bugün

plak sirketleriyle, muzik alet edevati magazalariyla unlu halic kiyisinda bir semt. eminonu'nun yani. geceleri istanbul'un en tekin olmayan yerleri siralamasinda zirveye oynar.
popçu üretme merkezi
sabah ezanla beraber kalaknların gittigi ve öglen namazına kadar albüm yapıp yatsıya kadarda klibini piyasaya sürdügü mekan.
mısır çarşısına yakınlığı sebebiyle eski istanbul un ticaret merkezlerinden biri.
(bkz: unkapanı kurt kapanı)
Samsun'da bir mahalle. Unkapanı mahallesi
Kapan Arapça haliyle kabbân Prof. Dr. Halil iNALCIK’ hocamıza göre “Kapan denen Toptancı dükkânları halkın un, meyve, bal, yağ, balık, sebze, tuz, kömür, at ve köle gibi ihtiyaçlarını karşılarken, mezbahalar, tabakhaneler, yağhaneler, boyahaneler vs. de zanaatkârların ihtiyaç duydukları hammaddeyi ve hizmetleri sağlamak üzere şehrin uygun semtlerinde yer alırdı (Unkapanı, Yağkapanı vb.)” Ayrıca terazi anlamına gelen Arapça Kabban sözcüğünün Unkapanı ile ilgisi yoktur. Unkapanı bölgesi Bizans döneminde dahi tahıl ticaretinin yapıldığı yerdir bu yüzden Estambul Unkapanı'nda bir çok değirmen ve un fabrikası ve fırın kurulmuştur.
bkz:http://www.istanbulistanb...haf-unkapan-hikayesi.html
istanbul'un en çok duvar kağıtçısını bir yerde bulabileceğiniz bir yer. kağıtlar da vasatın altında yarım günde alt ettiğim ve içime hiç birşeyin sinmediği yer.
piyasa ölmüş. sinek avlıyor. adam bi fiyat veriyor çat çut hesap makinesine vuruyor sırf hava olsun diye. kur böyle şöyle. zaten şöyleceği rakkamı biliyor show yapıyor.
yok size böyle indirim şöyle indirim. de git. varoş ya.
küçümsemek için söylemiyorum. insanların bu tavırları çok itici. kurumsal ol açık ol. bunun fiyatı bu kadar firma karı da bu kadar. zaten benim gibi insanlar hizmet kalitesini görünce
3-5 fazla verip senden alacak. o kaliteyi tattırın arkadaş.
yok ama biz illa nişantaşına gidelim yok orada iyice bir ebemizi ağlatsınlar. o kadar da değil be yavrucuğum.
yani nişantaşı gereksiz tiki sıkıcı diğer tarafta olabildiğine piyasa malı ortası yok mu? Normal aklı başında düzgün düşünen seni ne zaman kazıklıycak diye beklemediğin bir esnaf ya da
biz bunuuu italyadan getiriyoruz tamaaam mıı çok trend diye konuşmalardan alerji kapıyorum.

sabah sabah ne dellendim ben ya.
eski işlevi nedeniyle aldığı isim günümüze kadar gelebilmiş semtlerden. geçmişte farklı gıdalar için benzer işlevi olan yağkapanı ve balkapanı ise günümüzde pek bilinmemekte/hatırlanmamaktadır.
unkapanı denince akla hemen onun adı gelir MÜZiK MÜZiK MÜZiK.
osmanlı döneminde ticaret şehirlerinde belli şeylerin satıldığı yerlere kapan denirmiş unkapanı, yağkapanı, balkapanı, 80 90larda galiba kasetçiler vardı şimdi ne var bilmiyorum.
imc carsisi haric bir espirisi yok kasetcilerden belki iki uc tanesi ayaktadir, eski istanbulu yiktilar buralarin bir anlami kalmadi artik, varos semti oldu.
şişhane'nin karşısına denk gelen semt.
tarihi yarımadadan beyoğlu tarafına gidenlerin sıkça geçtiği köprüyü içinde bulunduran haliç kıyısındaki semt.
şişli tarafına giden otobüslerin birçoğunun köprüsünden geçtiği semt.
eskiden istanbul'un gıda ikmali kapan denilen özel iskelerden yapılır, buraya getirilen ürünlerin kalitesi ağırlığı fiyatı vb kontroledilirdi. unkapanı değirmenden geçmiş ürünlere, yağkapanı yağlara, bal kapanı ballara bakardı.

http://www.envanter.gov.tr/ den özet
(bkz: unkapanı köprüsü)
müziğin insanlara kasetler ve plak ile ulaştığı yıllarda tüm şarkıcıların yolunun geçtiği semt ve çarşı. kimileri hedefine ulaşırken kimileri bu kapanda heba oldu.
haliç üzerindeki köprüsü ile ünlü olan semt.
unkapanı adı osmanlı döneminden kalmıştır. istanbula gıda girişleri, adına kapan denilen büyük tartı, kantar anlamının yanısıra, bu tür resmi ağırlık ve ölçülerin konumlandığı toptan dağıtım yerlerinden olurdu. örneğin yağkapanı, balkapanı, unkapanı gibi.

Sözlükte “büyük terazi, kantar” anlamına gelen kelimenin Latince campanadan Farsça’ya, buradan kabbân şeklinde Arapça’ya geçtiği (iA, VI, 198), Türkçe’ye ise kapan olarak girdiği öne sürülür. Mısır’da kantar kullanan kimseye “kabbânî”, alım satım mukavelelerine nezaret eden kuruma da “Dîvânü’l-kabbânî” denirdi.

Arap ve Türk-islâm devletlerinde kullanılan kapan tabiri Osmanlılar’da daha ziyade un kapanı (kapan-ı dakīk), bal kapanı, yağ kapanı vb. satılan malın adıyla birlikte kullanılmış, böylece büyük tartı aletinin ismi olmaktan çıkıp günümüz toptancı hallerine veya zahire borsalarına benzeyen yerlerin adı olmuştur.

Un, yağ ve baldan başka tahıl, kahve, tütün, ipek, pamuk, kumaş ve çeşitli dokumalar üreticiden satın alınarak başta istanbul olmak üzere büyük şehirlerdeki kapanlara getirilirdi. Buralarda kadı nâibinin nezâretinde esnaf temsilcilerinin de hazır bulunmasıyla mallar tartılır, ağırlık, kalite ve çeşidine göre vergi ve narha tâbi tutulduktan, fiyatları belirlendikten sonra esnaf aracılığıyla tüketiciye arzedilirdi.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde yaptırılan cami, medrese, imaret vb. vakıf müesseselerinin masraflarını karşılamak üzere bunların yanlarına kapanlar da inşa ettirilmiştir. Orhan Bey zamanında Bursa’da tartı işlerinin yapıldığı Emir Hanı ile Ulucami’nin batı tarafında Kapan Hanı adlı yapıların bulunduğu bilinmektedir.

istanbul’un fethinden sonra şehirde büyük kapanlar yaptırılmış olup bunlardan Fâtih Sultan Mehmed döneminde yaptırılan un kapanı bir semt adı olarak varlığını hâlâ sürdürmektedir. istanbul yağ kapanı Galata’da idi. Önemli gelir kaynaklarından olan kapanlardaki işlemler önceleri devlet adına emin, nâib, kethüdâ gibi memurlar tarafından yapılırken zamanla ortaya çıkan malî buhranlar yüzünden kapanlar iltizama verilmeye başlanmıştır. Böylece XIX. yüzyıl başlarında kapan gelirinin bir kısmı devlete, bir kısmı da şehreminliğine intikal etmiştir. Belediyelerin günümüzde tartı vergisi (kantar resmi) almaları eski kapan vergisinin devamından başka bir şey değildir.

Buğday, arpa, pirinç gibi hububat dışında her çeşit yağ, peynir, işkembe, bal vb. içine alan zahire ticaretiyle uğraşanlara “kapan tüccarı” veya “kapan hacıları” denirdi. XVIII. yüzyıl ortalarında istanbul’un zahire ihtiyacının yüzde doksandan fazlasını bunlar karşılardı. Yağ ve bal mübâyaasıyla meşgul tâcirlerin statüsü hububat tâcirlerininkinden farklıydı.

Un kapanı tâcirlerinin en önemli yardımcıları “yazıcı” denilen görevlilerdi. Tüccar, yazıcılarını hububat satın almak için gerekli sermayeyi vererek üretim bölgelerine gönderir, onlar da satın aldıkları ürünleri gemilerle şehirdeki un kapanına getirirlerdi. Yazıcıların bu işi yapabilmeleri için ellerinde görevleriyle ilgili bir ferman veya kapandan verilmiş bir tezkire bulundurmaları gerekirdi. XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren her üretim merkezi bir iskeleye bağlanmış ve kapan tâcirlerinin hangi kazadan ne kadar zahire satın alacakları tahminî olarak belirlenmişti. istanbul halkının ihtiyacı olan hububatın büyük kısmı un kapanı tâcirleri tarafından temin edilirdi. Bu bakımdan önemi büyük olan kapan tâcirlerine devlet her türlü kolaylığı gösterirdi.

Çeşitli yerlerden un kapanına getirilen hububat burada cinsine göre ayrılır ve kapan defterlerine kaydedilirdi. Kaydı yapılan hububat, kapan nâibinin izni olmadan kapan dışına çıkarılamaz ve esnafa dağıtılamazdı. Tevziat işi ancak nâibin nezâretinde kethüdâ, yiğitbaşı gibi esnaf temsilcilerinin huzurunda fiyatı belirlendikten sonra yapılabilirdi. XIX. yüzyılda zahire nezâretinin kurulmasından sonra yeni düzenlemeler ve uygulamalar getirilmiş, kapan nâibinin yetkileri nâzıra geçmiştir.

Yağ ve bal kapanlarının tâcirleri arasında taahhüt sistemi vardı; yani yağ ve bal tüccarı kadı huzuruna çıkarak getirebileceği malın miktarını taahhüt ederdi. Böylece yağ getiren bal, bal getiren de yağ satın alıp kapana indiremezdi. Ayrıca kimin nereden, ne kadar, ne alacağı da belirlenmişti. Tâcirler birbirlerinin mübâyaa bölgesine gidip mal satın almazlardı.

Yağ ve bal kapanı tâcirlerinin un kapanı tüccarı gibi yazıcıları yoktu. Ortaklıklar şeklinde organize edilen bu tâcirlerden biri veya birkaçı kendine ayrılan üretim bölgesine gider ve taahhüt ettiği ürünü satın alarak bağlı olduğu kapana sevkederdi. Ancak bu satın alıcıların da kapan tüccarı olduklarına dair ellerinde ya bir ferman ya da o yörenin voyvodasına gösterilmek üzere resmî mektup bulunurdu. Kapan tâcirleri ürünü pazar yerlerinden veya iskelelerden satın alırlar ve parasını üreticiye peşin öderlerdi.

Diğer esnaf gibi birbirlerine kefalet sistemiyle bağlanmış olan kapan tâcirleri ayrıca devlet tarafından da denetlenir, bu kontrol üretim bölgelerinde bile sürdürülürdü. Zira taahhüt edilen malın ilgili şehre sevkedilmeyip daha yüksek fiyatla yollarda satılması bu ürünün karaborsaya düşmesine ve fiyatının aşırı yükselmesine sebep olurdu. Bunun için kapan tüccarı o bölgenin voyvodasına veya ilgili memurlarına mübâyaa miktarını ve fiyatını gösteren bir belge sunmak zorundaydı.

Voyvoda veya ilgili memurlar da belgede belirtilen miktarları ve tesbit edilen fiyatları istanbul’a gönderirlerdi. Böylece kapanlara gelen zahire miktarı bu belgelerle karşılaştırılır, bir uyuşmazlık görüldüğü takdirde ilgililer için soruşturma açılırdı. Yağ ve bal kapanı tâcirlerinin üretim bölgelerinden mal satın almakla görevli ortaklarının yaşlanması veya ölmesiyle ortaklık bozulurdu. Tâcirler de yeni ortaklık akdi için Dîvân-ı Hümâyun’a başvururlardı.

III. Selim döneminde istanbul bal kapanında ve Galata yağ kapanında yeni düzenlemeler yapılmış, kapan tâcirlerinin içinden dürüst ve güvenilir kişilerden nâzır tayinine başlanmıştır. Bu nâzırın başlıca görevleri, öncelikle istanbul’a istenilen miktarlarda zahire getirilmesini temin etmek, kapan tâcirleri arasında çıkması muhtemel anlaşmazlıkları önlemek, kapanlardaki zahirelerin belirlenen narh üzerinden satılıp satılmadığını denetlemek, fiyatlara uymayanları uyarmak, uyarılara aldırmayanları hükümete şikâyet etmekti.

BiBLiYOGRAFYA
Tarama Sözlüğü, Ankara 1969, IV, 2245-2246.

Derleme Sözlüğü, Ankara 1974-75, VII, 2277; VIII, 2630.

BA, HH, nr. 4627.

BA, Cevdet-iktisat, nr. 327, 662.

BA, Cevdet-Eyâlet-i Mümtâze, nr. 125.

BA, KK, nr. 67, s. 432, 508.

BA, Zehâir Defterleri, nr. 15.

istanbul Müftülüğü Şer‘iyye Siciller Arşivi istanbul Kadılığı Sicili, nr. 65, vr. 69.

Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, I, 799 vd.

Osman Nuri Ergin, istanbul Şehreminleri, istanbul 1927, s. 84.

Barkan, Kanunlar, s. 16, 17, 46, 114, 136, 137, 162, 178, 196-197, 211, 213, 218, 222, 335, 350, 394.

Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, istanbul 1983, tür.yer.

Lütfi Güçer, “XVIII. Yüzyıl Ortalarında istanbul’un iaşesi için Lüzumlu Hububat’ın Temini Meselesi”, iFM, XI/1-4 (1949-50), s. 410.

Yavuz Cezar, “Osmanlı Devleti’nin Mali Kurumlarından Zahire Hazinesi ve 1795 (1210) Tarihli Nizamnamesi”, Toplum ve Bilim, sy. 6-7, istanbul 1978, s. 139.

Salih Aynural, “18. Yüzyılın ikinci Yarısında istanbul Kapan Tüccarları”, TDA, sy. 80 (1980), s. 207-214.

E. Wiedemann, “Kapan”, iA, VI, 198.

Nihal Atsız, “Kapan”, TA, XXI, 224.

Pakalın, II, 164-165, 166.

Bu madde TDV islâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında istanbul’da basılan 24. cildinde, 338-339 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
istanbul'da müzik piyasasının merkezi olan ve tarihi yarımadadan taksim ve şişli tarafına gitmenin en kısa yolu olan unkapanı köprüsünün bulunduğu semt.