yaklaşık 1 saat kadar önce hayatımın en mutlu haberini aldım.

heyecanla hemen muhabbet kuşumu biricik oğlumu bulan insanların yanına gittik.

Allah onlardan razı olsun, çok iyi insanlar.
o kadar mutlu oldum ki kelimeler kifayetsiz kaldı bu gece.

bu gece dünyanın en mutlu gecesi benim için..

tanım: bu dünyada hala çok iyi insanlar var, allah hepsinden razı olsun.
Herkesin kendini yonettigi online bi oyun bu hayat. Ama cok da bot var amk.
Kendimi bi odaya kapatıp günlerce avrupa yakası izlemeli bir terapi istiyorum.
Bugün doğum günüm sözlük ve ağlatilacak kadar canım acıdı.
Bugün de boş beleş, çer çöp entrylerimi girip zihnimdekileri bu çöplüğe kustuğuma göre uyku saatim geldi demektir. Bu arada daha önce söylemiş miydim hepinizden tiksiniyorum.
bir gün bile, işimi yaparken paramı düşündüysem ne olayım. her zaman aynı adanmışlıkla yaptım. görevim dedim. günde 4 saat uyudum, o da masa başında. getirdiği şey ise sadece üzüntü oldu. pişman değilim. ne olursa olsun doğruyu söylerim ama hayat film değil, doğruyu söylediğin anda elini kağıdı tutuşturup başka yere anında postalıyorlar. önce kötü geliyor sonra alışıyorsun. yine de hayatımda ilk kez, bir şehre alışmıştım. şaşırtıcı. çoğu kişi istanbulda doğup büyüyüp nasıl dağı taşı gecekonduyu sevdiğimi anlamadı. ben de çok anlatmadım zaten. yine de burayla içimde bir bağ hissediyordum, daha önceki 6 şehirde hiç hissetmediğim bir şey. seviyordum lan caddesinde dolaşıp nehirine bakmayı. insanlarla konuşmayı. ilk kez bir yerden ayrılırken kalp ağrısı hissediyorum. evet, belki çanakkale bu allahın unuttuğu kasabadan 2 trilyon kat daha iyidir. ama benim için değil.
Dışarıda hıçkırık tutan bir insanla karşılaşmak ve ona gülmek istiyorum.
Yaşlanmışım be.
Sevişme teklifimi reddedebilen kızla evleneceğim.
Unutamıyorum abi unutamıyorum.
Sevdiğim insanla konuşurken onun yüzünü inceleyip içimden ona iltifatlar ettiğim için ne anlattığını dinleyemiyorum. Özür dilerim.
Aileme karşı savunma mekanizması aldığım kadar hiç kimseye almadım. Çünkü beni kıran, yaralayan, önemsemeyen, düşünmeyen, görmezden ve duymazdan gelen hep ailem oldu. En yakınlarından böyle şeyler görmek de dünya hayatında benim karamsar, her şeyi içe atan bir insan olmama ve yenik düşmeme yetti.
şu an sıfır kiloyum.
Sanırım hayatımda ilk defa çalan bir şarkı sadece bir kişiyi hatırlatıyor. Şarkının çaldığı 5 dakika 51 saniye boyunca yeryüzündeki 7 milyar insanın varlığını unutup sadece onun varlığına odaklanmak aşk dedikleri şey olabilir. Ve bu beni fazlasıyla korkutuyor. Kafamda yüzlerce durum yüzlerce ihtimal ve yüzlerce cümle canlanıyor. Kimileri hayatımın geri kalanını daha mutlu yaşamamı sağlayabilecekken kimileri de yıllardır çıkmaya çabaladığım çukuru daha da derinleştirecekmiş gibi görünüyor. umarım geri döndüğümde konuşacak ya da bişeyler yapabilecek cesareti kendimde bulurum ve berbat belirsizlikten kurtulurum.
ebru polat'ı görünce canım tavuk tantuni istiyor. ama her defasında.
hic dusunmeden beni yaralayan,surekli beni suclayan,bana hakaret etmekten hic cekinmeyen birinin bende açtıgı yaraları sarmaya calisiyorum hala.
ortak arkadas vasıtasıyla tanistigim cok hoş biri arkadasima beni yakindan tanimak istedigini soylemiş.
ben kapilarimi tamamen kapatmistim tekrar yasamamak icin ayni seyleri.
ama kendimi niye kapatarak onun yasını tutar gibi niye goruneyim ki?
önüme bakar ben de belki bu sefer yakalarım mutlulugu...
Yıllar önce meşhur unkapanı'da bir müzik yapımcısının yanında çalışıyorum. Adamın konuşma şekli, şivesi falan o kadar tatlıydı ki, kızdığı zaman bile gülüyordum içimden. Bir gün yeni bir kız getirdiler, ama nasıl müthiş bir sesi var. Albüm yapmasını istediler bizim patrondan. Ok dedi. Ama kızın özel hayatı falan olmayacak, flört, evlilik falan olmaz, yasak dedi kesinlikle. Sadece iş, sadece şarkı. "Para yatırdığım kişi tümüyle benimdir, ne istersem yaparım, Albüm yaptığım diğer bütün şarkıcılarda olduğu gibi" diye de ekledi. Ben de asistan olarak notlar falan tutuyorum işte o sırada yanında. Neyse, o anda kızın menajeri girdi devreye, "kız şu anda nişanlı, yakında da evlenecek" deyince bizim patron dellendi. Aynen şöyle dedi: "nosıl yoni? Porayı ben vereceğam, korıyi boşkası mı yiyecax?"

Şu cümleyi duyar duymaz nasıl kahkaha attıysam ofiste, sesim yankılandı. Patron "Kolk ulan it herif, koviyiram ulan seni, si...tir git, defol" dedi. Kovuldum. Bu da böyle bir anımdır...
Hiç kendim gibi hissetmiyorum. Böyle hissettiğim zamanlarda da kendim dahil herkes ve her şeyden nefret ediyorum. Neden böyle oluyor neden bu kadar içi boş ve mutsuz hissediyorum onu da bilmiyorum. Zaten bilsem her şey çözülür herhalde. Of of...
Seneler önceki entrylerim oylanıyor birkaç gündür, neyin beğenildiğine bakıyorum tabi, bir duygu seli moduna geçiyorum anlatamam. Senelerdir bir insan 3 adım yol kat edemez mi arkadaş? Edememişim. Üstelik Sevinçlerim de üzüntülerim de aynı kalmış.
timur cengiz denilen birini bi türlü ehlileştiremedik. azcık uğraşınca hemen nalını gösteriyor.
Korkuyorum.. Yeniden başlamaktan...
Öldür artık beni ya.
Sonbahardan nefret ediyorum. Bir o kadar da kendimden.
Ergenlik zamani bir komşu abla var iyi anlaşıyoruz deli diyorlar onun için, neşesini kıskanıyor herkes diye düşünüyorum. Eğlenceli, tuhaf kokuyor sadece bir de çok fazla sigara içiyor aklı fazlasıyla başında belki zarari çok konuşuyor. Annemler onla her görüştüğümde taleplerimi cevapsız bırakıyorlar diye görüşmeyi kesmistim sonrada taşınmıştık. Demin annem beni karşısına aldı sende Züleyha gibi oluyorsun her gece her gece nasıl normal karsilayayim dedi. Ben adını bile hatırlamıyordum. Meğerse uzun bir hikayesi olan alkolik bir ablaymis kendisi bende giderek ona dönüşüyormuşum...
Hepimizin öleceğini düşününce çok seviniyorum.