bugün

yaz aylarının kavurucu sıcaklarından sonra yavaş yavaş kendini hissettiren mevsimin gelmesidir. günler ne çabuk geçiyor be sözlük.
yazın hareketliliğinden, cıvıl cıvıllığından eser göremezsin. sanki bi durgunluk çöker bünyeye, bi hüzün... öyle işte.
en sevdiğim mevsim olması dolayısıyla bünyede sevinç yaratan durumdur. yağmurlar yağsın, sokaklar sararan yaprakların istilasına uğrasın, yaz boyunca unutulan üşüme hissi tekrar hatırlansın, yeni bir sevgili bulunsun ve yağmurun tadı birlikte çıkarılsın, o üşüme anlarında sevgili bir ısıtma aracı olarak kullanılsın (bkz: sevgililerin fonksiyonel özellikleri) gibi. yapalım bunları sözlük. başka türlü çıkmaz sonbaharın tadı.
yaprakların dökülmesine az bir zaman kaldığının göstergesidir. kışlıklar yavaştan çıkartılır.
buram buram yalnızlık kokar. eve kapanmak istersin. hele ki dışarda hafiften de rüzgar esiyorsa yatağa girdiğin zaman rüzgarı içinde hissedersin.
kış habercisidir. can sıkar.
puslu soğuk hava,
dökülen yapraklar,
en sevdiğim mevsimdi,
sarı sonbahar.
(bkz: eylülde aşk başkadır)
yaz aşklarının bitişidir.

bu ay ayrılmalarda artış yaşanacaktır aşıklara duyrulur.
günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
kapım ardına kadar açık bekledi seni.

n.h.r
okulların açılması, sokaktan eve paçalar dizlere kadar ıslak dönülmesi, kışlıkların çıkarılması, fönün saçta durmaması gibi durumlara vesile olan mevsim değişikliği.
kışa hazırlığı hatırlatır.
yeşil mandalinalar pazarda görülür.daha turuncu olmamıştırlar.
yapraklar dökülür yollara.
sabah ve akşam serinlikleri içinizi titretir.
naftalin kokusunun habercisidir.
kınalar hazır bekliyorduk, hoşgelmiş..
ankara da başka olan bir mevsimin başlangıcıdır.
saçlara kepeklerin doluşmasının resmidir.
yaz mevsimini seven biri için üzücüdür.
depresyon mevsimidir.kapalı hava,yağsam mı yağmasam mı diye düşünen yağmur..
gereksiz mevsim diye belirtilmiş olduğunu düşündüğüm entry. sonbaharın mısır güzellik kraliçesi sanıldığı bir ülkede yaşamak istemiyorum. fazıl say'ın peşine takılır giderim.
istanbul il sınırları içinde yaşayan herhangi bir insanda yaşama isteği bırakmayan doğa olayı...

yakındır:

kulağımda kulaklığım ile gülhane parkı'nın, alabildiğine sarışın ve olabildiğince kevaşe yaprakları arasında düşünmeksizin atacağım her bir adımımı. her adımda durup da mazinin bir karesine selam çakacağım sanki yetmişine merdiven dayamış bir ihtiyar gibi... çocukluğumun hayvanat bahçesi, panayırı ve konserlerinin yanısıra gençliğimin çakırkeyif ve sayılı sigara izmaritleri ilişecek gözüme. yaşlandığımı düşüneceğim bir çardakta oturup da aşağıdaki veletlerin koşuşturmasına şahit olurken.

sonbahar yakışıyor sana be şehr-i hârika... saçlarını her sarıya boyadığında enerjimi, böylesine sömürmen şart mı? fakülte önlerinde, uzun ekmek kuyruklarını andıran öğrenci toplulukları. analarının koynundan yeni çıkmışçasına, göz bebeklerine yerleşen hayranlıkla hep sana bakarlar mı yılın bu mevsiminde?

haydarpaşa'dan hareket etmekte olan her tren, bir intihar çığlığını bu mevsimde çağrıştırmak zorunda mı? peki ya martıların neden sonbaharda daha bir yanık inler? öleceğim ulan... bir ikindi vakti olacak ve yağmur cenaze namazıma müteakip olarak boşalacak gök yüzünden. doğuyor içime, ikindi vakti batan güneşe nazire edercesine.
Hastayım.
Buradan çıkarak, mevsim değişikliğinden dolayı genelde hasta olunan mevsimdir!
günde 85 kere aşk mümkün müdür hala dinletir.
(bkz: sarı sonbahar) en sevilen mevsimdir bana göre. he bide yapraklar dökülür diye biliyoduk ama (bkz: yaprak dökümü) dizisi sayesinde ilkokul ikinci sınıfta öğrendiğim bu bilgiden vazgeçtim.
Sonunda yahu sonunda. Yani gece 12den sonra terlememde bile gozle gorulur azalma yasadim. Sadece gelmesi bile tek basina yetti.