bugün

çocukluğumda plastik ya da 9 kat top ile oynanan, taştan direkleri olan, 3 kornerin 1 penaltı olduğu, gol ya da değil diye olayların çıktığı, toprak çamur dinlemeden kıran kırana mücadelelerin geçtiği, tekme tokat kavgaların edildiği, maç bittikten sonra hep beraber olup kritiklerinin yapıldığı, hep birlikte gazozların içildiği, hiç kimsede en ufak bir kin nefretin kalmadığı futboldur. ölmüştür. ruhuna fatiha...
Az önce bu başlık için satırlarca destan yazdım,içimi döktüm.sonra sildim hepsini.adamda keyifte bırakmadınız be...Soğuttunuz futboldan.
doksanlı yıllardan itibaren imamın ordusu tarafından kuşatmaya alınmış, fransız desteğiyle beraber son yıllarda işgali tamamlanmıştır.
kına yakın!
(bkz: eto bitmiş)
(bkz: bizi bitirdin bee)

saçmadır.
... Nereye gidiyor! "diye devam etmesi muhtemel söylem.
Bu aralar ciddi ciddi düşünülmeli bu sorun.
türk futbolu sürekli kötüye gidiyor çareyi bulmak lazım.
federasyonun hayali gerçeği. türk kulüplerine yeterli desteği vermemeleri sonucu zarar görmesini istemediği onlara göre soyut kavram. türk futbolunu oluşturan kulüplere yardım etmez. biz sadece türk futboluna zarar gelmesini istemiyoruz derler. çelişkinin dibi.
sayısızca efsaneyi barındıran ve futbol tarihinde köklü ve derin tarihi olan takımlar.
koskoca ülke de hakan ünsal'dan sonra doğru düzgün bir sol bek yetişmedi. forvet sıkıntısı da aynı şekil de.
şöyle ya da böyle eğlencelidir, magazinden siyasete bütün gündemleri fazlasıyla meşgul eder, herkes atar bir kısmı tutar.
"ilhan cavcav"dır.

eee gerisini siz düşünün artık.
iş bilmeyen yöneticiler ve yasa dışı yapılanmaların cirit attığı düzendir.

sadri şener denen adam kaç yıl trabzon'un başkanı olduysa, cavcav gb'yi ipotek altına aldıysa, gökçke ve oğulları asırlık ankaragücü'nü çökerttiyse biz daha ne konuşuyoruz?
dünya üzerinde ilk ve orta eğitim seviyesindeki insanların yönetip karar verdiği milyar dolarlık tek sektör herhalde türk futboludur. gerçekte sektöre yön vermesi gereken ünal aysal gibi önder özen gibi yöneticilerden bu yüzden nefret ediliyor, hiç kredi tanınmıyor. ayakları bir an önce kaydırılmaya çalışılıyor. "tokyo ne ya!" diyen adamların dünyası bu.
futbol hariç her şey.
tek fazlası tüpçü'dür... yarın maçın yeniden oynatılmasına karar vermezse bana da halka demesinler.
her şey tezgah.
siyaset kendisini her an her yerde göstermekte.
90'lı yıllardaki futboldan çok uzakta şu an türk futbolu.
o zamanlar başarı da, başarısızlıkta futbola ait idi.
şu an tamamen futbol dışı işler dönüyor.
artık herhangi bir takım tutup, o takıma emek vermenin pek bir anlamı yok gibi.
mevcut hükumetin payı bunda çok büyük.
mevcut hükumetin ülkeyi bölme gibi bir derdinin olmadığını bilmeme rağmen futbolu bölücü bir unsur olarak kullanması ne kadar tuhaf.
yoksa? sorusu akıllara gelmiyor değil.
sanırım 2002 bize fazla geldi...
bjk-gs maçında çıkan olaylarla yine ve yeniden sınıfta kalmıştır. olayları kimler çıkardı, sonuçlar kime yarayacak, amaç nedir. bunu futbolu kontrol eden kurumlar düşünsün ve sorumlularını ortaya çıkarsın. tabii isterse.

cumartesi günü Hamburg-Bremen maçındaydım. Hamburg bir bok oynamadı, Bremen iki çocuk bırakıp gitti. ben fenerliyim ama moralim bozuldu amk. sonuçta Hamburg'da yaşıyoruz. lan baktım Hamburg taraftarının sikinde değil skor. bira ve sosis kuyruğuna girmişler, gülüp eğleniyorlar. arada bir şayse Bremen diyorlar hepsi bu. yolda metroda mesela yüzlerce hamburglu arasında Bremen taraftarı var. kimse kimseye bir şey yapmıyor. bira almanların afyonudur

böyle yurtdışında yaşayıp da "bizden Adam olmaz" cılardan değilim. hatta bunu yapanlardan nefret ederim ama insan sorguluyor ister istemez. çok mu zor sadece futbol izleyip futboldan keyif almak. gerekirse toplama kampları kurulsun ve insanlar eğitilsin. yürümüyor böyle.
son olarak galatasaray takımında da gördüğümüz haliyle yine dibe vurmustur. artık türk futbolunda hiçbir şeyle ilgilenmiyorum. en azından bir süreliğine. Türk futbolu, para babalarının kendine rant arayışından, pazar yaratma çabasından başka bi amaca hizmet etmiyor önümüzdeki 100 yıl da etmeyecektir. elalem milyon dolarlarını altyapısını oluşturmaya harcarken bunlar reklam amaçlı transfer yapar, gerisiyle de saltanatlarını sürdürürler.
bilim ve sanatda gereken patlama ve gelişimi gösterememiş her toplumda olduğu gibi, asgari yaşam standartlarında yaşayan büyük bir nüfusun hayatının ortasına yerleştirdiği en önemli değerler topluluğu. az önce tv'de galatasaray maçında sahaya dalan bir taraftar gördüm. yüzünde öyle bir öfke ve isyan vardı ki, sanırsın bütün kavgası ailesi, namusu, ülkesi ve onuru için olan bir eski samuray savaşçısı. araya sadece haftalığı 50.000 euro olan bir kaç futbolcu girip adamı görevlilere teslim ettiler.
küçük yaşlarda plastik topla başlanan futbol.

belkide sırf bu yüzden ilerlemiyor amk.
zihniyetten dolayı kaybeden futboldur. Fenerbahçeliyim ben, takımımı severim, maçlarını izlerim, kaybedince üzülür kazanınca mutlu olurum; fanatik bi taraftar değilim anlayacağınız. hoş fanatik olmak da ne demekse... Sanırım türk futbol izleyicisinin fanatizmden anladığı şey:

bugün trabzonspor taraftarının,

stadını yakan rakip teknik heyetin başını yaran fenerbahçe taraftarının,

tarihe bir maçı sulu derbiolarak kazıyan galatasaray taraftarının,

her maç günü birbirine giren, maçtan önce '' allahu ekber '' nidalarıyla pis emellerine büyük bi kesimin kutsallarını alet eden bursaspor ve beşiktaş taraftarının,

ve daha nicesinin stadyumlarda ve stadyum dışlarında utanmadan yaptığı eylemlerden oluşuyor. bugün trabzon'da olan olayları görüp hala ve hala:

'' trabzonspor kuşlara gereken dersi verdi. ''
'' trabzon taraftarı şöyle de böyle de, fenerbahçe taraftarının böyle bi şey yaptığını göremezsiniz. ''
'' fenerbahçe taraftarı da galatasaray maçında şöyle yapmıştı böyle yapmıştı, bizim de böyle yapmaya hakkımız var amk ''

şeklinde konuşanlar olduğu sürece, çok afedersiniz ama türk futbolundan sittin sene bi bok olmaz, gayet açık ve net. bilinçli ve olan bitenden esef duyan küçük bir kesimi bu yazımın dışında tutuyorum. Hepinizi biraz vicdanlı, biraz ahlaklı, biraz 'adam' olmaya davet ediyorum. 'fanatik' değil.
(bkz: inek ile takas edilen futbolcu)
türk futbolcusuna biatla, sen merak etme yerin garanti koçum demekle, gerekirse hoca gider sen kalırsın demekle hiçbir yere gelmeyecektir.

aklı başında herkes bunu biliyor, mourinho bile farketmiş ki ''futbolcuya bu kadar para mı verilir?'' diyor ama yook! demirören'den iyi mi bilecek?

yahu sorarlar adama be, sorarlar orospu çocukları... yabancı sınırı koydun da ne geçti eline diye? ne geçti eline be amına koduğumun angutu, ne kazandın?

şu arda gibi 10 çocuğu daha avrupa'ya göndersen zaten takımın hazır lan! bu kadar maymunluğa gerek var mı?

koy ilk 11'de 25 yaş altı 5 türk futbolcu zorunluluğu, ilk 18'e de 20 yaş altı 3 türk futbolcu zorunluluğu, harbiden oyuncu yetişecek diye sevinelim.

bırak şu yabancıyı da serbest geri kalan için. bırak yahu! bir sene de şu memlekette 2 takım gitsin çeyrek oynasın lan! bi rahat bırak!

sabri'ye, emre'ye, volkan'a, hakan balta'ya siktirin gidin de alttan adam yetişsin diyeceğinize baronluk yaptırıp oyuncu yetişmiyor diye ağlıyorsunuz.

ya 30 yaşına gelen adam seni şimdiye kadar bi yere getiremediyse nereye getirecek artık ya?! çıldırıcam amk!
yabancı sınırına sahip olduğu sürece herhangi bir kalite kırıntısı beklenmemesi gereken futbol.