bugün

3 ay kadar önce sigarayı bıraktım, 2 haftadır paket paket içiyorum. Bugün o denemeydi deyip tekrar bıraktım kararlıyım.

Edit & not: 7-8 yildir iciyorum, bu 3. Ciddi birakisim cocuk oyuncagina cevirmedim yani.
Yaklaş bana yanmazsın,
yansan da o senin içinde yangın.
http://www.defacto.com.tr/spor-gomlek-158815

bu gömleğin son kalan "s" bedenini de ben sipariş ettim sözlük.

(bkz: hahahahaha)
(bkz: kötü gülüşü)
artık platoniklikten çıkar beni allahım.böyle aşk var hani karşılıklı, iki kişi, tek kişi olmayan.
psikopatlaştım iyice.favladığı kişinin bile tüm sosyal hesaplarına bakmaya başladım.ve bu durum hiç hoş değil.bilmiyorum anlatabildim mi?
şeytan üzerime oturdu zor kalktım sabah namazına.
Nasıl platonik aşık olunur hiçbir fikrim yok. Şanslı mıyım öküz müyüm anlamadım.
uludağa şu anda okuldan giriyorum. (bkz: f klavye)
tedavi görüyorum. antidepresan içiyorum. anlarsınız ya. yoruldum.
bazen çekilmez bir insan olabiliyorum.
yeni bir eleman aldık 1 aydan fazla oldu işe başlayalı.
bildiğin süzme salak.
adama tahammül edemiyorum ve bunu da açıkça belli etmekten çekinmiyorum.
daha 2 gün önce anlattığım şeyi bana tekrar tekrar soruyor.
not al söylediklerimi bin kez anlatamam sana diyorum her seferinde.
ama "ben hallederim yaa" havasında, bi de herşeyi bildiğini sanıyor mal.
sözümü de dinlemiş şaşılacak şey ama gel gör ki notlarına bakmak aklına gelmiyor, yine bana soruyor.
tam tamına 4 kez imar durumu üzerine çizilen kanal durumunun belediyeye verilmemesi gerektiğini anlattım.
hem de güzel güzel anlattım, valla bak.
ama bugün yine sanki ömründe hiç böyle birşey duymamış gibi tepki verdi ya lan.
allahım sana gelmeliyim dedim o an.
zaten çok stressiz bir işim varmış gibi bi de bu çıktı.
hadi işle alakalı konuları geçiyorum adamın algıları sıfır.
herşeye soru ile karşılık veriyor.
-ahmet beyin plankotesi ne oldu?
+ahmet beyin plankotesi mi?
-ahmet bey dediğime göre mehmet beyinkini kastediyor olamam herhalde??!!

bi de patron yalakası çıktı her yaptığını rapor ediyor adama.
ben de lafımı hiç esirgemiyorum.
yanlışlarını da düzeltmiyorum artık.
dün gitmiş belediyede rezil oldum neden bunun böyle olduğunu söylemedin diyor.
açtım notlarını ve 2 hafta önce yazdırdığım notu gösterdim.
orada öylece duruyor ama okuyan kim..
ödev verdim şimdi, akşam eve gidince hepsini okuyacaksın diye.
hiç ihtimal vermiyorum ama neyse artık kendi kaybeder.
biraz daha böyle gider de adam olmazsa koyacam kapının önüne.
hadi bakalım bi şans daha verdim.
Bugün eve dönüyorum sözlük ve hala bekliyorum.
"meğer böyle şeyler de oluyormuş."
bu aralar şarkılara ve duygulara filmlere sardım sözlük. hiç böyle değildim. hareketli müzik dinler arada bir içerdim. aksiyon filmleri izler gaza gelirdim. anime izler ilah aizen sousuke diye ortalıkta dolanırdım.

şimdi bazı şarkıların sözlerinin bayaa bir etkileyici olduğunu farkettim. bazı filmlerin duygusal sahnelerinde buldum kendimi. hayat çok garip sözlük kuşlar falan.
senelerce düzgün bir sevgilim olsa, gücümü enerjimi ilgimi ona ayırsam dedim, olmadı.

sonra oldu, bu dediklerimi yine ayırdım lakin hatuna yetmedi ya da ben yeterince veremedim çünkü sıkıldım. anlamıyorum kendimi, neden yetinemiyorum, neden fazlasını istiyorum nasıl bir güdü var içimde, algılayamıyorum.

sevgililik değil de o flört döneminin tadını seviyorum sanırım, lakin tek kadın yetmiyor. yaşım neredeyse 30, hala bir durulma yok, olacak gibi de değil, hayır artık hayat da daha stabil yıllara gidiyor, nesildaşlarım hep sukunet içinde beniyse o sukunet boğuyor.
Hayatıma giren her kadına, o kadınları üzen her erkeğe sormak istiyorum; mutlu musunuz, benden bir canavar yarattığınız için mutlu musunuz? Ya da ben kendimden bir canavar yarattığım için mutlu muyum? Değilim.
bugün ingilizce finalim vardı ama dün çalışmadım. tabi ki berbat geçti ama pişman değilim. nasıl kastırmışlarsa soruları artık,çalışsam da yapamazdım zaten.
güçlü kalamıyorum artık.
öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bir duvara "berkin elvan ölümsüzdür" yazdığım için yargılanacağım.
ve böyle bir duruma "kanuna" göre para cezası ya da cezasız bile kurtulmam gerekirken savcının ideolojisine göre müebbet bile alabilirim.
21 yaşında böyle bir suçtan hapise girmek istemiyorum.
üsteilk "kamu malına zarar" dedikleri keçeli kalem ile bir durağa yazmak, bir saat bile geçmeden silinen bir yazı ile yargılanıyorum.
uykularım kaçıyor, tedirgin oluyorum.
hiçbir şeyden emin değilim şu an. yarın kendimi hapiste bulabilme ihtimalim var.
nasıl bir ülke allahım!
bir şeyin gerçeğine, ya da bilgisine ulaşabilmenin 2 yolu vardır. akli ve ameli.. yani bildiğin teorik ve pratik. bu ikisinden birinin olmadığı bir yöntem o şeyin hakikatine ulaşmayı sağlamaya muktedir değildir. biri kavramsal olarak kavramaya çalışmak diğeri o şeyin içine girmekle gerçekleşebilen bir hissin anlamlara dönüşmesi.. teorik bilgi tatmin olamayanların baş belasıdır. adem yasak meyveyle ilgili teorik donanıma sahip ve onun kavramsal gerçeğinin ne anlama geldiğini bilmekteydi. bilmediği şey, meyveyle ilgili pratik eylemin ne olduğuydu. yani sorumluluğu olan bir şeye kalkışmanın neler getireceğiydi. tadını mı merak etmişti meyvenin? yediği şeylerden hangisine benzediğini mi öğrenmek istedi? yememeye devam ederse ne olacağını mı? akılla idrak ettiği şeyle yetinmediği içindi sadece.. yiyerek, sezgisel bilgiye ulaşacaktı, öyle de oldu zaten.. sonrasını biliyorsunuz işte.. meyveyi yemeden önceki ademle yedikten sonraki adem arasında ölümlü olmaktan başka benzerlik kalmamıştı adeta.. giriştiği işin başına açtıkları göz önünde bulundurulduğunda bir ısırığın sebep olduğu ve uzun bir zamana yayılacak tecrübeler zinciri nihayetinde, hakikati farklı bir yönden ele alabilen bilge ademe dönüşmüştü. toyluk, acemilik ve muzır sonuçlar getiren merak illeti törpülenmiş, profesyonel bir insan olmuştu. yapabildiği tek şey meyveden önceki halin geri gelmeyeceği idrakiyle dizayn olmuştur yeni ademi taşımak.. ona meyveyle ve onu ısıranın başına gelebileceklerle ilgili ciltlerce kitap okunsaydı, duyduklarının ağırlığı kendi ısırığının yaşattıklarının bir saniyesine bile tekabül etmezdi.

kullanma klavuzundaki bir kaç önemli noktanın altını çizip, yardımının olacağını düşünerek öğrenme çabasına girişmiş bir aile ferdinin mikro dalgaya bakışı onda kek yapan anneninki kadar yakın değildir. oda sıcaklığında muhafaza ediniz ikazına uyan sorumlu vatandaşın salt bilgisi, oda sıcaklıklığının üzerindeki ısının yaşatcağıyla deneysel bilgiye dönüşebilir. elif şafak okuyarak sufiliği, aşkı anlamaya kalkan adamın yapabileceği tek şey kitaptaki cümleleri hıfzetmek olabilir. leyla ile mecnun filmini izleyip aşık olmayı öğreneceğini düşünen adam da yönetmenin teknik başarısını takdir edebilir ancak. giriftar olmadıkça bilgisine sahip olunan ve izahı, ''nasılsın'' sorusuna verilen cevap kadar sıradan ve sade olan hiçbir şey değerli değildir. yaşarken acı duyup anlatırken güçlük çekmeyen ''biraz yorgunum'' gibi, yorgunluğun verdiği hissi dingin biriymiş gibi anlatan adamın cümlesi kadar basittir.
yaşayan anlatamaz, anlatabilen yaşayamaz. bu sebeple her anlaşılamayan, yaşayamayanlar tarafından anlatılmaya çalışılır. müzik öğretmeniyle müzisyenin durumu böyledir. biri anlatır biri anlatılanı yaşar ve ortaya koyar. muteber bir sanat teorisyeni asla sanatçı değildir. aşk kitabı okuyup, hülyalara dalan, başkasının mecrasına kaymış bir zihnin karmaşasını yaşar.

tecrübe etmediğiniz bir çok şeyi yaşatan birinin ismini öğrenmenin akli bilgisi, hafızaya yazılan birkaç harf olabilir; ama ademin meyvesi, o ismi içine girmekten çekinmeyeceğiniz bir hal ile zikretmek oluverir bazen. cilveli bir haline şahit olmak.. mest olmaya dair bilgileriniz yeniden oluşur ve ondan önceki toy haliniz, cennette tur atan ademin tecrübesizliğine denktir. kalbinizi sıtma zelzelesine düçar eden, Sizin için söylediği bir sözden bir ısırık aldınız mı, sizin için yapılacak bir şey yoktur. yar için söylenmiş en baş döndürücü tanımları ezberleseniz bile onun size düşündürttüğü şeylerin beş saniyesine tekabül etmez. okunan şey kağıtta kalır artık, içinde olduğunuz şey yaşadıklarınızdır.
allah bu menepoz döneminin belasını versin. bezdirdi be.
mancini'nin istifasını öğrendiğimde bir yıl cezaevinde suçsuz yere yattıktan sonra salıverilen biri gibi hissettim.
Dun gece olesiye ictim, neyseki olmedim.
herkes o kadar aşık ki bana kalmamış. arıyorum tarıyorum bulamıyorum.
her sabah mutsuz oldukları işe gidecek cesareti bulanlara, kalbini gümbürdetmeyen insanlarla aynı yatakta uyuyacak cesareti her gece bulanlara, sürekli gitmekten bahsedip yerinden kalkmayanlara KAFAM GiRSiN.
bi keresinde altıma sıçmıştım ve bunu hiç bi zaman söyleyememiştim ama sıçmıştım.
Sol kulağım duymuyor.
vücudumun her yeri hata veriyor. her yerde sorun var. hızlı yaşa genç öl deyimini severim de ne yaşadık amk.