bugün

bilmem kaç milyon yıllık evrenin sonsuz boşluğunda ufacık bir toz tanesi kadar değersiz, savunmasız, minicik hissetmektir. öyle bir miniciklik ki ilk varoluştan bu yana yaşamış tüm insanların, yedi ceddin, ataların, soyun ve sopun 500 milyon yıl önceki ilkel korkularıyla yüzleştirir. hepsinin kalp atışı göğüs kafesine baskı yaparken o kara deliğin orta yerinde çırılçıplak bekletir. dehşetten ve çaresizlikten dizler tutmaz, ana rahmine geri dönmek için tavan gibi boğucu gök kubbeye yalvarır insan.
Son zamanlarda kafayı yememe sebep olabilecek olaydır. Yalnızlıktan nefret ediyorum.
nemalanmasını bilene mükemmel bir histir. gerçeğinizi, yalanınızı görmeye, kalbinize sağduyuyla bakmaya yardımcı olur. bazen kalabalıktan kalp gerçekten ne diyor duyamayız el etek çekilince duyarız sesini.
Zemininde bir anksiyete eşlik ediyorsa çok acıtır.
Ağır hatalar yaptırır. Yanlış yaptığını bile bile, ileride daha da yalnız kalacağını bile bile yaparsın yalnızlığa geçici örtü olan o hataları.
son dönemdeki adı 23 yaş bunalımıdır. en büyük sıkıntısı ömrünüzün en güzel zamanlarını kaybediyor olma korkusu aslında.
yanınızda birileri vardır aslında ama sadece görüntüsü vardır. kalbinize dokunamıyorlardır bir türlü işte en ağır yalnızlık bu olsa gerek.
uzun zamandır içinde bulunduğum durumdur. elimde kalan son yakın arkadaşımında sevgi bulup geri kalan her şeyden kendini soyutlamasıyla artmıştır.
"yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu."
en zor anında hissedersin kimsesizlik değilde yinede kimsesiz kalmakla eş değerdir.
şu an dibine kadar hissettiğimdir..

whatsappdan gelen mesajların haddi hesabı yok oysaki..
hayatım boyunca bilinçsiz olarak en çok gerçekleştirdiğim, gerçekleştirmeye itildiğim eylem. bazen etrafınız birçok insanla doludur ama kendinizi onların dünyasına ait hissetmezsiniz. onların hırsları, yapay gülücükleri, dünyevi amaçları sadece midenizi bulandırır. acıları, mutlulukları, bunları dile getiriş biçimleri o kadar yabancıdır ki size gösteriş merakları sizi hayrete düşürür. kendinizi anlayacak bakışlar ararsınız fakat sizi garipseyen bakışlar görürsünüz. önce sadece izlersiniz, sonra uzaklaşmaya başlarsınız fakat kaçamazsınız o bakışlardan. hayat bulunduğunuz ortamları seçme hakkı vermez her zaman. işte o zaman siz de onları taklit etmeye başlarsınız. bazen açık verirsiniz ama fark etmezler. dışarıdan onlar gibi görünürken içinizde en çok hissettiğiniz şey yalnızlıktır. her gün ne işim var benim burada derken içten içe, günler akar gider ancak yalnızlık hissi içinizden gitmez çoğu zaman.
Baktim sevecek kimse yok, bende yalnizligi sevdim.
Dibine kadar hissettiğimdir.
Tek başıma odamda tavana bakarken gözümü yaşla doldurandır.
yalnızlığın her boyutunu yaşamamış olanlar için herhangi bir şeyi hissetmekten farklı olmayan durumdur.
"yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyebileceğim kimse olmadığı için yalnızım ben."

Ahmet Altan.
Kalabalık içinde yalnızlık çok zor. Lan yeter diyip ergenleşesim gelmiyor değil.
olması gerekendir.
zamanında çok hissettim. aslında hala değişen bir şey yok.

ama sonunda.

siktir ettim ben de.
birileriyle dertleşmek, konuşmak yerine bu başlığın altına entry giriyosan yalnızsındır.
Genelde içinde bulunduğum histir.
(Not: şimdi ben yalnız hissediyorum diye mesaj atmayın lütfen ben vazgeçtim çok kalabalığım tamam.)
Insanlara guvenememenin sonucu ortaya çıkan duygudur.
"Şu an kendini yalnız bildiğin kadar kalabalıktasın." Nerden hatırladığımı hatırlasam daha iyiydi tabi.
Bi süredir yaşadığımdır.
Depresyona giriyor olabilirim.
mutsuzum cidden.
"insanlar insanların içinde insana hasret yaşarlar." demiş ya şair aynen öyle oluyor siz birisini seviyorsunuz ve fark ediyorsunuz ki aslında yaşadığınız şehir tek kişilikmiş.