bugün

stieg larssons'ın milennium serisinin aynı adlı romanından uyarlanmış sinema filmidir.
isveç yapımı olup başrollerinde sven-bertil taube, peter haber, lena endre ve peter anderson yer almaktadır.

kitabı henüz okumadım lakin film fazlasıyla sürükleyici ve heyecanlı.*
orijinali var idi (bkz: man som hatar kvinnor)
iyidir, hoştur da insanı izlerken süründürür, hayattan alıkoyar zira iki buçuk saattir. ha gerçekten çok güzel bir film olmuş o ayrı ama kitabını okumadan izlenmemeli.
başrolünde Noomi Rapacein döktürdüğü filmdir.
ayrıca gelecek yıl noomi rapacela en iyi kadın oyuncu dalında oscar adayı olma şansı olan filmdir. abdde bu yıl gösterime girmesi yoluyla adaylık alabilme yolu açılan filmdir.
film über bi film değil. ama kurgu, senaryo, müzik filme öyle bir bağlıyor ki eğer bir filmi değerlendirirken odağı kıstas olarak alacaksak izlediğim en iyilerinden.
filmi izlerken sıkılmıyorsunuz ama film, sinemadan çıkınca adamın üzerinde etki bırakmıyor. misal ben inception'dan çıkınca ne yapacağımı bilememiştim kimi arasamda anlatsam diye.
başroldeki adam çok ama çok yiğit özşener'e benziyor. yiğit özşener bu adamın eline verir ama oyunculukta.
lisbeth salander'ı oynayan noomi rapace'ı gerçekten başarılı buldum.

film boyunca isveç'in çeşitli güzelliklerini görebilmeniz mümkün. mikael blomkvist'in stieg larsson'un tamamiyle alter-egosu olduğuna karar verdim ben açıkcası. lisbeth, mikael'e deliler gibi aşık lakin bunu asla itiraf etmiyor. zira annesi geliyor aklına.

"hiçbir zaman aşık olduğunu belirtmemelisin"

lisbeth'in avukat bozuntusuyla olan malum(malum diyorum bilenler bilir) öcünü aldığı sahne hakkaten de kayda değerdi. lisbeth'in hiç naif olmadığı anlaşılabiliyor. lisbeth ile mikael arasında gerçekten bir senkroni var. birbirlerini müthiş dengeliyorlar. lisbeth'in fotoğrafik hafıza konusuna biraz daha derinlemesine inebilirlerdi. harriet konusunda da olayın biraz genişe yayıldığı görüşündeyim.

cayman adaları'ysa tamamiyle süperdi. 100 m'den anladım lisbeth'i. noomi rapace gibi birisinin 24'ünde genç bir kızı oynamak için kulaklarını deldirmesi, cesur sahneler barındıran sahnelerde oynaması, o ruhu vermesi iyi oturmuş. mikael'i oynayan michael nyqvist içinse bu seri kendi kariyerinde bir dönüm noktası olacaktır.

iskandinavya'ya uzanın. soğuk yerlerde düşünce hareketlidir.

(bkz: flickan som lekte med elden)
alakasız yerlerde erotik sahneler girerek adamı irite etmiştir. kitabın konusunun daha iyi sergilenmesi gerektiğini düşündüren ama konusu genel itibariyle iyi olan bir filmdir.
david fincher tarafından yeniden çekildiği haberinin gelmesiyle daha da sevindirmiş olan millenium üçlemesinin ilk bölümü. haberlere göre de aralık 2011'de beyaz perdede izleyiciyle buluşacak.

http://www.imdb.com/title/tt1568346/
izleyip kitabına göre oldukça yavan bulduğum filmdir. kitabı okuyanlar filmi izlemesin, filmi izleyenler kitabı da mutlaka okusun ve aradaki deruuun uçurumu görsünler.
gerilim - polisiye tadında kitaptan sinemaya uyarlanmış film. kitabı okumadan filmi izledim pişman oldum. zira bugüne kadar kendi hayalgücüm hep yönetmenlerinkinden daha iyi oldu. ancak iyi bir uyarlama yorumunu yapabilirm. aynı zamanda kitap - film millenyum üçlemesinin ilk bacağı... tavsiye ediyor ve amerikan versiyonun daha şaşalı olacağını umuyorum...
yönetmen Niels Arden Oplev imzalı 2009 yılı yapımı bir macera gerilim filmi.

Mikael Blomkvist işinde başarılı bir gazetecidir. Kendisine kurulan bir komplo sonucu itibarı zedelenmiş, bir müddet ortalarda görünmeme kararı almıştır. işte tam bu sırada oldukça zengin Henrik Vanger, uzun yıllardan beri esrarını koruyan torununun kaybolması olayını çözüme kavuşturması için onunla irtibata geçer. piyasanın ünlü hackerlarından Lisbeth Salander ya da kitaba ve filme ismini veren adıyla ejderha dövmeli kız tarafından Kendisine sunulan dosyayı incelemeye başlayan Mikael ilginç detaylar bulacaktır...

seyredilmesi gereken oldukça sürükleyici bir yapım.
film olarak sürükleyiciydi ancak kitabını okumuş olsaydım daha fazla keyif alırdım. * *
yeni çekilen filmi gayet başarılı, film biraz uzun ve özellikle ikinci yarısı çok sürükleyici.
sinema tarihinde genelde erkeklerin hakim olduğu üstün zekalı , becerikli ve aynı zamanda hacker olan karakterin

bu kez 23 yaşında deli damgasıyla yaşayıp devletten halen sosyal yardım alan bir hatuna verilmesi hikayeyi baya ilgi çekici

hale getiriyor.

hikaye de güzel ve sürükleyici.
alman versiyonunu izledikten sonra, tekrar olacağını düşündüğüm için izlemeyeceğim filmdir.

(bkz: hollywood amuagoyum)
izledikten sonra verdiğim paraya, harcadığım zamana çok ama çok acıdığım film * içinizi daraltmak istiyor ve taşımaktan bunaldığınız sinema paranız varsa izleyin yoksa adını bile anmayın. film için diyebileceğim soz söz "bok". tam bir boktu.
bir kaç sahnesi dışında pek de güzel olmayan film. bir de bir kadının bir erkeğe nasıl çakabileceğini anlatmıştır. *
şu sıra gösterimde olan izlenebilir bir film. kitabını okumadım ama filmi güzel olmuş diyebilirim. sadece o kadar uzun olmasının bir anlamı yok, daha kısa tutulabilirdi. bazı yerlerde insanın yaşam enerjisini düşüren karamsar bir havası da var. bunun dışında, karakterlerin hikayeleri ve diyaloglar güzel.
açılışta çalan şarkı led zeppelin'in immigrant song'u. tabi coverlanmış hali.
filmin de dikkatimi çeken bir şey de o kızın koca bi hayvanı devirip yemesini beklerken sürekli happy meal menu tercih etmiş olması. reklammıydı başka bir şey mi bilemedim.
iki filmide izlemiş biri olarak söylüyorum isveç versiyonu daha iyi. david fincher ismini duyunca heyecanlandım ama iş yok filmde isveç versiyonu süper.
isveç yapımından sonra çıkan david fincher versiyonu gereksiz kaçmış über kitap.
filmleri karşılaştırmak isteyenler için: http://www.sabah.com.tr/P...erkesin-ejderhasi-kendine
senaryosu sağlam, şaşırtıcı, merak uyandırıcı. bir çok zıt duyguyu sırayla yaşatabilen bir film.
amerikan versiyonu isveç versiyonuna nazaran daha akıcı ilerleyen, stieg larsson' un zekasına hayranlık besleten yapım.
güncel Önemli Başlıklar