bugün

marquis de sade'nin zamanında (yamulmuyorsam 1700'lü yılların ikinci çeyreği) tartışma uyandıran, tüm kiliseyi, krallığı ve üst düzey zengin insanları eleştirdiği kitabı. süper zengin dört kişinin 120 gün boyunca bir şatoda, belirli kurallar çerçevesinde oynadığı şehvet oyunları anlatılır. kitabı aykırı edebiyat yapan olgu ise bu dört zenginin yanlarına on tane 12-15 yaş arası erkek ve aynı şekilde kız çocuklarını almasıdır. bu 120 günde yaptıkları akla hayale gelmez işkence ve tecavüz sahneleri okurun* bir süre sonra kitaptan iğrenmesini, tırsmasını sağlamamış değildir. fakat gerek üslup açısından, gerekse ayrıntılar açısından çok başarılı bir kitaptır.

pasolini zamanında filmini çekmiştir. bir hafta sonra da öldürülmüştür. yasaklıydı film fakat sonradan yasak kaldırıldı. artık her yerde bulunabiliyor.

(bkz: Salo o le 120 giornate di Sodoma)

edit: başlık taşınınca film başlığına kitap entrysi girmiş gibi olmuşum.
kanımca gereksiz bir film. sadece "farklı" olabilir sıfatı.
izlenmesi için sağlam bir mide gerekli olan film.
zamanında mgm movies kanalında da izlenebilmiştir..
sinema uyarlamasında, tırnak ve bok yedirtme, türlü işkenceler yapılan kişinin karşısına geçerek cinsel zevk alan insanlar gibi bir çok sapkın eylemi bünyesinde bulundurarak faşizme göndermeler yapan bir garip film! gore film katagorisine giriyormuş bu tür filmler! görmek istiyenlerin bu filmi ağzına kadar dolu bir mide ile izlememeleri tavsiye edilir.
sodom'un 120 gününü bir başyapıt yapan şey, anlatılanların okuyucunun keyif alması ( veya tam aksi bir hisle ama yine de kitaba dair ilgi uyandırmak ) için yazılmış olmamasıdır ki zaten sadizmin ilk düsturların biridir bu.
üstelik kitap içindeki "iğrençlikler ve sapıklıklar" bugün son derece masumane gelmekte ve pek çok porno sitenin sıradan içeriğini oluşturmaktadır. kitabın güncelliğini korumasının sebebi yazarın üslubundaki kayıtsızlıktır.
pier paolo pasolini nin 1976 da çektiği bir filmidir.
(bkz: sodom un yüz yirmi günü)
Marquis de sade'nin edebiyat dünyasına maL oLmuş kitabı.. şeytanLa yüzLeşmenizi sağLayacak bir kapı araLığı sunar size.. sade'nin cinseL başyapıtı oLarak görüLen bir kitaptır..
26 uluslararasi istanbul film festivalinde izleme firsati buldugumuz film. pasolini'nin her seyi bu kadar 'acikca' gostermesi pek begenilmemis olacak ki, yeni melekte balkonun yarisi filmi yarida birakti. cok sert bir film. kesinlikle..
26.uluslararası istanbul film festivali 'nde gösterilmiş olan, pier paolo pasolini'nin marquis de sade'ın eserinden serbest olarak uyarladığı, hazmı zor, faşizm karşıtı film.
"15 yıl önce yine festival kapsamında,emek sinemasının hınc hınc dolduran(yavaş yavaş boşalan) kalabalığı.." türevi bir yazı okumuştum 26. uluslararası istanbul film festivaline gitmeden önce.Bu tabiki gurur yapıp filmi sonunda kadar izlememe tüm salon da olduğu gibi etkili oldu.
Film başlarken ilk sahnelerde penis ve vajinayla karşılaşmak sinema da biraz şaşırmanıza neden olucaksa,ilerleyen sahnelerinde karşılaşacaklarınızın ve bunlara tepkilerinizin meshul değildir ne film festivali ne de pasolini.sorunsuz geçen 15 dakikadan sonra hareketlenmeler oldu salonda.filmin methini duymuş ve buna göre kendi üretime psikoz içindeki tek tük insanın salonu sinirli bir şekilde terk etmesi vuku bulmuştur.Arkamda oturan 15 yıl önce de emek sinemasında bu filme gitmiş gibi duran çiftin,filmi terketmesini ve bir daha 15 yıla doğru umutsuzca bekleyeceklerini düşünüyor olmam benim değil filmin suçu.ama filmin sonuna doğru salonun doluluk olayı insanların 15 yılda ne kadar duyarsızlaştığı,şiddeti ve şiddetinin getirdiklerini ne kadar normal karşıladıkları şeklinde bir izlenim edinmemi sağladı.
Film özü itibariyle 3 bölümden oluşuyor.hatırladığım kadarıyla çılgınlık çemberi,bok çemberi ve kan çemberidir.gerçi kan çemberinde pek kan kan gördüşümü hatırlamıyorum ama.
bok çemberine kadar izleyebilirsiniz ama bok çemberinde arkamdaki arkadaşın dayanamayıp kusmasını göz önüne alırsak ordan sonrası biraz zorlama olabilir
son tahlilde film faşizm bok çemberinin merkezine doğru yol alan ve yarıçapının ne kadar küçük tutulması gerektiğinin umutsuz bir ispatıdır.Mutlaka bir şekilde izlenmelidir bence.
romanın orjinalinden çok oyuncuların bu rollerinin nasıl üstesinden geldiklerini ya da midelerinin bunu nasıl kaldırdığını düşündüğüm film. kanımca oyuncular gerçek hayatta mühebbet hapis cezası çekmişlerdir ve eğlence olsun diye bilmeden bu film teklifini değerlendirmişlerdir. ya hepsi umutsuz ruh hastalarıdır ve zaten filmin içindekilerden rollerinden gerçekten zevk alıyorlardır, son olarak da gerçekten profesyonelliği aşmış gerçekten herbiri ödülü hakeden mükemmel oyunculardır. Sonuncusu mantıklı gözüküyorsa da diğer üçünü de göz önünde bulundurun.
Freudyen bir adam olan pasolini bu filmde faşizmle bastırılmış duygular arsında bağlantı kurar. Faşistler bastırılmış duygularından ötürü şiddet yanlısı oluyorlar. Filmde hakim, savcı hepside faşist italyanın görevlileri. Ve herbirinin de sapkın cinsel arzuları var.
faşizmin sapkınlığını cinsel sapkınlıklar üzerinden yumruklayan, arada seyircinin de gözüne gözüne aparkatlar çakan pasolini filmi..

bir grup gence, zorla tuttukları bir malikanede akla hayale gelmeyen işkenceler yapan faşist yönetimin üst düzeyi, homosexüel ilişkiler, dışkı yedirmeler, kendi aralarında yaşadıkları ucubik çarpışmalar üzerinden itin götüne sokuluyor ve de çıkarılıyor.

faşizmin hayvani doğasına uygun, hayvani bir eleştiri...
milletin her tuttuğunu duzdüğü, dil kesilen, göz çıkarılan, bok yedirtilen saçma sapan bi film. Birşeyler anlatılmak isteniyorsa bunu anlatmanın tek yolu bu değildir herhalde.
buyrun efendim trailer ina buradan ulasabilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=jVvXX14UNQw

uyari: ruh sagligini bozabilecek sahneler ihtiva eder. pornografik nitelendirilebilecek ciplaklikta cabasi haa ben nitelendirmiyorum o ayri ama derseniz ki kardesim sana guvendik tikladik linke anaya babaya rezil olduk isyerinde patrona yakalandik o zaman uygun bir zamanda acin. ayrica hafif spoiler: yedikleri seylere dikkat efendim.
Pier Paolo Pasolini'nin, siyasal iktidarın ahlak tanımazlığını anlatmak amacıyla cinselliğin uç noktalarını ve işkence metotlarını kullandığı filmidir. Film öyle rahatsız edici boyutta ilerler ki insan, yönetmenin tavrını anlayamayacak hale gelir. Filmin belki de en büyük sorunu budur. işkence ve cinsel taciz sahneleri filmin tezinin sanki önüne geçmiştir.
"SALO-O LE 120 GIORNATE Di SODOMA" hiç kuşkusuz Passolini'nin çekmeyi planladığı son film değildi ancak çekebildiği son film oldu. Film gösterime girdikten kısa bir süre sonra Passolini, Roma'da "seks cinayeti" gibi basitleştirici bir cümleyle üzeri örtülen bir cinayete kurban gitti. (Bu bilgiyi ilk öğrendiğimde aklıma John Lennon'un öldürülüşü gelmişti.)
Pier Paolo Passolini tüm hayatı boyunca kurumlarla uyumsuzluk temelinde ilişki kuran biri olmuş. 1947'de eşcinsel olduğu gerekçesiyle Komünist Parti'den ihraç edilir ancak bu ihraç ne O'nun komünist ne de eşcinsel kalmasını engelleyebilir. 1945'de yayımladığı roman hakkında müstehcenlik suçlamasıyla davalar açılır. Daha sonraki yıllarda kiliseye hakaret ettiği suçlamasıyla karşılaşır ve bu böylece öldürülüşüne dek sürer.
"SALO VEYA SODOMUN 120 GÜNÜ" Marquis De Sade'ın aynı adlı romanından filme filme uyarlanmış. Sade, geçen yıllarda Yatak Odasında Felsefe isimli kitabıyla gündeme gelmişti. Yatak Odasında Felsefe önce toplatılmıştı, ardından da yakılmasına karar verilmişti. Ancak, 2005'te bu talihsiz karardan vazgeçildi ve kitap özgürlüğüne kavuşabildi.
Sodom'un 120 Günü, hakkında mahkeme kararları çıkmasa da en az Yatak Odasında Felsefe kadar zorlu bir metindir. Okurken, zaman zaman kanınızın çekildiğini hissedersiniz. Doğrusu, filmi izlemediğim ama varlığından haberdar olduğum günlerde, böyle bir romanın filme nasıl aktarılabileceğini düşünmüş ancak ortaya çıkabilecek olası sonucu kafamda canlandıramamıştım. Filmi izledikten sonra gördüm ki Passolini bir yandan kitabı örselemeden filme aktarmış bir yandan da olayları 1944'lerin (tarihi tahmin ediyorum) italya'sına taşıyarak ortaya faşizm karşıtı bir başyapıt çıkarmış.
Film boyunca romanda anlatılanların hepsini izleyebiliyoruz. Faşistler köyden topladıkları kızlı erkekli bir grupla çok sıkı korunan bir şatoya gelirler ve burada her türlü sadist öğretiyi uygulamaya geçirirler. Sodomist ilişkilerden tutun da birbirlerine dışkılarını yedirmeye kadar bir dizi "zorizlenir" olayın gerçekleştirilmesine şahit oluruz film boyunca.
Sözün kısası, "SALO-O LE 120 GIORNATE Di SODOMA" bize sinemanın olanaklarını, sınırlarını-sınırsızlığını bir kez daha gösteren ve asla ulusal televizyonlarda yayınlanmayacak bir film.
(bkz: manca)*
filmde esir tutulanlar bir sürü onur kırıcı uygulamaya maruz kalmasına rağmen izleyenenin sinirleni hoplatacak şekilde pek bir tepki vermiyorlardı. hatta sanki bir noktadan sonra bazıları bu işkence seanslarına razı olmaya ve bu durumdan giderek hoşlanmaya başlıyordu. zannımca pasolini bununla, filmin geçtiği dönemi de göz önüne getirirsek, "bakın işte hayatta da bu kadar açık seçik bir faşizm var ama bu faşizme maruz kalanlar ses çıkarmıyor ve gittikçe hoşlanıyor" demek istiyor seyirciye. filmin bu denli pornografik olması, izleyenin midesini bulandıracağını pasolini'nin özellikle seçtiği zaten belli; "faşizm mide bulandırıcıdır, izlemesi bile". yine filmde yumruğunu havaya kaldırarak öldürülen kişi ise, pasolini'nin kendisini de düşünürsek, genel anlamda komünistleri sembolize ediyordu bence.

nihayetinde güzel filmdir fakat sağlam mide gerektiriyor izlemek için.
cogu kimsenin kaldiramayacagi sahneleri barindiran ve elestiri anlaminda cigir acan bir pasolini filmi.
klasik pasolini filmleri gibi cinselligi uc noktadadir. erkek cinselligi (yonetmenenin escinsel olmasindan kaynaklanan) bu filmde de on plandadir. mussolini yonetimine yapilan elestirinin tozu oylesine buyuktur ki ve film oylesine aykiri ve cesur unsurlar icerir ki filmin gosterimi sonrasi pasolini suikaste kurban gitmistir.
her ne kadar bulunmasi ve bulundugunda izlenmesi zor bir film de olsa mutlaka izlenmeli..
filminde cezalandırmalardan birinde şöyle bir sahne geçer.

--spoiler--
- Bir başkasının vajinasının içine canlı sıçan konulup vajinası dikilir.
--spoiler--

Film hakkında yazılanları okuduktan sonra düşünürdüm, ne kadar kötü olabilir ki diye.
fakat bok sahnelerinden sonra kusmamak elde değil...
Erotik ve Pornografik edebiyatın atalarından Marquis de Sade'nin 1785 tarihli eserinden uyarlanan, paolo Pasolini'nin "pornografik" olduğu gerekçesiyle birçok davaya konu olmuş ve birçok ülkede yasaklanmış 1975 Yapımı filmi.
--spoiler--
film 1944 yılında Nazi Almanya kontrolünde Kuzey italya'da kurulmuş kukla bir devlet olan Faşist Salo Cumhuriyeti'nde geçer. Şehrin ileri gelenlerinden 4 sefih, 9'u kız 9'u erkek 18 genci bir şatoya kapatıp Mussolini destekçisi Amerikalı şair Ezra Pound'un dizelerini okuyup duran 4 yaşlı fahişe ile birlikte genç kölelere fiziksel, ruhsal ve cinsel işkence uygular.
--spoiler--
kitapta sade, iktidarın yanısıra kiliseyi de yerden yere vururken ona kıyasla filmde ağırlıklı olarak faşizm eleştirilir. pasolini'nin italyan faşistlerini bu derece sapık göstermesinin altında kendi geçmişinin yansımaları ve faşizme duyduğu öfke yatar. öyle ki Passolini 20'li yaşlarında bir süre Salo Cumhuriyeti'nde yaşamış, tutuklanmış ve kardeşi öldürülmüş.

http://www.imdb.com/title/tt0073650/
salo cumhuriyeti için:http://en.wikipedia.org/wiki/Italian_Social_Republic
filmdeki sadomazoşist faşizm konseptinin oluşmasında, theodor adorno'nun the dialectic of enlightenment kitabının baya etkili olduğu kesin olan filmdir. aslında olayın doğasını çok iyi anlatmıştır. insanların hayatı pahasına savundukları vatan, millet gibi kavramların başkalarına acı çektirmek ve üstümüzde bir otorite görmekten zevk almamızın bir sonucu ve göstergesi olduğunu anlamamız için önemli ve mesajını en direkt yoldan veren bir filmdir. belki de bu noktaya temas etmesi bizi bilinçaltından rahatsız eder. çünkü vatan millet sakarya diyen bizler filmdeki sapıkların ta kendisiyizdir.
her bünyenin kolay kolay kaldıramayacağı şoke edici bir filmdir.Criterion Collection'ın çıkardığı 2 diskli dvd'yi sıkı arşivcilerin edinmesi gerekir.
http://www.criterion.com/asp/release.asp?id=17