı tarihten, okulun açıldığı ilk güne dek eskimiş olur, böylece çocuk okulda diğerleri gibi kendi kendisini standardize etmiş olur, rahatlar..
ayakkabının parlaklığı gitsin, yeni olduğu anlaşılmasın diye tozlu yollardan yürüyüp matlaşmasını sağlayan efsanevi nesil.
bazen de korkarak giyen nesildir. benim neslim ayakkabısı yeni alınmış çocuğun ayağına basarak siftaaaah diye bağıran bir nesildi.
okulda yeni mi diye sorup üzerine basacak çocuklar olduğunu bilen ve hem utanıp hem üzülen nesildir.
Ayakkabının yeni olması nedeniyle herkesin yorum yapmasından çekinen çocuktur.
Bayrama ayakkabı kutusuyla uyanan nesildir.

Bu neslin çocukları utangaçdır. işe girdiğinde akşam mahalleye girmeden kravatını çıkarıp öyle girer mahallesine. Hava yapar gibi bu ne? ayıp olur diyerek günlerce kravatını ceketine saklar.

Terbiye başka bir şey cidden. Herkes bilmez...
O donemler ortaokuldayim, uzun bagcikli cizmeler modaydi, aylarca hayalini kurdum, sonunda gittim aldirdim en janjanlisindan, kac kere giydim sadece 1 ve sadece bir kisi sordu yenimi diye, o da bana yetti. Birdaha giymedim bi kac yilada modasi gecti zaten. O donemlerin degerleri boyleydi baskalari icin hevesimizi kursagimizda birakirdik.
kıyamazdı eskiyecek diye, yerine yenisinin gelmesinin uzun süreceğini bilerek.
can nesildir hatta alındıktan iki ay sonra falan giyer psikolojik olarak eskdiğini düşünür ve mental olarak rahatlar.
edit: iyi yazdım lan
yeni ayakkabı utana sıkıla giyilirdi. en yakın arkadaşlar ayağına basardı, güle güle giy anlamında. ne günlerdi...
yeni ayakkabısını ilk defa giyip dışarı çıkmış olmanın sevinciyle yürürken ayaklarına bakan çocuğuna kızan annelerin yetiştirdiği nesildir ve bu neslin üyeleri parlak renkli veya üzerinde kocaman marka amblemleri olan kıyafetleri hala giyememektedir.
aile terbiyesiyle yetişmiş, utanmanın ne olduğunu bilen, gösterişten kaçınan, arkadaşlarım beni zengin zannetmesin diye ayakkabısını gizleyerek giyen nesildir.
ayakkabısını yeni aldığında toza bulayan, yeni mi aldın diye sorulduğunda ''bi ara almıştım'' diye cevap veren nesildir.
devam eden nesildir, fazla şık giyinince utanmak diye birşey var.
ayakkabı yenidir. onu sevmesi, ona alışması gereklidir. bu yüzden, kendini yabancı hissetmemek için eskitme girişimleri olabilir.
gerçekten düşünceli nesildir. arkadaşının yırtık ayakkabısının karşısında, parlayan yeni ayakkabısıyla arz-ı endan etmek istemiyordur. küçükken yeni ayakkabı aldığımda onu bir şekilde eskitirdim arkadaşlarımın karşısına çıkmadan önce. büyüdüm ama bu düşüncemde zerre değişiklik olmadı. geçen sene aldığım ayakkabıyı ilk giydiğimde michael jackson gibi olmuştum. çok gözönünde olmasın diye gece çıkmıştım bir de dışarı ama ayakkabı o kadar parlıyordu ki geçtiğim sokağın aydınlanma ihtiyacını karşılıyordu. girdim toprağa buladım ayakkabıyı toza dumana karıştı milyonlar verdiğim ayakkabı.
hâlâ var olan nesildir.
belkide her daim çocuk kalanların olduğu nesildir. bu nesle mensup kişilerin büyüdüklerinde de içlerinde aynı şey olup bir türlü toplumun yeni getirilerine ayak uyduramadıkları görünür. gariptir ki helal ve hak parayla kazanılmasına rağmen gösteriş olarak algılanılmasından korkulduğu yıllardı. yada olmayanları düşündüğümüz yıllar. maddiyatın gündeme bile gelmemesini istediğimiz yıllar hani. yoksa bizim için, yani yeni ayakkabının üstüne basarak kutlayan bi nesil olarak bizim için, maddiyatın değeri yoktu . ikiyüz elli bin liralık kağıt paramızı paylaşmaktan çekinmez , o paraya iki ekmek alabileceğimizide hesaba katardık. babamızdan para istemeye utanır , paran varmı baba dediğinde yok cevabını alırsak kendimize kızardık. onu üzdüğümüzü düşünürek. sevgi ve saygı çok başka şeyler. terbiye çok başka şeyler. bir kez daha anladım.

gece ilerledikçe nostaljicilerin ortaya çıkması enteresan. bi dernek falan kuralım yahu valla nostalji yapası geliyor insanın. eski günlerden hani.
toprağı alıp bembeyaz parlayan kenarlarına sürerek biraz olsun yeni görüntüsünü azaltmaya çalışırdı.
biri de benimdir.
yeni ayakkabının ucunu basmak için birbiriyle yarışan bir arkadaş çevresi vardır.

hey gidi günler hey.

şimdi yeni aldığı ayakkabıyı instagram dan twitter dan paylaşıyorlar mını sikim.
ne güzel nesildik lan.

okula gider ayakkabılar tertemiz yeni ee malum alan var alamayan o çocuk aklımızla bunu idrak edebilen en güzel nesildik,

hayırlı olsun diye ayağımıza basılan nesildik,

hemen eskimesin diye sokakta giyemeyen nesildik.
evde bir müddet o ayakkabıları giyen nesildir.
mensubu oldugum nesildir. fakir mahallesinde yasamaktasınızdır. bilirsiniz ki cogu aile bazen yiyecek ekmek bulamaz... siz de onlardan birisinizdir, ama o gün talih size gülmüs mutlu etmistir. o gün yeni ayakkabının heyecanı ile onu görüp heveslenecek üzülecek yaşıt cocukların yarattığı burukluk birlikte yaşanır bir müddet. hele bir de o çocuklardan birini sizin ayaklarınıza kaçamak bakışlar firlatirken görürseniz o an bütün duvarlar üzerinize yıkılıverir altında ezilirsiniz... edit: şeker portakalının bir bölümünü anımsadım nedense...