bugün

bugün onlar kadar maaş (2100tl) alan kamu emekçisi polis arkadaşlarından dayak yemelerine sebep olan mayış.
2600 tl maaş alıyorlarmış ve eylem yapmaya hakları yokmuş... 3-5 tane dangalakla yapılan sohbetleri sözlüğe taşıyıp bir halt yaptığını zanneden bünyelere göre tekel işçilerinin yaptığı ayıpmış.

canan arıtman gibi vekiller dünyanın parasını alıyor bu ülkede, şimdiye kadar hangi mantıklı işi yapmış?

ayrıca önemli bir yanlış anlama ise şu: sanki bu adamlara devlet sadaka veriyormuş gibi yazılıyor, çiziliyor. işçi kendi emeğini pazarlıyor gençler bunun farkında olamayacak kadar cahil misiniz?
madem ki bu adamlar "emeklerini pazarlayarak" 2600 lira maaş alıyorlar, öyleyse bakalım amcalarının, dayılarının, dedelerinin torpilleri olmadan pazarlasınlar emeklerini. 500 liraya iş bulabilecekler mi.

bu ülkede taş taşıyıp günde 20 lira yevmiye alan zavallı işçilerin günahı nedir? 2600 lira maaş alan adamla 500 lira maaş alan adamın emeği arasındaki pazarlama farkı nedir? amca, dayı faktörü mü?

bırakın mazlum edebiyatını. 2600 liraya bu ülkede apartman çıkar millet.

gönül ister ki tüm işçiler 2600 lira maaş alsınlar. ancak bir işçi 500 lira alıyorken korkusundan susuyorsa, diğeri ise 2600 liralık maaşı 1600 liraya düşecek diye ağlıyorsa sokarım böyle adalete ben. sokarım onların emeğine de. gitsinler de, amcalarının, dayılarının ve devletin olmadığı yerde pazarlasınlar emeklerini.
kişi başı milli gelirin yıllık 6500$(aylık 850 ytl) olduğu bir ülkede niteliksiz bir işçiye göre fazla olan maaşlardır, hayır anlamadığım kapitalist bir sistemde serbest piyasa kanunları geçerlidir,eğer aynı işi aynı nitelikte daha ucuz fiyata yapabilenler varsa o iş daha ucuza yaptırılır. Dolayısıyla şirketler özelleştirildiğinde bu insanlar bu maaşlara çalışamaz, ayrıca bu insanlar bu maaşlarla çeşitli kamu kurumlarına yerleştirilirse bu da adaletsizlik yaratacaktır.
başbakanımız kişi başına düşen milli gelirin artmasını, milli geliri avrupa standartlarına çıkarmaya çalıştıklarını söylemiyor mu? 2.OOO tl maaş almak ne zaman suç oldu? herkes kuzu gibi 700 tl maaş almak zorunda mı?
ayrıca israil'in filistin'li müslümanlara yaptığı muameleyi neden polis işçiyi yapıyor. biraz insaf!
depo bekçiliği yaparak 2000 tl maaş alan, sonra başka iş verilince sokakları karıştıran azgın kalabalığa fazla gelen maaştır. sendikal faşizm elbette bu boşluktan istifade, devlete ve hükümete giydirecektir.

2 yıldır yatarak para kazanan bu kalabalığın yaptığı terbiyesizliğe işçi direnişi diyen sözde sosyalist güruhun samimiyeti ve hakperestliği ortadadır!
öyle bir ülkede yaşıyoruz ki duyduğumuzda solcuları bile şaşırtıcak maaş miktarıdır, oysa 2400 bu ülkede yaşamanın askeri koşuludur.
yani bu kadar maaşla orta düzeyin biraz altında bir yaşam sürdürebilirsiniz,peki... biz neden şaşırıyoruz işte işin trajik boyutu burası.

çünkü bu ülkede insanlar 500 milyon maaş ile çalışıyorlar, açlıktan insanlar ölüyor, hastahane parası olmadığı için insanlar ölüyor... evet burası türkiye ve bu maaşı duyunca solcular bile şaşırıyor.

sanırım bunun için de sevinç var, istenilince olabilceğinin göstergesidir bu maaş yine yetersizdir ama örgütlü mücadelenin sonucudur,olabilirliğidir...

bu insanların ellerinden şimdi bu hakları alınmak isteniyor ve gerçekten gerizekalı diyicem bir kaç zeka özürlü bu maaşları dile getiriyor.

işçi sınıfı, emeğinin karşılığını alıyorsa sana ne oluyor bok kafalı demek isterdim ama neyse.
tüm ülke halkının bu parayı kazandığı düşünüldüğünde tekel işçilerinin yapacağı eyleme hak vereceğim durumdur. ancak şöyle bir durum vardır ki; bunca zam, bunca yokluk ve sıkıntı varken tekel işçilerinin kılını kıpırdatmadan olanı biteni izlemesi (bana dokunmayan yılan bin yaşasın) ve tepkisiz kalıp ardından değneğin ucu kendisine dokunduğunu hissettiğinde eylem yapması sosyal yaşam düşünce çerçevesine uymayan bir durumdur. zaten bakın ki eylem yapanlar hep işçi sınıfının dışında ortalama gelir kazancı biraz daha iyi olan devlet memurlarıdır. hiçbir kamu malı özelleştirilmesin ama elindeki paranın azalacağını düşündüğü anda da eylem yapmasın.

milli istikrarı sürekli olarak "başımıza gelenlerin hepsi aynı" diye şikayet aramakta değil, bu insanları başımıza getirmeden önce seçim zamanında oy pusulasına "evet" mührünü basarken birincil menfaatini değil, toplum menfaatini düşünerek göstersin.
çüşş demek istediğim maaştır. çoğu vasifsiz eleman olmasına rağmen tam bir mühendis maaşı alıyorlar.zaten bu ülkede sadece tekel işçileri var. dayaktan başka birşey istemiyorsunuz.
Allah çarpar!
Mustafa Mutlu
19 Aralık 2009
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun TEKEL'le ilgili "Hizmete Özel" raporlarını ve bu raporların ışığında "MECLiS'te milletvekillerinin yaptığı tartışma kayıtlarını" okuyan kim olursa olsun şu sonuca varır: Tekel işçisini havuzun içinde ya da dışında dövmek, polise emir verip gözüne, yüzüne biber gazı sıktırmak, su püskürtüp aşağılamak kalpsizliktir.

Tek kelimeyle vicdansızlık.

insanın eli kırılır.

TEKEL işçisi çalışmak istiyor.

Ona biber gazı sıkıyorsun.

Polis dayağı çekiyorsun.

Ücretinden kesinti yapıyorsun.

Ve bizzat Başabakan'ın ağzından "sen yan gelip yatmak istiyorsun" diye gerçeğin tam tersini söyleyerek onu aşağılıyorsun. Devletin (Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun) kendi müfettişlerinin bütün olayları, gelişmeleri, kayıtları, bilançoları inceleyerek yazdıkları ve okusunlar, hakikati öğrensinler diye milletvekillerine verdikleri raporlardan şu gerçeği çıkartıyorum: Yüreğinde Allah korkusu olan, Tekel işçisine vurmaz, vuramaz. Vicdanı olanın vicdanı sızlar. Tekel işçisini döveni de, dövdüreni de, seyredeni de Allah çarpar!

***

Özetliyorum.

Raporlarda şunlar yazıyor:

Tekel'in 5 fabrikası; (Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe, Bitlis), şehir içinde en merkezi yerde kalmış çok değerli arsaları, makineleri, alet ve edevatlarıyla birlikte ingiliz-Amerikan şirketi BAT'a 1 milyar 720 milyon dolara satıldı.

iktidarda AKP vardı.

Tayyip Erdoğan Başbakandı.

Yıl 2008 olmuştu.

Satıldığı gün TEKEL'in sadece iki fabrikasında "sert paket kapasitesi" 32 milyon kiloya ulaşmıştı. Sert paket sigara (2001 ve Samsun 216) tiryakilerin aradığı markalardı ve üretildiği anda hemen satılıyordu. Paket başına kâr ise en az 40 Ykrş oluyordu. Sadece bu iki fabrikanın üretebileceği sert paket sigaralardan bir yıllık faaliyet kârı 640 milyon YTL tutuyor, bu da yaklaşık 500 milyon dolara denk geliyordu. TEKEL'in sadece iki fabrikasının 3 yılda elde edeceği kâra denk düşen bir para karşılığı 6 şehirdeki fabrika satıldı. Bu fabrikaların arsaları TOKAT'ta şehrin merkezinde, Adana'da şehrin en kıymetli yerinde, Malatya'da kentin merkezinde, Samsun'da denizin kıyısında çok değerli ve TEKEL'i alanın, üzerine konut yapılmak üzere yarın en az 2-3 milyar dolara satacağı arsalar.

TEKEL 147 yıllık şirket.

17 dakikada makineleriyle, marka değeriyle, pazar paylarıyla, arsalarıyla işte o söylediğim paraya sattılar.

***

Ve bonuslama da yaptılar!

Alıcıya "ballı kıyak" çektiler!

Tekel'in Yaprak Tütün işleme fabrikalarındaki tütün içinden en kaliteli olanlarından 25 milyon kiloyu seçtirdiler. Bu tütün çok değerli. Kilosunu dünya sigara fabrikaları en az 5 dolardan yalvararak satın alıyor. 125 milyon dolar değerindeki tütünü de ingiliz-Amerikan şirketi BAT'a hediye olarak sundular.

Bu kıyağı niçin yaptılar!

Neyin karşılığında yaptılar!

Şimdi işçiyi dövdürüyorlar.

Yüzüne biber gazı sıkıyorlar.

Su püskürtüp aşağılıyorlar.

6 sigara fabrikasında çalışan 3 bin işçi ile 110 yaprak Tütün fabrikasında çalışan 10 bin işçi, ortalama ayda 1.690 lira ücret alıyorken onlara "Artık size TEKEL fabrikalarında iş yok, gelin ayda 570 liraya düzensiz, örgütsüz, güvencesiz, düşük ücretle (4-C statüsü) çalışın" diyorlar. işçiler de biz eski maaşlarımız olan 1.600 liraya çalışmak istiyoruz dedikleri için onlara; "Siz yan gelip yatmak istiyorsunuz" diye çamur atıyorlar.

Ve polise dövdürüyorlar.

Vicdanı olan TEKEL işçisine vurmaz, dövmez, dövdürmez. Döveni de, dövdüreni de, seyredeni de Allah çarpar.

http://www.ilk-kursun.com/2009/12/allah-carpar/
Necati Doğru
20 Aralık 2009
Okumuş muydunuz? Dün yazmaya başlamıştım. Bugün devam ediyorum. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun "temiz süt emmiş, yüksek vicdanlı müfettişinin" binbir emekle, hak gözetir sağlam bir dikkatle hazırladığı "Hizmete Özel" raporundan aktarıyorum.

Herkes anlasın istiyorum.

Özetleyerek.

Netleştirerek.

Basitleştirerek yazıyorum.

Tekel'i satarken soydurdular, şimdi Ankara'ya kadar gelip, "Biz çalışmak istiyoruz, fabrikalarımızda emeğimizle insanca var olmak istiyoruz" diye gösteri yaparak kendilerini demokratik olarak ifade eden işçileri polise dövdürüyorlar.

Biber gazı sıkıyorlar.

Su fışkırtıyorlar.

Bu vicdansızlıktır.

insanın eli kırılır.

Denetleme Kurulu'nun "Hizmete Özel" raporundan özet bilgi: Tekel'in içki bölümündeki 17 fabrikanın özelleştirme ihalesi, 292 milyon dolarla en yüksek fiyatı veren LiMAK-NUROL-ÖZALTIN ortaklığında kaldı.

Fabrikalar yenilenmişti.

ileri teknolojiye geçmişti.

Sadece Bilecik'teki rakı fabrikası 100 milyon dolar ediyordu ve Avrupa'nın teknolojisi en yeni işletmesi olduğu biliniyordu. Bilecik dahil 17 fabrikanın yanı sıra kuru üzüm, suma (üzüm alkolü) şişe, etiket, anason stokları da 141 milyon YTL (100 milyon dolardan fazla) tutuyordu. Yine ayrıca Tekel'in Türkiye'de 81 ilindeki başmüdürlüklerinin depolarındaki 30-35 milyon dolarlık içki stoku da bulunuyordu. Yine ayrıca Tekel'in içki bölümünü de satma kararı alan iktidar (Özelleştirme idaresi ve Maliye Bakanlığı) bu fabrikalarda çalışan işçinin kıdem tazminatlarını da ödedi, sıfırladı.

Ballı börek pişirdi

Alan kazansın yaptı.

Tekel'in yenilenmiş 17 fabrikası, kıdem tazminatları sıfırlanmış, yetişmiş, çok kalifiye işçileri, 100 milyon dolarlık hammadde stoku, 30 milyon dolarlık içki stoku, toplam 292 milyon dolara satılmıştı. Satın alanlar, bir kaç ay sonra onu Amerikan firmasına 950 milyon dolara sattı.

Devlet'ten 292'ye alış.

950'ye Amerikalıya satış.

Aradaki fark korkunçtu.

iktidar bunu ikram etmişti.

iktidarda AKP vardı.

Başbakan Tayyip Erdoğan'dı. Başbakan Tayyip Erdoğan döneminde 2008 yılında da Tekel'in 6 sigara fabrikası (Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe, Bitlis) başka bir ingiliz-Amerikan Şirketi BAT'a 1 milyar 720 milyon dolara satıldı. Temiz süt emmiş denetleme kurulu müfettişinin hazırladığı "Hizmete Özel" raporda sigara fabrikalarının satışı da şöyle anlatılıyor.

Özetliyorum:

Tekel'in sadece 2 sigara fabrikasının (Tokat ve Ballıca) 3 yılda yapacağı kâra denk düşen bir para karşılığı 6 şehirdeki fabrika satıldı. Bu fabrikaların arsaları Tokat'ta şehrin merkezinde, Adana'da şehrin en kıymetli yerinde, Malatya'da kentin merkezinde, Samsun'da denizin kıyısında çok değerli ve Tekel'i alan yabancı şirketin yarın bunların üzerine konut yapılmak üzere en az 2-3 milyar dolara satacağı mülkler... Buna ilaveten ayrıca satılmayan ve Tekel'in elinde kalan Yaprak Tütün işleme Fabrikalarındaki tütünler içinden en kaliteli olanlarından 25 milyon kiloyu seçtirdiler. Bu tütün çok değerli. 125 milyon dolar değerindeki tütünü de ingiliz-Amerikan şirketi BAT'a hediye olarak sundular.

Şimdi işçiyi dövdürüyorlar.

işçilere; "Artık size Tekel fabrikalarında iş yok, gelin ayda 570 milyon liraya düzensiz, örgütsüz, güvencesiz, düşük ücretli (4-C statüsü) çalışın" diyorlar. işçiler de biz eski maaşlarımızla çalışmak istiyoruz dedikleri için onlara; "Siz yan gelip yatmak istiyorsunuz" diye çamur atıyorlar.

http://www.ilk-kursun.com...cisini-polise-dovduruyor/
Necati Doğru
21 Aralık 2009
Telefon etti; sesinin tınısında sakin, ölçülü, huzur ve güven dolu sıcaklık vardı. Dedi ki, "iki gündür TEKEL'in satılırken nasıl soyulduğunu yazıyorsunuz. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını belge olarak sunuyorsunuz. O raporları yazan 5 kişilik denetçi heyeti grubunun başkanı benim. Beni de emekli edip uzaklaştırdılar. Bu yeni bilgiyi yazın diye söylemiyorum, haberiniz olsun istediğim için bildiriyorum" dedi.

Okurdan saklayacak değilim.

Sizin de haberiniz olsun.

Temiz süt emmiş TEKEL denetçisini emekliye ayırıp uzaklaştırdılar. TEKEL'in soyulmaması için çok uğraşmıştı. Onun adı Şenol Sarrafi'ydi. Üniversitede ekonomi okuyup mezun olduktan sonra Halk Bankası'nda "banka müfettişliğine" sınavı kazanarak başlamıştı. Daha sonra da 1977 yılında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nda çalışmaya başlamış, "başdenetçilik" mertebesine yükselmiş ve bu 33 yılın 15 yılını "TEKEL hesaplarının kılı kırk yaran ve kamunun hakkını gözeten incelemesiyle" geçirmişti.

3 gündür yazıyorum.

TEKEL'in içki bölümünün yenilenmiş 17 fabrikası, 100 milyon dolarlık hammadde; kuru üzüm, üzüm alkolü, şişe, etiket, anason stokları, 35 milyon dolarlık üretilmiş satışa hazır rakı stoğu, hepsi dahil Limak-Nurol-Özaltın müteahhitlik şirketlerinin oluşturduğu konsorsiyuma toplam 292 milyon dolara satılmıştı. (Belgeler: Temiz süt emmiş Denetleme Kurulu Başkanı Şenol Sarrafi'nin hazırladığı 1.01.2004 ve 27.02.2004 yılı TEKEL Raporu"17.03.2005 tarihli Tekel Özel inceleme Raporu" 2006 ve 2007 yılı TEKEL Genel Müdürlüğü raporları.)

TEKEL'den 292'ye alındı.

1 yıl geçti.

ABD firmasına 950 milyon dolara satıldı. Bu temiz süt emmiş Başdenetçi Şenol Sarrafi, "292'ye alıp 950'ye satma alışverişinde TEKEL'in sırtından özel şirketlere 348 trilyon YTL (yaklaşık 275 milyon dolar) aktarılmış olduğunu" da TEKEL'in Genel Müdür ve 20 müdürüne, Maliye Bakanlığı'nın, DTP'nin, Hazine'nin, Özelleştirme'nin 15 yüksek mevki bürokratına ve KiT Alt Komisyonu üyesi 15 milletvekiline yani toplam 50 kafaya, beyne, sorumluya, adına ne derseniz deyin, 50 kişiye bildirmişti.

işçilerin sendikası (Tek-Gıda-iş) harekete geçmiş, "temiz süt emmiş" Başdenetçi Şenol Sarrafi'nin raporlarını da dava dilekçesine ekleyerek Ankara 1. idare Mahkemesi'nde dava açmıştı. Mahkeme, TEKEL içki bölümünün devlete olan borçlar silindikten sonra 292 milyon dolara alınıp 950 milyon dolara Amerikalılara satılması alışverişinde Hazine'nin 348 trilyon YTL (275 milyon dolar) zarara uğratıldığını kabul ederek "tahsil edilmesi için" dava açılmasını karara bağlamıştı.

Dava açmadılar.

Takip etmediler.

Temiz süt emmiş Başdenetçi'yi Meclis KiT Komisyonu'nda ve istanbul Unkapanı'nda pencereleri Haliç'e bakan Tekel binasında bir araya gelmiş 50 birikimli beyin (15 milletvekili, 20 Tekel müdürü, 15 de Maliye, DPT, Hazine, Özelleştirme idaresi mensubu önünde "Sen bu satışı olmuş bitmiş TEKEL işiyle hâlâ ne uğraşıyorsun?" diye azarladılar. Azarlayan, KiT Alt Komisyonu Üyesi Siirt Milletvekili Vahit Kiler oldu. (Belge, 21 Nisan 2009 Salı günü gezetelerde çıkan haber.)

Sonunda haber de geldi.

Temiz süt emmiş Başdenetçi'ye; "Seni 15 yıldır üzerinde çalıştığın TEKEL'in hesaplarını denetleme görevinden alıp Çay-Kur üzerine çalışman için görevlendiriyoruz" dediler. Temiz süt emmiş Başdenetçi Şenol Sarrafi, "Bunu yapmayın. TEKEL'in denetim hafızasını yok etmiş olursunuz" dediyse de dinletemedi.

Emekli ettiler.

Uzaklaştırdılar.

Tekel işçisini rahat rahat polise dövdürebiliyorlar, yüzüne-gözüne biber gazı sıkıyorlar. Vicdanı olanın vicdanı kanar. Tekel işçisini döveni Allah çarpar!
"komünizm isteyenler varsa, uyansınlar artık, dünyada komünist devlet kalmadı! " su degil kezzap

Bu arkadaş biraz kitap okusa fena olmayacak. Komünizm'den bu insanlar neden korkuyor orasını da bilmiyorum. Acaba komünizmin ne olduğunu bilmedikleri için olabilir mi? Evet evet bundan olsa gerek.

(bkz: götümle gülüyorum)
tekel işçisi olma yollarını araştırtmaya başlayacak maaaşlar. ne demek lan 2600? napıyo bu adamlar? tütünleri ciğerlerinde mi yetiştiriyolar? ya da ne biliyim vücutları idrar değil de alkol mü veriyor? mevzu ne müdür?
Tekel işçisinin vakti zamanında aldığı maaşı çok gören pezevenke dert olan maaştır.

Arkadaş Tekel Ebesininki kadar kar eden bir kuruluştu. kar eden bir kuruluşun işçisine, emekçisine emeğinin karşılığını olabildiğince vermesi nerene giriyor?

milletin özel sektörde anası ağlıyor mu?

Ağlıyor.

Burada sorunlu olan kar eden hem de aklınızın almayacağı kadar kar eden tekelin işçisine bu maaşı vermesi değil, diğer kar eden kuruluşların işçisini sömürmesidir.

Ulan gören bakan, devletin cebinden yiyen adamlar sanacak tekel işçilerini. kıskançlık, cemaatçilik, akplilik ne adice, ne haysiteysizce bir şeymiş.

Ha bir de gerizekalılık demekmiş.

bu kadar kar eden kuruluşu ona buna üç kuruşa peşkeş çekip, Devletin güvenceli binlerce işçisini 3 kuruşa muhtaç etmenin ne olduğunu anlamayacak kadar gerizekalılıkmış.

götlerine kına yaksın tekel işçisini kıskanan, Cemaatçi ikiyüzlü şerefsizler. vatanın toprakları, fabrikaları, işçisi, tarımı parça parça satılırken Otursunlar tayyip one minut dedi diye 31 çeksinler.
üniversitede akademisyen olan adamdan daha yüksek para almamalı bir işçi. ya eğitimli adama daha çok para ver, ya da eğitimsiz adama daha düşük maaş. en azından küçük de olsa bir fark olsun.

bizim apartmanda oturan adam gülerek diyor 'akşama kadar çay demleyip içiyoruz, yaptığımız bir iş yok'. bu adam son model astra'ya biniyor, bizde albea var.
düz mantıkla bakanların "ooo hocu bu ne yha, ben bile almıyorum üniversite mezunu halimle" gibisinden bir yaklaşımla eleştireceği maaşlardır.

bir düz mantık hikayesi vardır bilirsiniz, direkt sonundan gireyim;

- senin akvaryumun var mı?
* hayır.
- o zaman sen eşcinselsin.

işte bu denli sığ gençler için önemli değildir bu adamların özlük haklarının elinden alınması.

şimdi o 2.400 lira maaşla çalışan adam minimum 25 yıldır çalışıyordur bir kere yavru ceylanım. kamuda ücretlendirme sistemi işçi sınıfında zamana göre bir basamak sistemine bağlıdır.

"lan adam ilkokul mezunu" diye girişen öküzlere sormak isterim, lan düdük, 1977'de türkiye'nin kaçta kaçı lise mezunu? benim babam ilkokul mezunu yemin ediyorum bugün bu platformdaki çoğu üniversite mezunu yavrucandan kat be kat daha kapasitelidir "mantık" açısından. 2009 türkiye'sinden 1970 şartlarını düşünmeden zart diye o yılları yargılarlar inekler.

benim babam 1984'te 28.000 lira maaş alıyormuş adamım, 14.000 lira kira veriyormuş. bir gecekondu düşün, öyle apartman dairesi falan değil. 1 ekmeği 2 gün yiyip tasarruf yapmak istemişler bu adamlar. mesut yılmaz başbakan olunca büyük bir zam veriyor da, maaşları yükseliyor. emekli olduğunda 30 yıllık işçi idi kendisi ve 2.200 lira maaş alıyordu. 30 yıl oğlum, 30 çileli yıl! size göre "yatıyor" o adamlar ama ben her gün görüyordum sabah en geç 6'da kalkılışını! hatta gençken 15 gün şantiyeye gittiği zamanları. sen bilir misin lan 15 gün boyunca babanı görememeyi? çocuğundan, karından 15 gün uzakta kaldığını düşün bakalım bir?

sen bilir misin sabah 5'te kalkıp, 300 km. uzaktaki bir yeri denetlemek için birlikte yola çıkacakları amirini evinden almaya gittiğini, amirinin sıcacık yatağından çıkamayıp "yahu hasan, yarın gidelim" diye küfürden beter davrandığını? "lan benim müdürüm almıyor!" evet müdürü almıyor. babam günde 14-15 saat çalışırdı yeri gelir, yemeğini de cebinden öderdi. devletin verdiği "arazi tazminatı" ise sadece 15 liraydı! size göre basit o işler. o tekel işçilerinin ellerine bakın, çalıdan, böğürtlenden, dikenden az daha hallicedir.

karayolları'nda çalışan işçiler de benzer maaş alıyorlardır. o karda kışta, greyderlerle, kepçelerle, ellerinde küreklerle yol açmaya çalışan adamlar. o ceylan derisi koltuklarda oturanlardan kat be kat fazlasını hak ediyorlardır! orman müdürlüklerinde çalışan adamlar, kat be kat fazla hak ediyorlar!

aynı adam, başbakan'ın kendi parti mitingi için başbakanlık otobüsünü, helikopterini, makam araçlarını, uçağını kullanmasını eleştirmez. peki soruyorum, o araçların maliyeti ile kaç işçi maaşı ödenir?

herkes asgari ücretle çalışsın değil mi? 650 lira alsın, acından ölsün!

o adam 2.400 lira maaş alıyor ama yılda milyonlar kazanan birçok adamdan çok daha fazla vergi ödüyor, sigorta primi en üst noktadan yatıyor. ha o adamların hepsi de 2.400 almıyordur. kimisi 1.600, kimisi 1.500, kimisi 2.000 lira alıyordur! kıdemine göre, basamaktaki yerine göre!

senin o 2.400 lira aldığı için salladığın adam en az 1 tane üniversitede okuyan çocuk sahibidir, bugün çoğunuz üniversite öğrencisisiniz veya üniversite mezunusunuz ayda kaç para harcıyordunuz lan veya kaç paraya ihtiyacınız vardı?

buradaki kavga özlük hakkı kavgasıdır. ha, tayyip efendi madem bu adamların yattığına inanıyor, bu adamları tazminatını vererek işten çıkarsın bakalım da görelim ne kadar ödeyecek! hodri meydan?

vel hasıl, konu hakkında zerre bilgisi olmayıp, "abi mantıklı açıklaması yok" edebiyatı ile sırf hükümet yalakalığı için "çok" bulunmaktadır.

o maaşlarda gözü olanın, gözü çıksın ulan!

bu maaşları eleştiren adamların da 650 liradan fazlaya iş bulamaması da en büyük dileklerimden olsun!
olay sadece işçi maaşının 2 milyar küsür olması mıdır diye düşündüren konudur. yani anlatılmak istenen diğer işçiler asgari ücret alıyor onlar neden bir şey demiyor mu , ne yani ?onların da sokaklara dökülmesi mi gerek ille de bir şeylerin meşrulaşması için ya. burada problem devletin değil mi , işçinin hakkı her zaman 600 milyonda , tekel işçileri 2 milyar küsür alması mı anormal olan . sorun neden bu kadar yüzeysel tartışılıyor anlamıyorum sözlük .
terör örgütüne yardım ve yataklık edip, alenen ülkeyi bölmek isteyenlerin milletvekillikleri düştüğü halde ömür boyu alacakları milletvekilliği emekli maaşının yanında devede kulaktır. maaş aslında çok değildir. asgari ücretin insanca yaşamayı sağlayacak düzeyde olmadığı bir ülkede çok gibi görünmektedir. maaşları eleştirenlerin de aynı şartlarda çalışmaya başladıklarında "bu maaş çok, biraz indirin" diyeceklerini de hiç sanmıyorum. adamlar çalışmadan maaş alıyorlarsa iş gösterirsin, çalışırlar. yine de çalışmıyorsa kesersin ilişiğini. yapılması gereken asgari ücretten başlayarak tüm memur maaşlarını insanca yaşanabilecek seviyelere getirtmeye çalışmaktır.
Habertürk, Sırrı Yüksel Cebeci
23 Aralık 2009
BildiĞimiz kadarıyla Bakanlar Kurulu'nda -Sayın Başbakan dahil- aristokrat aile çocuğu yok.
Yani lüks içinde, bir eli yağda bir eli balda, el bebek gül bebek büyümemişler.
Bugün varlık içinde olsalar bile, güç şartlarda büyüyen, yoksulluğun ne demek olduğunu bilen insanlar…
işçinin, memurun, emeklinin içler acısı hayat mücadelesini gördükçe, hiç mi empati yapmaz, babalarının eve ekmek getirebilmek için verdikleri zorlu mücadeleyi hiç mi hatırlamazlar?
Günlerdir Ankara'da hak arayan, polisin biber gazına hedef olan binlerce tekel işçilerinin yerine kendilerini, babalarını bir kez olsun neden koymazlar?
Onların sahipsizliğinin, çaresizliğinin ve umutsuzluğunun acısını neden duymazlar?
Binlerce işçi karda-kışta geceyi sokakta geçirirken, sıcak yataklarında nasıl rahat uyurlar?
O işçiler günlerdir evlerinden, çoluk çocuklarından ayrı... Günlerdir dertlerini anlatabilecek bir muhatap bulamıyorlar. Umutları giderek tükeniyor.
Çok uzaklarda kalan minik yavrularının telefondaki "Baba, gelirken bana oyuncak getirecek misin?" diye soran masum sesleri yüreklerini dağlıyor.
Nerden bilsin minik yavrular, babalarının ve annelerinin tek amacının çalışmak ve üretmek, karşılığında evlerine ekmek getirmek olduğunu?
Koca koca adamların, devleti yönetenlerin bilmediğini, anlamadığını minik yavrular nerden bilsin, nasıl anlasın?
*
iŞçinin, memurun, emeklinin aklı ile alay ediliyor.
Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur emeklileri arasındaki maaş farklarının giderileceği, SSK ve Bağ-Kur emekli maaşlarında iyileştirme yapılacağı, yıllardır söylenip durur.
Hatta resmi ağızlardan bile duyarız bu vaatleri.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, üç hafta önce Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürlüğü Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, emekli maaşlarının iyileştirileceğini ve mağduriyetlerin giderileceğini söylememiş miydi?
Şimdi ne diyor:
"Açık ve net söylüyorum. Emekli maaşları ile ilgili iyileştirme haberleri tamamen spekülatiftir."
Gerçeği biz söyleyelim:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın işçi emekli maaşlarını iyileştirmeye yönelik bir hazırlığı veya çalışması yok, bundan sonra da olmayacak.
işçi emeklileri ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler!
*
iŞçi perişan...
Memur perişan...
Emekli perişan...
Esnaf perişan...
Çiftçi perişan...
iyi de, AKP onca oyu kimden alıyor?
Şişeden çıkan cinlerden mi?
spikerin sorduğu tekel işçisinin "altiii dane çocühüm vırdır nasıl bakaceğim" şeklinde savunduğu maaşıdır, anlaşılan fabrikada yatarak enerji depolayan işçi kardeşimiz enerjisini eve dönünce karıya harcamış. Bazı işçi ve sanayi ortamına fransız durumdaki arkadaşlarda koruma konumuna geçmiş bu işçileri, Tüpraş ve petkimin özelleştirmeden önceki ve sonraki durumlarını bizzat gözleriyle görmüş hatta bu fabrikalarda çalışırken koyu özelleştirme karşıtı olup özelleştikten sonra vay bea ülkenin kurtuluşu özelleşmedeymiş diyen onlarca adamı tanımış kişi olarak artık tükiyede ülkeyi sağma devrinin bittiğini herkez anlasın diyoruz. 15000 tane yatan adamın kişi başı maaş,sigorta,yemek,lojman,servis v.s v.s harcamaları en az 4000 tl olsa 15000x4000=60.000.000 tl aylık 720.000.000 yıllık giderden kurtulursun en azından, bu para ile misal bursa ve antalaya gibi demir yolu olmayan şehirlere demiryolu yaptırtırsın hem daha fazla adam ekmek yer, hem demirçelik fabrikaları çalışmaya başlar ekonomi hareketlenir, birinde turizim potansiyeli birinde sanayi potansiyeli artar.
Fatih terim'in bi bok yapmayıp, 300 asgari ücret yani 311 asgari ücrete tekabül eden 220000 tl'lik maaşın yanında hiçbirşeydir. Lerzan Mulu'nun kıçını gösterip binlerce dolar kazandığı, portmantoluk yapan manken kızların kazandıklarının değil de üreten, emeğine sahip çıkan insanların kazandıkları paranın sözlük yazarlarına batması durumudur.
Sorumluyu yanlış yerde aramanın bir başka adıdır.
tekel direnişindeki işçilerin yanına giderseniz öğrenebilirsiniz, sağdan soldan değil.

ha bir de kafanızı buna değil de, tayyip'in gemilerine filan taksanız ya!
570 lira ile ay sonunu getirmeye çalışanların hayalidir bu tekil işçilerin maaşı.
-2.600 lira maaş alan, haklı (!) eğlemlerinde TBMM'de bakan olabilecek kararlıkta insanları gördüğüm harika insanlardır... haklılar arkadaş! haklılar! doktorlardan, öğretmenlerden, bakkaldan vs.. daha fazla maaş almalılar tabii.

-Çünkü onlar ''işçi'' bakkal ne diyeceksiniz, boşverin onu. Öğretmen çalışmıyor mu işçi değil mi o diyeceksiniz, yok canım sabrımı taşırmayın. tekel işçileri hakediyor arkadaş... 3 milyar maaş alsınlar 4 milyar maaş alsınlar. eylemlerinin ürününü alsınlar. neden? çünkü çocuklarının hayatlarından daha değerli bu para. kendi hayatlarından daha değerli. ekmek parası diyorlar. sanırım benim haberim yok ekmek 10 TL olmuş ?

-her neyse sayın sözlük genellikle hükümet için kullandığım tevfik fikretin bir sözüyle bitirmek isterim : '' yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin!!! doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin... '' *