bugün

halil sezai diye bir adam peydah oldu bir anda anlamadım. böyle arkadaşlarım dinliyorlar, pekte seviyorlar falan hala oturupta bir şarkısını dinleyebilmiş değilim.

sonra ben aşk tesadüfleri sever, incir reçeli gibi adını herkesin sayıkladığı filmleri de izleyemedim henüz. neden bu kadar yaban kaldım anlayamıyorum.
geçen gün bi itiraf yaptım şişman arkadaşlar alınmışlar, kendilerinden özür diliyor ve itirafımı geri alıyorum.
sırf itiraf girmek için itiraf giriyorum şu an.

çünkü biliyorum ki 00:00'da girilen itiraf kadar hiçbir şey değerli olamaz. bu itiraf, maksimum noktada okunur ve oylanır. peki, siz insanlar neden böylesiniz? neden belirli koşullar altında, belirli eylemleri gerçekleştiriyorsunuz? yoksa, sandığımız kadar kompleks bir düşünce sisteminiz yok mu?

ya da nebileyim, bir sevgiliden ayrılmak; bir şeyin fanatizmini yapmak, bir atılım göstermek neden bu kadar önemli olsun ki? sonuçta, mesela 10.000 sene sonra yaptıklarınızın hiçbir önemi kalmayacak; söylediklerinizi umursayan bir kişi bile olmayacak. o yüzden, kaybedenlerin arasında birinci olmak sevdası nedendir, merak ediyorum.

kaybedenler kulübüne hoş geldiniz, ehe.
sözlüğe girme saatim 00.00.böyle garip bir kişiliğim işte ben. nasıl denk getiriyorsam?
itiraf ediyorum, itiraf edenlere dayıyorum eksiyi. ulan bu saatte sol frame itirafçıların eline geçiyor mına koyim. ne adamlarsınız yahu. illa 00:00 mı olmalı saat? ahanda yazarsan dayarım eksiyi. hayır, seri eksici değilim.*

gerekli edit büdüt: eksileceğini biliyordum da follofoş olacağından bihaberdim lan. deli mi sikti oğlum, gecenin köründe gelip itiraf ediyorsunuz. teallam eksilere devam.
az önce odama ziyarete gelen arkadaşım ve onun oda arkadaşının yanında acayip bir pipi muhabbeti çevirdim. ancak sonrasında muhabbet değişsin diye arkadaşımın oda arkadaşına bölümünü sordum, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği dedi. ama ben hiç utanmadan anaa senin yanında mı paso pipi muhabbeti çevirdim dedim, azcık utandım *, ama o önemli değil yau falan deyince, devam ettim. ama hala gülüyorum, utanmaz oldum sanırım sözlük.
kardeşimle karşılıklı iki bilgisayardan sözlük okuyup yazıyoruz.tek farkımız ben ulu dayım o incide.
Antenleri kopmus sevimli uzayl ya acaip bir sempati duyuyorum şu an.
Helal sana.
Sözlük! Normalde ders çalışmaktan nefret ederim. 2. Dönem matematik notum yükselmişti. Notum düşmesin diye yarınki sınava biraz çalışıyım dedim. Sadece yarım saat için oturdum ve kendimi öyle kaptırmışım ki tam 2 saat oldu. Bu kesinlikle benim için bir ilk. Gerçekten kendimi tanıyamamaya başladım.
hoşlandığım kızla ilk telefon görüşmemizi onlarca defa kendimce çeşitli şekillerde hayal etmiştim. kuracağım cümleler, soracağım sorular, takınacağım tavır falan kendimi o an hep aşırı cool* olarak düşünmüştüm. ama kaderin cilvesine bakın ki, bozulan bilgisayarımın kasasını açıp elimde tornavidayla kafam kasanın içindeyken telefonum çaldı ve diğer elimi telefonuma götürmek suretiyle bir an yeşil tuşa bastım ve telefona cevap verdim. evet, arayan oydu ve ben mal oldum kaldım o anda. bir an ''ya sende yıldız tornavida var mı?'' diyecek gibi oldum. demedim tabii ki. ayrıca hiç de kötü bir görüşme olmadı. aksine doğal davranmış bulundum ve mutluyum amına koyim.

entry'mi küfürle bitirmek istemezdim ama cuk oturdu be.
http://www.afilifilintalar.com/ (afili filintalar) sitesini yaklaşık iki senedir takip ediyorum fakat ismini afili filintalar değil de "afili filitanlar" diye okuyormuşum,sitenin ismini yanlış okumuşsam şiirleri ve yazıları nasıl anlamışımdır sen hesap et sözlük.*
sanırım vazgeçtim sözlük. bahtsız bedevi çölde şelale istiyor sandı yaradan. al işte olmadı mı olmuyor. doğum anındaki yıldızımın ta amına koyyim ben rezzan kiraz. o yıldızı alıp kiraz çöpü yerine kaynatıp içesim var. yıldızların hepsini süpürüp halının altına süpüresim var.
gerçeklerinden bunaldığımı anlamadın mı hala yaradan? sen beni ne sanıyon allasen? al şu hayatını da, istemiyorum gayri. oynamıyom ben. sıkıldım, herşeyi ciddiye alıyosun sen. başkalarına kazanla kepçeyle bana gelince... hani adaletin? bence de yok kusura bakma, bozuk atıyom bugünlerde sana. umrunda olduğunu sanmıyorumda. ben söylüyorum yine de. bana gelince mutluluk ölçeğin çay kaşığı, bu mu adalet dediğin he? iyiliğin de olumlu düşünmenin de taaa yedi ceddinin a.q. kötülerin dünyası bu dünya. ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum. yetti artık sınaman. şimdi sıra bende, ben sınıyorum seni. yetti artık yetti. sığınılacak bir omuzu bile çok gördün ya bana, gücendim sana. harbi güceniğim sana yaradan. isteğim olmadan pollyanna oyunu oynamayacağım haberin olsun. belki kötü biri bile olabilirim. sakın cehenneminde yer ayırmadan terazini kontrol etmemezlik yapma. o terzenin şirazesi kayık bence. yürekten dosta böyle kazık atıyorsan allahım, bunu sen yapıyorsan insanların neler yapmaz ki...
bence sabrımı fazla sınama artık kurbanın olayım, yeter, bunaldım...
susam sokağı'nı çok özlüyorum.

"gün güneşli, insanlar neşeli
sende gel oyna susam sokağında
dostluk ve sevgi, sarıyor her yeri
gel katıl bize, verelim el ele
sev dünyayı, açılır her kapı
işte susam sokağı."
bilinçaltı muktesabatının çatışması!

şuursuz geçen her gecenin sabahı bir çatışmanın ortasında güne başlamak ve tanımlanamayan varlığımızın kavgasını yaşatmaktı hayatın adı. düşünsel yaşamın arka planındaki ironiyi yük bilmekti işimiz çoğu zaman. parmak izleri dahi aynı olmayan şu insanlıktan hep aynı tattaki mutluluğu bekliyorduk zira. ne büyük çelişkidir şu yaşam! hayallerin ve hedeflerin zıt yönlü olması, hayallere ulaşmak uzaklaşırken, hedeflerin kendini hissettirmesi gibi. kabus anına ramak kala uyanıp yüzü yıkamak gibi. günü kargaşadan arındırıp tekrardan sair varlıkların etkisinden kurtarılan, gün görecek, umut vaadinde bulunacak hayaller kurmak gibi...

yeni evlenen çiftlerin; ''boy boy çocuklarımız olsun, adlarını da ayşe, ali, fatma koyalım'' demesi gibiydi hayaller. boy boy, her an farklı duygular barındıran, yaşa cinsiyete gelmeyen ve en güzeli müntehir kimliğini geride bırakmış hayaller. gideni hatırlatır, özletir ama onsuz plan yaptırır. zihni gidenden temizleme bocalamasını hep güncel tutar!

şizofreni güdümlü, gel-gitlerle dolu şu yaşamda carpe-diem tadında yaşamak hayallerin adı aslında! belki tuhaftık bir parça, belki hiç olmadığımız kadar normali yaşadık. birden ağlayıp arkasından bastık kahkahayı şu yaşama. ama hep aklı-selimliği özledik. can yakardı çünkü şu kahpe hayatın evreleri. kanırtırdı, hıçkırıklarla süslerdi, hasretti...

her ana hazırlıklı büyütülürdük biz. yaşamı, bizdeki muktesebatıyla dahi izah edemezdik. ''bunalım takılmak'' yalnızlığımızın göstergesi olurdu. ve hep yalnızlık göstergesi ibreyi köklemişti, bu yüzden hayatın terminolojisine karşı yabancıydık. idrak edemedik ne yaşamı ne geçen zamanı. yaşamı tanımladık zaman tanımsızlaştı, zamanı tanımladık yaşam anlamsızlaştı.

giden hiç gelmedi geri velev ki ruh hep tetikteydi. gelmeyeni yaşatma edimi tamamladı neyse ki eksikliğimizi. aranılan hiç bulunmadı. geç de olsa bir gelen oldu ama mutluluk vermedi! neredeydi bizi üzen? düşüncelerimizi altüst eden neredeydi onun peşinden gittik; tuttuk yakasından, yaka paça yapıştık, istemedi bizi de yine vazgeçmedik...
pişmanım sözlük! son 8 aydır kendime yaptıklarım için çok pişmanım hem de! sustuğum için, gözyumduğum için, hepi topu var olan iki tane erdemimi insanların ayaklarının altına paspas ettiğim için, babamın bana öğrettiği her şeye ihanet ettiğim için, 22 yıllık ömrümün 20 yılında hayatımın her köşesine işleyen müziğe yaptığım kötülükler için, ben yaşayayım diye canlarını feda eden atalarımın bana bıraktıkları çobanlık mirasına sahip çıkamayıp 60 tane büyük baş hayvanı * güdemediğim için, ettiğim * küfürü bağıra bağıra haykırmadığım için çok pişmanım!

ama sözlük, elime - belime - dilime hakim olmayacağım bir daha! mertlikten anlamayan namertlere fazla çünkü bu!
*bugün sevdiğim bir arkadaşımı kırdım, daha doğrusu kızdırdım da kırıldı gibi. son söylediğim söz için galiba. neden? bir kitabın, "doğru çevirisi, yanlış çevirisi ne olacak oku, profesyonel değiliz sonuçta" dediği için. böyle sikik sebeplerden saydığım adamları kırar oldum. 104 sayfalık kitabı da hala 1 hafta oldu hala bitmiyor. hoş, o kitabın bitmesini hiç istemem, ama tembellik yüzünden okumuyorum da.

*yarına kol gibi sınavım var. akşam 5'e kadar liberalizm, muhafazakarlık, sosyalizm, anarşizm, faşizm'i harmanlayıp doğasını, insana bakışını, devletini, ekonomisini anlamam lazım. sikimde değil, yazın görüşürüz amına koyim.

*kafamda model sevgili var. yok lan yok, bu manken, fotomodel değil. tasarladığım bir sevgili. hayır, hayır, oğlum bak hep yanlış anlıyorsun, sikeceğim kaynatanı. robot yaratmıyorum kendime. sadece, şunu-şunu dinlesin, şundan hoşlansın, giyimi şöyle iyi, dünya görüşü şöyle iyi gibi bir kaç tasarım sadece.

bir robot yaratmadığımı söylemiştim. tipini, giyimini beğendiğim birisi vardı, bir kaç kere gördüm sadece. tanışmaya vaktim olmadı, zira kitapları okumak ya da arkadaşlarımla öyle sohbet etmek daha önemli olmuştu. robot değil buraya kadar. geçen gün kazara mp3'ünün kulaklığı çıktı, arkadan bir disco müziği onu takip etti. birden "oğlum tamam müzik gitti, edebiyatı, dünya görüşü vardır" diye düşündüm. robotun yağı azalmış olacak ki gıcırdamaya başladı. şans eseri (yalan) facebook'ta gördüm, buruk bir düşünceler serisi kapladı, robotum dağılmıştı.

tabi, bu sadece görüp, beğendiğim (tip manasında) birisi hakkında. geçmiş özlemlerimde ki burukluklar... dün bu kırdığım arkadaş, "seçme, seçici olma, bırak olduğu gibi işlesin" diyordu. Akıl yürütmeyi, rasyonaliteyi bıraktığım zaman, sadece duygularımla hareket ettiğimde olacaktır bu. "artık çok geç, her zaman hep geç olacaktır."
ağlıyorum, susuyorum, ağlıyorum, susuyorum, günler böyle geçip gidiyor...

(bkz: evet)
(bkz: dipteyim sondayım depresyondayım)
kızarmış ekmek kokusuna uyanmak istiyorum, çok mu * çok mu be sözlük.
bildiğin hayatı yaşamamak için uyuyorum sözlük. yoksa ne işim olur uyumakla. yapmaya değecek bir şeyler olsa elimde ah bir olsa ah bir inansam bir şeylere. ulan yalnızlığı anlatan kaybedenler kulübündekiler halt etmiş lan bizim sözlüğün yalnızları yanında. biliyorum hem ben yalnız değilim tabii. benim gibi sürüsüyle var ama olsun benim yalnızlığım daha bir yalnız içinde ben bile yokum lan. ama yine de seviyorum hepinizi.
şimdi uyumalıyım sözlük.. 2 gündür uyumadım evet... hiç işte can sıkıntısı falan... şimdi şimdi şimdi yağmur sesiyle bütünleşip akmalıyım en olmadık dağ yamaçlarından.. çarptıkça acımalı dağılmalı ruhum.. taziyeleri özelden alırım yarın.. ben bugün yeniden doğmak için ölüme yatıyorum.. her gece sizin farkında olmadan yaptığınız gibi.. hıhı evet.. iyi geceler sözlük..

yağmur sesine ekledim the doorsuda. şimdi daha rahat uyuyacağım sanırım sözlüğüm bir tanem...
11 de iş başı yapacağım ama hala kalkamıyorum sözlükten.
daha dün sabah olan bir olay. okulun bilgisayar odasında yanıma sınıftan bir kız arkadaşım oturdu. merhaba dedi bende tabiki. ben yarım saat geçtikten sonra kalkarken omzuna dokunup görüşürüz dedim fakat sınıf arkadaşım gitmiş yerine başka biri gelmişti. meğer farkedememişim. utandım tabiki kim bilir hakkımda neler düşünmüştür.
aslan burcu kadını başlığına,

''şeftalisiyle meşhur şehrin takımıdır. *'' bu entryi girmişim. aylardır da, orada kalmış. dün denk gelip sildim. ne içmiştim, amına koyayım. beni geçtim, bu kadar gambaz ne içmiş?
maviye karşı bir tutkum yok .
bu ingilizleri akıllı sanardım evet senelerce gözümde büyütmüşüm*, bugünkü kraliyet düğünü manzaraları ile bir yanılgımdan daha kurtulmuş oldum.