bugün

demin izlesene.com da ilk defa izlediğim goldür.
dünyada böyle golleri çok nadir görüyoruz.

http://www.izlesene.com/v...-sapka-cikartilir/1519161
chelsea maçında attığı golleri'de unutmamak gerekli.
kesinlikle budur: http://www.youtube.com/watch?v=yp3JXhkujhE
linkini vermeye gerek duymadığım, fenerbahçe - beşiktaş maçının 0-0 devam ederken 90. dakikada attığı enfes frikik gölüdür.
nasıl koydu ama 90'da Sergen tezahüratına konu olmuş olan fenerbahçe'ye 90. dakikada attığı goldür.
(bkz: sergen attı şampiyonluk geldi)
bütün attığı gollerden daha güzelini atabileceği gerçeğini bildiğimiz için henüz atmadığı goldür. 50'sinde bile olsa en güzel golü sergen'den beklemek gerekir.
Denizlispor kalesinin örümcek aglarını temizledigi golüdür.
1993'teki 7-1'lik bjk-ts maçında attığı müthiş aşırtma gol, ya da 1994'teki 5-0'lık türkiye-izlanda maçında attığı enfes frikik golleridir. 1995'te özel maçta kanada'ya attığı süper vole golü her zaman efsane olup ilk entry de zaten linki verilmiştir. bir de 96'da 2-1 kaybettiğmiz ve oyuna girdikten 5 dakika sonra kırmızı kart gördüğü belçika maçında attığı gol de şahaneydi, baya güzel golü varmış arkadaşın. öperim.
sadece sergen'in değil, muhtemelen bütün zamanların en güzel serbest vuruş golünü altay'a atmıştır. herhangi bir videosunu bulamadığım için kelimeler yettiğince anlatmaya çalışayım: altı pas çizgisi üzerinde verilen çift vuruş sonrası rakip takımdan en az 6-7 oyuncu barajı oluşturur; topla baraj arasındaki mesafe bir metre bile değildir. beşiktaşlı bir oyuncu topa dokunur ve sonrasında sergen öyle bir vuruş çıkartır ki, o kadar kısa mesafede 7 kişilik barajın üzerinden topu, hem de mermi gibi, geçirir ve golü atar. gol sonrası altay defansı ve kalecisi fatal error verir.

arşivinde bu golün görüntüsü bulunan ya da youtube'da linkini bilen yayınlarsa allah katında sevaba girer.
#7083284'da detayları belirtildiği üzere altay'a attığı golün benzeri şekilde galatasaray'a geldiği ikinci dönemde asy'deki 2-1'lik antalyaspor maçında altıpas civarından attığı nefis çift vuruş golü de örnek gösterilebilir.
kesinlikle şudur: (bkz: anket sıçmanın dayanılmaz hazzı)

tanımı da yapalım tam olsun; dimağın sabce bulmakta zorlandığı durumlarda imdada yetişen zımbırtı.

**

küçükken her akşam sokak oyunundan eve dönüşte, köşebaşındaki bakkalın önünde bir çocuk görürdüm. asosyal ötesiydi. tahminimce bu dalda verilebilecek bi nobel ödülü olsaydı, önümüzdeki 28 yıllık süreçte tek ve en güçlü adayı(kavramdaki 7 hatayı bulun) bu çocuk olurdu.

jelibon sömürmek ve atari parçalamakla geçen çocukluk yıllarım boyunca, bu çocuğu görürdüm lakin üzerinde hiç düşünmezdim. çocukluk işte, hayatımdaki öncelik sıralamamda pokemon tasolarından, ne biliim power rangerstan falan çok sonra gelirdi duygusallık. belki de gelmezdi. aslında gençliğimde de gelmedi. yoksa.. yok yok olamaz..

çocukluk işte, mahallede kedi falan öldürür, böcekleri diri diri yakar, penceresi açık evlerin perdelerini tutuşturmaya çalışırdık.. şaka şaka.. küfretmeyin lan tamam şakaydı. ama var böyle tipler. yeri gelmişken onların da amına koyayım.

her neyse biz konumuza dönelim. işte bu çocuğun da yegane oyun arkadaşı, morumsu hayal penceremden gördüğüm kadarıyla bir psp idi. yok yok yanlış gördüm, psp yok tabi o zamanlar(bak bi şey daha öğrendin kötü mü oldu), bir yoyo idi. aslında çocuğu siktir et, bu yoyo olayı başlı başına bi tapik konusu da, şimdi zamanı değil.

evet bu çocuk yoyosuyla fazlaca haşır neşirdi. yani ben ikiliden hiç birini yanıbaşında diğeri yokken görmedim. uykuları bile berabermiş. hatta aldığım duyumlara göre çocuğu bi kaç defa yoyoyla konuşurken bulmuşlar. işin ilginç tarafı yoyo da konuşuyomuş*.

yalnız gariplikler dizisi bu olaylarla bitmiyordu. bu çocuk yoyoyu da hiç bilinen oynama şekliyle oynamazdı. yani bizim alışık olduğumuz yöntem, ipin boşluktaki tarafının elde tutulup basit harmonik hareketlerle yukarıdan aşağıya sallanarak bu aptal döngüden mutlu olunmasıyken; eleman, ipini kesip attığı adeta iki boyuttan müteşekkil yoyoyu bildiğin futbol topu gibi kullanırdı.

başlangıçtan günümüze tam bir tuhaflıklar abidesi olan bu çocuk, futyoyoyla başlayan kariyerini futbola terfi ederek devam ettirmişti. yani oyuncu olarak değil, yiyici olarak. ergen dönemlerinde de yedi yirmidört futbol maçlarının karşısında görürdük kendini. yalnız bu sefer bakkalın dışından içine yatay geçiş yapmış vaziyette. tüm hayatını istemli olarak 5 metrekarelik bi alana sığdırmak da ayrı bi ecayibiyet olsa gerek.

uzun yıllar oldu. çok zamandır görmezdim kendisini. sosyal hayatında bir devrim yaparak internetle tanışmışmış, bi de en son anketörlük yaptığı haberi geldiydi bi dosttan. yalnız anketörlük dediysem, sözlük anketörlüğü.
inanmadıydım, doğruymuş. ne diim, hayırlısı olsun.

dikkat: bu entry 3 gün içinde kendini imha edecektir. ortaya yazılmış olup, kimse üstüne alınıp türlü vazifelere soyunmasındır.

dikkat 2: entry hala kendini imha etmediyse bize ulaşın,

parola: gel gel gümülee gel.
işaret: müdür bu buna konuş.
her golü ayrı güzeldir. gençliğimin yıllarını onu inönü stadında izleyerek ve gurur duyarak geçirdim.
yatarak da gol atar, iğne deliğinden de top geçirir, bütün herkesi çalımlar da.
bir tane daha gelmedi henüz ondan, gelirse onu da izleriz.
ser-gen yal-çın!