bugün

1978 de güneş motelde kurulan ecevit döneminde yaşamış, geceden tüp yap kuyruklarında sabahlamış, doğum yapmış, fenalık geçirmiş insanların gördüğü dönemdir.

benim dedemde şeker kuyruğunda kalp krizi geçirmiş el arabası ile zor yetiştirmişler hastaneye.
günümüzde insanlar tüp şeker kuyruklarından iphone kuyruklarına kadar ilerledi.
biraz teknoloji birazda hükümetin ticari becerisi ile bugünlere geldik.
lakin hala tüp yağ kuyruğunda bekleyen su bulumayan ülkeler var.
allah onların da yardımcısı olsun.
Bugünkü kadar karanlık olmayan, emperyalizmin solu öldürme oyunlarından biriydi. Ecevitle uğraşanların asıl amacını anlamayanlar bugün AKP'ye oy verenlerdir. Gerçek vatanseverler solculardan çıkmıştır. Kur'an cahili boş beleş allahçılar vatanı parsel parsel sattılar. Geri kalanı da bize de bişeyler düşer diye öylece bekledi-bekliyor. Tüp kuyruğu olaydı da keşke vatan toprağı satılmasaydı. Ekmek kuyruğu olaydı da milli birlik şuuru ile yaşasaydık, bölünmeseydik. Keşke.....
Abd’ye Meydan okumanın bedeliydi.Ambargo altındaydık.

Çünkü Türkiye dik duruş göstermiş ve söz dinlememişti. bağımsız bir devlet gibi davrandı ve kıbrıs’a Girdi.Hem de Ecevit ve erbakan kol kola girerek...

Gerizekalı, futbol takımı tutar gibi parti tutanlar bilmez.
göğsümüzü kabartan dönemdi.

not : chpli değilim .
sebebi 1974 kıbrıs çıkartması akabinde gelen ambargo ve o dönem tüm dünyada yaşanan petrol krizleridir. o cok sevdiginiz arap kardesleriniz bir senede ham petrol fiyatini dörde katladilar.
tabii sizin tıyniyetizdekilere kalsa kibrıs verilmeli ama tüpsüz kalinmamaliydi. gercek vatanseverlik bunu gerektirir di mi.
emperyalizmin solu öldürme oyunlarından biriydi yazan arkadaş akpnin dış güçler tabiriyle ölümüne de dalga geçiyordur eminim. gel de gülme.
--spoiler--

benim dedemde şeker kuyruğunda kalp krizi geçirmiş el arabası ile zor yetiştirmişler hastaneye.

--spoiler--

biz fakirdik diyen adama biz fasfakirdik diyen adam gibi.

- benim dedem tüp kuyruğunda yorgunluktan yere yığılmış
+ o da bir şey mi benim dedem kalp krizi geçirmiş hastaneye zor yetiştirmişler el arabası ile..

görsel

anlamayana mantıklı bir şeyler yazılmaz ama belki biraz bir parçacık da olsa anlarsınız. zamanın şartları ile alakalıdır bir çok şey. hani diyorsunuz ya cehape döneminde şu olmuştu bu olmuştu. o cehape nin son iktidar olduğu zamandan birkaç sene öncesine bir baksanız eşşek kadar bir ipucu var ama anlayabilene tabi. tüm dünya açlıktan kaba tabir ile geberirken daha birkaç sene önce milyon tane insan savaşlarda ölmüşken o günleri bugünler ile kıyaslamak neresinden bakarsan bak aptalca. hemde aşırı aptalca. ecevit döneminde şu olmuştu bu olmuştu. söylenen sene 1978. kıbrıs hareketi ve arkasından gelen şeylerin hiç mi olumsuz etkisi olmadı ? kıbrıs barış harekatı 1974. bak azcık düşünebiliyor olsanız zaten aradaki bağlantıyı kurarsınız kendiniz. zaten bizim bu söylemlere karşı çıkmamız particilikten değil insanım diyenin benim aklım var diyenin böylesine saçma sapan orantı kurmasına. aynı tipler bugün sürekli "hükümet ne yapsın yeaeaea hep dış mihraklar yapıyor" diyor. ama konu kendi tapındıkları olmayınca cehape yapmıştı ecevit yapmıştı..
vatandaşların su bidonu ile sırasını bekledikleri izmir.
delikanlı gibi kıbrıs'ı aldığımız günlerdir.

şimdiki abd uşakları gibi papazı ve teröristleri iade etmediğimiz dönemler.

hatta iade etmemize rağmen 1 ayda paramız 2 misli değer kaybetti.
arap taş.ağı yalayacıların pek anlayamayacğı dönemdir.

dansöz iktidarların olmadığı, akdeniz deki stratejik noktayı almamızın bedeliydi.

ama siz toprak bütünlüğü değil ancak topraK SATMAYI HEDEFLEDiĞiNiZDEN ÇOKTA ŞEY YAPMAYIN.
dün doğalgaz faturası geldi 500 tl. Nasıl ödeyeceğiz diye karı koca düşünüyoruz. Yaşadıklarımız hiç aydınlık günler değildir.
Salt ülkemizde değil, tüm dünyada yaşanan ekonomik krizlerin, petrol fiyatlarının delirmesinden ötürü yaşanan, evrensel karanlık bir dönemdi.

Ama keşke metrelerce süren tüp kuyruklarımız olsaydı da, eğitim adı altında, kimi yurtlarda veya vakıflarda sömürülen, makatları yırtık çocuklarımız olmasaydı!
insanlığımızdan utanmasaydık!
Bir kereden birşey olmaz cümlesinde hissettiğimiz ölüm, tüp kuyruğunda gelseydi başımıza!
vatandaşın sağlık hizmeti alamadığı dönemle çağdaştır.
12 eylül 1980 öncesi babamla birlikte o tüp kuyruklarına girdiğimi çok iyi hatırlıyorum. Ufacık bir Çocuktum. Evet Kirada oturuyorduk. Yoklukla büyüdük. Zorluklar yaşadık Ama hiçbir zaman ayağımıza kara lastik giymedik biz. O günlerden bugünlere kadar ihtilal öncesi ecevit demirel ve sonrası, özal dönemi, ardından yine demirel 1990 dan 2000 lere kadar olan koalisyonlar, çiller, 28 şubat ve erbakan dönemi, ecevit yılmaz ve ardından akp dönemi. Hepsini gördüm yaşadım. Ama emin olun son 2-3 yıldır (özellikle 15 temmuzdan 2016 dan sonra) yaşadığım ekonomik sıkıntıları hayatımın hiçbir döneminde yaşamadım. Herkes kendi yaşadıklarını bilir. Halkın çektiği sıkıntıları tepedekilerin bildiğini ise hiç sanmıyorum.
Sıkıyorsa gir şimdi suriye ye. Ne tarafına kuyruğa giriyorlar bir gör. Belki tüpümüz yağımız yoktu ama ülke olarak onurumuz vardı. Ambargo koyanların bile gıpta ettiği onur.
nedeni her gence ders olarak okutulup anlatılması gereken zaman dilimi. ne uğruna nelere katlanıldığının bilinmesi gerekir herkesçe. ben o zamanları yaşamadım elbet ama okuyarak da yaşamış kadar oluyor insan. mesela türk yargısının omurgasızlığından olmadığının bilinmesi gerekir. mesela ülkedeki savcı müsvettelerinin kendi devletine operasyon düzenlediği için olmadığının bilinmesi gerekir. bir de acaba üniversite mezunu işsizlerin sayısının hayli yüksek olduğu, başka bir ülke başkanının bir sosyal medya paylaşımının ekonomiyi etkilediği bu dönem mi daha karanlıktır. yoksa tüp için sıra beklenilen o dönem mi? hadi bir de bunu konuşalım.
kuyrukta bekliyorduk ama amerika hapşırınca ajan papaz paketleyip yollamıyorduk.
kuyrukta bekliyorduk ama 43 ülke sözde ermeni soykırımını tanımamıştı.
kuyrukta bekliyorduk ama cumhuriyetimizin bakanı sınırdışı edilmiyordu.
kuyrukta bekliyorduk ama israil diplomatlarımız taburelere oturtulmuyordu.

ne aydınlık dönemdi aslında.
Bu gidiste yine yeniden olacak gibi bu kuyruklar.
AKP'nin dilinden düşürmediği CHP yalanları bu belgelerle çürüyor

Yaklaşan seçim nedeniyle partiler arasındaki rekabet kıyasıya devam ediyor.

Bu süreçte özellikle Başbakan Erdoğan, miting meydanlarında sık sık CHP'nin geçmişini dillendiriyor.

Erdoğan'ın sürekli diline dolandırdığı temel argümanlar şöyle:

- inönü zamanında ekmek karne ile dağıtıldı, kuyruklar vardı. CHP halkı yokluğa mahkum etti.

-1970ler’de CHP döneminde, petrol, benzin, şeker, yağ kuyrukları vardı

- CHP, iSKi yolsuzluğu ile Belediyeyi zarara uğrattı

- CHP döneminde istanbul’u çöp götürüyordu… Nurettin Sözen’in Istanbul’a hiçbir hizmeti olmadı…

- Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdı, Rahşan Affı ile kurtuldu

PEKi GERÇEK NE

Erdoğan'ın söylediği argümanlara cevap veren bir site kuruldu. "akpartiyalanlari.wordpress.com" adlı sitede tarihi belgelerle Erdoğan'a cevap verildi.

işte @KILICSIZ adıyla yayınlanan yazıdan madde madde cevaplar:

1 : "iNÖNÜ ZAMANINDA EKMEK KARNE iLE DAĞITILDI, KUYRUKLAR VARDI. CHP HALKI YOKLUĞA MAHKUM ETTi."

Cumhuriyet dönemi ülke ekonomisi yokluklar üzerine kurulmuştu. Sanayi devrimini ıskalayan, toprakları ve halkları dağılan, nüfusunun verimli iş gücü olabilecek kesiminin çoğunu savaşlarda ve göçlerde kaybeden ülkemiz, kuruluş döneminde içeride binbir güçlük yaşarken aynı zamanda dünya konjonktürü de büyük bir kaos yaşıyordu.

inönü döneminde, 1. Dünya savaşı’nın vurduğu ekonomik darbelerin üstüne ayrıca dünyayı kasıp kavuran 1929 Bunalımı ve onun üstüne de 2. Dünya savaşı gibi Avrupa’dan Pasifik’e kadar devam eden tarihin en kanlı savaşı gerçekleşmiştir.

inönü, hem ülkede üretimi kıt , hem savaş ve kriz yüzünden ithalatı çok zor olan buğday ve ekmek tüketiminde kotalar koyarak halkı karneye bağlamıştır. Bütün amaç bu kıtlık ve belirsizlik içerisinde hem kaynakları israf etmemek hem de savaş ihtimalinde orduyu besleyecek stok oluşturmaktır.

Sıkı durun..



2. Dünya savaşının o en buhranlı günlerinde halkı ekmek ve yiyecek karnesine bağlayan tek ülke Türkiye değil; aynı zamanda dünyanın en büyük ekonomik ve siyasi gücü olan ingiltere, öteki Avrupa ülkeleri ve ABD’de aynı politikaları harfiyen uygulamıştır. Hem krizden, hem savaştan dolayı büyük güçlükler ve yokluklar yaşayan Avrupa’da insanlar uzun süre karneyle yiyecek,elbise, petrol almıştır.

O döneme ait belge fotoğraflar paylaşıyoruz.

Sadece yiyecek değil, elbise ve ayakabı gibi öteki temel ihtiyaçlarda karneye bağlanmıştı.

inönü döneminde Avrupa’da yine elinde karne ile saatlerce ekmek ve yiyecek kuyruğunda bekleyen halk.

2. Dünya Savaşı’nın ve 1929 Global Ekonomik krizinın hüküm sürdüğü o yıllarda sadece dünyanın en güçlü devleti Ingiltere’de değil, hemen hemen bütün Avrupa’da yiyecek, içecek, petrol, ayakkabı gibi bütün temel ihtiyaçlar karne ile dağıtılıyordu.

Öteki ülkelerden Karne Örnekleri

Sadece Avrupa’dan değil, o dönem büyük bir buhran yaşayan 1929 krizinin anavatanı Amerika’dan da 1940li yıllara ait Yiyecek ve Petrol Karneleri örnekleri

Çok tuhaftır, ingiltere’den, Fransa’ya, Almanya’ya, ABD’ye o dönem dünyanın bütün büyük devletleri yiyeceği, giyeceği, petrolü karne ile dağıtmak zorunda kaldığı için ülkelerinde hiçbir zaman yargılanmadılar, eleştirilmediler. O dönemki koşullardan ülkelerini başarı ile çıkartan Avrupalı liderler hiçbir zaman karneyle, yoklukla eleştirilmemiş; ülkelerini o zor şartlardan çıkarttıkları için hep saygı duyulmuşlardır.

2: 1970LER’DE CHP DÖNEMiNDE YiNE PETROL,YAKIT, ŞEKER VE YAĞ KUYRUKLARI VARDI

Bu da hoyratça sadece CHP’ye mal edilen kuyruklu yalanlardan birisidir. Erdoğan’ın meydanlarda yıllardır yuhaladığı 1970ler’deki CHP hükümetlerinin tarihi çok kısadır. MSP ile (o dönem Erdoğan’da MSPli idi) 20 Ocak 1974’de kurduğu ortak hükümet 17 Kasım 1974’te 10 ay sürerek bitmiştir. 2. Ecevit hükümeti ( Dışarıdan milletvekili desteği ile) 5 Ocak 1978’den 12 Kasım 1979’a kadar sürmüştür.

Bahsettiği petrol, benzin, yağ, şeker gibi maddelerin yokluğu sadece CHP iktidarlarında değil, aynı zamanda Demirel’in 70ler’de kurduğu Milli Cephe hükümetleri zamanında da yaşanmıştır.

Öyle ki, Demirel’in o zamanlarda söylediği ” Benzin vardı da biz mi içtik. “ gibi sözleri ta bugüne kadar halk arasında devam edip gelmiştir.

1970ler’deki kıtlığın 2 ana nedeni vardır.

1. neden Tarihte “ Yom Kippur “ savaşı olarak bilinen Ekim 1973’de başlayan Arap – israil savaşı petrol fiyatlarını 1 yıldan kısa bir sürede 4 kattan daha fazla arttırır. Bu savaş sırasında Petrol Üreten ve ihraç eden Arap ülkeleri israil’e destek veren ülkelere petrol satmayacağını ve petrol ihracatını kısacağını açıklar. Bu gelişmelere bağlı olarak Global Borsalarda çöküşler başlar.

1973′te başlayan bu savaşın üzerine Ecevit hükümeti 1974′te Kıbrıs’a askeri harekat düzenler ve bu harekat sebebiyle büyük devletler ülkemize ekonomik ambargo koyar. Hem Arap – israil savaşları ile bir anda petrol fiyatlarının fırlaması, gelişmiş ülkelerdeki borsalarda başlayan krizler ve Kıbrıs Harekatı nedeniyle konulan ambargo ülke ekonomisinde çok büyük hasarlara yol açmıştır.

işin Türkiye’de bilinmeyen yanı, bu süreci sadece Türkiye değil, hem Avrupa hem de Amerika petrol ve temel madde kıtlıklarıyla yaşamıştır.

işte o döneme ait 1970ler’in dünyasından çok önemli belge niteliğinde fotoğraflar:

Yukarıdaki ingilizce kısımda, Washington’da bulunan bu Petrol istasyonunun 1973-1974’de yaşanan kriz sebebiyle terk edildiğini ve arada dini toplantılar gibi başka amaçlar için kullanıldığı yazılmaktadır.

Yukarıdaki resim o yıllar Portland, Oreon’da çekilmiş. Sadece randevu ile petrol satışı yapıldığını duyurmakta. 1970ler’deki Petrol krizinin dünyada yarattığı petrol kıtlıklarına dair çok çarpıcı resimlere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Aşağıdaki fotoğrafta ise, yine 1970ler’in o zorlu yıllarında elektrik kesintisi yüzünden devlet dairelerinde mumla çalışmak zorunda kalan ingiliz Memurlar.

Ve 1940lar’da Karne kullanan Avrupa, 1974 kriziyle birlikte tekrar Karne ile petrol dağıtmaya başlıyor

görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel

inönülü yıllarda, büyük bir basiretle ülkeyi dünyanın en kanlı savaşından ve ekonomik krizinden ayakta kalarak çıkartan CHP, 1974 yılında da, bir yıl önce başlayan savaşa,onun akabinde başlayan krize ve Batı’nın ambargolarına aldırmayarak 1974 Kıbrıs Harekatı’nı düzenleyerek adada soydaşlarımızın can güvenliğini sağlamıştır.

O dönem Ecevit’ini eleştiren Erdoğan ise, kendi iktidarı döneminde Kıbrıs’ı Annan planı dahilinde geri vermek için uğraşmış, Rumlar’ın Annan Planını reddetmesiyle Kıbrıs, elden çıkmaktan kurtulmuştur. Enerji konusunda herkesin bilmesi gereken husus şudur. Türkiye yapısal olarak ithal enerjiye bağımlı bir ülkedir.

AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, enerjide dışa bağımlılık yüzde 69 civarındaydı, 2010’da bu oran yüzde 73’u gördü. Türkiye doğalgazda yüzde 98, petrolde ise yüzde 92 oranlarında dışa bağımlı. Bu tablodan çok net anlaşılacak durum şudur. 1970ler’deki gibi bölgemizde yaşanacak bir savaş ya da kaos %80’nin üzerinde yabancı kaynaklara bağımlı ülkemizi anında 1970ler’deki petrol, şeker, un, yağ kuyruklarına geri götürecektir. 1970ler’deki Global krizi CHP’ye yükleyip durmadan eleştiren AKP’nin benzer bir durumun tekrar yaşanabileceği koşullar için ciddi hiçbir alternatifi yoktur.

3 : CHP VE iSKi YOLSUZLUĞU

AKPliler’in yıllardır takıntı bir şekilde durmadan vurguladığı iSKi Olayında, aslında AKP’ye verilen çok büyük bir ahlak dersi vardır.

Her şeyden önce iSKi Olayı CHP değil, SHP döneminde ortaya çıkmıştır. Ancak siyasi bir miras olarak faturası hep CHP’ye kesilmiştir. Bunu normal görelim. O dönem CHPliler, SHP’de siyaset yapıyordu.

Ama burada normal olmayan bir durum var. AKP, yeni kurulan bir parti olarak geçmişte hiçbir partinin enkazını sahiplenmiyor. O partilerin yolsuzluklarıyla kendini ilintilendirmiyor. Ama çok ilginçtir siyasi mirasına gelince kendisini bir ANAP, DP gibi görüp Özal’ın ve Menderes’in siyasi mirasını misyonu yaptığını söylüyor.

Gelelim iSKi dönemine… AKPliler’in büyük çoğunluğu o dönem ANAP’ta siyaset yapıyordu ve Özal’a destek verdiler. Bunu gururla söylerler hep. ANAP’ın iSKi’yi defalarca katlayacak “ Hayali ihracat “ vurgunlarına ve Özallar’ın Prenslerinin, Papatyalarının yolsuzluklarına niye sahip çıkmıyorlar?

Özal’ın yaptığı köprüyle övünüp, hayali ihracat dosyası ile yüzü kızarmamak nasıl bir ahlak?

Daha sonra iSKi davası sorumluları AKPliler’in o dönem “ CHPlilerin elinde” olduğunu söyledikleri mahkemelere çıkartılarak yargılanmış suçlular hapis cezaları almış, paralar hazineye iade edilmiştir.

Dönemin iSKi müdürü Ergun Göknel bugün zor koşullarda eski bir eşinden kalan emekli maaşı ile yaşamaktadır.

Soruyoruz…

AKP’nin ta istanbul Belediyesi’ndeki büyük yolsuzluklarından, Deniz Fenerinden ve son zamanlarda insanların midesini bulandıran milyarlarca dolarlık organize vurgunlarından kim yargılandı?

Evet, SHP döneminde iSKi Olayı oldu.

Sorumluları mahkemelerde yargılandı cezalandırıldı. Kimse lobi operasyonu gibi senaryo yazmadı. Sözen örnek bir davranışla olayın incelenmesi için içişileri bakanı’ndan en iyi müffettişleri talep etti.

CHPliler’in gösterdiği bu samimi ve medeni davranışı niçin gece gündüz CHP’ye iSKi yüzünden saldırıp, iSKi’nin yanında milyon kat daha büyük kendi yolsuzluklarına gelince yüzlerce senaryo yazan AKPliler gösteremiyor?

4 : CHP DÖNEMiNDE iSTANBUL’U ÇÖP GÖTÜRÜYORDU… NURETTiN SÖZEN’iN ISTANBUL’A HiÇBiR HiZMETi OLMADI…

SHP’nin Belediye yönetiminde bir dönem işçi grevi yüzünden istanbul’da çöpler toplanmadı. AKP bunu genelleştirerek SHP dönemi hiç çöp toplanmadı gibi bir algı yarattı. SHP döneminde asla taşeron işçi kullanılmamış, belediye işçilerine sendika, grev, toplu sözleşme gibi sosyal haklar sonuna kadar verilmişti.

Nurettin Sözen, “ Önce insan “ diyerek o dönem işçiler ile toplu sözleşmeler için görüşmeler yapmış, ancak bazı aksilikler çıkmıştı. Görüşmeler sırasında yaşanan tıkanıklık belediyenin çöp toplama hizmetlerini engelledi ve kentte çöp sorunu başlattı.

Müzakereler sonucunda Belediye işçileri belki de istanbul belediyesinin tarihinin en rekor zamlarından birisini aldılar. Sözen işçilere enflasyon oranının üstünde ektradan %10 refah zammı vermişti.

Daha sonra belediye yönetimini alan Tayyip Erdoğan ve sonrasındaki AKP ekibi, belediye işçilerini tutmak ve onların sosyal haklarını korumak yerine taşeronlaştırmayı hızla arttırarak, belediyelerde hiçbir sosyal ve özlük hakları olmayan taşeron işçi sistemine geçtiler.

Sözen, işçi ve Emekçi haklarına saygının kurbanı olmuştu.

Sözen’in en büyük talihsizliği, yönetimi boyunca Türkiye’nin en kurak yıllarından birisini geçirmesidir. Daha önceki yönetim zamanında ciddi hiçbir yenilenme yapılmayan su taşıma sistemlerine ve alt yapısına Sözen büyük kaynak aktarmak zorunda kalmıştır.

Her dönem kötü adam gösterilip linç edilen Sözen, AKP’nin gururla sunduğu birçok projeyi başlatan adamdır.

istanbul’da Metro’yu ilk düşünen ve başlatan adam Sözen’dir.

Taksim- Şişli- Yeni Levent arasındaki 14 km’lik Metro’nun bizzat 10 km’si Sözen tarafından yapılmıştır.

istanbul’un su sorununu çözmek için Istıranca’dan su getirecek regülatörler ilk Sözen zamanında yapıldı. Melen projesini o ihale etti.

istanbul’un eskiyen Kanalizasyon, Su gibi alt yapılarına büyük yatırımlar yapıldı.

istanbul’a ilk Doğalgaz’ın 1992 yılında Kadıköy’de Sözen tarafından verildiğini biliyor musunuz?

” istanbul aşığıyım “ diye geçinen Tayyip Erdoğan, istanbul’un silüetini bozan binalar için bir çocuk gibi “ küstüm “ açıklaması yapmıştı.

Benzer bir olay Sözen zamanında yaşandı. Sözen kamuoyunda çok tartışılmasına rağmen istanbul’un silüetini bozuyor diyerek Park otelin ekstra 20 katını hiç düşünmeden yıkmıştı.

5 : KILIÇDAROĞLU SSK’YI BATIRDI, RAHŞAN AFFI iLE KURTULDU

Bu da AKPliler tarafından dilden düşmeyen kara bir propagandadır.

Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir. SSK, bakkal dükkanı ya da holding değildir. Kar değil, hizmet anlayışına dayanır. Birçok ülkede SSK’lar zarar eder ve finansmanı kamu bütçesinden sağlanır.

AKP zihniyetinin mantığıyla olayı ele alalım ve kar etmesi gerektiğini düşünelim. SSK’nın genel politikalarını müdürü değil, iktidar belirler. Eğer ortada zarar ya da bir başarısızlık varsa iktidar partilerinin politikalarını uygulayan bürokrat yöneticiler değil, iktidar partisi bizzat sorumludur.

Kılıçdaroğlu 1992 -99 SSK Müdürlüğü döneminde çoğunlukla AKPliler’in o dönem oy kulandığı ANAP, DYP gibi partilerle çalışmıştır.

Gelelim AKP yönetimindeki SGK’ya..

“2014 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarının toplam gelirleri 174,4 milyar lira, toplam giderleri 196 milyar lira ve gelir-gider açığın ise 21,6 milyar lira olacak. GSYH’ye oran olarak da gelirleri yüzde 10,15, giderleri yüzde 11,40 ve açığı yüzde 1,26 olarak gerçekleşecek.

Yani SGK’nın 2014 yılı bütçesindeki zararı 21,4 milyar TL oldu. Bu da Başbakan Erdoğan’ın SGK performansı.

Başka söze gerek var mı? “

AKP’nin SSK propagandasının bir başka zehirli yüzü “ Rahşan Affı ile Kurtuldu “ Yalanı O dönem SSK’yı dolandırmak suçundan açılan bir soruşturma dosyasında Kılıçdaroğlu da vardı. Ancak yargılanan ya da sanık olarak değil, kendisinden bilgi alınan “ ifade sahibi “ olarak yer alıyordu. Dosya daha sonra Rahşan Affı ile kapandı.

Yolsuzluğun ya da Rahşan Affı’nın Kılıçdaroğlu ile bir ilgisi yoktur.

Huzurlarınızda Rahşan Affı’nın Gerçek Yararlananı

Tayyip Erdogan’ın tam 3 büyük Yolsuzluk Dosyası Rahşan Affı ile kapatılmıştır.

Akbil, iSKi ve iGDAŞ gibi “Ağır Ceza Mahkemesi”nde görülen davalar ise hala Erdoğan’ın dokunulmazlığının kalkmasını bekliyor.

kaynak (bkz: https://odatv.com/akpnin-...e-curuyor-1903141200.html)
Oda birşeymi benim dedem şehirdeki hastaneye at sırtında gitmiş.
Ahh o karanlık yıllar.

Şimdi allah razı olsun e nabız dan aile hekimimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorum.
(bkz: 2018 yılında cahil olmak).
(bkz: mal olmak).
(bkz: gerizekalı olmak).
insanımızın % 68 antideprasan kullandığını uydurmak nasıl bir kafa işidir?
okuryazar oranı % 20 chp % 80
okuryazar oranı % 95 chp % 30.
Seçim öncesi malum tayfa sinek boku kadar aklıyla yine her türlü mecrada boy göstermeye başlamış.
Karbonhidratı az tüketin, kafanız her geçen sene daha çok kalınlaşıyor.

Şimdi buraya birkaç veri bırakacağım. Yakın zamanda bırakın tüpü yağı, yaşayacak vatan bulabilme kuyruğuna gireceksiniz.

Korkmayın, günümüz türkiye’sini teknoloji,sanayi, bilim, eğitim,tıp vs alanında dünyanın diğer ülkeleriyle kıyaslamayacağım. O noktayı geçtik. O defter kapandı. Sizin çocuklarınız geleceğin köleleri oldular bile. Geçmiş olsun.

Şimdi, tüp kuyruğunda kalp krizi geçiren dedelerinizin mirasına ne olmuş ona bir bakın istedim.

Bu iktidar döneminde hangi kuruluş kime satıldı:

Türk Telekom Araplar’a
Telsim ingilizler’e
Araç muayene işi Almanlar’a
Başak Sigorta Fransızlar’a
Adabank Kuveytliler’e
Avea Lübnanlılar’a
PetkimAzeriler’e
Tekel’in içki Bölümü Amerikalılar’a
Tekel’in Sigara Bölümü ABD ve ingilizler’e
Finansbank Yunanlılar’a
OyakbankHollandalılar’a
Denizbank Belçikalılar’a
Türkiye Finans Kuveytliler’e
TEB Fransızlar’a
Cbankisrailliler’e
MNG Bank Yunanlılar’a
Dışbank Hollandalılar’a
Şekerbank Kazaklar’a
Yapı Kredi’nin yarısı italyanlar’a
Turkcell’in yarısı Finliler ve Ruslar’a
Beymen’in yarısı ABD’lilere
Enerjisan’ın yarısı Avusturyalılar’a
Garanti’nin yarısı Amerikalılar’a
Eczacıbaşı ilaç Çekler’e
izocam Fransızlar’a
Demir Döküm Almanlar’a
DöktaşFinli’ye
POAŞ Avusturyalılar’a
Migros ingiliz’e
TGRT (Fox) Amerikalı’ya
SATILDI,

SATILAN LiMANLAR

Ege Denizindeki Limanlarımız:
izmir Limanı: 1 milyar 275 bin dolara, Hong-Kong merkezli HutchisonWhampoa şirketine satıldı. Türkiye’nin en büyük konteyner ihracat limanı olan izmir Alsancak limanından yılda ortalama 30-35 milyon T.L net gelir elde ediliyordu.
Kuşadası Limanı:2.7.2003 tarihinde 24 milyon 300 bin dolara Sami Ofer’e verildi.
Dikili Limanı: 20.11.2003 tarihinde 4 milyon 250 bin dolara Dikili Liman ve Turizm işletmeleri A.Ş’ye satıldı.

Akdeniz’deki Limanlarımız:
iskenderun Limanı: 9.9.2005 tarihinde PSA-Tekfen ortaklığına satıldı ancak satış sonradan iptal edildi.
Mersin Limanı: 4.8.2005 tarihinde Singapur PSA’ya satıldı. Eylül 2005’de satış iptal edildi.

Marmara Denizindeki Limanlar:
Zeytinburnu Limanı: Paravan şirketler aracılığıyla Sami Ofer’e satıldı.
Tekirdağ Limanı:104.923.599 dolara Akkök Şirketler Grubuna satıldı.
Bandırma Limanı:175 bin dolara çelebi OGG’ye teslim edildi.

Yalnız Bunları mı? Hayır. Özel sektör işletmelerinin daha pek çoğu yabancılara gitti. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekemeyen, bu bağlamda hiçbir ciddi çabası olmayan AKP iktidarı, özel sektör hisselerinin yabancılar tarafından kapışılmasına çanak ve alkış tuttu. istanbul Menkul Kıymetler Borsasında yabancıların payı yüzde 70 dolayına yükseldi. Ülkemizde yatırım yapan yabancıların önemli bir bölümü, yıllardır üretim yapan yerli şirketleri satın almaktaydı. Döviz geliyordu çünkü Türkiye’ye. Sonra kâr olarak bu dövizler çıkacaktı ya, onu düşünen yoktu. Benden sonra tufan…

Şimdi, söyleyecek çok şey var da senin kapasiten bunları algılamaya yetmeyeceği için çokta şey yapmıyorum.

Şu aşağıdaki linkten oku, tüp kuyruğunda bekledik diye ağlayacağına, bak ki açlıktan, yokluktan, bağırsakları kurtlanmış dedelerinin, nerelerinin mirası ne halde.

https://turkiye.net/dosya...birikim-10-yilda-satildi/
Şimdilere çok uzak olmayan dönem. Dua etmeliyiz. Yakında tekrar o günlere dönebiliriz.
dün dündür bugün bugün diyen süleyman demirel bu başlık vesilesiyle anılmıştır.