bugün

game of thrones'da son bölüm de çalan parça. tywin lannister'ın casterly rock'a tabi olmasına rağmen isyan eden reyne ailesinin kökünü kazımasıyla ilgilidir. castamere de reyne ailesinin evidir. sözleri şu şekildedir:

and who are you, the proud lord said,
that i must bow so low?
only a cat of a different coat,
that's all the truth i know.
in a coat of gold or a coat of red,
a lion still has claws,
and mine are long and sharp, my lord,
as long and sharp as yours.
and so he spoke, and so he spoke,
that lord of castamere,
but now the rains weep o'er his hall,
with no one there to hear.
yes now the rains weep o'er his hall,
and not a soul to hear.
---spoiler---
--spoiler--

lannister hanedanı'na bağlıdır reyne hanedanı... armaları beyaz zemin üzerinde kırmızı aslandır. o dönemlerde lannister hanedanı'nın lordu tytos lannister'dır,tywin lannister'in babası. nazik,yumuşak kalpli bir adamdır,bu yüzden kendine bağlı lordlar tarafından pek önemsenmez. bir vakit sonra,tytos lannister'in bu yumuşak yüzlülüğünden istifade etmek isteyen castamere lordu,reyne hanedanı'nın başıdır, kendini azam lord ilan etmek ister. birkaç küçük çarpışma gerçekleşir iki hanedan arasında. nihayetinde,genç tywin lannister ordunun başında castamere kalesi'ni kuşatır.tüm reyne hanedanı üyelerini katleder ve kaleyi yakıp yıkar. dönemin westeros şarkıcılarından biri bu savaşı şarkılaştırır. şarkı o kadar etkilidir ki,bir zaman sonra isyan etmeye hazırlanan bir lorda kuzgun yerine bir şarkıcı gönderir tywin lannister, "the rains of castamere"i çalması için. lord şarkıyı dinledikten sonra isyan etmekten vazgeçip bağlılık bildirir.

şarkı için: http://www.youtube.com/watch?v=jeCCPoVFK4c

--spoiler--

--spoiler--
Müthiş ezgileri olan müzik.
Sözlerini anlayanlara imrendim amke.
her telefon çalışında etrafımdakilere, "noluyo lan, kim konuşuyo" diye kısa süreli stres yaşatan pek sevgili telefon melodim.
aşık olduğum beste.

müthiş bir yapıt.

her gün 20 kere dinliyorum.
Lannister'lara ait olan ve sevilen oki şeyden biri.

Değeri için tyrion Lannister.
'oraya geliriz ananızı sikeriz' demenin şekilli hali.
mükemmel bir coverı olan parça http://video.uludagsozluk...rains-of-castamere-79694/
game of thrones'un 3. sezon 9. bölümünün adıdır aynı zamanda.
Aynı adlı game of thrones dizisi bölümü insanı şekilden şekle sokmaktadır efendim. Soğuk içiniz, nasıl olsa şekilden şekle gireceksiniz...
https://www.youtube.com/watch?v=L9SIS6wBxpI
muhteşem bir enstürman versiyonu bulunan şarkıdır.
süper ötesi game of thrones müziklerinden sadece biri. herşey bir yana sırf müzikleriyle fark atar game of thrones diğer dizilere.
başka bir enstrümantal versiyonu:

http://www.youtube.com/watch?v=sa9CvDPXYNI
görsel
--spoiler--
tywin lannister'ın isyan eden castamere'in ahalisini kendilerini kuşattığı kalede yeraltı tünellerine sığınıp kapıları kapatmaları üzerine bir nehrin yatağını oraya verip topluca boğması ve böylece nüfussuz kalan şehrin viran olması üzerine yakılan ağıt. daha sonra kendisi isyan etme durumu olan başka bir şehre bir haberci göndermiş; haberci yazılı mesaj getirmemiş, sadece bu şarkıyı enstrümanla çalıp geri dönmüş.
--spoiler--

(bkz: tywin lannister)
(bkz: castamere)
--spoiler--
joffrey baratheon hıyarı düğününde akordiyonumsu körüklü bir müzik aletiyle bu şarkıyı çalan şarkıcıları dinlemekten baymış ve köpeğe kemik atar gibi altın fırlatıp elemanların şarkısını yarıda kesmiş ve elemanları kovalamıştır.
--spoiler--

(bkz: purple wedding)
insanın içine içine işleyen şarkı.

Vasiyetimdir, ölünce arkamdan bunu çalın.
westeros'un tecrübeli sakinleri bilir ki; çalındığı ortamda kısa süre sonra mevzu olur, çarşı karışır. bir nevi felaket habercisidir. tabii lannister ailesinin düşmanları için.

--spoiler--

bu yüzdendir ki red wedding'de orkestra bu şarkıyı çalmaya başladığında catelyn stark'ın yüzü değişir, bir anda dehşete kapılır. oğlu ve gelini her şeyden habersiz gülüşmeye devam ederler tabii.

--spoiler--
romanın ilerleyen aşamalarında jaime lannister tarafından da göz korkutma/gözdağı verme amaçlı olarak kullanılan bir şarkı.

--spoiler--
nehirova kuşatması esnasında asılmaktan kurtardığı ve yedirip içirip banyo yaptırarak kıyak geçtiği edmure tully'e çadıra getirdiği bir şarkıcıdan bu şarkıyı dinletip adamın her gün asılma moduna girme yüzünden bozulan psikolojisini bir kez daha bozmuştur.
--spoiler--
george r.r. martin'in kılıçların fırtınasında sibel alaş isimli pop şarkıcısı-çevirmen tarafından korkunç bir şekilde tercüme edilmiş şarkı.

şarkının orijinali şöyle:

"And who are you," the proud lord said,
"that i must bow so low?
Only a cat of a different coat,
that's all the truth i know.

"in a coat of gold or a coat of red,
a lion still has claws,
And mine are long and sharp, my Lord,
as long and sharp as yours."

And so he spoke, and so he spoke,
that lord of Castamere,
But now the rains weep o'er his hall,
with no one there to hear.
Yes, now the rains weep o'er his hall,
with not a soul to hear.

epsilon çevirisi şöyle:

"ve sen kimsin," dedi gururlu lord
"niye başımı öne eğmeliyim?
farklı bir pelerin giymiş bir kedisin sadece,
budur bütün bildiğim.

pelerini ister altın olsun ister kırmızı,
her aslan pençelidir.
benim pençelerim de uzun ve keskindir lordum,
seninkiler kadar uzun ve keskindir."

ve adam hiç durmadan konuştu,
şu castamere lordu.
ama şimdi salonunda yağmurlar ağlıyor
ve yağmuru kimse duymuyor.
evet şimdi salonunda yağmurlar ağlıyor
ve yağmuru tek ruh bile duymuyor.

evet çeviri böyle. ciddi anlam kaybı var gördüğünüz gibi.
ilk kıtaya bakacak olursak "to bow so low" denince anlaşılan yerlere kadar eğilme eyleminde karşındakinin gücünü kabul etme ve itaat etme anlamları vardır. türkçemizdeki başını öne eğmek sözündeyse bir şeyi istemeye istemeye kabullenme gibi bir anlam vardır, itaat değil.

ikinci kıtaya geçelim: coat'u pelerin diye çevirmek nedir? pelerin dediğin cloak'tur, coat dediğin şeyse bir hayvandan bahsederken kullanıldığında kürk anlamına gelir. hadi onu geç, lannister'ların amblemi ne? kırmızı zemin üzerine altından aslan. pelerin falan yok. hadi hepsini geç, diyelim çevirdiğin kitaptaki en baba hanedanlardan birinin 12567 kez bahsedilen 9876543 metaforda kullanılan ambleminden bihabersin, "pelerinli kedi mi olur lan çizmeli kedi der gibi, nasıl yani pelerin?" diye de mi düşünmedin sadece az biraz kafiyeyi anımsatan bir şey yapmış olmak için güzelim şarkının içine ederken?

üçüncü kıta: "and so he spoke, and so he spoke" deyince hissedilen şey karşıdaki insanın vıdı vıdı etmesi boş konuşması değilken "adam hiç durmadan konuştu" deyince insanın gözünün önünde heyecanlı manik bir karakterin vıdı vıdı etmesi canlanıyor.

"But now the rains weep o'er his hall, with no one there to hear." yani orijinalinde gururlu lordun salonuna yağan yağmurları duyacak tek bir kişi bile kalmadığını, lordun çektiği restin sonuçlarının katliam olduğunu anlayıp ürperirken çeviride çok büyük bir boşluk var.
"ama şimdi salonunda yağmurlar ağlıyor ve yağmuru kimse duymuyor." tamam da neden kimse duymuyor? yağmur ağlarken bunlar umursamıyor da mı duymuyor, sağır mı olmuşlar, yoksa yağmurun sesi mi çıkmıyor, neden duymuyor neden?

öyle işte. otu boku eleştirip hiçbir şey üretmeyen boş beleş insanlara gıcık olduğum için "madem öyle diyorsun sen nasıl çevirirdin" dedim kendime, ben de böyle çevirirdim, yemişim kafiyesini anlam kaybı olmasın da, beğenmeyen beğenmesin ben beğendim önemli olan o:

"sen kimsin ki," dedi gururlu lord,
"önünde o kadar eğilmeliyim?
yalnızca bir kedi, farklı bir kürkü olan
benim bildiğim tüm gerçek bu.

altından kürklü olsun, kızıl kürklü olsun,
bir aslanın pençeleri vardır yine de.
ve benimkiler uzun ve keskindir lordum,
seninkiler kadar uzun ve keskin."

ve böyle konuştu, işte böyle konuştu,
Castamere'in şu lordu
ama artık salonunun üzerine ağlıyor yağmurlar
işitecek kimse olmadan
evet, artık salonunun üzerine ağlıyor yağmurlar,
işitecek tek bir ruh bile olmadan.

alın işte. kafiye olmadı, tam da çeviremedim ama olsun. en azından anlamda ciddi bir kayıp da olmamış oldu.

yalnız o kadar laf soktuktan sonra sibel alaş'a bir de teşekkür borçlu olduğumu hatırladım. sayesinde çevirmen diye gezenlerin yanında bile ingilizcemin pek fena olmadığını anlayıp kılıçların fırtınası kısım bir'den a storm of swords part two'ya terfi ettim. bundan sonra da orijinal dili ingilizce olan kitapları ingilizce okumaya karar verdim. günde 250 sayfa okumayıveririm ne yapalım. teşekkürler sibel alaş, teşekkürler epsilon.
Bende anısı olan şarkı. Bir şarkının zaman ve mekan algısı yaratmada kokudan daha etkili olabildiğinin en büyük kanıtı aynı zamanda.

Şuradan lütfen;

http://youtu.be/lvMhyO51Jv0
Galatasaray yönetiminin her derbi maçından önce Arena'da rakip takım sahaya çıkarken bangır bangır çalması gerken şarkıdır.

:)

https://www.youtube.com/watch?v=L9SIS6wBxpI
sabah sabah canım çekti hatta bu parçanın melodileri vardı zihnimde uyandığımda.
matt berninger ın sesinden dinlemek insanın içine işliyor.
https://www.youtube.com/watch?v=ozVcbIc5yWI

tina guo: https://www.youtube.com/watch?v=J73cZQzhPW0
Jackie Evancho versiyonu da güzeldir: https://www.youtube.com/watch?v=eWT9kKS8RBE
lannister'ların ayar ve gözdağı amaçlı kullandığı şarkı.
Şarkıyı böyle öğrendim ve böyle sevdim işte bu kadar. Game of thrones müziğidir.
http://youtu.be/Y8LBfMGVF28