bugün

http://img704.imageshack.us/i/l10202521.jpg/
okan bayülgenin konuklarıyla alay etmesine özenip kendi konuklarıyla alay eden saygısız bir adamdır. geçenlerde ilk ve son kez izlediğim programında bir diplomat eşini davet edip sema çelebi ile dövüştürmüştür. oturuşu kalkışı, konuşması her yönüyle ukala ve saygısız bir adamdır.
tipe bak memleket değiştir insanlardan biridir.
karısı rana'dan başka bahsedecek pek birşeyi olmayan torpilli kankası serdar turgut'la birlikte karamehmet grubu'nu aklayan paklayan yazılar döşenen, sahibinin sesi ve nefesi olmaktan gurur duyan gazeteci. bir de sadece kendi güldüğü espirileri sayesinde çok marjinal, pek uçarı falan olduğunu sanmakta sanırım bu dj bülent frekansındaki arkadaş...
kendisini izleyeni, okan bayülgen'in bayağı bir seviye olduğuna inandıran hormonlu kişi. niyeyse artıkın.
kurtlar vadisi pusu'nun son bölümünde kendisine bir dokundurma yapıldı sanki. aron feller'ın adamlarından birisinin röportaj yapmaya yollayacağı gazeteci olcay oray değilse n'olayım. giydiği kırmızı abuk pantolon, cinsel tercihte sapma, aynı saç modeli ve röportaj yaptığı kişinin önünde tıpkı oray gibi bacak bacak üstüne atışı ile harika bir göndermeydi. elemanın olcay'ı kırmızı pantolon ile gördüğü an kurduğu cümle müthişti:
+ olcay bu ne hal? git üstüne doğru dürüst bi'şey giy.
Gelecekte başımıza Hıncal abi olacak kişi..
kesinlikle akıllı bir adam. bilerek antipatik olmaya çalışıyor, ama piyasadaki genel ünlü portföyü düşünülürse insanlara çok batmaması gereken kişidir.
siyasi içerikli yazıları ne kadar düzeysiz ve balşarısız olsa da, medya dünyasına dair doğru tespitler yapan ve çoğunlukla haklı çıkan yazar. babıali de dolaşan ve sağlam dayanakları olan bir iddia ise oray eğin in, soner yalçın ın kalemşörü olduğu yönünde. bir başka değişle oray eğin in yazıları tam bir soner yalçın kalemi.
normal insanı çileden çıkaracak kadar itici olan gazeteci bozması. sanırım kv pusu da da bu gazeteciyi kırmızı pantalonla gezdirerek rol verdiler. (*
gay gibi ama değil.
- sen niye böyle konuşuyosun abi?

+ eğdiler ağzımı.

- tabi. oray, eğin. anladım. sen de bu kadar konuşma be abi eğerler tabi bi gün.
akşam gazetesinde yazdığı 2 şubat 2010 tarihli yazısında, tsk ve cumhuriyet karşıtı "arsız - komplocu" çetede kimin elinin kimin cebinde olduğunu kabak gibi ifşa eden yazar.

yazıdan alıntı:

Esmiş, kükremiş Ahmet Altan... Ama söylediği pek çok şey boş laf, sadece edebiyat parçalamaları. Öyle çok laf kalabalığı yapmış ki... Ama tek bir şeye açıklık getirememiş: Yasemin Çongar'ın kocası CIA'de çalıştı mı çalışmadı mı... 'Çalışmadı' diyemiyor tabii ki. Diyemez ki...
Sadece CIA'de çalıştığını söyleyenlere meydan okuyor... Oysa Çongar'ın eşinin CIA'de çalıştığı büyük bir sır değil ki.
Bu iddialar daha evvel Taraf'ı allayıp pullayan Batı basınında da gündeme gelmişti. Ancak ne garip ki Çongar kocasının CIA'yle ilişkisi olmadığını söylemişti. 'Akademik çalışmalar yapan birisi' diye bahsetmişti...
Gelin bu bilgileri biraz sorgulayalım... Hem de herkese açık belgeler üzerinden. Taraf'ın yaptığı gibi birinin talimat vermesine, bavulla belge getirmesine gerek yok.
Yasemin Çongar'ın kocasının adı Chris Mason... Yasemin Çongar AFSA'ya yazdığı bir makalenin altındaki kısa CV'sine kim olduğu kadar, kiminle evli olduğunu da yazmış. Tabii AFSA'nın periyodik yayın oganına yazınca bu bir anlamda zorunluluk gibi.
Nedir AFSA? American Foreign Service Association. Amerikan Dışişleri'nde ya da yurtdışı görevlerinde bulunmuş kişilerin haklarını koruyan, hatta devletle onlar adına pazarlık yapan profesyonel bir kuruluş.
Çongar'ın makalesini yayınladığı Foreign Service Journal da AFSA'nın yayın organı...
Çongar'ın eşi Chris Mason'ın bir de unvanı var: FSO... Bu da 'Yabancı hizmet subayı' demek...
Asker kökenli, Dışişleri'nde görev yapmış biri Chris Mason...
Güney Amerika'daki Barış Gücü'nde gönüllü olarak yer almış. Ancak asıl önemli görevi Afganistan'da... Dışişleri Bakanlığı'na bağlı olarak dört sene boyunca Amerika'nın Afganistan'daki güvenlik politikası üzerinde çalışmış...
Naval Postgraduate School'da yer alan biyografisi onun başka görevleri hakkında da bilgi veriyor:
'Dışişleri Bakanlığı'ndayken istihbarat çevreleriyle yakın çalışma içinde oldu, Afganistan'daki aşiretlerin haritalarının çıkarılması gibi gizli projelerde yer aldı. Dışişleri Bakanlığı'nda Afganistan'ın tarihi, kültürü ve kavim-ırk bilgileri konusunda uzman kişi olarak bilir.'
istihbaratçılarla yakın ilişki içinde olması yeteri kadar açıklayıcı. Ama ille de kanıt isteyene bir sonraki cümle yeteri kadar aydınlatıcı: 'Ayrıca CIA'in Paştun Kızıl Hücresi'nde görev aldı...' Kızıl Hücreler, Amerikan birliklerinin performansını ve etkisini ölçen takımlara verilen ad...
Yasemin Çongar'ın da Milliyet'in Washington temsilcisiyken Afganistan'a gidip oradan yazı dizileri yaptığı arşivlerde var. Bu örnek Çongar'ın meslek hayatında bir şekilde Mr. Mason'la sık sık dirsek temasında olduğunu gösteriyor.
Bitmedi...
Kendisini akademik olarak da geliştiren, çeşitli yerlerde konferanslar veren, makaleler yazan Mr. Mason'ın biyografisinde çarpıcı bir nokta daha var... Ders verdiği pek çok yerin arasında RAND Corporation'da var.
RAND'i Türkiye kamuoyu yakından tanıyor. CIA'e yakınlığıyla bilinen, genellikle CIA ajanlarının yer aldığı bir düşünce kuruluşu. Türkiye'nin adını çok iyi bildiği CIA ajanlarından 12 Eylül darbesi için 'Bizim çocuklar yaptı' diyen Paul Henze ve Graham Fuller da RAND bünyesinde...
RAND'i çok iyi tanımamızın sebebi ise Türkiye için 'Ilımlı islam' modelini sunan kuruluş olmasıydı.
Bilindiği gibi Cemaat de 'Ilımlı islam' modelinin payandalarından biri... Bu modelin en büyük karşıtı ise Türk Silahlı Kuvvetleri...
Ne tesadüf ki Türk Silahlı Kuvvetleri bugün Yasemin Çongar'ın hedefinde ve sürekli yıpratılmak için uğraşılıyor...
Şimdi CIA, Taraf, Cemaat, Ordu hep birlikte bir resm oluşturabilir.
Benim aktaracaklarım aşağı yukarı bu kadar.
Şimdi sıra Ahmet Altan'da ve Yasemin Çongar'da: 'Bizim çocuklarla' ne işiniz var?
ali atıf bir in tanımlamasıyla "gazateciliği kişisel ego tatmini yapmak için" yapan insan. ayar yemek için özel bir çaba içine girdiğini düşündüren yazar.
kürşat başar'ın kendisini konuk ettiği programda cebinden yazarı kürşat başar olan bir kitap çıkarıp, kendisine vererek "hatırladınız mı?" demiştir. hatırlatmak istediği ise lise yıllarında kürşat başar'a, yazdığı yazıları göstermek ve beğenisine sunmak için götürdüğü zaman, kürşat başar'ın kendisine bir kitap imzalayıp altına, "geleceğin en başarılı yazarlarından oray eğin'e sevgilerimle" diyerekten düştüğü nottur. bu olayda, kürşat başar'ın ileri görüşlülüğü beni çok şaşırtmış, oray eğin'in ise iyi bir yazar olduğunu bana düşündürmüştür.

bir de şöyle bir ihtimal var tabii, oray eğin kürşat başar'a gider ve kurguladığı bu dümeni anlatır. sonuç olarak ikisinin de insanlar karşısında yüceleceğini ve insanların etkileneceğini söyler. kürşat başar'ın da hoşuna gider ve böyle bir dümen yapılır.*
itici ama kendisini yine de merak ettiren, tuhaf ve özellikle abartılı bir aksanla konuşan (buna çok iyi ingilizce biliyorum, türkçe'ye adapte olamıyorum mantığıyla mı bakalım?)gazeteci...
bir ara ekran macerasına çıkmış ancak talk show un sikindirik bir yarışmada jüri üyeliği yapmakla uzaktan yakından alakası olmadığını anlayınca bırakmıştır bu bezleri. zaman zaman çıkar, he biraz da yazar.
üslubunu oluştururken kibirli jakoben tavra öykündüğü kesin zira kaleme aldığı hemen hemen tüm yazılarda analizden çok bilgi parçacıkları ile hüküm veriyor.
resmi ideolojinin muğlaklaştırıp, önümüze sunduğu tarih kırıntılarını vitrininden indirmemesi bir yana bürokrasi goygoyculuğunda sınır tanımaz hale geldi.
bakınız ne buyurmuş 7 Mayıs tarihli yazısında;
''...yaşar büyükanıt, tarihe fenerbahçe maç kaybettiğinde ağlayan bir general olarak geçti; yüzüne gözüne bulaştırdığı e-muhtıranın yanı sıra...''
yüzüne, gözüne bulaştıran bir genelkurmay başkanı istemiyor hazret. istiyor ki o muhtıra başbakanın ya da seçilmiş yöneticinin alnının çatına yapıştırılsın. genelkurmay başkanı becerebilirse ne ala, yok değilse resmi görevi bittikten sonra inzivaya çekildiğinde böyle ithamlar ile saldırmak şart değil mi?
12 Eylül için ciyak ciyak bağıracaksınız, Kenan Evren yargılanmalı diyeceksiniz ama iş tasvip etmediğiniz yönetime posta koymaya gelince karşı çıkma bir yana sırt sıvazlayacak, beceremeyince alay edeceksiniz.
sakil zihniyeti ağzından, kaleminden dökülüyor zarıl zarıl. aynı yazıda kendince ilker başbuğ'a da akıl veriyor üstad ama uzun süre değil, yakında emekli olacak 'hain avcısı' genelkurmay başkanımız da. bakalım O'nun ardından ne pespayelikler döktürecek.
çirkef bir köşe yazarımsısı.
okan bayülgenin labaratuarda klonlanmış yeni bali kutusu, tatlı su yolcusu, kataliktik konvektörden yemiş yeni popüler kültür sıçım zımbırtısı.
bugünkü yazısında, "deniz baykal'ın kasediyle ilgili olayın sorumlusu akp ve cumhurbaşkanıdır" diyerek chp yalakalığının son sınırlarında gezmiştir. halbuki yılların chp'lileri olan tufan türençler,zülfü livaneliler bile olayı bu şekilde ele almamışlardır. pes diyorum.

http://www.aksam.com.tr/2...degil_hukumet_sorunu.html
sahin k'yı programa çıkarmıştı bu adam ya ne beklersin.
kemal kılıçdaroğlu'nun başbakan, deniz baykal'ın da cumhurbaşkanı olacağını iddia etmiştir. bunu söylemeden önce ne içtiyse, aynısından istiyorum.
vj bülent'i star tv'de sunduğu o enterasan programa davet edip vatandaşı işinden etmiş fiştekçi aynı zamanda sözünü esirgemeyen gazeteci-proggramcı elaman. bir de akıllara zarar bir diksiyona sahiptir adamın sevgiden "sığdır"ası gelir o derece.
yavşakımsı ses tonuna sahip olan şahıştır. senin gazetendeki köşene gelir işerim çocuk. (bkz: yazı yazacam diye fikir sıcan ulvi)