bugün

milenyum üçlemesinin yazarı isveçli yazar.
ejderha dövmeli kız milenyum serisinin yazarıdır.
asıl mesleği grafikerliktir.
isveçli yazar. 1954 doğumlu ve 2004'te hayatını kaybetti. gazetecilik ve çeşitli dergilerde editörlük yaptı. aynı zamanda ırkçılık karşıtı eylemleriyle tanınan bir aktivist. mirasını komünist işçiler derneği'ne bırakmasına rağmen, bu durum kanunen geçerli sayılmadığı için babası ile erkek kardeşine geçmiş. en tanınmış kitapları milenyum serisi adı altında toplanan üç romandan oluşuyor. başta on kitap olarak düşünülen seri, yazar hayatını kaybedince the girl with the dragon tattoo, the girl who played with fire ve castles in the sky isimleriyle ingilizceye çevrilen üç kitapta kalmış. ölümünden önce bitmiş ilk üç roman ailesi tarafından ölümünden sonra bastırılmış. pek çok ödül alan seri, çok sayıda dile çevrilmiş ve pek çoğunda çok satanlar arasına girmiş.
(bkz: the girl who played with fire)
Män som hatar kvinnor=> The Girl with the Dragon Tattoo=> Ejderha Dövmeli Kız
Flickan som lekte med elden=> The Girl Who Played with Fire=> Ateşle Oynayan Kız
Luftslottet som sprängdes=> The Girl Who Kicked the Hornet's Nest=> Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

kitaplarının yazarı.
millennium serisi olarak bilinmekte.

şiddetle kitaplarının okunması, filmlerinin izlenmesi tavsiye edilir.
kendisi hakkında ayrıntılı bir makale;

Yeterince sevmeyen erkeklerin arkasından yazan kadınlar tanıyorum. Bambaşka bir şey anlatırken, sözü mutlaka artık yanlarında olmayan o erkeğin yanlış tercihine getiren, terkedilmişliklerini, yalnızlıklarını kelimelere sarıp, yazının intikamıyla iyileşmeye çalışan kadınlar... Acıklı ve anlaşılabilir.

Artık yakın olmadıkları biriyle, çoğunlukla kendilerinden daha akıllı, daha mutlu ve daha kudretli olduğunu itiraf edemedikleri bir erkekle yazarak hesaplaşmaya çalışan, fikir yazdığını iddia ederken her cümlede parça parça kendini yazan öfkeli erkekler tanıyorum... Acınası ve anlaşılması güç.

Onlar kızdıkları, kıskandıkları, başa çıkamadıkları, nispet yaptıkları tek bir kişi için yazıyorlar... Bir tek kişinin okuması, düşünmesi ve belki biraz incinmesi için.

Ve tabii, şimdilik gitmesek de görmesek de, eninde sonunda yerleşeceğimizi bildiğimiz o uzak köye çoktan göçmüş olanların ardından üzülerek, özleyerek, affederek ve onların artık asla okuyamayacaklarını bilerek yazan kadınlar ve erkekler tanıyorum. Yaşıyor olmanın utancıyla ya da son bir görevi yerine getirircesine ya da bu diyarda biraz daha yalnız, biraz daha eksik, biraz daha çaresiz bırakılmış olmaya isyan ederek ağıt yakıyorlar... Aslında tek bir kişiye yazmak isterken o kişi üzerinden, o kişi hariç herkese kendilerini anlatıyorlar. Ölümün bıçak gibi kestiği bir ilişkiyi yazıda sürdürmeye çabalıyorlar sanki; ölenin ardından yazarak yaşamaya çalışıyorlar... Bu çabayı anlıyorum, insanın içini nasıl acıttığını biliyorum.

Âsi gazeteci öldü, popüler romancı doğdu

Yılın ikinci günü, El Pais gazetesinde neredeyse her satırı aklıma kazınan bir makale okudum. Başlığı dikkatimi çekmişti önce; Interprete de los silencios (Sessizliklerin tercümanı). Bu tarife uygun bir adamı anlatıyordu; sessizliğin içine doğmuş, hayatını susmamak üzerine kurmuş ve vakitsiz yerleştiği o uzak köyden bile sesini duyurmayı sürdüren bir yazarı.

Bu yazarın adı, Stieg Larsson... Bizde henüz fazla tanınmasa da, dünya çapında 23 milyon okura ulaşan Millenium Üçlemesi ile Avrupa ve Amerika’da son birkaç yıldır bir fenomen Larsson; Kasım 2004' te aşırı sağ gruplara karşı mücadelesiyle tanınmış âsi bir gazeteci olarak ölmüştü, 2005' te kitaplarının yayımlanmaya başlamasıyla milyonlarca insan için âdeta yeniden doğdu. Bugün dünyanın en sevilen polisiye romancılarından biri...

Sessizliklerin tercümanı ise muhtemelen çok az kişinin tanıdığı gibi anlatıyor Larsson' u; elli yaşında hayata veda eden isveçli gazeteci-yazarın gözlerine bakıyorsunuz sanki okurken, yalnızlığını görmekle kalmıyorsunuz onun, içindeki kalabalığa da karışıyorsunuz.

Makaleyi, yazarın arkadaşı, meslektaşı, sırdaşı ve Millenium Üçlemesi' nde kendi adıyla boy gösterecek kadar yakını olan Kürdo Baksi kaleme almış. Kürdo Baksi ismi tanıdık gelebilir çoğunuza. Kürt meselesini dünyada en fazla tartışan uzmanlardan biri o; 1965' te Batman' da doğan, 1980' de ailesiyle birlikte isveç' e iltica eden ve barışı savunan yazı ve kitapları nedeniyle 2000' de Uluslararası Olof Palme Barış Ödülü' ne lâyık görülen bir gazeteci. Bense, El Pais' teki makalesini okuduğumdan beri, aynı zamanda çok iyi bir yazar olduğunu düşünüyorum onun; ölen arkadaşını o kadar sakin ve sahici anlatabilen adamı merak ediyorum. Ama konumuz Kürdo Baksi değil bugün; konumuz, Baksi' nin makalesinin ve haftaya isveç' te, ardından da ispanya ve Almanya' da yayımlanacak olan, okuyabilmek için sabırsızlandığım yeni kitabı Min van Stieg Larsson' un (Arkadaşım Stieg Larsson) kahramanı...

Yalnız ve sessiz erkeklerin diyarından...

''Bunu yazmak bana acı veriyor ama Stieg Larsson çok iyi bir muhabir değildi'' diyor Baksi. ''Bunun nedeni basitti'' diye sürdürüyor sözünü, ''Stieg' in dünyasında tarafsızlığa yer yoktu.''

Taraf olmayı seçen, kalemiyle derinleri kazıp haksızlıkları günışığına çıkaran, yorulmayan, dinlenmeyen, boyun eğmeyen bir gazeteci Larsson; Baksi' nin deyimiyle dünyanın en iyi araştırmacılarından biri, Larsson' un nasıl Larsson olduğunu ise çocukluğuna uzanarak anlatıyor Baksi:

''1954 ağustosunda isveç' in kuzeyinde, bu toprakların gerçek sahipleri olan Laponların memleketinde, her yerin kar, güneşinse pek az olduğu bir diyarda doğmuştu Stieg. Soğuk, bedenlere de ruhlara da egemendi orada. Stieg fazla konuşmayan erkeklerin arasında büyüdü. Sessizliği, Ingmar Bergman' ın filmlerinde yakaladığı türden bir sessizliği seven insanların arasında büyüdü. Dünyanın bu ucunda ilişki kurmak zordur; komşular uzakta yaşar, tabiat serttir ve milli bir spordur yalnızlık. Erkekler ağlamazlar, ne olmuş ya da ne olacak olursa olsun ağlamazlar.''

Gözünü böyle koyu bir yalnızlığa açan Larsson, 12 yaşına vardığında anne babasından bir daktilo ister; kararını vermiştir, gazeteci olacaktır, yazar olacaktır. Ailesinin parası yoktur; Larsson bekler. 1966' da bir sonbahar günü kavuşur daktilosuna ve o günden itibaren kuzeydeki sessizlik diyarında gece gündüz hiç susmayacak bir tıkırtı başlar. Yalnızlığını paylaşmak için yazar, ısınmak için yazar, gördüğü haksızlıkları anlatmak için yazar, konuşmayan erkeklere katlanmak için yazar; kısa bir roman yazar, uzun hikâyeler yazar, makaleler yazar...

E harfiyle yeni bir istikbale doğru

Birkaç yıl sonra Gazetecilik Fakültesi' ne başvurur Larsson ve kısa, kesin bir ret cevabı alır; kuzeyin yoksul ve eğitimsiz çocuğuna üniversitede yer yoktur. Yıkılır ama yılmaz. Beş parasız, Stockholm' e taşınır, 'Stig' olan ön adını 'Stieg' e dönüştürür; kendisine seslenmek biraz daha uzun zaman alacaktır böylece, e harfi kalabalıklaştıracaktır onu. Bu harfte yepyeni bir istikbal görür.

Kimse ona muhabir olarak iş vermez Stockholm' de; diploması olmayana yazı yazdırmazlar. Larsson da çizmeyi dener; isveç Haber Ajansı' na grafiker olarak girip yazı yazacağı günü bekler... O ajansta yirmi yıl çalışır, yirmi yılda yirmi sekiz makalesi yayımlanır; uzun, ayrıntılı, üzerinde haftalar boyu çalıştığı makalelerdir bunlar.

''Sadece yazı yazmak istemiyordum, gazeteciliği değiştirmek istiyordum'' diye anlatacaktır sonraki yıllarda. Başarmıştır... Afrika' da bir savaş muhabiri olarak yazdıkları, Trans-Sibirya Expresi' nde Moskova' dan Pekin' e giderkenki seyahat izlenimleri ve tabii, uzaktan çok barışçı, çok temiz, çok düzenli görünen isveç toplumunun içindeki gizli şiddeti, nefreti, ırkçılığı ve kadın düşmanlığını deşifre eden araştırmaları ile hem edebî bir gazeteci hem de silahsız bir gerilla olarak tanınır.

Günde on sekiz saat ve altmış cıgara

Kürdo Baksi' nin Stieg Larsson' la yakın arkadaşlığı, isveç' te ırkçılık karşıtı mücadelenin içinde başlar. 1991' de ilk kitabı Extremhögern (Aşırı Sağ) yayımlanınca, neo-Nazi grupların ölüm listesine alınır Larsson. 1995' te Expo adlı ırkçılık karşıtı bir vakıf kurar, 1999' dan itibaren aynı adlı derginin yayın yönetmeni olarak aşırı sağ gruplar üzerine yazmayı sürdürür.

Baksi, bu dönemde Larsson' un yazılarını düzelten ve hemen her seferinde de kısaltmasını istemek zorunda kalan kişidir: ''iyi bir muhabir değildi ama mükemmel bir yazardı Stieg, tam bir 'gerçek memuru' ydu. Yalnız ve sessiz erkeklerin uzak diyarından Stockholm' e tarafsız kalıp sözünü kısa kesmek için gelmemişti o.''

Larsson günde on sekiz saat çalışır; eliyle sardığı cıgarasının ucunu ise günde altmış kez yakar. ''Eve sabaha karşı dörtten beşten önce dönmez, döndükten sonra da, en az birkaç saat daha yazardı. Kimse ne yazdığını bilmezdi'' diye anlatıyor Baksi o dönemi.

Larsson' un 1990' ların ikinci yarısından itibaren evinde yazdığı binlerce sayfa, ölümünden sonra Millenium Üçlemesi olarak basılır; üçlemedeki romanlar isveç' in en seçkin polisiye ve edebiyat ödüllerini alır.

Orta yaşlı, eğitimli ve dürüst bir erkek gazeteciyle (Mikael Blomkvist) Pippi Uzunçorap kılıklı, genç, eğitimsiz ve çok zeki bir kadın araştırmacının (Lisbeth Salander) hafiyeliğinde ilerleyen bu üçlemenin ilk romanı, Ali Arda' nın isveççe' den çevirisiyle, Kasım 2009' da, Pegasus Yayınları' ndan, Ejderha Dövmeli Kız başlığıyla çıktı.

Ben, Baksi' nin El Pais' teki makalesinden sonra okudum bu kitabı ve isveççe' deki original adı olan Man som hatar kvinnor' un (Kadınlardan nefret eden erkekler) kullanılmamasına doğrusu üzüldüm. Zira dokuz milyonluk isveç' te üç buçuk milyon satan bu akıcı roman, sadece bir polisiye değil, kadın-erkek ilişkisi üzerine, sınıflı toplum üzerine, yolsuzluk, nefret, haksızlık, suç ve ceza üzerine bir düşünme fırsatı aynı zamanda. Ebediyen elli yaşında kalacak sıradışı bir yazarın, Blomkvist ve Salander karakterlerinde kendisini yeniden yaratarak ölümünden sonra da taraf olmayı sürdürmesinin hikâyesi. Bana, Kürdo Baksi' nin Min van Stieg Larsson kitabını daha da büyük bir merakla bekleten heyecan verici bir hikâye.
(bkz: millennium trilogy)
isveç'li gazeteci ve yazardır. kensinin gerçek adı Karl Stig-Erland Larsson'dır, ismini daha sonra Stieg Larsson olarak değiştirmiştir, bunun sebebi ise kendisi ile aynı isimde olan bir başka yazar Stig Larsson'la sürekli karıştırılmasından doğan bıkkınlıktır. 1970'lerden beri ayrımcılık, ırkçılık ve aşırı sağ görüşlere karşı olmuştur ve bu konuda çalışmaları vardır. 1991'de Anna-Lena Lodenius ile birlikte aşırı sağcılık ile ilgili bir kitap yayınladı. 9 november 2004'te kalp krizi sebebiyle stokholm'de vefat etmiştir.

şu ödülleri almıştır.

a)BMF-plaketten 2005 (bmf: "bizim seçimimiz senin kitabın " sloganıyla ödül veren kitapçılara destek olan bir isveç derneğidir).

b) Glasnyckeln 2006 Årets bästa nordiska kriminalroman (Ejderha Dövmeli Kız): Yılın en iyi kuzey ülkesi romanı

c) Bästa svenska kriminalroman 2006 (Ateşle Oynayan Kız): isveç'in en iyi suç romanı

d) Glasnyckeln 2008 Årets bästa nordiska kriminalroman (för Luftslottet som sprängdes :Arı Kovanına Çomak Sokan Kız ): kuzey ülkeleri arasındaki yılın en iyi suç romanı * * * *

aslında üç seri kitabın arkasından yazmaya başladığı dördüncü bir kitap daha vardır ama ölümü sebebiyle kitabı yarım kalmıştır. aslında kitabın büyük bir bölümü kendi tarafından yazılmıştır ama kitabın yayınlanıp yayınlanmayacağına henüz karar verilmemiştir

kitapları tam isveç'çeden türkçeye direkt çevrildiğinde ise şöyledir:

a) Män som hatar kvinnor 2005, Norstedts Förlag, 2005 : (direkt orjinal tercümesi) kadınlardan nefret eden adamlar :(türkiye'de bilinen ismi) Ejderha Dövmeli Kız

b) Flickan som lekte med elden 2006 : (direkt orjinal tercümesi) ateşle oynamış olan kız (oynayan kız değil çünkü bu cümle geçmiş zamanlı): (türkiye'de bilinen ismi) ateşle Oynayan Kız )

c) Luftslottet som sprängdes 2007: (direkt orjinal tercümesi) dağıtılmış boş hayaller :(türkiye'de bilinen ismi) Arı Kovanına Çomak Sokan Kız
millennium üçlemesinin ikinci ve üçüncü kitaplarında gizli teşkilat sapo'ya giydirmesinden ötürü kalp krizinden normal yolla öldüğü konusunda derin şüpheler oluşturan kitapları şu sıralar ortalığı kasıp kavurmakta olan yazar.
adam teşkilatı resmen itin götüne sokmuş kitaplarda ve kalp krizinden ölmüş ha!
insanın aklına inci sözlükte meşhur başkuş ve fatih terim kombinasyonu ile oluşturulan resmi gelmiyor değil.*
vasiyetini bile ölümünden önce o genç yaşta yazmış yazar. bu işte bir iş var ama. muhtemelen sapo!
ejderha dövmeli kız,ateşle oynayan kız,arı kovanına çomak sokan kız adlı millennium üçlüsünün yazarı.yazar 3.kitabını yazdıktan sonra ölmüştür.çok tuttuğu için 4.kitabı başka bir yazar devam ettirecektir.hatta kitabın arkasında şöyle yazmaktadır ;
1954 tılında doğan yazar afrika'da savaş muhabirliği yapmış,ülkesinde çok ünlü olan başarılı bir gazeteci ve aşırı sağa karşı mücadele verenexpo dergisinin de yazı işler müdüüydü.bir bilimkurgu hayranıydı ama bunun izlerine millennium da rastlanmıyor.ondan geriye,bütün kitapları üzerine yazılmış onlarca makaleyi süsleyen,üstte de bir kopyası görülen ve bizi kibar görünümlü, saçları 1980'lere özgü şekilde taranmış bir adamla tanıştıran tek bir fotoğraf kaldı.fazla bir şey değil ama efsane doğurmak için yeterli : larsson üçlemesini yazarken öldü ve klasik fanteziye göre üçlemenin bir de devamı var.dördüncü bir cilt,bir yerlerde saklı duran bir metin,günün birinde er geç ortaya çıkacak olan karalanmış sayfalar yığını...
kitabların başarısını göremeden hayatını kaybetmiş, millenium üçlemesinin yazarıdır.
milenyum üçlemesini okuduğumda, beni kendine hayran bırakan yazar. keşke kitaba hiç başlamasaydım dediğim zamanlar oldu, çünkü bu kitaplardan sonra hiçbir kitap aynı tadı vermiyor, saygı ve sevgiyle anıyorum.
millenium üçlemesinin yazarı, gazeteci, feminist, sosyalist, isvecli, merhum.

kadın haklarının savunulması gereğini küçük yaşlarında tanık olduğu bir taciz/tecavüz olayından sebebiyle erkenden kavramıştır. feminist serinin ana temasını oluşturur. isveç gibi kadınlar için seks işçiliğini yasaklayarak, dünyaya pozitif ayrımcılığın en güzel örneklerinden birini verdiğine inandıran bir ülkede bile kadınların sorunlarının bitmediğini gözler önüne epik bir şekilde sermiştir. aynı yasa sebebiyle isveçte seks işçileri yer altına gömülmüş ve bu sebeple erkeklerin zulmune daha derinden mazhar olmuşlardır.

onu meşhur eden kitapları aslında kendini meşgul etme amacıyla yazmış olup, yayınlanıp onu ölümünden sonra meşhur etmesi kafkanın yavşak arkadaşı paul brody gibi bir hikayeye dayanmaktadır.

sosyalist olmasından mütevellit kitaplarında isveç'te kurulan nazist ve aşırı sağ örgütlerin derin izleri görünür.

mikael blomkvist karakteriyle kendini özdeşleştirdiği düşünüldüğünde, otisabinin roman kahramanı versiyonu olduğu rahatça söylenebilir. ancak gerçeklerin bundan bağımsız olduğu ve bu karakterin bir nevi ego tatmini için yaratıldığı söylenebilir.

ayrıca iki sayfada bir tost yiyen ve sürekli sütlü kahve içen karakterleri gibi kahve yüzünden gittiği rivayet edilmektedir.
"xx yapan kız" başlıklarına ilham kaynağı olan yazar.
millennium üçlemesinde, ortalama bir yaş aralığını aşmış yetişkin insanlara hitap eder gibi verdiği ahlak dersleriyle hayran bırakmış yazar.