bugün

geçmişinde demokrasi'ye taş koymuş, meclis kapatmış, güven ortamı adında "birinci vazifesi turk istiklalini, turk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve mudafaa etmek olan" sayısız genci öldürmüş, hapishanelerde çürütmüş, beyinlerini yaptığı işkenceler ve yaptırımlar sonucunda kullanılamaz hale getirmiş olan kurum...

ve bu yaptığı darbeler yüzünden aydın geçinen insanlar tarafından, günümüz gençliği tarafından, siyasiler tarafından direkt olarak dile getirilmese de sevilmeyen kurumdur...

yaptıkları darbeler yüzünden lanetlenen kurum'dan şimdi yine demokrasi'ye, cumhuriyet'e sahip çıkmasını isteyen -ki bu sahip çıkma yine darbe şeklindedir, yoksa ordunun siyasete karışması başka türlü olmaz-
kişiler dünün lanetleyenlerdir...

demokrası'yi ve cumhuriyet'i korumak için zamanında onun önüne taş koymuş bir kurumdan yardım beklemek garip bir çelişkidir...

türk silahlı kuvvetleri ülke'yi korur, ülke'nin iç siyasetini değil...
bundan 27 sene öncesiyle arasında dağlar kadar fark olan kurum. artık generalleri kenan evren gibi başkalarının emrinde değildir, kendini bu yıllarda okadar geliştirmiştirki dışa bağımlılığı bitmiş ve teknolojisi en yüksek seviyedeki ordularla başa çıkacak durumda gelmiştir. artık başkalarından emir almayacaktır altta kalmayacaktır.

çok büyük yanlışlar yapmıştır, türkiye'ye yapabilecek en büyük kötülükleri yapmış tarihin en kötü anayasasını * önümüze sunmuş, demokrasiyi ve hakları kısıtlamış gençlerin apolitik yetişmesine neden olmuştur. sol'un yıllarca ezilmesinin nedenlerinden biridir.artık kaale alındıkları taktirde darbe yapmayacak kadar mantıklıdır, günümüzde herşeyin farkında olan ve rahatça yaşamamız için her türlü fedakarlığı yapacak kurumdur.
üzerinde konuşurken, kuru ile yaşı ayırmanın faydalı olacağı ordu.

evet, tsk "soğuk savaş" paranoyası dahilinde türkiye'nin tüm kurumları gibi abd taktiklerini ve doktrinlerini uygulamıştır. türkiye'deki zamanın tüm kurumları gibi çok ciddi yanlışlara ve zararlara sebebiyet vermiştir. ama bu, tsk'yı "kötü" yapmaz. kurum kendi içinde yenilenen ve dinamik bir yapıya sahip akıl yürütme mekanizmaları kurarak bugün eski doktrinlerinin sahibi ve "üstü" gördüğü yabancı güçlerle zıt kararlar almaktan ve karşı karşıya gelmekten çekinmemektedir.

kurum tek tek üyeleri ile değerlendirilemeyecek kadar büyüktür. eskiden çıkartılan çevik bir'Ler, genç partilerden, cemaat gazetelerine kadar giden amerikanvari serüvenlere girerken, bugün osman pamukoğlu'larla türkiye'ye yarışır insanlar çıkartmaktadır.

tüm bunlara rağmen hala yanlışlar mevcut olabilir. fakat bu vatanın evlatlarından oluşan türk ordusu ve silahlı kuvvetleri vatanı ve milleti için doğrulardan şaşmamak için elinden geleni yapmaktadır.

ayrıca; (#1580052)
bu yaşıma kadar dünya üzerinde olan hiçbir olaydan korkmadım, ordumuza hep güvenim vardı zira, bir savaş ve yahut taarruz durumunda biz galip geleceğiz diye,
hatta farkındaydım bizim ruhumuz duymadan pekçok soğuk savaş süreçleri geçirdiğimizi sayelerinde.daha evvel hiç darbe görmemiş ve o süreçleri çocukluğundan hayal meyal dahi olsa hatırlayamayan biri olarak, ordumu beni kötülere karşı koruyacak bir aile büyüğüm gibi gördüm, öyle hissettim.

oysa bugün tsk güçleri silahlarını bizim üzerimize doğrultmlak için emir bekliyor en üstünden.
bir darbe olduğunda benim en tehlikede olacağım an, işyerimden evime kadarki mesafe süresince geçen zamandır, kapatırım kapımı, çıkmam haftalarca evimden,kendi halinde sigortalı çalışan bir insanım, sessiz sedasız, çocuğum falan da yok üzerine endişelerimi örtebileceğim... birtek ben varım.kapattımmı kapımı dünya dışarıda. ne gazeteciyim, ne yorumcuyum kimsenin bildiği tanıdığı, ne yıllar öncesinden yazdığım ve birilerinin getirip önüme koyacağı makalelerim var, günlüklerim dışında. parti falanda yönetmiyorum, yada bir partinin herhangi bir koluna üye de değilim. öğrenciliğimi resmi olarak noktalayalı yıllar oldu, ne beni bekleyen bir okulum, nede o okula tamda civcivli dönemde gidip birilerine karşı durmak için beni zorlayan, deli akan bir kanım var. benim canıma yada malıma en ufak bir zarar gelmez ki!

peki ben niçin olacaklardan bu kadar korkuyorum acaba? çünkü bende olmayan tüm bu özellikleri yaşıyan milyonlarca insan var ülkemde. canı yanacak, işkenceden geçecek, günler boyu sorgulanacak,mallarına el konacak, can parçalarını yitirecek insanlar komşularım, akrabalarım, sevdiklerim ve hatta sevmediklerim...

keşke abim bana vurmasaydı... keske ben onu hep sevseydim, hiç korkmasaydım...
üst kısmı millete karşı siyaset yapan, aslında ve genel itibariyle gözbebeğimiz olan; en elit birimlerinde görev almış olmaktan onurlu olduğum yüksek sistemimiz... milleti baskılama aygıtı olarak görenler ve buna 'çağdaşlık' diyenler utansın...
halkın en çok güvendiği kurumdur. nasıl olmasın ki?
yeri geldiğinde siyasete soyunan, ülke içinde potansiyel tehlike olarak gördüğü anarşiklerin* kafasını ezen, ülkenin kaosa sürüklenmesinin bedelini birtakım farklı siyasi düşünceler ve çok seslilik olarak gören ve bunların gelecek nesillere ulaşmaması için apolitikleşme sürecine hükümetlerle işbirliği yaparak giden ve çok da başarılı olan kurumdur...

halkımız da işte ülkeyi bu çok büyük tehlikelerden kurtardığı ve yeri geldiğinde masaya yumruğunu vurduğu için orduya en güvenilir kurum olarak yaklaşıyor. aynı halk tek başına bir partiyi iktidara getirdi daha sonra da denenmemişi deneyip belki ilerde cem uzan ı da kabineye götürebilir. işte o zaman o çok güvenilir kurum olan ordu halkına gene sahip çıkıcak masaya yumruğunu vuracak. bizde halk olarak övüneceğiz gene geldi ülkemizin yılmaz savunucu diye...
ha bu arada savunma için ayrılan milyar dolarların da bu halk için bir güven unsuru oluşturduğu belirtmek lazım...

her ülke hakkettiği şekilde yönetilir...
darbeseverler buraya lütfen...

bağrından son olarak kenan evren gibi bir "kurtarıcı" çıkarmış olan kurumdur.

12 Eylül döneminde imam-hatip liseleri, şubeleri ve öğrenci sayısı arttırılmıştır. 1983 tarihinde imam-hatip lisesi çıkışlılara üniversitelerin her bölümüne girme hakkı tanınmasıyla, din eğitimi almış kişiler devletin tüm kurum ve kuruluşlarında görev alıp ve yönetici olabilmişlerdir. Ezberci eğitim, dersaneler ve paralı eğitim bu dönemde yaygınlaşmış, tevhid-i tedrisat kanununun beli bu dönemde kırılmıştır.

tam da o dönemde abd'nin şimdiki büyük ortadoğu projesi'nin yerinde yeşil kuşak projesi vardı. ve kemalist ordumuz abd'nin gerekli gördüğü yeşil kuşak projesinin icaplarını yerine getirmekle mükellef hissediyordu kendini. o zamanlar ilericiler, sosyalistler düşmandı, türkiye'nin solunu ezmek gerekiyordu.. büyük bir hevesle dine sarıldılar.

şimdilerde ise kendi yarattıkları frankenstein'i bitirmekle meşguller. fakat iş ekmeğe, adalete, paylaşıma geldiğinde, halkın en çok güvendiği bu kurumdan çıkan ses nedense her seferinde kocaman bir tssss olmaktadır.

amaaaan oturur magazinimizi, skindirik yarışmalarımızı, oray eğin abimizi falan izleriz biz de naapalım. yahut bir pazar günü elimizde bayraklarla, polislerle kolkola çağlayan'a giderek yaşarız ömrü hayatımızın en extraordinary gününü.* silahlı kuvvetlerimizin halk olarak bize biçtiği görev de bu olsa gerek. değil mi güzel beyler, hanımlar?
hakkında sahip oldukları kulaktan dolma ideoloji ile, çağ dışı karanlık hedeflerine ulaşmalarına en büyük engel bildiklerinden, sözlüğün sıcak ortamında güzel güzel yazarken, dötlerini şanlı türk ordusunun koruduğunun farkına bile varamamış beyin özürlüleri de severek koruyan ,mazisi şereflerle dolu ordudur.
sapla samanı karıştıran idiotların olayı anlamayıp ya da kasten çarpıtıp, aka at gözlüklülük edip, bu güzide kurumun en üstteki kurmaylarının kendi erklerini tesis etmek için ülkeye 100 milyar ytl zarar verme pahasına bir şeyler yapmasıyla, sınırda şehit olan mehmetçiklerimizin o eşsiz şehadetini aynı anlamsal kefeye koyduğu; dolayısı ile sanki şehitletimize terbiyesizlik ettiğimiz ilüzyonunu oluşturup dayatmaya çalıştığı kurum.
(bkz: yaşasın demokrasi)
nasıl isterdim denizlere, anayasa'ya saygı mitingi yapan o canım insanlara, canını feda etmişlere bir kez olsun ne istiyorsunuz diye sorulmasını..ama hayır, hiç sormadılar. denizler için idam isteyen askeri savcı baki tuğ yıllar sonra aynı kinle "bugün olsam yine astırırdım" demişti. eminiz, 100 sene sonra olsa yine astırırsınız.. da elinize ne geçer, abd'ye bağımlılıktan mı kurtulursunuz, yoksa muasır medeniyet seviyesine mi erişirsiniz?

siz diyarbakır cezaevi'nde neler yaşandığını bilir misiniz? daha o zamanlar pkk yoktu. yoktu 0'dı(sıfırdı). 80 darbesinde diyarbakır cezaevi'ne konan kim varsa çıkar çıkmaz 84'te kuruluşunu ilan eden pkk'ya katıldı. neden? neden arkadaşlar hadi size ödev. hayatında örgüt görmemiş bu insanlar, neden devletin hapishanesinden çıkınca koşa koşa pkk'ya katıldılar.

nedenleri ve sonuçları uzun uzun tartışılabilecek bir kalkışmayı salt askeri çözüm kullanarak yok etmeyi denemek, oradaki insanların yoksulluğunu, çaresizliğini görüp anlamaya çalışmadan 200 milyar doları, dağa taşa gömmek, köyleri boşaltmak, köylüleri şehirlere göçe zorlamak.. ne peki? ne var bugün elimizde, sorarım sizlere. elimizde, kuzey ırak'taki pkk varlığının trt'den her akşam duyurulmasından başka ne var? hala aynı yerde miyiz, yoksa bir adam boyu yok aldık mı? ha aldık canım, büyük yol aldık. artık kürtçe kursları açabiliyoruz, trt'de haftada bir kürtçe müzik yayını da yapıyoruz. e madem olabiliyordu da neden 20 yıldır oldurmadınız diye sormazlar mı adama. bi hoşsunuz walla.

ama ben bunlarda değilim bugün.. şunu soruyorum, laik cumhuriyetin bekçisi şanlı ordu çok değil 25 yıl önce cumhuriyet tarihinin en çok imam hatip lisesi açan, bununla yetinmeyip imam hatiplilere üniversite kapısını açan genelkurmay başkanına sahip miydi değil miydi? atın şu at gözlüklerinizi artık. tarih öğrenin biraz. hamasetle, ordumuz canımız ciğerimizle, onlar ne yaptıysa doğrudur deyip, herşeye eyvallah çekerek gelinen nokta budur. türkiye'de hiç kimse kanunlardan, hayatın kendisine kattıklarından, hayatından memnun değildir. işi olmayan, geleceği olmayan milyonlar vardır bu ülkede ve her toplumsal olayı sertlikle çözebileceğini sanan tsk'nın bunda sorumluluğu büyüktür.
ne özelleştirme adı altında yapılan yağmalara, ne son aylarda artan sivil faşist katliamlara dair bir açıklamada, bir uyarıda bulunmayan kurum..

"herşeyi vatan, millet için yaptık" diyen katillerden bir korku duymuyor olmalılar.

sivas'ta yakılan aydınlar için de kılları depreşmemişti.* siyasetüstü değil bizzat hayatın içinde, içimizde taa şuramızda bir kurum olan tsk'nin, sivas'ta alandaki askerlerin neden olaylara müdahale etmediği hakkında resmi veya gayrıresmi bir açıklama yapmasını bekledik yıllarca, yapmadı. şimdi dinciler geliyor diye brifing veriliyor. allah allah, silahlı kuvvetlerimin bu ufak ayak oyunları da pek güzel oluyor yahu.

hele şu son şemdinli olayı*..aman aman yeme de yanında yat. öyle müthiş bir adaletimiz var ki, karar veriyor, sonra "yok yok olmadı lan böyle" deyip sıfırdan başlıyor. hem de bir itirafçının, evet itirafçının söylediği bir cümleyle... hem de umut kitabevi olayından önceki 3 ay boyunca şemdinli'nin dört bir yanında bombaların patladığını ve umut kitabevi bombacıları astsubay özcan ildeniz astsubay ali kaya ve pkk itirafçısı veysel ateş yakalanır yakalanmaz olayların bıçak gibi kesildiği gerçeğini gözardı ederek..

son olarak bugünkü genelkurmay başkanı yaşar büyükanıt'ın bombacı ali kaya için, bombalamadan hemen sonra "tanırım iyi çocuktur" dediğini, şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın ışık hızıyla görevinden alındığını da hatırlatayım.

evet lan türkiye gayet demokraatik, gayet sosyal bir hukuk devleti. gözü olanların gözü çıksın.

(bkz: http://www.savaskarsitlar...ID=5&ArsivAnaID=29421)
(bkz: http://www.savaskarsitlar...ID=5&ArsivAnaID=33514)
(bkz: http://www.savaskarsitlar...=39106&ArsivSayfaNo=1)
girilen başlıklara, entrylere bakarsanız iki kesim saldırır orduya, ya ülkenin bölünmez bütünlüğü ile ya da rejimle sorunu olanlar. *
bu onurlu kurumun mensubu bir babaya sahip olduğum için her zaman gurur duymuşumdur, orduya sadakat sereftir.

edit: neden rahatsız oldunuzda eksi verdiniz? ben asker çocuğuyum diye mi? siz ne çocuğunuz ey eksi verenler.
türkiye cumhuriyeti mustafa kemal ve silah arkadaşlarınca sadece itilaf devletlerine karşı verilen savaşla değil yurt içindeki soysuzlarla da savaşılarak kurulmuştur. bir devletin tamamen askerlerce yoktan varedilmesi çağdaş devletlerin hiç birinin sahip olmadığı bir özelliktir. bu sebeple tsk'nin cumhuriyeti koruma ve kollama görevi bu devletin özünü oluşturmaktadır.
(bkz: terore karsi yuruyus)
hükümetin iş başınageldiğinden beri yaptığı en iyi iş tsk yı yıpratmak ve halkla birbirine düşürtmeye çalışmak.
Geceyarıları garip bir dille yazılmış muhtıraları internet sitesine koyma tuhaflıkları

Cumhurbaşkanıyla ve başbakanla görüşüp Milli Güvenlik Kurulu;nu toplayarak tartışılacak ;Kuzey Irak;a müdahale; gibi önemli konuları basın toplantılarından açıklayıp, devlet kademelerinde konuşmama ciddiyetsizlikleri

Kürt meselesi gibi olağanüstü hassas konularda halkı meydanlara davet etme kışkırtmaları

Doğru dürüst yazmayı bile beceremedikleri anadillerine bir ömür vermiş aydınları hedef gösterme cüretkarlıkları

Bütün bunlar, bizimki gibi bir ordu için bile fazlasıyla gayrıciddi ve disiplinsiz hareketler.

Üstelik boğazlarına kadar siyasete battıklarından bir de kendi mesleklerini unutmuş durumdalar.

Kendi askeri karakolumuzu bile koruyamıyoruz.

iki kişi geliyor, karakolu basıyor, yedi gencecik askeri öldürüp sekizini yaralıyor, ayrıca saldıranlardan biri de olay yerinden kaçmayı başarıyor.

El insaf;

Buna askerlik mi diyorsunuz?

O öldürülen çocuklar bu ordunun generallerine emanet edilmişti.

Ne oldu o emanetlere?

Kim bunun sorumlusu?

Bir ordunun üstüne vazife olmayan işlere karışacağına ciddi biçimde askerlik yapması, karakolunu koruması, çocuklarını sakınması gerekmiyor mu?

O çocukların hesabını kim verecek?
Kimse;

Onun yerine internet sitesine;ordumuzu yıpratmaya çalışıyorlar; diye klişelerle ve tehditlerle dolu bir muhtıra daha koyacaklar.

Korkutup susturacaklar.

Ölen çocukların hesabını vermeyecekler.

Bir yarbay, bir binbaşı, bir er daha uzaktan patlatılan mayınla öldürüldü.

Geçen gün Ayşe Önal;dan öğrendik ki Kuzey Irak;ta Amerikan askerleri ;manyetik alanı kitleyip uzaktan bomba ve mayın patlatmayı imkansızlaştırmış.

Bizim ordu niye bunu yapmıyor?

Niye subaylarıyla erlerini korumuyor?

Halkı sokaklara çağıracaklarına, manyetik alanı kitleyecek teknolojiyi uygulamaları gerekmiyor mu bu komutanların?

Onların işi bu değil mi?

Resmi rakamlara göre Cudi Dağı;nda 35, Gabar Dağı;nda 100 PKK;lı varmış.

Bizim binlerce asker onları yakalayamıyor.

Niye?

Bütün bunlar bizim ordu için bile normal değil.

Sanırım ordunun içinde anormal bir şeyler oluyor.

Çok tuhaf şeyler.

Ve, ordu askerliği bırakmış ülkeyi hızla bir belanın içine doğru sürüklüyor.

Manyetik alanı kitleyip dağdaki yüzeli PKK;lıyı yakalayamadıkları, karakolları doğru düzgün koruyamadıkları için ya Kuzey Irak;a yüz binlerce askerle girip içinden çıkamayacağımız bir felakete dalacağız ya da içerde büyük gösterilerle Türk Kürt çatışması yaratacağız.

Medya generallerin siyasi kavgasına amigoluk yapacağına, ordunun işlevini niye yerine getirmediğini sormazsa, bu kışkırtıcı iklim devam ederse, sonunda generallerin de, medyanın da, aydınların da, halkın da paçasını kurtaramayacağı korkunç bir kaosun içine yuvarlanacağız.

Ordunun neden bu kadar tuhaf davrandığını süratle sorgulayıp anlamak zorundayız.

Korkarım, ;dönüşü olmayan; noktaya çok yaklaştık.

Ordu bu anormalliklerini biraz daha sürdürürse Türkiye tarihinde yaşamadığı ölçüde bir karmaşa yaşayacak.

Doların fırlaması, ekonominin çökmesi, iflaslar, işsizlikler, sefaletler değil yalnızca bizi bekleyen, büyük iç çatışmalar, diktatörlük çekişmeleri, blok değiştirme çabaları, savaşlar da epeyce karanlık geleceğin içinde bizi bekliyor.

Yaşadığımız sorun, şu parti ya da bu parti, şu siyasi davranış ya da bu siyasi davranış anlaşmazlıklarının çok ötesinde ve çok daha derin bir sorun.

Sorun ordunun içinde.

Bizi korkunç bir karmaşaya sürükleyen bu çıldırma halinin gerçek nedenini bulup düzeltemezsek;

Bu ülke, bir daha içinden çıkamayacağı kanlı bir kuyuya düşecek.

Herkesin hayatı söz konusu.

Herkesin;

ahmet altan tarafından 11 haziran 2007 de yazılmıs bir yazı.fazla söze gerek var mı?
öyle büyük ve sabırlı bir kurum ki, itin köpeğin yaptığı ağır ve saçma eleştirilere bile iyi dayanıyor.

boşuna dememiş atalarımız, kale dışarıdan değil içeriden yıkılır diye. o hesap vurun bakalım bu kuruma.

şehit cenazesine gitmeyen rte'ye değil de, şehit veren kuruma vurun. rte neden gitimiyor o kelle(!)lerin cenazesine bunu sorgulamayın. bu kurumu sorgulayın neden asker ölüyor diye. aman diyeyim sizin gibi yavşaklar, sizin gibi vatan hainleri olduğu sürece bu ülke daha çok şehit verir.
pkk -terör örgütü- ile mücadelede henüz başarı kaydedememiş kurumdur.

ilginçtir, yurtiçinde basılan askeri karargahların hesabı hükümetten sorulur oldu.
http://www.gazetem.net/ahmetaltan.asp

--spoiler--

--spoiler--

Geceyarıları garip bir dille yazılmış muhtıraları internet sitesine koyma tuhaflıkları

Cumhurbaşkanıyla ve başbakanla görüşüp milli guvenlik kurulu;nu toplayarak tartışılacak ;Kuzey Irak;a müdahale; gibi önemli konuları basın toplantılarından açıklayıp, devlet kademelerinde konuşmama ciddiyetsizlikleri

kurt meselesi gibi olağanüstü hassas konularda halkı meydanlara davet etme kışkırtmaları

Doğru dürüst yazmayı bile beceremedikleri anadillerine bir ömür vermiş aydınları hedef gösterme cüretkarlıkları

Bütün bunlar, bizimki gibi bir ordu için bile fazlasıyla gayrıciddi ve disiplinsiz hareketler.

Üstelik boğazlarına kadar siyasete battıklarından bir de kendi mesleklerini unutmuş durumdalar.

Kendi askeri karakolumuzu bile koruyamıyoruz.

iki kişi geliyor, karakolu basıyor, yedi gencecik askeri öldürüp sekizini yaralıyor, ayrıca saldıranlardan biri de olay yerinden kaçmayı başarıyor.

El insaf;

Buna askerlik mi diyorsunuz?

O öldürülen çocuklar bu ordunun generallerine emanet edilmişti.

Ne oldu o emanetlere?

Kim bunun sorumlusu?

Bir ordunun üstüne vazife olmayan işlere karışacağına ciddi biçimde askerlik yapması, karakolunu koruması, çocuklarını sakınması gerekmiyor mu?

O çocukların hesabını kim verecek?
Kimse;

Onun yerine internet sitesine;ordumuzu yıpratmaya çalışıyorlar; diye klişelerle ve tehditlerle dolu bir muhtıra daha koyacaklar.

Korkutup susturacaklar.

Ölen çocukların hesabını vermeyecekler.

Bir yarbay, bir binbaşı, bir er daha uzaktan patlatılan mayınla öldürüldü.

Geçen gün Ayşe Önal;dan öğrendik ki Kuzey Irak;ta Amerikan askerleri ;manyetik alanı kitleyip uzaktan bomba ve mayın patlatmayı imkansızlaştırmış.

Bizim ordu niye bunu yapmıyor?

Niye subaylarıyla erlerini korumuyor?

Halkı sokaklara çağıracaklarına, manyetik alanı kitleyecek teknolojiyi uygulamaları gerekmiyor mu bu komutanların?

Onların işi bu değil mi?

Resmi rakamlara göre Cudi Dağı;nda 35, Gabar Dağı;nda 100 PKK;lı varmış.

Bizim binlerce asker onları yakalayamıyor.

Niye?

Bütün bunlar bizim ordu için bile normal değil.

Sanırım ordunun içinde anormal bir şeyler oluyor.

Çok tuhaf şeyler.

Ve, ordu askerliği bırakmış ülkeyi hızla bir belanın içine doğru sürüklüyor.

Manyetik alanı kitleyip dağdaki yüzeli PKK;lıyı yakalayamadıkları, karakolları doğru düzgün koruyamadıkları için ya Kuzey Irak;a yüz binlerce askerle girip içinden çıkamayacağımız bir felakete dalacağız ya da içerde büyük gösterilerle Türk Kürt çatışması yaratacağız.

Medya generallerin siyasi kavgasına amigoluk yapacağına, ordunun işlevini niye yerine getirmediğini sormazsa, bu kışkırtıcı iklim devam ederse, sonunda generallerin de, medyanın da, aydınların da, halkın da paçasını kurtaramayacağı korkunç bir kaosun içine yuvarlanacağız.

Ordunun neden bu kadar tuhaf davrandığını süratle sorgulayıp anlamak zorundayız.

Korkarım, ;dönüşü olmayan; noktaya çok yaklaştık.

Ordu bu anormalliklerini biraz daha sürdürürse Türkiye tarihinde yaşamadığı ölçüde bir karmaşa yaşayacak.

Doların fırlaması, ekonominin çökmesi, iflaslar, işsizlikler, sefaletler değil yalnızca bizi bekleyen, büyük iç çatışmalar, diktatörlük çekişmeleri, blok değiştirme çabaları, savaşlar da epeyce karanlık geleceğin içinde bizi bekliyor.

Yaşadığımız sorun, şu parti ya da bu parti, şu siyasi davranış ya da bu siyasi davranış anlaşmazlıklarının çok ötesinde ve çok daha derin bir sorun.

Sorun ordunun içinde.

Bizi korkunç bir karmaşaya sürükleyen bu çıldırma halinin gerçek nedenini bulup düzeltemezsek;

Bu ülke, bir daha içinden çıkamayacağı kanlı bir kuyuya düşecek.

Herkesin hayatı söz konusu.

Herkesin

--spoiler--

--spoiler--
türkiye cumhuriyetinin ve türk milletinin garantisi ve bütün anketlerde en cok güvenilen kurum olarak secile kurum.
(bkz: 19 aralık) işte güç!

edit..: (bkz: hayata dönüş operasyonu)
böyle adlandırınca çok mu kuvvetli hissediyorlar ki kendilerini. ayrıca bahsedilen kuvvet başka insanları öldürmekle kendini ispatlıyor ve bundan askeri disiplin içine sokulmuş nekrofiliyak bir haz da duyuyorsa (bu kadar hayal kuvvetleri olduğuna inanmıyorum ya);

imagine
http://www.youtube.com/watch?v=_xjw-l673UI
beynini evde unutmuş insanların bu şekilde yargılayamayacağı kadar önemli bir

oluşumdur. devletin saygın yapısına uyumlu, dış ve iç tehlikelerden bizi

koruyucu bir kuvvettir. dünyada hiç bir düzenli ordu vur kaç taktiği

uygulayan bir oluşumu kolaylıkla yok edememiştir. sen de götünden

sallayıp askeriliğini doğuda yapmamak için yana döne torpil arayacağına

git, adam gibi askerliğini doğuda yap sonra konuş tsk şöyle böyle diye.
saat 24:00 dan sonra basın acıklaması yapan türkiye askeri gücü...