bugün

Sarı yelekliler dünyaya hiçbir şey öğretmese bile şunu öğretir: Gerek politik geçmişleriyle gerek sınıf çıkarlarıyla bir araya gelmeyecek insanların, ortak düşmana karşı belirli bir eylemde bir araya gelebilmesinin önemi. Türkiye bunu sadece Haziran hareketinde yaşayabildi. Burjuvazi ve partileri bu sayede kontrolü kaybetti ve ''kaos!'' diye çığlığı bastı, ama tekrar ''düzen''i sağlayabilmesinin öncüllerinin de böyle bir geçici ittifakın zaaflarında yattığını unutmayalım. Yönetme sanatında tecrübeli burjuvazi bunu her zaman kullanır. Onu sadece devrimin amaçlarını edinmiş, kendi partisini tanıyan ve onun direktifleriyle hareket edebilen sosyalist bir işçi sınıfı ile onun peşinden sürüklenen ezilen ve sömürülen kitleler yenebilir. Siyasette de siyasetin devamı olan iç-savaşta da. Ne var ki hayat devrimci yükseliş anlarında böyle keskin sınırlar çizmiyor, yani ordular bir yerde hazır beklemiyor. Önemli olan hep daha fazla kitleye ulaşmak ve onları devrimin bilinçli saflarına, programına ve partisine katmak, yenilgiyi önemsizleştirmek, bir sonraki atılımı ''bir eylemden diğerine aktif devrimci bir hat'' çizerek hazırlamak, ölümüne savaşılacak ve tek hedefi iktidarı ele geçirmek olan saldırıyı örgütlemek. Herkes sarı yeleklilerin veya gezicilerin o anda daha güçlü bir düşmana karşı yenilebileceğini öngörebilir, ama yenilgi gelirken ve geldikten sonraki baskı ve gericilik yıllarında, şimdi Fransa'nın tersine Türkiye'de olduğu gibi, devrimci çalışmanın nasıl sürdürüleceğini, devrimin derinliğine etkisinin ve devrimci örgütlenmenin nasıl korunup geliştirileceğini, sınıf mücadelesinin yolunu vb bilmemiz ve uygulamamız gerekir. Biz yapmazsak kimse yapamaz.
Oc yelekliler. Bizdeki gezici teröristler gibi.
''Sefalet eken öfke biçer''

görsel

konulara pek hakim değilim fakat bu söz hoşuma gitti.
fransız kızılbaşları.
Bu örgütlenmenin Arkasında yine yahudilerin parmağı olduğunu düşünüyorum. Yoksa bu kadar organize olamazlardı. Hatırlayın, arap baharını da sonradan siyonistlerin attığı binlerce sms yönlendirmişti.
tam gaz devam.

Sana sarı yelekler aldım
Bastille pazarından.
fransa yanarken cnn international'ın saçını taradığı eylemcilerdir. olay bizde olsa ne vahşiliğimiz kalmıştı ne diktatörlüğümüz. polis resmen işkence şeklinde adam dövüyor meydanlarda. bizde olunca tatlı su solcuları hemen başlardı toplantı ve gösteri özgürlüğünü polis engelleyemez diye.
desteklediğim grup.
dünyaya ne kadar "benmerkezci" ve ne kadar boş beleş mülahazalarla baktığımızı maalesef bir kez daha ortaya koyan bir vaka.

kendi hatalarımızı başkaları da hata yapıyor diyerek aklamaya çalışmaktan vazgeçmemiz lazım. insanların insanca yaşamaya her ülkede hakkı var.
Fetöcü olmasınlar?adamlar darbe yapmaya alıştı ya,alışmış kudurmuştan beter ya o açıdan.zammı geri çektirtmişler aferin.
hepsini yürekten alkışlıyorum..

insanlık onurunu şu rezil 100 yılda tekrar herkese hatırlattıkları için..

helal olsun hepsine..

biz sığır geldik sığır gideceğiz belki ama el oğlu yine gerekli değişim ve dönüşümü başarıp seviyesini bir tık da olsa artırıp yoluna devam edecek..
amaçlarına ulaşmışlardır.
aslında yeşil olan ama nedense medya tarafından sarı yelekliler olarak yazılan çizilen fosforlu yelek giyenlerdir.
yakarsa fransa'yı sarı yelekliler yakar sözüne mazhar olan grup.
Mandalinacılar.
daha az vergi isteyip daha çok sosyal devlet görmek isteyen fransız eylemcilerdir.

şu 42 talebe baktığınızda kanser saçan solcu isteklerine benziyor bir çoğu. ama az vergi vermeyi de istiyorlar ( klasik liberaller hem birey hem şirket bazında az vergiyi savunur)

macron neoliberal midir ? küresel kapitalizm çöküşte midir ? ikisinin cevabı hayır.

macron, özellikle büyük şirketlere vergi affı getirip, bireylerden daha fazla vergi almaya çalışarak crony-capitalism örneği sergilemiştir. klasik liberalizmde şirketlerden az vergi alayım, vatandaştan daha fazla vergi alayım gibi bir anlayış yoktur. eğer liberalizmi böyle bir şey sanıyorsanız hiç bir şey bilmiyorsunuz demektir. liberalizmi, şirketlerin bireyleri sömürdüğü, hukuk sisteminin olmadığı bir ideoloji olarak görenler genelde bu kanser sol kitle oluyor. bunun çözümü basit, açıp okuyunuz.

küresel kapitalizm çökmüyor, aksine dünyada son 50-60 yılda yoksulluğu ciddi oranda azaltan şey bizzat kapitalizm. ticaret özgürlüğü ve rekabet, şirketlerin ve bireylerin üzerindeki finansal yüklerin azaltılması ( devletlerin az vergi alması) gibi etkenlerin olduğu ülkeler gelişmiştir. singapur, tayvan, hong kong, çin gibi ülkelerde yoksulluk ciddi oranda azalmıştır.çin yakın bir zamanda gelir vergisinde indirime gideceğini duyurmuştu. bunlar küresel ekonomiye entegre olmakla mümkün oldu. hatta hatırlarsanız çin, davosta küreselleşmeyle ilgili olumlu şeyler söylemişti. trump ise içe dönmeyle ilgili konuştu.

peki bu ticaret savaşları ne ? bu ticaret savaşları bizzat devletlerin halt etmesi. ticareti baltalayan şey, insanları zarara uğratan şey devlet adamları ve onların aptalca regülasyonları.

klasik liberaller ne diyordu ? devlet ekonomiye daha az müdahale etmeli.. peki devlet regülasyonlarının, ekonomiye devlet müdahalesinin,kamulaştırmanın savunulduğu sistem neydi ? kamucu ekonomi. daha ötesi de sosyalizm elbette..

şimdi tekrar düşünelim, küresel ticaret savaşları kapitalizme mi mal edilmeli, yoksa devletin kontrolcülüğünün kutsandığı kamucu ekonomilere mi ?
fransa'nın dış mihrakları, faiz lobileri, teröristleri, fetö pkk gibi teröristleri, vatan hainleri, dünya lideri emmanuel macron kıskançlığı duyan insanları.

edibüdü: içime fransız çomarı kaçtı da...
Bizim müslüman türk milleti gibi sığır misali yatıp bir liseliye peygamber muamelesi yapmak yerine çatır çatır direnip haklarını almışlardır.

Bu zihniyet farkı bile Türkiye'nin büyük, müreffeh bir ülke olamamasının ana sebebidir. Çünkü büyük bir ülke olmak sahte müslüman siyasetçiler ve çevresindeki bir grubun semirip, halkın açlıktan nefesi kokarak gezmesi değildir.

Guruldayan midenizle sizi soyan kirpi bıyıklıyı savunun şimdi!
(bkz: sarı yelekliler fransa nın kızılbaşlarıdır)
https://twitter.com/tokce.../1069934891670720512?s=19
Cem Toker tarafından Twitter da yapılan paylaşım.

görsel
yeşil değilmiydi o ?
adı benzin zammını protesto olarak yayıldı fakat bardağı taşıran son damlaydı benzin zammı.
o son damla olduğu için adı öyle kaldı, yada bizim yerel basına bu şekilde sunmak daha cazip belki de şirin geldi.
nede olsa benzin bizde çok ucuz ya...
neyse bu ayrı konu.
adamlar şuna isyan ediyor,
yüksek kazançlı olanların vergilerinin azalması,
maaşlı çalışanların vergilerinin yükselmesi,
sosyal güvenlik sisteminin adaletsiz olması,
büyük şirketler büyük, küçük zanaatkarlar küçük vergi versin istiyorlar.
emekli maaşlarında yükselme,
tüm seçilmişlerin maaşları normal olsun istiyorlar.
bunlar gibi bir çok talep var ortada, tabi bardağı taşıran son damla benzin zammı...
#Flood #France
Fransa'daki Sarı Yelek eylemlerini herşey bir yana, aslında ne olarak düşünmeliyiz.1789 Frnasız ihtilalini ele alalım.
Fransız Devrimi veya Fransız ihtilâli (1789-1799), Fransa'daki mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulması ve Roma Katolik Kilisesi'nin ciddi reformlara gitmeye zorlanmasıdır.
Avrupa ve Batı dünyası tarihinde bir dönüm noktasıdır. Sosyal bir akımı başlatan en büyük etkendir.
Fransız halkı önceki döneme göre büyük bir evrim geçirmektedir. Halk bilinçlenmektedir ve sarayın, kralın, seçkinlerin denetiminden çıkmaya başlamıştır.
Şehirlerde yaşayan pek çok burjuva, büyük bir atılım içindedir. Kitaplar yaygınlaşmakta, aileler çocuklarını üniversitelere göndererek sağlam bir gelecek kurma yolunu tutarak kültürel seviyeyi yükseltmektedir.
Bağımsız yayıncıların çıkardıkları gazete, bildiri ve broşürler, kitlesel bilinçlenmeye yol açmaktadır. Bu koşullar da toplumsal değişim taleplerinin olgunlaşmasına yol açmıştır.
Toprak sahipleri ve soylular ayrıcalıklarını korumaya çalışmakta; bu sebeple burjuvaların soylu tabakasına geçmesini engelleyecek barikatlar yükseltilmektedir.
Soylular statülerini koruma hevesindeyken, burjuvalar da ekonomik olarak güçlenmelerine rağmen toplumsal haklarda söz sahibi olamamaktan şikayetçidirler. Kırsal nüfus ise üzerindeki vergi yükünün hafiflemesini istemektedir.
Devrimci düşünce, ülkede köklü yapısal değişikliklere gitmesi gerektiğine inanan katmanlar arasında yayılmaya başlamıştır. Merkezi otorite ülkenin içinde bulunduğu evrimsel süreci kavrayamamış ve eski yöntemlerle sorunları halletme yoluna yönelmek istemiştir.
Oysa özellikle burjuva, ingiliz devriminin etkisiyle geçici çözümle yetinmek değil, kitlesel olarak ingiliz modelindeki gibi ‘parlamenter monarşi rejimi’ altında yönetime katılmayı arzulamaktadır.
Fransa, Kuzey Amerika’daki tüm kolonilerini 1763 tarihinde, Yedi Yıl Savaşları sonunda imzalanan Paris Antlaşması ile ingiltere'ye kaptırmıştı.
ingiltere, Yedi Yıl Savaşları'nın mali yükünü, yeni vergilerle kolonilerden çıkarmaya kalkışınca; bu durum Kuzey Amerika kolonilerinde huzursuzluk yaratmıştı. 1774 yılında Onüç Koloni'nin başlattığı Amerikan Bağımsızlık Savaşı 1776 yılında bağımsızlık ilanıyla sürmüştü.
Fransa ise bu çatışmalara büyük boyutlarda mali destek vererek dolaylı olarak katılmıştır.Bu harp harcamaları ve giderek artan saray masrafları dolayısıyla Fransız monarşisi de mali yönden tükenmişti.
Fransız Devrimi'nde çok farklı kesimler rol almıştır. Paris yoksullarının temsilcileri kendilerine Enragee (öfkeliler) adını vermişlerdi. Heberistler de yoksullara yakın ve radikal bir kesimi oluşturuyordu.
Devrimi bir halk hareketinden çok salt bir ilerleme olarak anlayan üst kesim temsilcileri iki kanada bölünmüştü. Jakobenler radikal ilerlemeci, Jirondenler ise liberal ve ılımlı ilerlemeciydi. Jakobenler de daha sonra bölündü ve Danton ayrı baş çekti.
Jakobenlerin içindeki en sertlik yanlıları Robespierre ve San Just'tu. San Just, "Hürriyetin istibdadını istiyoruz." paradoksal sözleriyle ün salmıştır
4 Temmuz 1789'da Parisliler Bastille Hapishanesi'ne hücum ettiler. Bu genel ayaklanmanın ardından (1791) yılında bir kurucu meclis toplandı ve insan ve Yurttaş Hakları Bildirisi yayınladı.
Ardından da ulusal egemenliğe dayanan bir anayasa hazırlayarak monarşinin yetkilerini sınırlandırdı. Bu anayasa, halk tarafından seçilecek bir parlamentonun yasama ve yürütme yetkilerini kralla paylaşmasını öngörmekteydi.
Kanunları hazırlamak, bütçeyi tasdik etmek ve hükümetin icraatını kontrol etmek görevleri meclise verildi. Ayrıca insan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin esasları uygulamaya konuldu.
insan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin uygulamaya konulması ve bir halk meclisinin yürütme erkini ele alması, Fransa’da feodalite kurumları yıktı.
Zaten halk yığınlarındaki soylulara karşı gelişen öfke, pek çok soylunun topraklarını bırakarak diğer Avrupa ülkelerine kaçmalarına yol açtı.
Fransa’daki tüm bu gelişmeler, tüm Avrupa açısından çok önemli sonuçlar doğuracak, sadece gelecek yılların değil, yüzyılların da içsel dinamiklerini kökten değiştirecekti.
Avrupa’da herkes, feodal sınırlamalardan kurtulan bir Fransa ekonomisinin büyük bir gelişme göstereceğini, bunun ise Fransa’yı uluslararası ticaret alanında rekabet edilmesi çok zor bir güç haline getireceğini öngörebiliyordu.
Üstelik böylesi bir ekonomik büyümenin, eskisinden çok daha güçlü bir Fransız askeri gücünü besleyebilecek durumda olması, kuvvetle muhtemeldi.
Öte yandan Fransa’da ortaya çıkan, insan haklarından, eşitlikten ve özgürlükten yana bu düşünce hareketinin tüm Avrupa’ya yayılması ve mevcut monarşilerin geleceğini tehdit etmesi kaçınılmazdı.
1793-1794 yılları arasında kalan döneme Terör Dönemi de denmektedir.
Not: ( 21.yy Olayları bu şekilde analiz edeceğiz)

Alıntıdır.

(https://twitter.com/punag.../1069484935650729984?s=19)
görsel
Yeleğimi aldım Fransız ihtilâlinin yayılmasını bekliyorum. *
kendi yalanlarına kendileri inanan üç beş komünist sokak serserisi.

bu pisliklerin hiçbir yerde yaşamaya hakkı yok.