bugün

insan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştirmediklerinin, sahip olabileceklerinin toplamıdır.
Her zaman olduğu gibi hayatımın ironikliği ile yine karşı karşıyayım.
Komik gelirdi eskiden, yani sanki birileri yukardan benimle oynuyormuş gibi hissederdim. Birileri benimle dalga geçiyor gibi. Yine başladı sanırım bana sarmaya. Bi de özledim sanırım biraz da. Sevdiğinin sesini unutmak nedir bilir misin?
Uzun süre sonra bir bakayım buralara dedim. Saat sabah 6ya geliyor ve bu başlığa 4.entry giriyorum, buralar bitmiş sözlük. Sen bitmişsin sözlük bak şu haline.
Ben son kez sarilip kokusunu icime cekerken o sirtimi sivazliyordu, sanki ona kolaydi ayrilik bana gececek senin icinde korkma diyordu. opemedim son kez izin vermedi. bir omur hasret kalmaya gittim sevdigime sanki.
çizim yapmak zorundayım.
fakat
keyfim
yok.
birisi insansı abimin diş fırçasını klozetin suyuna batırıp daha sonra lavaboya sürüp aynen yerine koymuş evet o bendim.
bu arada kendisine pislik dediğim için sert bir tekme yemiştim hak etti yani.
yengemin pahalı cilt maskelerini gizlice kullandım aman Yarabbi utanıyorum.(
insanlardan tiksiniyorum, hem de öyle böyle değil.
Yıllar yıllar önce burada bir yazar görmüştüm. Yazar insanları güzel değilse beğenmiyor, kadınları para olarak görüyor, Allah'a isyana, alaya varan sitemler ediyor, olur olmadık şeylere küfrediyordu. Hiç bir şeye hiç kimseye saygısı yoktu. Her başlığın altına yazmıyordu ama yazdıkları da az önce söylediklerim gibiydi, ara ara denk geliyordum. Bir değil iki değil en son yazdığı bir yazı sinirden tüylerimi diken diken edene kadar da profiline bakmadım hiç o zamana kadar.

O zamanlar lisedeydim, şişmandım, sivilceli,özgüvensiz, hayatı ve insanları sorgulayan biriydim ve hala kendimi tanımıyordum. Binlerce kitap okuyor okuduklarımı kabullenemeyip birilerine anlatmaya çalışıyordum. Ama kimse anlamıyordu... Günlüğüme yazsam o zamana kadar 16 tane defter bitirmiştim. Sözlüğe geldim.

Profiline girdiğimde bir sürü abuk subuk yazısını gördüm yine. Dayanamayıp yazdım kızdım söylendim. O kadar kitap okuyan ben önyargılı olmamayı başaramamıştım. Belki üç sayfalık bir mesaj atmışımdır. O ise yine umursamaz bir cevap yazdı. Resmen dalga geçiyordu. Daha çok sinirlendim ama içimi soğutmuştum bir kere. Başka bir şey söylememe gerek yoktu.

Bir gün mesaj geldi. O mesajda hayatını anlatmıştı. Ailesini, kız arkadaşını, arkadaşlarını... Onun ruhu kadıköyün mutlu kalabalığının ara sokaklarındaki evsiz adamlar gibiydi. Onları görürdünüz, sohbet ederdiniz, karınlarını doyururdunuz, belki bi şişe bira içerdiniz ama onlar için elinizden bu kadarı gelirdi. Onu sadece dinledim. Günlerce, gecelerce dinledim. Onun için ağladım, mutluluklarına sevindim. O gerçekten zeki bir çocuktu. Yaptığı esprilerden konuşmalarından anlayabilirdiniz bunu.

Lisedeyim, gece gündüz tanımadığım biriyle mesajlaşıyorum, onu düşünmeden edemeğimi tahmin edebiliyorsunuzdur... Bu kırık ama güçlü kalbin yüzünü düşünüyordum, ellerini, omuzlarını. Onlar da bu kadar güzel midir diye. Altı ay geçti, ben altı ay boyunca hayalini kurdum. Güzel veya çirkin olması önemli değildi. Ne olursa olsun bana güzel görüneceğini biliyordum. Ağustos gecesi sonunda fotoğraflarla birbirimizi görme kararı aldık. Kendimi o ana kadar en kötüsüne hazırlamıştım içten içe. Ama o yüzü unutmak mümkün değil. Gür ve güzel kesilmiş saçları, ince biçimli kaşları, ela hatta neredeyse sarı sayılacak güzel gözleri, güneşten bronzlaşmış teni, hafif kıvrımlı kibar burnu ve doğaüstü sayılacak kadar güzel erkeksi bir yüzü vardı.

Bu beklenmedikti. Bu o olamazdı. Bu güzel yüz bütün bu hüznü yaşayarak yaşlanamazdı. Kimse o hüznü yaşamamalıydı elbette ama o, o sadece gülmeyi hakediyordu. Fotoğrafın ona ait olmaması ihtimali geldi aklıma ama o ispatlamıştı. Böyle bir ihtimal de böylelikle uçup gitmişti.

Ona asla söylemedim ama onunla konuştuğumuz günlerde tek düşündüğüm şey onu mutlu etmekti. O aşık olmamam gereken bir adamdı, olmadım da. Ama ona söylemediğim bir şey vardı onu çok seviyordum.

Aradan bir kaç yıl geçti. Ben üniversiteyi kazandım. Uzunca bir süre konuşmadık ne telefonda ne sözlükte. Bir gün öylece gitmişti. Ben de sınavlarıma odaklanmıştım, sonra üniversite yeni bir şehir derken öylece geçti gitti.

Üniversiteye geldiğimde bir gün ansızın mesaj attı. istanbula geleceğini benimle yaşamak istediğini söyledi. Bundan daha güzel bir şey olamazdı. Onunla yüzyüze tanışana kadar daha da zayıflamalı, çok bakımlı olmalı ona liseli bir kız olmadığımı kanıtlamalıydım. Neler konuşacağımızı bilmiyordum kültürüme güveniyordum ama bu yeterli olur muydu bilmiyorum. Daha fazla şey öğrenmeliydim. Yaşıtlarımın ilgileneceği türden şeyler. Kaç kişi tolstoydan, dostoyevskiden, recaizade mahmut ekremden yada samipaşazade sezaiden konuşurdu ki! En güncel kitapları aldım, aptal aşk romanlarından polisiye kitaplarına kadar. Gardırobumu değiştirdim. Aptal bluzlarım yerine genç işi şık şeyler aldım. Biraz rahatsızdılar ama gözlerimi ortaya çıkarmışlardı. Bana attığı o ansızın mesajdan üç ay kadar zaman geçmişti, hala onu bekliyordum ama o gelmemişti. Aslında o mesajı attıktan sonra pek konuşmamıştık da.

Sonunda dayanamayıp aradım. Telefonu sevgilisi olduğunu söyleyen bir kadın açtı. içimde bir şeyler kırılmıştı. Kendimi tanıtırken ne diyecektim? Ben onun ev arkadaşı olacağım mı? Ben onun arkadaşı mıyım? Arkadaşıysam neden o kadından bahsetmemişti ki?

Ah pardon yanlış aradım, kusura bakmayın diyip kapattım. Kusura bak...tan sonrasını söyledim mi hala emin olamıyorum,sesimin titrediğinin duyulup duyulmadığından da...

Not: Elbette bitmedi.
Dönem dönem küçük kardeşim hariç herkesten tiksinme derecesinde nefret edebiliyorum.

Bu sinirle yapılan bir itiraf değil.
Tüm insanlıktan.

Hepsi iğrenç, hepsi belirli karakter sorunu yaşayan, nankör canlılar.
Sevmeleri dahi buna engel olmuyor.
Beşer öyle kusurlu ki karakteristik kötü yanları tüm olumlu yanlarını kapatabiliyor.

Bu dünya bana göre değil.
Tez elden doğal bir yolla başka bir gezegene gitme dileği ile.

Varsa karşılık beklemeyen bir yaratıcı, tez elden olmak şartı ile karşılık istemeksizin ona varmayı kabul edeceğim.

Dünya kötü bir yer değil..
yarattıkların kendilerini kaybetmiş, kibirli ve riyakar..
Bu sefer de sokak çocuklarının yazdıklarıni gorunce ağladım. Elimden bir şey gelmiyor. En düşük memur maaşını alıyorum. Olsa verceğim, ama yok. Ek is mı yapayım, ne yapayım?
bu nasıl bir hikaye lan?
Grup seks yaptım ve çok sevdim.
Spotify'da şu sıralar deli gibi mustafa sandal dinliyorum. Ondan önce dinlediklerim ise trivium ve hakan altun. Spotify geçmişim adeta bir milyoncu gibi ne ararsan var.
eski sözlüğü özlüyorum. O her gece 00.00 da benim entry im öne çıksın diye hazırda pusan tayfayı özlüyorum.(ki ben de öyleydim bazen).
Bilmiyorum. Bu başlığın dolmaması bile sözlüğün ne hale geldiğinin kanıtı. Özledim be seni Uludağ.
selam. ben mebe. orta doğu ve balkanların en az bilinen ve eserlerine en az atıf yapılmış tarihçisiyim. hatta hiç atıf yapılmamış da diyebiliriz. çünkü alem göt olmuş. ve ben, mb isimli cocuk bu götlüğü hoş bulmuyorum.
Her sabah acaba bugün büyük konuştuğum neyi yaşayacağım diye uyanan biriyim. Şu hayatta büyük konuşup da yaşamadığım tek bir şey olmadı. Birini bile es geçmedim o derece. Hayır yıllar oldu, dersimi aldım konuşmuyorum ama hala daha eskilerin hesabını kapatmak için uğraşıyor hayat.
Eskiden şu başlıkta daha güzel itiraflar olurdu, şimdi bırak hayret etmeyi okurken kaşım kımıldamıyor amk.

Lan 8 yaşındaki yeğenimin sizden daha iyi itirafları vardır amk.

Sansasyon istiyorum, yer yerinden oynasın istiyorum, kaos istiyorum, 3 - 5 gün sözlükçe testis geçebileceğimiz itiraflar istiyorum amk.

Dip not; yok oruçluyken susuyormuş, yok köpekbalığı görmediği ( belki de hayatında rastlamayacağı halde ) çok korkuyormuş.

Al işte bunların bi tık üstü nihat hatipoğlu na bağlanıp soru soranlar amk.
youtubede küçük bir kanala denk geldim videosu maksimum 250 izleniyor kanal sahibine uyuz oldum bu yüzden abone olup bildirimleri açtım. video atar atmaz dislike atıyorum.

karantina günlerinde bana yaşama zevki veren tek olay bu.
eve dönmek zorunda olduğum için çok üzülmüştüm. bütün planlarım iptal olmuştu. ama şimdi fark ediyorum ki eve dönmek kendime dönmek olmuş aslında. belki donmeseydim hala iyilesmemis olacaktı bazı şeyler. asla affetmem dediğim insanları kendime yük ettiğimi fark ettim. bir bir onları affettim, omuzlarımı çökerten yükleri bıraktım bir kenara. ama en önemlisi sırada, kendimi affetmek.
Bı ara lezbiyenim diye insanları kandırıyordum müthişti hahshahahahs.
insanlar hakkında düşünüyorum. hayatıma kimi aldıysam hepsi üzdü beni.
arkadaş, sevgili. hepsi üzdü. hepsi kırdı,
kimseye güvenilmemesi gerektiğini öğrendim.
bu hayatta aslında yalnız olduğumu, ayaklarımın üstünde durmam gerektiğini öğrendim.
Ona aşık olmadım, sizi temin ederim. Fakat lakayt da kalmadım.

Daha doğrusu beni biraz işgal etti, o kadar...
evet gençler direkt konuya giriyorum.

star wars'ı hiç izlemedim.

oh be dünya varmış amına koyim.
her ortamda bahsi geçince izlemiş gibi yapmaktan bıktım.

ulan bir de hiç izlemedim ama millete de "kardo 4-5-6 sonra 1-2-3" derdim. kafaya bak.

darth vader'ın da skywalker'ın da amına koyim.
Deli gibi çişim geldi. üşeniyorum. biri beni tolete kadar kucaklayıp görürsün ya.ewed
güncel Önemli Başlıklar