bugün

Beni sosyal medyada takip etmeyi bırakmış sözlük.
Sonucu ne olursa olsun. Secimlerde düşüncem degişmeyecektir. Hdp sonuna dek.
sanal ilişki ve sanal sexten nefret ediyorum.önüme çok çıkıyor artık midem bulanmaya başladı.gerçek bir ilişkiden de taraf olmak istemiyorum.çok değişik duygular içerisindeyim.pornodanda zevk almamaya başladım.
Dogumgunumuz diyoz abi kim bana pasta ya da pasta alcak para eft ler.
üstteki yazarlara mesaj attım en azından çoğuna attım.
konuşmaktan ne kadar korkuyorsunuz siz öyle *
yemem sizi biraz derdinize derman olmak istemiştim sadece *
edit: vay ibneler bir de eksilemişler. ne haliniz varsa görün amk.
para falan verecektim zor veririm daha.
Black mirror bir harika dostum.
internet aşkı dolandırılıkla sonuçlandı.

şefersiz eski sevgilim beni 4.000TL dolandırdı. 2 aydır geri ödeyeceğini söylüyor.

ailemin haberi yok.
bu başlığa çok nadir bakardım.
ayda yılda bir falan.
ilgimi çekmezdi itiraflar.

ama geçenlerde bir entry görmüştüm. itirafları okumak beni rahatlatıyor, her girdiğimde uğruyorum gibi bir şeydi.

ben de dedim ki her gün uplanıyor bu başlık.
birçok kişi de yazıyor. aha bak yazar da demiş hep uğruyorum, benim düşüncelerimi yaşayanlar oluyor diye.
vardır herhalde olayı. itiraflar sarmaya başlamıştır.

birkaç gün önce yada birkaç hafta önce oldu sanırım bu olay. (zaman algım bozuldu).

işte birkaç gündür denk gelirsem ve işim yoksa bakıyorum.
Çok dertliyim amk. Yarın numaramı dahi değiştireceğim.
Hayatımın en güzel çağlarını hayattan soğuyarak ve eve kapanarak geciriyoruz. Böyle böyle yıllar geçti. Amına koydugumun feleği bize gülecek mi artık.
kalbim, üşüyor.
karımı boşayacağım, yeni yıla bekar gireceğim.

edit.

fitil ateşlendi hadi bakalım.
bir insanı sevdiğini nasıl gösterirsin sözlük?

hediyeler alırsın, güller gönderirsin, mesajlar atarsın, hiçbir şey yapamadın mı, "seni seviyorum" dersin.

çok klişe ve basit bir şekilde anlattım.

bunlar dışında bir kadın olarak,

-gece çişe kalksam bile sabah uyandığında mutlu olsun diye "seni seviyorum" diye mesaj attım.
-sırf mutlu olsun, bana ihtiyacı var diye, resmen evden kaçıp yanına gittim.
-her seferinde benim için ne kadar değerli olduğunu anlatıp durdum. güçsüz olduğunda, hayal kırıklığına uğradığında yanında oldum. ona anlattım aslında ne kadar güçlü olduğunu. öyle olduğuna inanıyordum çünkü.
-şimdiye kadar kimseye 5 kuruş borcum yok ama o zor durumda kalmasın diye bankadan iki kere kredi çektim. kuruşuna dokunmadan gönderdim. şu an o kredinin borcunu da ödüyorum. çünkü onun da başka bir bankaya borcu var. ben burda ailemle yaşadığım için masraflarım daha az. bu yüzden en kötü halimde bile gerçekten işin içinden çıkamadıysam dedim ona bana 100 kağat göndersene diye.
-onun sevdiği şeyleri ben de sevdim. onun sevmediklerini ben de sevmedim. ona zararı olan her şeyden ben de nefret ettim.
-onu görmek için elimden gelen her şeyi yaptım. aileme yalan söyledim. evden kaçtım. onun yanındayken kimse benim nerde olduğumu bilmesin istedim.

ben bir kadın olarak bunları yaptım.

karşılığı ne dersen,

evlendik. her gün gıybet yapıp sağa sola gülüyoruz. değişik bir espri anlayışımız var. ota boka gülüyoruz. mutluyuz.

(bu entrynin sonu ya*ak afedersin diye bitiyodu. muhtemelen kızmışım kendisine. 7 yıl boyunca 2 gün ayrı kalabildik. sonra baktık olmuyo, evlendik biz de. seviyosa tutun, bırakmayın. onunla her yere gidilir. yaaa işte ya*ak afedersinden evli mutlu pomçik bi aile olduk. ehueheueh)
size hayatınızda dahi göremeyeceğiniz bir rüya anlatacağım. bakın garanti veriyorum böyle bir olayı filmlerde görürsünüz sadece.

Şimdi tam olarak nereden nasıl başlayacağımı inanın bilmiyorum ama kronolojik ve anlaşılır bir şekilde gideceğim.

11 haziran gecesi arkadaşım elçin ile konuştuk bir çay içtim dışarıda ve eve gelip bir duş aldım. günlerdir sabah 6 da 7 de uyuyan biri olarak birden daraldığımı ve uykumun geldiğini hissedip saat 12 gibi yemek yiyip yattım sahura kalkmamak için.

işte buradan sonrası rüyamda olanlar. rüyamın ilk kısmını anlatıyorum:

--spoiler--
mülteci olarak avrupa'ya gitmeyi düşünüyordum ve aslında bir yerde 'yoldan' çevrildim. son anda vazgeçirtildim ve erteledim belki de. fakat ben yola çıktım. çanakkale assos a gittim. yolculuğu çok net hatırlıyorum. çanakkale'de indim ve assos için 2 farklı minibüs - dolmuş değiştirdik. öğlenden sonra assos daydım. gerekli kişilerle görüştük ve havanın kararmasını bekledik. 19 yaşında mehmet ali adında bir türkle ve mido adında bir mısırlı çocukla tanıştım. akşam balıkçı teknesiyle yola çıktık ve 1.5 saatlik yolculukla bir yunan adasına ulaştık. Yakındaki adalara gitmeme sebebimizi bilmiyorum hala.

gece yarısına kadar yaklaşık 26 kişi olarak turist kafilesi gibi ayrı ayrı adada zaman geçirdik. saat 01:30 da bir yerde toplandık ve 4 er kişilik botlarla başka bir adaya, oradan da sahil güvenlik sorunu çıkmasın diye saat 04 gibi başka bir gemi ile mora yarım adasına vardık. uyandığımda gelmiştik. uyuya kalmışım gemide yani. kişi başına 80 euro ile 3 kişi biz italya'ya gitmeye karar verdik. bunu da bir yük gemisiyle kaçak yapacaktık. gemide ketçap kolileri olduğunu çok net bir şekilde hatırlıyorum. hatırladığım ise, patras koyu'nun gündüz aşırı sıcak ve çok göz alıcı bir yer olduğu. sicilya'ya vardıktan sonra kaçak şekilde, türkiye'den çıktığımızdan itibaren 2 gün geçmişti.

italya'da şehirlerarası polis kontrolleri ve ücretli yol geçişleri çok dikkat ve özenle korunduğu için bazen yollardan sırtımızdaki çantalarla dolanarak gezgin gibi, bazen otostopla geçtik. öyle ki regio emilia adında bölgeye gelişimiz tam 2 gün sürdü. yolda ise bir otoyol kenarındaki çimenlerde uyuduk bir kere, sonraki gün ise bir arabada baya uzun bir uykuya dalmışım ki orayı çok hatırlamıyorum gerçekten.

Regio emillia tarihi bir şehir. nasıl diyebilirim bilmiyorum ama o floransa daki eski roma kalıntıları vardır ya burası tıpkı ora gibi. fakat bir ara mahallede eski bir evin merdiveninin altında uyumaya karar verdik sabah uyanıp zaman kaybetmeden isviçre'ye geçmeyi düşünüyorduk. gece biz uyurken 30 yaşlarında 2 serseri geldi ve birşeyler söyleyip bizi uyandırdı. mehmet ali yi itlediler ve kafasını vurdu demir levhaya, ben de bunun üzerine saldırdım fakat kavga çıktı mısırlı mido nun bileği incindi benim ayağım burkuldu ama mehmet ali yi bıçakladılar. seslerden ötürü güvenlik görevlileri geldi.

karakola gittiğimizde hatırladığım tek şey duvardaki saatin 02:16 olduğu ve karnımın çok aç ve bitkin olduğumdu. pasaportlarımıza el konuldu. sabah nazik bir şekilde uyandırıldım. mehmet ali yi sordum tabi aynı dili konuşamıyoruz o da var. kahvaltı tabağı getirdiler ve kapıyı açıp bana yolu gösterdi çalışan memur. sanırım biriyle görüşecektim.

gittiğimde 30 yaşlarında bıyıklı ve sıradan giyimli hiçbir resmi kıyafeti olmayan biriyle tanıştırıldım. türk dışişleri tarafından yetkili olduğunu ve sınırdışı edilmemizin an meselesi olduğunu belirtti. kahvaltımı onun yanında yaptım hatta saçlarımın ne kadar yağlandığını ve duşa ihtiyacım olduğunu geçirdim o an aklımdan.

mehmet ali yi sordum. benden 5 yaş küçüktü dünkü arbedede yaralandı o dedim. sağlık kliniğinde yattığını söyledi görevli. yemeğimi yedim ve öğlenden sonra bir araçla geleceklerini pasaportumu alıp onlarla gitmem gerektiği söylendi. mido yu ise hiç görmedim.

saat 3 e doğru oturduğum nezarethanede kendi kendime düşünürken 'lan türkiye'de hiçbir adli olaya karışmayıp burada ne haldeyim amk' diye kendi kendime söylendim.

neyse ayrıntıları geçeyim, bir araca bindim ve yetkililerle sınır dışı edile edile türkiye'ye kadar getirildim. geçtiğim ülkeler slovenya hırvatistan bosna sırbistan bulgaristan falan. edirne'ye getirildim ve saat akşam 8 falandı. türkiye'ye tam 6 gün sonra falan geri dönmüş oldum sanırım çünkü günleri karıştırmaya başladım o an.

akşam babamla whatsapp de görüştürüldüm. saat 11 den sonra bana bir bilgisayar verildi kaldığım yer ise bilmem ne genel müdürlüğününün misafirhanesiydi. sabah beni bursaya götüreceklerdi.
--spoiler--

buraya kadar olan kısım rüya. herşeyi çok net hatırlasam da rüya. işin garibi bundan sonra başlıyor. 12 haziran gecesi saat 02:00 dan sonra telefonu elime alıyorum ve blogger'a girip bir yazı paylaşıyorum. arkadaşlar ben iyiyim beni merak etmeyin tarzı bir yazı paylaşıp bunu twitter da yayınlıyorum ve özet şekilde bu olanları ekliyorum. şuan edirne'deyim yarın bursa'da olacağım yazıyorum.

kız kardeşim olayı şöyle anlatıyor: uyandın, telefonunu eline aldın gözlerin açık net şekilde girdin birşeyler yazdın twitter a girdin biraz birşeylere baktın instagram a girdin diyor. ama hiç onlarla konuşmamışım. kendi evimde kendi yatağımda 'ben şuan edirne'deyim beni merak etmeyin' tweet i atıyorum yani.

sonra ne hikmetse saat sabaha karşı 6 gibi yine birşeyler daha yazıyorum. saat 8 de adının murat olduğunu söyleyen bir görevli bana yolculukta eşlik edeceğini söylüyor. edirne'den bursaya gelirken bana olanları soruyor ben de anlatıyorum. insan tacirleriyle işbirliği yaptığım için uluslararası adalet divanı'na dahi çıkabileceğimi, işlediğim suçun mahiyetini anlatıyor. türk ceza kanunu hakkında bilgim olduğunu ve herşeyin farkında olduğumu söylüyorum. gözetim altında tutmak zorundayız sizi diyor ve önce nöbetçi mahkemeye gidiyoruz 20 dakikalık bir ifadeden sonra kahvaltı yapıyoruz ve bursa'ya yol alıyoruz. gözümü korkutuyor bu adam ve resmen attığım her adımı izleyeceğini ima ediyor. tabi ben susmayı tercih ediyorum çünkü hala kendimi iyi hissetmiyorum. evime kadar getiriyorlar beni ve hiçkimseyi uyandırmadan gelip yatağıma yatıyorum. ilginç olan yatağım ben en son nasıl bıraktıysam o halde ve daha da ilginci benim yerimde yatan birini görüyorum. lan bu kim amk falan derken yatağın bi köşesine de ben yatıyorum.

akşam 7 gibi uyanıyorum. evden çıkıyorum ve bursa'da tophane'ye çıkıyorum. hava çok sıcak ve kulaklarım yanıyor terlemişim. manzaraya karşı oturmadan önce bir büfeye uğruyorum. ne istersiniz diyorlar. bisküvi ve meyve suyu diyorum. bunları alıp tophane'de oturup ezanla iftar yaptım. ardından murat bey in dedikleri aklıma geldi ve tüm olanları hatırladım. takip edildiğimi, hatta saat kulesinin altındaki pamuk şeker ve kestane vb. şey satan seyyar satıcının beni izlediğini farkediyorum. saat 10 gibi arkadaşım zeynep'i arıyorum. zeynep insanlar bana deli muamelesi yapıyor ama bunlar gerçek diyorum. anlatıyorum, ve beni olumlu şekilde cevaplıyor. elçin'i arıyorum meşgule atıyor. mesajla cevap veriyor ve onun mesajına ben de karşılık veriyorum. konuşuyoruz yani. sonra da gece 3 den sonra babamla konuşuyoruz yarın psikoloğa gitmem gerektiği söyleniyor. baya bi tav oluyorum duruma. ben iyiyim bunlar gerçek beni takip edip öldürmek isteyen adamlar var diyorum anlatamıyorum. lan siz ne anlarsınız ki diyip kavga bile ediyorum. hatta bir ara kendi kendime 'franz kafka nın dava kitabında bay k da tutuklanmıştı beni de zorla türkiye ye getirdiler, onun cezası yaşamaktı benim cezam türkiye de yaşamak, bay k gibi yapacağım ve kabullenmeyip üstüne gitcem' diyip beni takip edenleri öldürmeyi bile planladım. sabah psikoloğa gitmek için uyudum.

sabah 11 gibi arkadaşım alper uyandırdı. hadi lan uyan saat 11 öğlen, yolumuz uzun randevuya geç kalcaz dedi. ne psikoloğu lan diyorum ben. baya bi konuşmadan sonra 'olm alay mı ediyorsun, ben bi rüya gördüm ve rüyamda bunlar bunlar oldu psikoloğa gitmek için uyudum en son ve gerisini hatırlamıyorum' dedim. yani benim en başta anlattığım o duştan sonra yattıktan sonra gördüğüm herşey rüyaydı. bugün öğlen uyandığımda kendimi 3 aydır uyuyormuş gibi hissettim. kendimi bir türlü anlatamadım evdekilere. sonra kardeşimle konuştuk ve olanları şöyle anlatıyor.

--spoiler--
gece erkenden uyudun. sonra ben kendi eşyalarımı almak için odaya girdiğimde elinde telefonla twitter da takılıp sürekli birşeyler yazdın. sabah 4 5 gibi sahurdan sonra namaz için durduğumda senin uykunda sayıkladığını duydum. ertesi gün de kursa gitmedim evdeydim. normalde sabah 6-7 de yatıp akşam 5 de uyanıyorsun diye alışmıştık ama önceki gece çok erken uyuduğun halde saat akşam 5 de olsa uyanmadın. odaya gelip seni merak ettiğim için uyandıracaktım ki bir arkadaşınla mesajlaşıyordun. abi iyi misin diye sordum cevap vermedin. saat 7 gibi uyandırmak için annem geldi gözlerini bile açamıyordun. ateşine baktı koltuk altından ateşini ölçtük çok terlemişsin. sonra seni balkona çıkardık temiz hava al diye. gözünü bir kere bile açmadan balkonda oturup ıslıkla müzik bile öttürdün. sonra telefonum nerde diye söylendin ve getirdim. aldın telefondan bir şarkı açtın bak şimdi o şerefsizlerle ilgili twitter a yazı yazacağım ki görsünler onlardan korkmadığımı, dedin. annem amcamların bahçesinden topladığımız az sayıda kestane vardı onları şekere bulayıp iftar sofrasına koydu ama sen yemedin. zorla bisküvi ve meyvesuyu isterim diye tutturdun balkonda otururken öyle yemeğini yedin. sonra da hiçbirşey demeden gelip yattın.
--spoiler--

alper şöyle anlatıyor:

--spoiler--
gece beni aradın olanları anlattın tophane deydim eve az önce geldim dedin saat 1 i geçiyordu, bana anlatınca ben de senin hiç italya ya gitmediğini hatta 2 gün önce iftar yaptığımızı söyledim ama sen diretince yarın psikoloğa gidelim dedim kabul etmedin. psikoloğun eskiden yürüdüğün ezgi olduğunu söyleyince tamam gidelim dedin sabah uyandım seni aradım ne piskoloğu olum benim gördüğüm rüyayı sen nerden biliyorsun dedin... ben de anlamadım ama git bi twitter a yazdıklarına bana attığın sms lere falan bak biz de sana rüya görmüşsündür dedikçe olayın gerçek olduğunu bize direttin.
--spoiler--

2 saat önce uyandığımda bunları duydum ben.

yani ben aslında dün yaşadığım herşeyi rüyamda yaşamıştım ve dış dünyada da bunları uygulamıştım. tophanede manzarada serin havada değil de balkonda oturmuştum. arkamda mutfaktan aldığım kestane kokusunu beni gözleyen ajan zannetmişim. uyanınca attığım tweet lere baktım. evet hepsini çok net hatırlıyorum. ama bu hatırlama 'rüyamda oldu' tarzında bir hatırlama. yani dün ege'de deprem oldu, rte iftar verdi, fenerbahçe valbuena yı aldı ama ben bunları rüyamda gördüm arkadaşlar gerçek değildi bu.

benim şuan algıladığım konu bu şekilde. benim rüyamda gördüğüm şeylerin gerçekte bir yansımasının olması galiba benim 2 gündür uyku halinde olmam, arada gözlerimi açıp bir tweet atmam, whatsapp den yazan birine önce anında cevaplar verip sonra 3 saat sonra cevap vermem de uykuya dalıp uyanıp kaldığım yerden devam etmem anlamına geliyor sanırım.

bu akşam hatta uyanınca herşeyi inceledim. fener valbuena yı aldı ege de deprem oldu ben o tweet leri attım ama yunanistan da iken ayağımı yaralamıştım bi yerde ayağım soyulmuştu, işte o yara yoktu....

bir arkadaşıma anlattım telefonda az önce astral seyahatten bahsetti. biri şizofren olmaktan bahsetti. yani şuan bu yaşadığımın rüya olmadığına eminim. ama dün de rüya olmadığını kanıtlamak için birşeyler yapmışım. rüya değil abi beni öldürmek istiyorlar diye kendimi haklı çıkartmaya çalışmıştım telefonda.

leonardo nun bi inception filmi vardı hepiniz bilirsiniz. şuan hangisinin rüya hangisinin gerçek olduğunu bilmiyorum. bildiğim birşey varsa ben yunanistan ve italya ya gitmedim. ve dün evimden dışarı adım bile atmadım. annemin babamın ve kardeşimin dediğine göreyse arada gözlerimi açıp yemek yediğim telefonla konuştuğum hatta gözlerimi açamıyorum ya yüzümü yıkamam gerek dediğim olmuş. gözlerim açıkken rüya haline devam etmem mümkün mü ? bunu merak ediyorum. saatlerce uyuyup yemek yiyip tekrardan uyumaya gitmem konusunda evdekiler ateşimin olmasına ve rahatsızlık çektiğimi düşünmeye başlamış.

şimdi ise herşey yolunda gibi. ama yaklaşık 37 saat kadar bir uyku halinde kalıp önce o rüyada yunanistana falan gittim sonra aynı rüyadan uyanıp başka bir rüyada bursada tophane ye gittim eve gelip uyudum ve başka bir rüyadan uyandığımda ise bu daha önce gördüğüm rüyaların bir bütün halinde benim uykumda değil gerçek hayatta yansımaları olduğunu gördüm.

ve sanırım benim bir psikoloğa gitmem gerek.
Renkli gözlüyüm ama kahverengi lens takıyorum.
Bir insan ne olursa olsun ailesinin yanında mutlu hisseder değil mi ? Güvende hisseder ? Her şeye rağmen birliği hisseder. Ben bunların hiçbirini hissetmiyorum. Ben odada tek başıma olduğumda da yalnızım , hep beraber olduğumuz yemeklerde de yalnızım , keyifle yapılan sohbetlerde de yalnızım , yolda yürürken de yine aynı yalnızım. Ben bunu daha önce de hissediyordum ama bu kadar yoğun değildi. Son bir haftadır öyle hissediyorum ki iliklerime kadar. Bunun ardı nereye varacak bilemiyorum. Gün geçtikçe insanlarla iletişimimden kopuyorum. Artık kiminle nasıl konuşacağımı , nasıl yaklaşacağımı , ne tepki vereceğimi , nasıl davranış sergileyeceğimi bilemiyorum. Artık çoğu insan beni bana kötü hissettiriyor. insan yakınına merhaba demek için düşünür mü ? Artık bu raddedeyim. Ben derdimi bile kendime söyleyemiyorum artık. içimde dışımda her şeyden kaçar oldum. Hiçbir şeyle başa çıkamıyorum.
bir yazara iki defadır gece mesaj atacağım diyorum sabah meşgul olduğum için. ama sürekli bir işim çıkıyor. utanıyorum, mesaj atamıyorum şu an.
görmez umarım daha çok utanmak istemiyorum.
Kafam agriyo.
Boktan bir sevgilim var.
En iyisi geçmiştedir
ama bitmiştir
ve bir daha asla olmayacaktır.
Eskiden klozete sıçamazdım. Artık sıçabiliyorum.
meslek lisesinde okurken kantinde sırada olanlara çaktırmadan dayardım.
bugün bir arkadaşımın anneannesi ve dedesiyle çok güzel vakit geçirdim. Uzun zaman olmuş büyük insanların büyük nasihatlerini dinlemeyeli. O kadar güzel şeyler anladım ki..
ama en anlamlısı sahil kenarında çerez, lokum satan trabzonlu amcayla hiç tanımadıkları halde bir anda çok içten, samimi sohbete girmeleri oldu.
şunu anladım gençken insanlardan uzaklaşırken, dünyaya az bir zaman kalınca yine insanlara dönüyoruz.
teşekkürler amcalar...
Kurtardığım herkes hayatımın içine etmisti.Ve onları gerçek anlamda kurtardim benim bir kurtaricim olmadığı halde.Ve birçok travmayı atlatamiyordum ama artık hepsi yavaş yavaş gitti ve özgürlüğumu yaşamak istediğim hayati yasıtlarimdan çok daha önce elime alabildim .Bazen insanların beni tanimadigi bu gibi ortamlarda troll ve lolita tarzı bir kimlik taşımayı seviyorum.Nedenini bilmiyorum ama hoşuma gidiyor.Benim için bi eğlence haline geldi.Ama o benim gerçekligim değil.Gerçek benin bir parcasi sadEce.
Abi defalarca buradan mektuplar paylaştım, yıllardır hayalini kuruyorum tatlı, yumuk yumuk elleri, kıvır kıvır saçları, boğum boğum elleri kolları olan güzel bir kız çocuğunun. Ama gün geçmiyor ki yeni bi orospu çocukluğu daha yaşamayalım. Haberini okumayalım. Cinayetini duymayalım. Görmeyelim. Ne kalleş bi insanı var bu toprakların. Bu topraklara ne evlat yetiştirilir, ne yaşanır.. allah belanızı versin. Her kim buna çanak tutuyor, göz yumuyor, iyi hal indirimi veriyor, rıza veriyorsa.

Ne yani ben bi evlat getireceğim dünyaya dişimden tırnağımdan artırıp besleyeceğim, eğiteceğim, büyüteceğim. Kahpe doğurduğunun biri gelip güzel gününü göstermeden onu öldürecek. Anasını sikerim onun anasını. Bıraksanıza ibreti alem için linç etsinler o piç kurusunu. Adalet hakettiği cezayı verecek mi sanki.. hepsinin sülalesini sikeyim.