bugün

Çık yılnızım.
Mallığımdan yalnız kalıyorum demezsiniz çünkü.
Paylaşılmayan ve kıymetli olan şeydir zannımca. Ben bir zararını görmedim.
yalnızlığa alışınca hayattan beklediklerin sadece kendinden beklediklerin oluyor, tam tersi bir durumda başkasıyla bir yaşama adıyorsan kendini, o tam bir hayal kırıklığı. Özetle; yalnızlığa alışmak küçük çaplı ama uzun süreli bir hayal kırıklığı iken, diğeri büyük çaplı bir hayal kırıklığı.
Yalnızlığa alışmak. Hergün ısrarla yüzleştiğim durumlar silsilesi. Bazen o kadar alışırsın ki. Bir arkadaşın gelir yanına kovamazsın belki ama gitmesi için Allah a dua edersin. ilişkilerden korkarsın tekrar üzülmek istemezsin. Evlilik konusunu hayal bile etmezsin düzenin bozulacak diye. Karanlıktan korkmazsın hatta seversin karanlıkta oturmayı. Düzenli yaşamayı öğrenirsin; öğrenmek zorundasın aslında.
Güzel ama aynı zamanda tehlikeli bir alışkanlığa dönüşen durumdur.

Zaman geçtikçe sınırlarını tamamen kendinizin belirlediği hayatınıza kimseyi alamaz hale gelirsiniz ki aslında asıl tehlikeli olan budur.
Bundan keyif de almaya başladıysanız hele geçmiş olsun artık kronik bir yalnızsınızdır.
Ajitasyon yapılmamasi gerekir bu konuda.

Herkes her an ihtiyacı olan seye ulaşabilmeli diye bi kaide yok.

Her seyin bi nedeni olduğu gibi zamani da vardir.

Hayattan zevk almaya bakin.
ilk başlarda güzeldir. Ama sonra yanınızda birisi olsun , onunla bir şeyler paylaşın istersiniz. Ah ah neyse ben susayim en iyisi.
Yanınızda birisi varken bile yaşayabileceğiniz durumdur. Sadece görünüşte yanınızdadır ve siz içsel bir yalnızlığa alışmışsınızdır artık.
Benim gibi insanların çok takmayacağı durum. istesen de istemesen de alışıyorsun.
bir şeye alışmak için tezatını da tatmak gerek. Alışmak değil de bağışıklık diyelim.
denize girmek gibidir, önce bir titreme ürperti gelir sonra alışıyorsun bir dahada çıkasın gelmiyor.
insan her şeye alışır, ama en güzeli alışkanlıkları seçebilmek.
gece şiiri “yalnızlara”
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
”olur öyle” dedi palyaço,
”herkes alçaktır biraz”
”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz
görsel
Bedenin etrafı ne kadar kalabalık olursa olsun, kafanın içindeki kalabalığı tercih etmektir.
Öyle ki; tek gerçek içerdeki kalabalık. Etrafındakiler sadece sahte suretler.
Zordur ama müptela eder insanı. Kalabalık boğmaya başlıyor sonradan.
Deniz Çelik’in 1994’te içinde bulunduğu durum.
güzel birşey olmakla birlikte sakıncalı da bir durum. alışmış kudurmuştan da beter olabiliyor.
Ölene kadar yalnızım, ölene kadar da alışmayacağım.

Hayat yazgıdan ibaret, kendi elinle yazdığından. Tercih edilen yalnızlık naraları da avuntudan sadece.. Biz tanrı değiliz. tokuşturulacak bir kadeh, boynundan öpülecek bir kadın, beraber küfredeceğin bir insan olmadıkça, olmayan ruhlarımız olmasa da olur.
Tercih edilmez, zorunda kalınır. Onca sığ, ucuz ve basit varlıkların size dayattirdigi bir zorunluluk. Kafaların farklı seviyelerde olduğu, yüzeysel tiplerin arasında, sıradanĺik ve hep aynılık.. heyecansız ve rollere bürünülmüş bir nefesi almak yerine dudaklarımız ölene kadar morarsın, siktir edin!
insanlardan bıktığının göstergesidir. Boş insanlar ilginizi cekmemeye başlar. 1 ay öncesine kadar krallar gibi yalnızdım şimdilerde yurttayız, nasip. Kafana göre takılırsın çok temizdir. Arada bir şunu mu yapsam dediğin ya da film izlerken beraber tepki vereceğin birini istersin ama o da geçer. Konuşacakların hep içinde kalır ve zamanla daha az ve öz konuşursun. Değer bilir birazda gamsızlaşırsın. Ha hepsi var mı ? O zaman tertemiz yalnızsın.
görsel
Cem adrian
Hayatın en güvende tutan alışkanlığı.
zaman zaman hoş olsa bile çoğu zaman sıkıntılara girmeye sebep olur. bazen yalnız kalmak istersin kendi kendini dinlemek ve sessizliğin tadını çıkartmak. ancak kalan tüm zamanlarda yanında yakınında özel birisinin/birilerinin olmasını istersin. belki çok fazla konuşan ve çok konuşulmasından hoşlanan birisi değilsindir ancak o özel insan/insanlar olsalar ve hep konuşsalar bile sıkılmazsın. insanı geçtim diğer canlılar bile yalnız kalsınlar diye yaratılmamış iken isteyerek yapılan bir tercih değildir yalnızlık. alışılacak bir şey ise hiç değil.
özlem denilen duygunun kaybedilmesidir.

Olm cidden bende o duygu yok lan, ne anamı ne arkadaşlarımı nede sevgilim olduğu dönemlerde sevgilimi, hiç kimseyi gram özlemiyorum.

Psikolojik sorunlarım mı var acaba.
aslında yalnızlığa alışmak zorunda bırakılıyoruz da alışıyoruz. sorsanız herkesin bir sosyal hayatı, bir aktiviteleri, gezecek; tozacak; eğlenecek arkadaşları var. sosyal medyadan örnek verelim, o sahte gülüşler ile sosyal medyaya attığımız fotoğrafların altında kim bilir ne büyük yalnızlıklar, ne büyük kırılmışlıklar var. hayatımız diğer insanlara karşı yalanlar üzerine kurulmuş sanki. en önemlisi kendimize yalan söylediğimiz, kendimizi kandırdığımız bir yaşamımız var.