bugün

evde olsun, okulda olsun... çok çalışmanın verdiği yorgunluk tavan yapınca bilgisayar başında birkaç dakika gözlerimi kapatıyorum. hem gözlerimi, hem beynimi dinlendireyim diye. annem, kardeşim, arkadaşlar... hep birileri uyuyakaldığımı zannedip uyandırıyorlar beni. 

az önce yine çizim yapmaktan gözlerim yoruldu. hazır evde kimse yokken birkaç dakika şekerleme yapayım dedim. kimse kaldırmadı haliyle. 

sonra bir an o kapalı olan gözlerimin önünde sen belirdin, birden seni gördüm sandım, zıpkın hızıyla kendime geldim. 

sağıma soluma baktım, kimsecikler yoktu. hayal olduğunu anladım. zaten aksi de mümkün değildi.

o birileri beni uyandırınca içimden hep "ne olur bir kez de yüzünde harika bir gülümsemeyle beni uyandıran sen olsan" diye geçirirdim. 

kısmen gerçekleştiği için mutlu oldum, ama "kısmen" gerçekleştiği için de içim burkuldu. 

kim bilir nasılsın, nerelerdesin, neler yapıyorsun?.. iyi misin, sağlıklı mısın inan onu bile bilmiyorum. umarım öylesindir. 

her nerede olursan ol, sen hep iyi ol.
sadece çok beğendiğim entrylerini açık oylamanın yanında beğenmediklerimi açık eksilemekten de hiç gocunmadığım sn. yazarlar:
demem o ki sizi seri oylamışsam gerçekten beğendiğim içindir beğendiğim yazar sayısı çok azdır yada beğenmişsem eğer gerçekten beğenilmeye değer yazar ve yazıları açık oylarım sevgiler.
Aşk denen şey sadece hayal ve gerçeklik arasında kalan kişinin kendi beyninde yarattığı bir kurgudan ibaret. Bunu hatırladığında canın daha az yanmalı çünkü herkes sadece kendini düşünür. Biraz kendini düşünmelisin ve daha az canın yanmalı çünkü onu düşünmek bir kurgudan ibaret. Bunun kitap okumaktan ya da film izlemekten pek de Bir farkı yok. (kendime söylemek istedim)
Durduk yere kendimi huzursuz etmek sanırım en iyi yaptığım şeylerden biri. Bir insan durup dururken moralini nasıl bu kadar aşağı çekebilir kendime soruyorum bir an cevabı buluyormuş gibi oluyorum ama sonrasında yine hep kötüyü, olumsuzu düşünmeye devam ediyorum.
Hayata dair en çok kendimden korkuyorum. Sanki benim kendime yapacağım kötülüğü bana benden başkası yapamazmış gibi geliyor.
Çok düşünmemek lazımmış,
Çok vermemek,
Çok yorulmamak,
Çok beklememek,
Çok anlamamak...

Her şeyin "çok" yapıldığı yerde sen azalıyormuşsun fark etmek lazımmış, Azaldıkça değerinin düştüğünü görebilmek...

Çok değil biraz farkında olmak yetermiş.

Ne demiş şair:
"Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar, ateş yakarmış."

Keşke ben de onun gibi 35'e gelince fark etmeseydim.
Fal bakmayı bilen yazarlar beni yeşillendirsin lütfen.
Patlıcanlı kebap hak ettiği değeri görmüyor. Ustalar bu konuda çok özensiz, halbuki diğer kebaplardan farklıdır patlıcan kebabı.. biraz daha fazla özen gösterilmesi lazım.. Sıradan kebaplar gibi muamele görüyor ve ben buna üzülüyorum.
Dalga geçtiğim entryi alıp duyar kasan var ya swh.
saçları sarıya boyatmak sınıf atlatmaz.
bu aralar bir şeye takmış durumdayım. 9 aylık kedimin ömrünü uzun tutmak için neler yapabileceğimi araştırıyorum devamlı. ölmesinden çok korkuyorum. uzun sağlıklı mutlu bir ömrü olsun istiyorum. vitamin mi stressiz bir hayat mı? devamlı bir şeyler okuyorum bunla ilgili. kan bağı vs olmadan hissettiğim tek karşılıksız ve gerçek sevgi. giderse yalnız kalmaktan korkuyorum.
"dünüm yokmuş gibi ve yarın olmayacakmış gibi".
kaybettiklerinin pişmanlığı geleceğinden götürüyor.
içimde yıllardır geçmeyen bir huzursuzluk var salak saçma herhangi bir şeyde ortaya çıkıveriyor. Ne yapacağımı hiç bilmiyorum.
şarkı söylemek isterim, türkü söylemek isterim. lakin ses yok.
karnından konuşan kimse olmazsa iletişimin kalitesi düzelir.
Eskilere çocuklarının doğum tarihi sorulduğunda genelde; hasat zamanı, ekinler yeni çıkmaya başlamıştı, falanca ağaç çiçek açmıştı gibi cevaplar verirler.
Aynı masai maradaki antilopların "bebeem kıtlıkta doğmasın deyip" yavrulamak için yağmur yüklü bulutları beklediği gibi ya hasatı ya ilkbaharı beklemişler. Çok ilginç gerçekten.

görsel
Geceleri dışarı çıkmayın.
gitgide daha fazla hedonist ve realist biri oluyorum. dolayısıyla etrafımdaki iyi insanları üzüyorum. açıkçası bu durum nereye kadar gidecek bilmiyorum.
All you know about me is what i've sold you,
dumb fuck.
i sold out long before you ever heard my name.

i sold my soul to make a record,
dip shit,

and
you
bought
one.
gereksiz harcama yapmayın işler pek iyi bir yere gitmiyor... her şey gün geçtikçe pahalanıyor hayat daha zor bir hal almaya başlıyor.
bugün 11 mart tarihlerden. 8 mart dünya kadınlar gününden 3 gün geçti. kadınlara yine aynı değer ve sevgi veren sevdikleri var. ama genel bir mesaj yayınlanması haliyle yok. bu, sevgililer gününden 3 gün sonrada sevgililer için de geçerli, öğretmenler gününden 3 gün sonra öğretmenler için de , anneler veya babalar gününden bir süre geçtikten sonra da geçerli mesela. yani diyeceksiniz ki bir insanın doğum günü de doğduğu tarih için kutlanıyor. evet ama sonrasında onu seven insanlar onu hatırlıyor. onu sevenler veya onun sevdikleri. yani geldiğim nokta özel günlerde sizi hatırlayan insanlar sizin özel gününüz diye hatırlaması güzel ama, ondan sonrası için sizi asıl önemseyenleri görebilmek daha önemli. her gün anneler günü, sevgiliye her gün sevgililer günü vs vs klişeleri buradan geliyor sanırım. ve bana göre ilk defa bir klişe haklı çıkıyor gibi.
Ben artık küçük bir sahil kasabasına yerleşip butik bir tımarhane işletmek istiyorum.
"Ne bok yiyeceğini bilmemek" hissini sonuna kadar yaşamak zor şey.

Her baktığın yerde, her şeyde bir anıyla karşılaşmak yorucu. insan kendi evinden çekinir mi? oluyormuş.*
bilgisayarımı "içinde hiç bir haram içerik saklanmamış, haram sitelere girilmemiş, islamiyet'e ve şeriat kurallarına uygun kullanılmış, online sohbet ederken küfür bile edilmemiş, helal bilgisayar" diye pazarlayarak 2 katı değerine satabileceğimi farkettim.

biraz da biz keriz silkeleyelim.
i na nıl maz konuşmaya ihtiyacım var sözlük.