bugün

kapitalizmin fahişeleri !..
Çok kötü ve itici türlü şeyler ama gözümüze sokuluyor bir noktadan sonra.
Severek yaptığım iş.

ihihi.
5 yıldır sektörün içindeyim.

dünyanın en zevkli işi değildir. en zevksiz işi de değildir.
4 şartından biri "para karşılığı yapılması" imiş. bu yönüyle fahişelikle benzerlik göstermekte.
türkiye'de çok zeki olmayan insanların elinde. zamanında 1-2 firmayı eş dost sayesinde bağlayabilen herkes reklamcı olurdu, hala da öyle.
Kuzunun yağlı yeridir. Darı ambarı gibi para kaynayan sektör.
Uludağ sözlüğün geçim kaynağı.
Ne satılırsa satılsın araba dahi olsa kadının ön planda olduğu sektör. Malı değil kadını satıyorlar. Net.
türkiye de bok gibi yapılan iş. yaratıcılık sıfır.

bir ara sadece reklam çeken bir yapım şirketinde çalışıyordum, reklamcılarla muhattap oluyorduk ve bildiğin inek hepside. boktan fikirlerinin başımızda bekçiliğini yapıyorlardı. ilkokul piyesinden kötü reklamları çekerken biz utanıyorduk, bunlar yazdıkları şeylerden zerre utanmadan başımızda kasım kasım kasılıyorlardı.
En orospu sektör reklam sektördür, en ince detay da bile yüzbinlerce lira piç olabilir. Ama 3 bin liralık iş için 300 bin lira isteyip o parayı alan da vardır.
Öyle üç beş kuruş para olan mesleklerden biri değildir. Tıp okuyandan bile yüksek paralar alırsın işini iyi yaparsan. Zira bir markaya yapılan reklamın maaliyeti milyonları geçebiliyor.
https://twitter.com/cuney...status/627414047189823489
solcu olunca yaratıcılığa konduğunu zanneden mal sürüsü barındırır. çoğu chp kırması hdp'lidir.
kanserden ölmeden önce kıdemli bir reklamcının yerin dibine soktuğu meslek.

--spoiler--
Meğersem eski hayatımı sandığımın yarısı kadar bile sevmiyormuşum. Eski iş arkadaşlarımla ara sıra buluşuyoruz. Büyük bir hevesle bana projelerinden bahsediyorlar. En uzun süre uykusuz kalma veya ofiste sabahladığı için en çok dışarıdan yemek siparişi verme konusunda birbirleriyle yarışıyorlar. "Karımı Ocak'tan beri görmedim, artık neredeyse bacaklarımı bile hissetmiyorum sanırım iskorbüt oldum ama sadece 3 hafta daha dayanmam gerekiyor, sonra zaten müşteri tatilde olacak. Ne düşünüyorsun?" diye benim fikrimi soruyorlar.

Ne mi düşünüyorum?

Bence hepiniz delirmişsiniz. Hatta resmen kafayı yemişsiniz. Bahsettiğiniz şey s*ktiri b*ktan bir televizyon reklamı. Kimsenin de s*kinde değil!

Bu ne biliyor musunuz? Bunların hepsi bir kandırmaca. Bir sahtekarlık!
Sayısız gece, haftasonu, tatil, doğum günleri, çocukların okul gösterileri ve yıl dönümü yemeklerini bilerek ve isteyerek feda etttim. Hem de elle tutulur hiç bir yanı olmadığı halde "son derece önemli daha büyük bir amaç için." Uzun vade de hepsinin bir anlamı olacaktı...
işte sahterkarlık burada. Kendimi buna inandırdım. Şimdi bunu görebiliyorum. Hiçbir iş gerçekten de bu kadar önemli veya acil değildi. Nasıl olabilirdi ki? Bizler sadece kullanılıyorduk. Ürün ve müşteri. Tek yaptığımız kotayı doldurmaktı veya başka bir deyişle canavarı beslemekti.

Peki buna değer miydi?

Tabii ki hayır. Bu sadece reklam işi. Daha fazlası değil.
--spoiler--
kapital düzenin en temel besini. ürünü kalitesine, ömrüne göre değil marka değerine göre fiyatlandırmamızı sağlayan saçmalık.

gelecekte, her yer ilan panosu dolacak. insanlar üzerlerine reklam alacak parasızlıktan. apartmanların bir çoğunun cephesi reklamla boyalı olacak. adidas dövmeli adamlar sokakta. bacağına nike dövmesi yapmıştır kadın, etek giymesi koşuluyla aylık maaşa bile bağlanabilir.

televizyonlarda nasıl reklam izlemek zorundaysak, aynı şekilde internette reklam izlemek zorunda kalacağız. youtube gibi popüler olan siteler 5 saniyeyi zorunlu izletirken bu zamanla yarım dakikaya kadar çıkabilir.

gelecekte televizyonlarda akıllı olacak. enerji tasarrufu adı altında izlemiyorken kapanan televizyon yapacaklar ve reklam izlerken ilk nereye baktığından tut, hangi reklama kaç dakika tahammül ettiğin, hangi reklamın ilgini çekeceğinin istatistikleri tutulacak.

paralı kanallar yerini, reklam izleyene bedava kanallar olarak değiştirebilirler. akşam 8'deki filmi ücretsiz izlemek için 15 dakika reklam izleyin gibi saçmalıklar yakındır.

ürünlere standart getirilip üstlerine 'ortalama ömrü' ve 10 yıldız üzerinden belli kriterlere dayalı puan verilse çok mu zor? tabi ki değil. reklam lazım. satmak lazım. bir insanın malın faydasını düşünmeden sadece onu almasını sağlamak lazım.

saçma.

gelecekteki yeni dünyada, yeri olmayan sektör.
bir üniversite bölümüdür. okuyan yada okumuş olanlardan yardım bekliyorum.
son yıllarda ulkemızde gelısen baska bır kolu da digital reklamcılıktır.
televizyon ve gazete reklamlarının yanında pazardan kendıne pay almayı basarmıstır. buna baglı olarak sitelerin genel icerik ve tasarımında gozle gorulur bır artıs olsada kımı zaman ayarı tutturamayan mecra sahıplerı kendılerıne sovdurmekte ve trafık kaybetmektedir. dikkatli olunası bir reklamcılık alanıdır, her an ayagınız kayabılır.
yapmak istediğim meslek. slogan bulamadıktan sonra hayatın ne anlamı var.
"tabelacıyım ben yaa" diyemeyen çakma sanat özentisi budalaların kendilerini tanımladığı vasat meslek grubumsu saçmalık.
vicdansız insanların meslek haline getirdiği hunharca belli olan dal.

annesi, babası olmayan çocuklar, hiçbir zaman aile sahibi olamamış insanlar varken ve bu bilinirken; ''bu kadın benim annem, benim babam hayvan gibi adam, annem var benim, anasını siktiğimin tişörtünü bembeyaz yapar'' gibisinden sloganları yazanlar sizlerden tiksiniyorum.
en iyi işin bile eleştirildiği sektör... geç sıkıyorsa sen yap diyesi gelir insanın. reklamcı arkadaşımdan bilirim zor bir meslektir uzaktan iyi hoş görünür içine giren delirir kafayı sıyırır. bu bölümü okuyanları da anlamam daha adam gibi bölümler varken.
Pazarlama , Reklamcılık , Halkla ilişkiler , Markalama arasındaki farktan yola çıkarak anlayabileceğimiz bir tanımlama.

‘Ben harika bir sevgiliyim.’ Pazarlama
‘Güven bana, o harika bir sevgili.’ Halkla ilişkiler
‘Anladım, sen harika bir sevgilisin.’ Markalama
‘Ben harika bir sevgiliyim. Ben harika bir sevgiliyim. Ben harika bir sevgiliyim.’ Reklamcılık.
nedense aklıma aşağıdaki fıkrayı getiren, eşeği boyayıp zebra diye kakalama sanatı;

--spoiler--
iki eski arkadaş seneler sonra yolda karşılaşırlar. Eski günleri andıktan sonra biri diğerine sorar.

- Yahu senin benimkiyle yaşıt bir kızın vardı, o ne yapıyor şimdi?

Kadın da övgüyle kızını anlatmaya başlar:

- Sorma, bizimki liseyi zorla bitirdi sınavı kazanamadı ama özel bir şirkette sekreter olarak çalışmaya başladı. Kısa sürede patronun gözüne girdi, özel sekreter oldu. Patron nereye gitse onu da beraber götürüyor. Kürkler, pırlantalar hediye ediyor. Yurt dışına bile beraber gidiyorlar. Hatta yakında kızıma bir araba bile alacak. Eeee; senin kız ne yapıyor?

Diğer kadın biraz düşünmüş ve biraz mahçup cevaplamış:

- Sorma, benimki de orospu oldu, ama ben senin gibi güzel anlatamıyorum.
--spoiler--
ege üniversitesinde verilen reklamcılık eğitiminin çok iyi olduğu iletişim fakültesi bölümüdür.