bugün

IKSV'nin düzenledigi, ceyrek asri geride birakan film festivali organizasyonu. Bu yil 31 Mart - 15 Nisan tarihleri arasinda yapiliyor. Program bu aksam aciklandi, biletler genel ön satisa 17 mart'ta cikiyor.

http://www.iksv.org/film/

yirmialtinci uluslarasi istanbul film festivali olacakti baslik, malum 45 karakter sinirina takildi.

edit : düzeltme icin yasakmerve'ye tesekkürler.
açılışı ferzan özpetek'in saturno contro adlı filmiyle yapılacak olan festival. 17 mart'ta genel satışı başlıyor..
biletleri bugün satışa çıkmış olan* festival.. atlas, rexx ve emek'in önünde bir kuyruk bir kuyruk.., halkımızın sinema aşkına şaşarsınız...
Bu yıl baya bir iştahımı kabartan, görmek istediğim sayısız filmi yurdum topraklarına getiren ve kuyruklardan anlaşıldığı üzre büyük bir ilgi uyandırmış olan festivaldir.. insana "yaşasın sinema!" dedirtmektedir..
2.5 ytl'ye bütün türk filmlerini izleyebileceğiniz festival.
ayrıca; 11.00, 13.30 ve 16.00 seanslarında bütün filmler 2.5 ytl.
gala ve gece seansları 15'i 20'yi buluyor tabi ama akbank'ın sponsporluğunda iyi bir fiyat politikası izleniyor.
birde; gişedeki görevli * gelen yabancı "bayana öğrenci mi tam mı?" sorusunu yöneltemedi...
'haftaiçi' gündüz seansları ve türk filmleri 2.5 ytl.
yanılmıyorsam 235 film gösterilecek. benim gibi
önceden bilet almaktan çekinip-gidemezsem kıçımda patlar korkusuyla- biletlerin
tükenmesinden korkanlar kendilerini üzebilir ama yine de bir şans var;
filmin gösterileceği seansta sinemaya biletsiz bir şekilde gidilir ve içeri girmek için bekleyen biletsiz insan öbeğinin arasına karışılır. bir şans olursa filme girilir.
nedense bu ritüel en sevdiğim festival geleneği.
uluslararası istanbul tiyatro festivalinde bile bu şekilde birkaç oyun izlemiştim.
(kah beleş, kah bilet tükendiği halde salonda boşluklar olduğu içün
bilet parası vererek).
naçizane bir tavsiye: rainer werner fassbinder filmleri.

edit:
Liste, liste diyenlere işte bir festival listesi; her şeyden önce, parlak, oyuncaklı, zekice şeyler sevenlere Guy Maddin'in 'Beyne Vurulan Damga'sını öneriyoruz. Sessiz sinema estetiğini ve hikâyelerini darmaduman edip onlardan yepyeni bir şey çıkaran bir film daha. Kadri pek bilinmeyen Tom diCillio'nun 'Delicesine'si de renkleri, temposu, mükemmel oyuncularıyla mutluluk verici. Filmin şöhret hakkındaki fikirleri biraz çocuksu ama masallarda olur öyle şeyler. Her zaman gözü kara olan Sophia Coppola 'Marie Antoinette'te kraliçeyi zamanının bir 'teenager'i gibi ele alıyor. Kız 'Ekmekleri yoksa pasta yesinler,' dememiş, demişse de sebebi varmış. 'Her Zaman Güzel'de Manuel de Oliveira, 'Gündüz Güzeli'nin Severine'i ile ona randevuevinin adresini veren aile dostunu yıllar sonra yeniden karşılaştırıyor. 'Birinci filmin sonunda ne olmuştu aslında' sorusuna çok şaşırtıcı olmayan bir cevap, gene de zekice. Hal
Hartley 'Fay Grim'de zamanımız için bir casus filmi parodisi yapmış. Filmdeki herkes ve her şey bu durumun pek farkında, ama olsun.
New York'lu 'Shortbus' ise biraz tartışmalı. 'Tiffany'de Kahvaltı' ile pornografinin bu fütursuz buluşmasını başta çılgın, sonuçta yavan bulabilirsiniz. Hikâyelerini mümkün mertebe kuru, süssüz ve sert sevenlere ise hemen 'Benim Oğlum'u veriyoruz. Fransız banliyösünde geçen bu baskıcı anne- kafayı sıyıran oğul hikâyesini anneler ibret, oğullar korku ve titremeyle seyretmeli. Nathalie Baye deli anne rolünde harika. 'Flandres'da Bruno Dumont'un her zamanki gri ve ölü Avrupa'sı bu kez savaş ve askerliğin dehşetini de içeriyor. Sanki Brecht'in 'Ölü Asker Baladı'nın günümüze bir uyarlaması.
Genç bir Alman yönetmenin iyi anlatılmış ilk filmi 'Pinpon', Haneke, Chabrol ve Rohmer âlemlerinden geçerek yaz tatiline çıkmış Alman burjuvalarına dair akıllıca bir hikâye anlatıyor. 'Serseri Bulut'tan hatırlayacağınız Ming-Liang'in 'Yalnız Yatmak istemiyorum'u Kuala Lumpur'da ayakta kalmak için dayanışmak zorunda olanların hayatlarını çok çok ayrıntılı biçimde anlatan ve tam da bu yüzden ilgi çekici bir film. 'Avrupa soluna ne oldu' sorusuna cevap arayan ve iç içe geçmiş üç filmden oluşan üçlemesinden hatırladığınız Lucas Belvaux, 'Güçsüzün Hakkında'da Avrupa işçi sınıfı için tek çare görüyor; fabrikayı soymak. Daft Punk'un -miğferler falan her şey yerli yerinde olarak- rol aldığı 'Elektroma' ise müzikleri ve yalınlığıyla bir çeşit THX'vari robot romantizmi.
Avusturalya yerlilerine dair bir hikâyeyi saygı ve sevgiyle anlatan 'On Kano'yu, en azından bu hafta sinemalarda oynayan sürükleyici ama Batıcı bakışıyla sinir bozucu 'Apokalipto'daki Mayalara ilişkin palavraların etkisini gidermek üzere seyredebilirsiniz.
Vasat filmler de var tabii. Mutlaka kaçınmak gereken bir ikisini söyleyeyim. Alain Resnais'nin yüz kızartıcı sıradanlıktaki 'Kalpler'i, yalnızca yerellikten medet uman Lübnan, Azeri ve Sırp filmleri 'Falafel', 'Elveda Güney Şehri' ve 'Sınır Karakolu'. Ayrıca, son zamanlarda sayıları çoğalan 'burası iskandinavya, Bergman'dan bu yana daha da kötü durumdayız,' filmlerinden de en az bir kaç tane var. 'Kayıtdışı', 'Düğünden Sonra' ve 'Oğullar' arasında tercih yapmak gerekiyorsa sonuncusu; meselesi sallantılıysa da en azından kamerası sabit.
Bu arada, festivalin kusursuz bir Pasolini retrospektifi gerçekleştirdiğinin farkında mısınız? Aslında, gönülden merak ettiğim filmler bir elin parmakları kadar. '13'ün yönetmeninin son filmi 'Miras', mükemmel tiyatro oyunları ile tuhaf TV şovundan hatırlayacağınız Berkun Oya'nın 'iyi Seneler- Londra'sı, pislik kralı John Waters'in monoloğu 'Şu Boktan Dünya', Gus van Sant'in 'Mala Noche'si ve Schrader'in yeni bir şey demediğini tahmin ettiğim ama gene de görmek istediğim Lauren Bacall'lı 'Entrika'sı.
kaynak: * *
bu sene inanilmaz gececek olan festival. istanbul di$inda ya$ayan sinema severleri son raddede kiskancliga burundurecek derecede kaliteli, izlenesi, mest olup sinema salonlarina kamp kurdurabilecek filmler gosterilecek. kacmaz, kacmamali*.
yurdumun sinema kültüründen bihaber, sadece 2,5 ytl oldugu icin "kanka gel filme gidelim entel oluruz hahaha" diyen ameleleri yüzünden icine edilen festival.

tabii bunlarla kalmiyor, dram filmlerinde sacma sapan gülenleri, filmin orta yerinde oyuncunun senaryo geregi yaptigi bir hareketi alkislayanlari filan da unutmamak lazim.

Her sene festival izleyicisi daha da kötülesiyor, her sene festival daha da ayaga düsüyor. Oysa biraz saygi yeter de artardi.

Bunun disinda elektronik altyazi yine hata üstüne hataya sebep oluyor. Maalesef bilgisayarin power management ayarlari (hani windows ayarlaninca belli bi süreden sonra monitörü kapar ya da standby'a gecer ya) film gösteriminden önce ayarlanmadigindan türkce altyazilar gidip duruyor. Ingilizce bilmeyenler de bir sekilde görevlileri uyarip, bilgisayar düzeltilene kadar sizin de konsantrasyonunuz bozuluyor.

Bunlarin hepsi bir gösterimde toplanip üzerinize üzerinize gelince kafayi yiyorsunuz.

umarim bundan sonra festival izleyicisi sinemada film izlemeyi ögrenir, diger izleyicilere saygili olur. olmazsa gidip maskeli besler ya da herhangi bir mehmet ali erbil filmi filan izlesinler.
ilk 10 günü geride kalan, benim de 13 filmle bugüne kadar destek olduğum daha da destek olmaya devam edeceğim festival.

bir kaç iyi ve kötü yönünden bahsedelim.

hafta içi 11.00, 13.30, 16.00 seansları 2,5 ytl ile bir ücret karşılığında sinema severlere sunulmuş durumda. e bu da biz öğrenci millletinin kesesine saygıyla yaklaşmakta.. "öğrenci" indirimi adı altında izlediğimiz biletle 4 tane izliyoruz, düşünün artık.. ha bi de tüm türk filmleri 2,5 milyon (seans gözetmeksizin)

efendime söyliyeyim bir de şu avantajı var (gerçi bu sene bir tek pier paolo pasolini örneğini yaşayabiliyoruz) piyasada kolay kolay bulanamayan, sinemalara gelse hepi topu 100 kişiye oynayacak filmleri görüyorsunuz.. e bu da tabi güzel oluyor. sanatsal filmler yeni açılımlar izliyorsunuz..

efendim güzellikleri saymakla bitmez. festival zamanı bir paylaşım heyecanı olur, ayrıcalıklı hisseder kendini.. ve hakikaten festival ruhu diye bir şey vardır.. seyirci daha bir heyecanlıdır ve arzuludur filmi izlerken. fitaşta izlese ya da tekrar emek sinemasında izlese vermeyeceği ilgiyi alakayı gösterir.. 7sinden 70ine kadar herkes ordadır.. güzel bişey..

ayrıca radikal gazetesi beleş.. güzel o da..

bi de bu sene çılgın yönetmen pier paolo pasolini görüyor bu topraklar bol bol... genç dimahlar onun saçtığı enerjiyle harman olup bu diyarlarda savruluyorlar.. hey gidi hey..

bi de gelelim olumsuzluklara.. efendim şöyle ki, biz bu pier paolo pasolini abimizin filmlerini bulmak durumunda kaldığımızda ya gece 8 ytl vermek durumunda kalıyoruz ya da planlarımızın arasına rexx sinemasını da dahil edip taksim kadıköy hattını 30 dakikadan daha kısa sürede nasıl aşarız onu hesaplıyorz (bu arada fünikülerden gidin daha kolay oluyor) eh bu da bizi yoruyor ama yıldırmıyor..

fakat yıldırmak üzere olan birşey var alt yazı uyumsuzluğu.. herkes her yabancı dili bilmek zorunda değil lakin hani bari türkçeleri senkron olsun ve mantıklı olsun.. ingilizce çeviriyle tutmama özelliklerine rastladığımız gibi bir de çevirinin alakasız yerlerde gelmesi bazen hiç gelmemesi gibi durumlarla da karşılaşmadık değiliz.. hayır ispanyolcam yok.. onu öğrendim yeminle..

eklemek istediğim bişey de var, o kefir reklamındaki veletten tiksindirdiniz efendim istemiyoruz o reklamı.. nefret ettik çocuklardan.. öyle olmaz bi çocuk.. dayak manyağı ederim yani..


bi de atlas ve yenimelekte efendim çay 2,5 ytl.. biz filme o kadar veriyoruz yahu ona mı vericez değil mi ama?? ayıptır günahtır diyoruz çay istersek hiç dğeilse 1,5 ytlye yenimeleğin sokağında içiyoruz.. çayı da güzel..

bi de efenim son olarak yeni meleğin şeyleri çok kötü.. sandalye desen değil koltuk desen değil.. bişey onlar ama ne..

efendim filmlerle ilgili özetleri buraya kopyalamam biraz ayıp kaçar lakin

http://www.iksv.org/film/index.asp?day=8

şu linki takip ederseniz günlük olaylar var..
özetler de var orda.. var var..
(bkz: 26 uuserlararası istanbul film festivali)
ödül listesi
--------------
Uluslararası Yarışma
Altın Lale: Tekrar
Altın Lale Jüri Özel Ödülü: Delicesine
FIPRESCI Ödülü: Ağlama Sanatı

Ulusal Yarışma
En iyi Film: iklimler
En iyi Yönetmen: Zeki Demirkubuz (Kader)
En iyi Kadın Oyuncu: Özgü Namal (Beynelmilel)
En iyi Erkek Oyuncu: Erkan Can (Takva) Ufuk Bayraktar (Kader)
Jüri Özel Ödülü: Beynelmilel
FIBRESCI Ödülü: Kader

Radikal Halk Ödülü
Uluslararası Yarışmada En iyi Film: Yarım Ay
Ulusal Yarışmada En iyi Film: iklimler

Avrupa Konseyi Sinema Ödülü
En iyi Film: Bamako
Sinema Onur Ödülü: Gus Van Sant
Ömürboyu bilet ödülü: Vavit Tansoy