bugün

kesinlikle ve kolayca ispatlanabilecek sav.

o dil o kelimeyi tek kelime olarak ifade etmiştir, Türkçe ise 2 kelime olarak ifade etmiştir.

terside geçerli olabilir. Türkçe de tek kelimeyle ifade edilenler yabancı dillerde iki kelime ile ifade edilmiş olabilir.
(bkz: eşolon formda indirgenmiş matris)

evet. çıkıp peki bu nedir anlatsana biraz diyecek kişi benim. türkçe gibi ama değil aynı zamanda.
yanlış ifadedir. örnek verecek olursak:

materyalizm. nedir bunun türkçesi? bir kelime türetilmiş ama anlayabilene aşk olsun: özdekçilik.

bu halk hangi dili konuşuyor? türkçe. "özdekçilik" ifadesini anlamıyorsa demek ki bu kelime türkçe değil.

demek ki her ifadenin türkçesi yok.
bu sava örnek üretenler emin olun ki "lan oğlum bak nelerle uğraşıyorum matristi, emperyalizmdi falan ne diyon sen" havasındadır.

o örnekleri verceklerine oturup iki araştırma yapıp ya da kendileri biraz zorlanıp karşılıklarını bulsalar ya ?

(bkz: el atına binen çabuk iner) *
verilen örneklerin günlük hayatta kullandığımız dile uygun bir sürü karşılığı var. oturup yazmaya üşendim.
basamaklandırılmış şekilde basitleştirilmiş matris dersin, verimli dersin herkes kabul ederse o kelimelerin karşılığı bunlar olur.
ama sen sağda solda üretilen 3-5 komik yeni Türkçe zorlama kelimeye bakıp bunların karşılığı üretilemez yabancı dillerden alalım dersen yarın adını da beğenmez, con yaparsın.
materyalizme, maddecilik dersin olur biter.
neyini karşılamıyor acaba. madde işte, eşya, taş, kayai beyin akıl, fikir.

he, madde Arapçaymış, e neden girmiş bu dile biliyor musun, sizle aynı düşüncede olanlar yüzünden o zamanlarda arapca iyidir demişler ve doldurmuşlar arapca kelimeleri.
şimdi de aynısı ingilizce kelimeler için yapılmıyor mu ?

kendine düşmanlık etme kardeşim, kendinden olana az da olsa anlayışlı ol. ondan yana tavır al.
yanlıştır.

mesela, murassa kelimesi. anlamı "değerli taşlarla süslenmiş". e buna tek kelimelik, ortalama bir anadolu insanının anladığı türkçe kelime bulun bakalım.
her yabancı kelimenin neden karşılığı olsun ki.
o şekilde dil bunu almış ve yerleştirmiştir.Türkçenin büyük her şeye yetme durumunu bunla ölçmek yanlıştır.
dünya da en çok kullanılan diller arasında Türkçe.sınırdan çık azerbeycan'dan git uygur özerk bölgesine kadar aynı dili kullanıyorsun .avrupa'ya maşallah çok göç vermişiz belli bölgelerde yine kendi dilini kullanıyorsun.
ya en basitinden acun'un daha acun ılıcalı olmadığı zamanlar show tv de programla karı kız peşinde koştuğu zamanlar.adam ugandaya gidip Türk'le karşılaştı.daha ne olsun
NOT:eğer bir dil yabancı dahil olsa bir kelimeyi alıp onu kullanıyorsa değiştirmek çok zordur.kanımca yanlıştır.o kelimeyi zaten alır kendi dil yapısına uydurur.bu demek değildir her gelişmeyi yabancı kelimelerden alalım ama olduysa da kabül etmek gerek.
o kadar vurgu yaptık ama kafalar o kadar şekillendirilmiş ki illa ki elin atına bineceğim diyor. elin atıyla iş yapmaya çalışıyor, hani gerdek hikayesi var ya.

yabancı kelimenin Türkçe deki karşılığının illa ki tek kelime olması gerekmiyor.
iki kelime olur üç kelime olur ne fark eder.
tembel miyiz, üşengeç mi.

aynı şekilde Türkçe de tek kelimeyle ifade edilen kelimelerin yabancı karşılıklarıda bir kaç kelimeden oluşabilir, bunun pek çok örneği mevcut.
~
lan~ üzmeyin beni hastayım zaten.
yanlış önermedir. "teşekkür"ün, "sevda"nın tam türkçesini bulabilen beri gelsin.
dli sadece bilgisyardaki gibi bir programlama dili gibi düşünürsek. dilde kullanılan hiçbir kelimenin aslında yabancı olmadığını varsayabiliriz. Türkçe 0.78 miş mesela Osmanlı zamanında 1950'de 1,0 ise şuanda 1,75 versiyonu falan bu dilin. Böyle şeyklere çok takılmamak gerekir. Dünya küçülüyor insanlar birleşiyor. Her milletten insan evleniyor.
veled-i zinaların karşı çıkacağı önerme. bilip bilmediklerinden de değil, işlerine gelmedikleri için.

1.si "her" dilde başka dillere çevrilemeyecek sözcükler vardır. örneğin türkçe'de ki "yemyeşil" sözcüğünün ingilizce'de bir karşılığı yoktur. çevrilirken "dark green" ya da "bottle green" olarak çevrilmesi gerekir. tam karşılayan sözcük var mı? yok. o zaman ingilizce bitik bir dil mi oluyor? kendini "dilci" sanan okul çocukları işlerine gelmediği için es geçiyor bunları.

2.si "murassa" örneği verilmiş. murassa = mü eki + sırma sözcüğü'dür. mü eki fail olan kelimeyi mef'ul yapar. böylelikle bu işlemden çıkan sözcük de "murassa" olmuş. yani "sırmalı".

gerzeklere duyurulur...

ekleme: teşekkür şükran'dan gelir. "şükran olma" anlamındadır. türkçe karşılığı "iyi ol".

sevda ise sev kökünden farsça ek ile türetilmiş bir sözcüktür. kökü türkçe'dir yani. türkçe karşılığı nasıl olsun?

ekleme2: boş boş konuşmuşlar bir tanesi de çıkıp ispatlarıyla "benim fikrim bu bu" dememiş. hepsi benim örneklerimi çürütmeye çalışmış.

öncelikle şükran tdk'da "iyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık" olarak açıklanmış. "şükran"'ın tam karşılığı türkçe'de yok. bkz: madde 1. karşılığı sayılabilecek sözcük bütünü de pek tabi "iyi ol" olabilir. dediğim gibi tam karşılığı olmasa da böyle sayılabilir.

sevda olayına gelirsek burada haklılar. ben sözcüğü farsça'dan aldığımız için karıştırmışım. netekim arkadaşın biri de arapça demiş fakat sözcük farsça hatta partça... demek ki yanılabiliyor insan.

gel gelelim ben bu arkadaşlar gibi profesyonel dil eğitimi de görmedim. özel bir uğraş. ancak ben başlıkta bulunan tezi kanıtlayabilirken arkadaşlar yalnızca bana sardı. bir de cahil demiş bana.*

ben hiç bir bilgili insan görmedim ki başkalarına cahil deyip kendi bilgisini övsün. bilgili olmak kişinin ne kadar cahil olduğunu görmesini sağlar. ne yazık ki bu arkadaş sadece başkalarını cahillik ile suçlayıp egosunu tatmin edecek.
bir şey bilmeden ahkam kesenleri göstermiştir. arkadaşın ifadelerine cevap vereyim diyorum ama neresinden tutsam elimde kalıyor. ben yine de deniyorum:
1) ben, her yabancı kelimenin türkçede bir karşılığının bulunduğu iddiasına çıktım. buradan "türkçenin bitik bir dil olduğunu" iddia ettiğim sonucuna varmış hazret. her dilde, diğer dillerde karşılığı olmayan binlerce kelime vardır. ben başlıktaki ifadeye karşı çıktım. türkçeye has birçok kelime var ki değil ingilizcede, arapça'da bile yok (gönül gibi).
2) hele bu maddeye cevap verirken ne kadar zorlandığımı söyleyemem bile. arapça'da "mü" diye bir önek yok. zaten arapça'da kelime türetimi %98 oranında eklerle değil kalıplarla oluşturulur. ism-i mefuller ise yine eklerle değil, kalıplarla yapılır. birkaç örnek vermek gerekirse: tef'il babınınki müfa''al, ifti'al babınınki müfte'al, if'al babınınki müf'al. hele murassa kelimesinin tersi' kelimesinin ism-i mef'ulü olduğunu bilmeyip mü+sırma diye bölmek, en hafif tabiriyle, dil devrimi döneminde yabancı kelimelerin türkçeden türediğini ispatlamak için yapılan çabalara benziyor (elektrik=yaltırık, niagara=ne yaygara, amazon=amma uzun, gibi).

hele sevda kelimesinin arapçadan geldiğini bilmeyip (ki, kelime siyah anlamında olup sıfat-ı müşebbehenin müennesidir), sevmek köküne farsça bir ek getirilerek türetildiğini iddia edeni valla sopayla kovalarlar.
Türkçede hareket bildiren kelimeler dışındaki çoğu kelime(soyut kelimeler) dil devrimi sırasında türetilmiştir. ki kelime türetebilme, türkçenin müthiş bir özelliğidir. övünülecekse buradan övünülmeli...

bazen bir umutla yazıyorum buraya, insanların ortalamadan yüksek bir bilgiye sahip olduğunu zannediyorum, tamamen masum duygularla.. itiraf edeyim, bu kadarını beklemiyordum, yani, en azından teşekkür'ün türkçe karşılığının "sağ ol" olduğunu söyleyen bir kaç zıpçıktı bekliyordum ama yanılmışım. sevda'nın türkçe, şükran'ın türkçe karşılığının "iyi" olduğunu söyleyen insanların yaşadığı bir ülke olduğumuzu unutuyorum çoğu zaman. mü- ekine "ism-i meful yapan ek" diyen insanlarla ne tartışabilirsin? murassa''nın, r-s-ayn'ın müfa''alı olduğunu; tersi''nin ism-i mef'ulu olduğunu söylesen ne değişir, söylemesen ne değişir? bir de "kendini dilci sanan okul çocuğu" diye yaftalar bu küçük kazım mirşan'cıklar. yaftalar; çünkü okumayi, öğrenmeyi, işe akademik anlamda bakabilmeyi bet bir özellik olarak görürler. çünkü kendi yarım bilgisini bunlarsız kazanmıştır.

zamanında "cahilden korkmam" demişti bir zat-ı muhterem.. "Korkmam çünkü onlar bilmezler, bildiklerini de iddia etmezler. asıl korkulması gereken yarı cahillerdir. işte onlar, Goethe'yi de bilir Faust'u da... Ama Goethe mi Faust'u yazdı, yoksa Faust mu Goethe'yi yazdı, işte bunu bilmezler."

Ne yazık ki bu mevzular Faust'la Goethe'yi karıştıranlara kaldı.
Doğrudur. Söylenecek çok şey vardır ancak elimi yotmaya değmez. Belirttiğiniz sözcüklerin pek çoğunun başka lehçelerde ya da başka ağızlarda ya da unutulmuş karşılıkları vardır. Bizim kullanmamamız olmadığı anlamına gelmez. Özellikle ağızlardaki sözcük dağarcığı çok geniştir.
"'şükran'ın tam karşılığı türkçe'de yok." deyip, aynı zamanda da başlıktaki tezi kanıtladığını 1 paragraf arayla söyleyebilen insanların varlığını gösteren önermedir.

lan ne güldüm ya... *