bugün

bazı insanları kolundan tutup sen busun sen de busun demek sonra da kapı dışarı etmek istiyorum.
Bu başlığı ne zaman görsem bir şeyler yazmak istiyorum lan.
en çok kendimleyken eğleniyorum.
boş evin içinde bir şeylerle ilgilenirken kulağıma kulaklığı takıp şarkı söyleyince mutlu oluyorum.
insanlar çok kötü sözlük buna dayanamıyorum.
sevgililer günüyle ilgili tek bir geyik bile yapmadım sözlük.
çok yalnızım, boğulacak gibiyim. bu güne kadar kime güvendiysem hep arkamdan vurdu. artık hayattan bir beklenti, bir umut kalmadı. ölmek istiyorum.
Bu sözlükte kızlar yok mu veya varsa mesaj atmayi sevmiyorlar mi acaba diye düşünüyorum kaç zamandır.
Bayanın birinin elinde hediye vardı aaaa bana mı aldın hiç gereği yoktu dedim elinden aldım hediyeyi açıyor gibi yaptım sen kimsin dedi yalnız bir adamım hediye alanım yok dedim sinir şey ver hediyemi dedi ve gitti. kimlere anlatsam diye uzun uzun düşündükten sonra herkese anlatıp yüzümün kızarmasına sebep olan bir olaydı evet suçluyum.
ve sunu anladim ki sozluk, ben yalnizligi seviyorum. sacma sapan insanlardan uzak bir sekilde kitabimi okumayi seviyorum. yalnizlik guzel birsey, kafa dinliyor insan.
cok halsizim gucsuzum ve hastayium galiba.
midem bulandi kustum biraz
basimda donuyor hafiften
dusup bayilacak gibiyim
ama yataga uzanip uyumaya calistikca daha fena oluyorum.
hepimiz takıntılı birer pisliğiz sözlük. birbirimizi kandırmayalım.
--(#18664259) nolu girdimin icerigi--
lisedeyken milli guvenlik sinavindan 100 almistim. 100 almak onemli degil lise hayatimda bunu cok defa tekrarladim. onemli olan dersi veren binbasi tarafindan 15 dakika boyunca ovulmemdi. adam sinav kagidimi sinifa okuyup her cevaptan sonra "iste gelecegin generallerinden biri" der gibi hayran hayran bana bakmisti.
--spoiler--

iste bu gazla lise bitince gidip harp okulu sinavlarina katilmistim. bedeni yeterlilik sinavini gecip mulakatlara kalmistim. mulakata girdigimde 'u' tipi bir masa ve etrafinda cem yilmaz'in deyimiyle omuzlarinda adeta tum galaksiyi toplamis bir tumgeneral, birkac albay, birkac yuzbasi ve bir de yazici olarak ustegmen vardi. rutin tarih, cografya sorularindan sonra sira benim aile hayatima, kisiligime gelmisti. disariya karsi ciddi, sadece kendi cevremdekilere gore ise oldukca esprili biri oldugumu soyleyince:

tumgeneral: bize bi fikra anlatabilir misin o zaman?
ustegmen: kisa olsun mumkunse
ben: elbette (basimi sallayarak ve hem kisa hem de komik olmasi gerektigini dusunurken muhtelif yerlerimden terler aktigini hissederek)
ben: bi kadin şoka girmis kocasi da tansaş'a.
komutanlar: eheehuehue (gulusmeler)

itiraf-1: evet bu hayattan sogutan espriyi, o yuksek rutbeli askerler karsisinda gercekten yaptim ve pismanim.
itiraf-2: odadan cikarken; karsimdaki o yildizlar toplulugu omuzlara sahip, odaya girip gordugumde dizlerimi titreten ve bi "hassktr" cekmeme sebep olan o ciddi mi ciddi komutanlarin bu igrenc espriye kahkahalar attiklarini gorunce tsk mensuplarinin espri anlayislarini sorguladim.
uzanip dusunurken farkettim demin..ben ayni ona banzemeye basliyorum. ben yasadiklarim ayni onun onun yolundan gidiyor.
benden bir kac yas buyuk bir kiz var, ve onu hic anlamazdim..fakat git gide onun durumuna gelmeye basladim.
boyle olmasini hic ama hic istemiyorum. onu anlamak, onun gibi olmak istemiyorum.
bu durumdan siyrilmam lazim.
zaten isler nasil bu hale geldi onu da bilmiyorum.
24 ile 30'u çarpamadım az önce lan.

beyin tüm fonksiyonlarını kaybetmeden yatsam iyi olacak.
kimse beni anlamiyor.
insanlarla konusuyorum ama onlari mutlu edecek sekilde, onlarin benimsedikleri fikirlerlerler.
benimse dusuncelerim hep icimde birikiyor.
geçenlerde hatırladıkça iç burkan garibanlık anılarına bir şey yazasım gelmişti. başlığı buldum, en son şu yazıyordu:
- "çocukken bir ara annemler evde yoktu, karnımız çok acıkınca kardeşimle ekmeğe nutella sürüp yemek zorunda kalmıştık."
oha dedim. bunu görünce arkama bakmadan kaçtım.
yazacağımı yazsaydım hint fakiri pozisyonu hasıl olacaktı çünkü.
hala aklımdan çıkmıyor.
nutellalı ekmek yemek zorunda kalmak.
sana gelip derdimi anlatırdım ya itiraflar, rahatlardım.

ağzıma sıçan da sen oldun be itiraflar. harbi yapmayacaktın bunu. okumaz olaydım ama elim ayağım titriyor şu saatte. amına koyayım hepsinin.

edit not: insanlar nankör lan. harbi nankör. yaptığın şeyi unutuyorlar bir de sana laf geçiriyorlar. sonra niye bu çocuk küfrediyor. *
Gecenin şu saati sıkıntıdan kendime limonlu cheescake yaptım.

Hakkaten sıkılıyor olmalıyım.

Peşinen not:Erkeğim yemek duyunca yanlış anlaşılmasın lütfen.
twitterda takip edilen yakın arkadaşlarımın twitter ortamında benden daha eski olmaları neticesinde beni takip etmemeleri sinirimi bozuyor, en sonunda hepsini gerçek hayatta arkadaşlıktan çıkaracağım o olacak.
bütün gece sik sik oturdum, tam uykum geldi ya bir yazma isteği, bir yazma isteği... her sabah amına kodumun güneşini görmezsem olmaz. neyse, işin boktan kısmı ne yazacağımı da bilmiyorum. aslında çok doluyum, öyle böyle değil. içimde dertler birike birike kaan kural oldu, arada hoh hoh hoooovvvv inanılır gibi değil, bağırışlarını duysam da siklemiyorum artık pek çünkü hangi birini anlatacan, kime, neyi anlatacan? genç kardeşlerimize ilk ve son önerim almanya 2.lig... değil tabiki şaka lan. üniversite sınavına giriyorsanız ve tercih zamanı geldiyse ahan da bulun bu entry'mi. sakın ola sakın istemediğiniz üniversiteyi ailenizi üzmemek adına yazmayın, hayallerinizden vazgeçmeyin. böyle benim gibi zombie'ye döner, 24 saat horon vaziyetinde gezersiniz. bi gün bişeyleri anlatabildiğim gün buraların da amına koyacam, onu da bildiriyorum şimdiden.
benim hayatımda üç kişi oldu. müsade edersen seninle paylaşmak istiyorum.

lise birdeyken birini sevmiştim. adı s olsun. çocukça, güzel ve ilkti. bir gün dayanamayıp itiraf ettim, ama arkadaşıydım, sene sonunda başka bir şehre atandıklarında arkadaşça veda ettik.

lise ikideyken birini sevmiştim. adı c olsun. çocukça, güzel ve karşılıklıydı. 16-18 yaş arası ne kadar olabilirse o kadar sancılıydı ama develer tellal iken, pireler berber iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bitti. son telefon konuşmamızda o ağlarken ben sesini bile duymak istemiyordum. hiç ama hiç iz kalmadı, un ufak oldu.

üniversite birdeyken birini sevdim. adı m olsun. bu sefer tehlikeli ve karşılıksızdı. bir gün dayanamayıp itiraf ettim. s gibi yapsın, biz arkadaşız desin, ben de kafamda kurmayayım diye. demedi. denemek istedi. beni on gün sürükledikten sonra söyledi bunları. sonrası bugüne kadar. 19-22 yaş arası ne kadar olabilirse o kadar sancılıydı. bitmedi, bitmedi, bitmedi. bazen bitmesini istemedim, bazen çok istedim, bazen onu yasakladım, bazen en yakın arkadaşı oldum. bitmedi. sonra bazı şeylere alıştığımı farkettim. özlemiyordum (en azından görmediğim günlerde ilaçlarını almamış ruh hastasına dönüşmüyordum) , kıskanmıyordum, kızmıyordum. affetmiştim, kendimi suçlamayı bırakmıştım, arkadaşım olabilmeye başlamıştı. gene de bitmiyordu. çünkü c biterken hiç bir şey kalmamıştı, o biterken de böyle olması gerekiyordu ama olmuyordu işte. başkalarından hoşlanabilsem de, onunla sohbet ederken onu sevdiğimi zaman zaman unutabilsem de bir yerde o sancılar hep vardı. kendimi kapattım, yalnızlığımın dördüncü senesini beklemeye başladım.

bu yüzden 14 şubat benim için konuyla ilgili iyi esprilerle kötü esprilerin ayırt edilmesiyle geçecek bir günden ibaretti. malum sitede gezinirken s'den mesaj geldi. (hatırladın mı s'yi?) onunla bir kez konuşmuştuk gittiğinden beri, o zaman da bana diğer arkadaşları sormuştu. "biz seninle lise birde aynı sınıftaydık değil mi?" çok güzel, vakit kaybetmesin diye diğer arkadaşlardan bahsettim. sonra birden o zamanlar hayran olduğum birinden bahsetti. bulunduğu şehre beklediğini, özlem gidermek istediğini söyledi, buraya da ayda iki kez geliyor ve liseden sadece beni ve diğer arkadaşımızı hatırlıyordu. sonra numaramı istedi ve mutlaka mesaj atmam uyarısıyla veda edip çıktı. tüm bu konuşmalar esnasında o farketmese de avcumun içi gibi tanımış olduğum s'nin sarhoş olduğunu, bu konuşmayı hatırladığında "ne gerek vardı şimdi ya.." diyeceğini ve sürekli mesaj atmamamı dileyeceğini tahmin ediyorum. ama gene de bu konuşmanın sonunda o kadar mutluydum ki..

konuşurken eski günleri hatırladım, içimde hala onu seven 15 yaşında bir versiyonum olduğunu farkettim. ama beni mutlu eden 7 yıl sonra sarhoşken gelip numaramı istemesi değil. yıllarca c'yi zihnimde un ufak edebildiğim için, bir insanı ancak öyle unutabileceğimi, m'nin de asla aklımdan çıkmayacağını sandım. meğer sezen aksu gibi unutuyormuşum, saklayarak.
çok karışık, çok tuhaf sözlük. bir insanı unutma biçimimi bilmiyormuşum. gene de şu an kanser sandığım şeyin grip çıkması gibi bir durumla karşı karşıyayım ve çok mutluyum. *
artık mevlana'nın buyurduğu gibi konuşmayı öğrendim sözlük. iki düşünüp bir konuşuyorum. hala sivri laflarınmadn dolayı nasibini alanlar var ama eskisi kadar değil. ekabir içinde öyle bir laf ediyordum ki, insanlar donakalıp, şaşkınlıktan birbirlerine bakakalıyorlardı. hayır salakça sözler değil, ağır üsturuplu iğnelemelerdi bunlar. artık bunu yapmıyorum, kendi açımdan zayıflık olarak addetsem bile, insanların kalbini kırmak istemiyorum..

kendimi kasmadan ifade ettiğim tek yer ise burası. seni çok sevdim lan ibne. kankımsın sözlük.
son zamanlarda oldukça canım sıkkın. facebook'umu dondurdum ki aslında yapmayacağım bir hareketti. oradaki salak ve "arkadaş" kisvesi altında barınan kişilerle muhatap olmayı kaldıramadığımı düşündüm. zaten son zamanlarda kimseyle de konuşmuyordum. twitter'ı zaten aylar önceden bıraktım. bir ara sarmıştım epey. birkaç ayda 2000'i aşkın tweet yazmıştım. ama sonrasında baktım ki önemsenmiyorum orada da. saçma saçma cümleler yazılıyor ve çok güzelmiş gibi herkes tarafından rt'leniyor. üstüne üstlük kim bu konu hakkında ağzını açsa "ben de twitter'dan sıkıldım, çok aptala bağladı." tarzında konuşuyor. kim rt'liyor, popüler kılıyor bu dangalakları o zaman? ben değil bir arkadaşım hesabı. on beş günlük tatilde eve geldim. doğru düzgün dışarı bile çıkmadım. halbuki üç aydır ilk defa geliyorum eve. annem babam oraya buraya gidelim diyorlar, burun kıvırıyorum. odama geçiyorum, kitap okuyorum, internette geziniyorum ve ders çalışıyorum. zaten yurtta da yaptıklarım çok farklı değildi, gene öyle olacak. ama içimdeki sıkıntıyı atamıyorum. birileriyle paylaşsam hep aynı şeyleri duyuyorum. aldırmamam yönünde yoğunlaşan envai çeşit laf. hepsinin çıktığı kapı aynı. o yüzden artık ağzımı da açmıyorum bu konular hakkında. düşüş yaşıyor gibiyim. iyice içime kapandım. sonum hayrolsun.
Itiraf ediyorum;

Bazen keşke diyorum seni bu kadar çok sevmeseydim. o zaman hiç kavga etmezdik. Fazla yüz buldun sen benim bu halimden. Hep ondan oldu bunlar.
evde kimse yokken burnumu karıştırıyorum.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar