bugün

yeni bir nü entry. bu tarz sözlükte giderek yaygınlaşıyor. anladığım kadarıyla yazar burada madem öyle işte böyle diyor.

dostlar;

toplumsal sorunlarımızla tek başımıza mücadele edersek çözüm üretemeyiz. velhâsıl-ı kelâm buradan bütün sözlük yazarlarını çıplak protestoya davet ediyorum. peta yapıyor ya, ondan işte. toplaşıp cıbıllanalım, topluca gösterelim!

gazamız mübarek olsun!
(bkz: ahmet yildiz ölmedinin bunye üzerindeki etkileri)
kıçı açıkta kalmış ve o şekilde uyumuş bünye sözüdür.
(bkz: ahmet yildiz olmedi tarzi entry girme rehberi)
ama altımda kıyafet vardı. bir an ne yapacagıma dair kuskular sardı bunyemi. heyecandan titrer hale gelmistim.

banyoya gel dedi. heyecanımı gizleyecek bir sekilde, usul usul son kalan elbiselerimi de cıkarttım.

sıcak suyu ben gelmeden once acmıstı. ben girdigimde banyo sıcacıktı. butun gerginligim gitmis, rahatlamıstım.

nazikce yıkamaya basladı. yumusak elleri tenime dokundukca aramızdaki sevgiyi hissediyordum. ikimiz de guluyorduk, cok mutluyduk.

ne olduysa o an oldu. hayır gercek olamazdı bu. bu guzel an bozulamazdi. yine de, yine de...

-anne na'aptın ya. üüüüü. acıyo anneeee...
+tamam oglum sakin ol. suyla yıkıcaz gecicek simdi.
-gozume kactı annee. üüüü...
+oglusum sakin ol. gecti işte gecti, bak kalmadı bişicik. atta olduk, temiz olduk.
-üüüüüüüü. anne. üüüü... sölücem seni babamaaaa...
ertuğrul özkük'ün günlüğünden:

"....derken telefon çaldı arayan başbakandı. şuh bir sesle üzerinde ne var diye sordu. üstüm çırılçıplaktı. bunu ona söylediğimde sesinin titrediğini hissettim. ısrarla telefonu kapatmıyor, muhabbeti uzatıyordu. konuyu sürekli başka yönlere çekmek istiyordu, msn versene web cam açarız dedi. çıplak olduğumu söylediğime pişman oldum ama çok geçti artık. ben ona ne kadar güvenmiştim halbu ki. ömrünün ikinci baharındaki bir gazetecinin güvenini sarsa... (gerisi gözyaşlarından ıslanmış, okunamıyor)"
üstüm çırılçıplaktı, altım anadan üryan, bi baktım, ananskym, karanlıkta biri var, bana dogru geliyor... allahım neydi bu...

onun da üstü çırılçıplaktı, altına bakamadım korkudan, bana dedi ki;

-gorkma!
-gorkuyorum abla dedim
-abla deme bana

dedi ve beni banyoya dogru sürüklemeye başladı, ağlıyordum, kimse yoktu etrafta, çünkü orası bir evdi, abla beni çok sevdi...

hala aklıma düşer, üstüm çırılçıplaktı, gözlerimden yaşlar akıyordu, allahım neydi bu?

bu neydi a.q.
(bkz: hanım suyu ısıt olursa olur olmazsa cay demleriz)
(bkz: altı üstü üstüm çırılçıplaktı)*
"ve sonra biri bana parmak atıp kaçtı. neydi bu? neydi?" diye devam edebilitesi yüksek hikaye.
uludag sozluk adult hikayeler bolumu ne uygun bir başlangıç sözcüğü. akabinde (bkz: sarsılarak boşalmak)
üstüm çırılçıplaktı,
sadece küçük bir yatak, ve duvarda asılı "aylardır sayfası yırtılmamış takvim", odayı dolduran nesnelerdi.
yerdeydim. duvara dayanmış, iki dizimi göğsüme kadar çekmiş, kollarımla dizimi bağlamış
sadece yere bakıyor, bir ileri bir geri gidiyor, göz bebeklerim büyüyor,
gözümün beyazlığı giderek kan rengini alıyordu.
yalnızdım, üşüyor, açlığımı bile hissetmiyordum. ayaklarımın tabanları tertemizdi hala.
belli ki yerimden kalkmamıştım uzun süredir.

kapının açıldığını duydum, kaldırmadım kafamı. hala sabit yere odak, hala gidip geliyordum.
bir el hissettim başımda, saçlarımı parmaklarının arasına alıyor, okşuyordu.
sesinden kim olduğunu çıkarmaya çalışıyordum ama, konuşmuyordu, kafamı kaldırıp bakmıyordum...
sonra titremem geçti.
kafamı kaldırdım, irkildim birden... korkup, diğer duvarın köşesine attım kendimi.
burayı da bulmuştu. yanında siyahlar içinde kadınlı erkekli bir dolu insan vardı.
şimdi korkularımla yüzleşme zamanıydı işte...
- "nereye kadar kaçacaksın ulan!" dedi.
içimden hüngür hüngür ağlamak geliyordu. bağırmak geliyordu...olmuyordu...
herşeyimizi almıştı, evimizi, eşyalarımızı, hayallerimizi...
teslim olmamalıydım. bırakmamalıydım kendimi.
- "çok zor çıktın şerefsiz" dedi. elini cebine attı, oyuncak verdi. sinsice gülümsedi.
oyuncak elimdeydi. bir oyuncağa bakıyor bir gözlerine bakıyordum. oyuncak kadar sahteydi bakışları.
- "neden kahramanlık yapıyorsun? bana artistlik yapma lan!" dedi.
ceplerimi kurcalamaya başladı. birbirlerine vurdurup, sesler çıkararak rahatladığım, son kalan
3-5 bozukluk madeni parayı da aldı. elhamdüllah dedi.
herkes yoluna devam ederken, güneş görmeyen bir odada yalnızlığımı yaşıyor,
ona verilen sürenin sonunu bekliyordum.
- "sende vereceksin bize, sende bizim tarafa geçeceksin artık dedi. kalkınacaksın hadi" dedi.
iki siyah gözlüklü adam beni kaldırıp, sürükleylerek odadan çıkarmaya çalışırken "hayır" diye çığlıklar
atmaya başladım. annemin sesini duydum sonra.
* "n oldu oğlum tövbe tövbe " dedi.
anneme baktım, odama baktım...yatağıma baktım...duvarda asılı olan mavi gözlü adam'a baktım.
* "lamba'yı açık unutmuşsun oğlum, kabus görmüşsün" dedi. "hadi uyu güzel oğlum" dedi.
öptü annem. sonra odamın ışığını kapattı. bir daha açık bırakma bunu, sonra kabuslar görüyorsun dedi.
ben bırakmadım anne. birileri bıraktı ama kim bilmiyorum dedim.
sizde bırakmayın n olur dedim.
duvar tarafına dönüp, ya kabus değilse dedim...
tavandaki ampule baktım...
başucumdan kalın bir kitap alıp ampule fırlattım. düşüp kırıldı. uyudum.