bugün

izmit belsa plaza'da hoş bir kafe.
beşiktaş'la iyiden iyiye özdeşleşen renklerdir. bir gavura gibip "siyah-beyaz" dediğinde bir b.k anlamaz ama bir türk'e sorarsan direk "beşiktaş" der. gavura birde "black-white" diye sormakta fayda vardır tabe.
çocukluğumuzun televizyonunu renkli telvizyondan ayırmak için kullanılırdı ama o eski televizyonlar bence siyah beyaz değildi yani o çizgifilmler falan sanki hep renkli gibiydi.
(bkz: zeytin peynir)
siyah beyaz düşlerimde seni hatırlarım
bomboş ellerimde seni duyumsarım.

(bkz: pilli bebek) (bkz: siyah beyaz).
altarnatif, güzel müzik yapan yetenekli ve önlerinin açık olduğuna inandığım genç bir grup. eskişehir'de ares'te çalmaktaydılar en son bildiğim kadarıyla.
çok basit sözlere sahip olmasına rağmen müziğiyle insanı çarpan, 10 dk. süren bir pilli bebek şaheseri. süper sololar eşliğinde alır götürür.
ankara'nın ilk barı. canlı blues, jazz, rock ve daha birçok tarz güzel müziğin dinlenebileceği, fiyatları biraz pahalı olan nostaljik mekan. genelde müdavimlerinin takıldığı mekanda oldukça fazla sayıda yabancıyla münasebet kurmak olasıdır. son günlerde adı kendiyle aynı olan nejat işler, erkan can, şeval sam, derya alabora gibi isimlerin oynadığı filme de konu olmuş yer.
ahmet boyacıoğlu'nun hem senarist hem yönetmenliğini yaptığı ankara'da çekilecek film.

Kadrosunda, tuncel kurtiz, nejat işler, taner birsel, erkan can, şevval sam gibi isimleri barındıracak olup 2010 yılında vizyona girmesi planlanmakta.
ankara şili meydanında legal soygun yapılan bir mekan. 60 yaşındaki amcalar blues çalar, akranları teyzeler de bir voktaya 20 kaat ödeyerek dinler.
newcastle united, juventus ve siena kulüplerinin de renkleridir.
(bkz: şikenin rengi)
dama tahtasının rengi.
Vüs'at O. Bener'in içinde çok güzel öykülerini barındırdığı kitabının adı.

--spoiler--
turgut uyar’ın anısına

yürüyen kaldırımda duruyorum. renk körlüğü mü başladı, okumuş muydum, uyduruyor muyum, köpekler siyah-beyaz görürmüş güya nesneleri, köpekleştim mi yoksa? kuşkuya düştüğümü şimdi düşünüyorum. her şey siyah-beyaz: kıpkırmızı olması gereken –neden?– bakara gülleri, yemyeşil olması gereken –niçin?– çimenler, bordo olması gereken –niye?– spor arabasından mutlu çift gülücüklerini sergileyen reklam panoları... bilinmeze götürüldüklerinden habersiz görünen soyunuk, ne erkek, ne dişi insanlar da duruyor, sırtları birbirlerine dönük, nereye baktıkları belli değil. gökyüzü kapkara. sağanak yağmur öncesi. ben giyiniğim, ama titriyorum. daha yürüyen yollara sıra gelmedi anlaşılan. çift katlı otobüslerden biri önümde yavaşladı. pencereleri tozlu. durdu galiba. o mu, kaldırım mı? hep aynı hizadayız. düz mantık gereği ne o, ne kaldırım öyleyse. arka sıralardan bir pencerenin camı açık. bu ‘ben’ miyim? biri kürek kemiklerimin arasına sokulu anahtarı çevirmeye başladı, sol kolum –belki de sağ– kırık kırık kalkıyor. ‘ben’ de beni görmüş olmalı, başını çıkardı pencereden– dev balyozlar pamuk yığınlarına dalıp çıkıyor, çıt yok, dudaklarının kıpırdanışını izliyorum ‘ben’in, “buluşalım” demeye mi getiriyor? sanırım. ama nasıl, nerede, kaç yüzyıl sonra? i̇çimdeki gramofon –his master’s voice– habire baştan çalıyor cızırtılı plağı: saçmalama. benimle mi ilgili bu uyarı? sinirlenmemeliyim, oysa unutmuş olmalıyım öfkeyi. ‘ben’ konuşmayı sürdürüyor gibi. sözcüklerin tek tek karşılıklarını bilmenin anlamsızlığını, birleştirildiklerinde bile anlam kazanmayabileceklerini anlamaktan uzağım. zorla belleğini, anımsa kendini! sabredin, buluşabilirsiniz. hiç de inandırıcı değil artık, umut yok. belki bir an duraklarsa itici güç, o andan yararlanabilirsek, yineleyebiliriz kesintiye uğrayan zamanı. zaman kesintiye uğramaz, yinelenmez.
o çok bilmişin duyamadığım sesi bilgisayar ekranına yansımaya başladı. birden duyumsadım, okuyabildiğim, anlayabildiğim şaşkınlığı, gülünç savı yansımış olmalı gözlerime. tansiyon ilacımı damlatmış mıydım? çoğun savsaklıyorum da... sorular, sözde yanıtlar sıralanıyordu ekranda; sormadığım halde. geç kaldın. yoksadığın zaman seninle oynar, sen onunla oynamayı başaramazsan. yenik düştüm öyleyse. yenik düşmeyi yeğlersen, yenilirsin. bilinç sana özgü. ilk vuran kazanır. kazanmak aklımdan geçmedi. yanıt aramadın. arayamadım, fırsat bulamadım, doğrulardan nefret ettim. yanlışları mı irdeledin sadece. belki. peki nedir sence yanlış? güçlü olduğu varsayılan zaman kavramından korkmak. onun için mi üstüne yürüdün? bilerek diyemem, genlerimin işi. beni neden suçluyorsun öyleyse? yalnız seni mi? suçlanabilecek her şeyi, özellikle siyah-beyazı; suçlamak sorgulamayı getirir ardından. tersi de düşünülebilir bence. aferin! o da olabilir. aklanmayı beklemezsen.
boşaldı ekran. düz bir çizgi akıp gidiyordu. durmuş olmalıydı yüreğim. son bir çırpınışla ağzımı açtım, bağıramadım:
beklemedim. yenilmekten korkmadiğimi sandim. yenildim.
hâlâ yağmur ya.
--spoiler--
hayatlarında gri tonları bulundurmayan, esnek olmayan kimselerin rengi.
hem müzikal anlamda hem de sözler bakımından vurucu bir pilli bebek şarkısıdır. eğer anılar gizliyse bu şarkıda sürekli geçilir, dinlememek için ayrı bir çaba harcanır.
rüyalarımızın rengidir...ama biz onları gerçeğe birebir uysun diye, uyandığımızda renklendirme ihtiyacı duyarız .
23 nisan 2010'da gösterime girecek film. başrollerde tuncel kurtiz, nejat işler, erkan can, şevval sam var.
fragmanını geçtik oyuncu kadrosuyla -umutlandırmış demeyeceğim çünkü haksızlık olacak kimse kusura bakmasın- bizi şimdiden heyecan ve merakla bekleten film. erkan can ile tuncel kurtiz i bir araya getirebiliyorsanız, derya alabaora taner birsel gibi iki usta oyuncu varsa bir de üstüne şevval sam gibi doğal bir güzelliği bu filme yerleştirebiliyorsanız umutlanmaktan öteye geçmiş olursunuz. hele ki türk sinemasının şu dönemde ha bire uyduruk filmleri sıralaması söz konusuyken.
23 nisan 2010 da gösterime girecek bir türk filmi. kadrosundan dolayı izlenmeyi bile hakediyor. ayrıca belirtmeliyim ki ramiz dayı da rol almaktadır.
oyuncu kadrosunda serhat tutumluer'in bulunduğu film.
tüm ankara'yı sevenlerin izlemesi gerektiğini düşündüğüm filmdir. siyah beyaz ankara'da bir bardır ve onun filmidir.
fanatik bir beşiktaş taraftarı olan babadan öğrenilecek ilk renklerdir.
pilli bebek adlı gruba ait en güzel parça... ayrıca 10 dakikadan uzun sürmesine ragmen sıkmayan ender parçalardandır.
netliktir,
varoluştur,
yokoluştur,
candır,canandır...
ölümdür,
yaşamdır...
tıpkı hayat gibidir ya siyah ya beyaz ortası yoktur!