bugün

peşinen not: bu bir bilinçlendirme oluşumudur. geyik amaçlı hiçbir olayı yoktur.

aslında hepimiz eşit değiliz.
fiziksel olarak değil.
hiçbirimiz, düşüncelerimizde birbirimizi eşit görmüyoruz.
ben normal bir çocuk olarak doğdum.
her uzvum normal çalıştı, ergenliğimi normal atlattım, şu an da normal bir genç gibi yaşıyorum.
gözlerim görüyor, yürüyebiliyorum, gülebiliyorum.
şükürler olsun.
hepimiz böyle doğmadık.
bizler eşit olmalıydık ama.
bizim onlardan tek farkımız vardı, fiziksel üstünlük.
fakat insanoğlu zayıf, insanoğlu nankör.
ne yapacağını biliyor, çünkü insanoğlunun egosu var.
sorarım size ey sayın yazarlar:
doğuştan kör olan bir çocuğun bizden ne farkı var?
doğuştan yürüyemeyen bir çocuğun yaşamdan alması gereken zevkle bizim almamız gereken zevk arasında fark mı olmalıydı?

bizler hepimiz suçluyuz.
doğuştan değil, sonradan engelli olan insanları hor görerek, düşüncelerimize hapsederek, hepimiz suçluyuz.
ebediyete kadar!
çünkü bizler, onlara iş imkanı vermeyerek hata yapıyoruz.
onlardan kaçarken hata yapıyoruz.
yardım etmeye çekinirken hata yapıyoruz.
sahi, biz "normal" olanlar, ne çok hata yapıyoruz!

fakat, hiçbir şey için geç değil.
bizler, hatamızı düzeltebiliriz, affettirebiliriz kendimizi.
çünkü biz, insanoğlu, karşındakini anlayabilecek en mükemmel canlı.
bizler, önyargılarımızı bir çöpe atarak onları tekrar yaşatabiliriz.

sizi çağırıyorum!
yürüyemeyen babam için!
gözleri görmeyen çocukluk arkadaşınız için!
sizin için...

imza:
kağıttan uçak uçuranlar.
%100 doğru önermedir.
kime göre engel?
neye göre engel?
öss sınavına bile engelli girişi olmayan okullarda girmek zorunda bırakılanlara dikkat çekmek isteyen önerme.*
(bkz: engelliler için el ele)
engelli olanların, engellerini biz yaratıyor olamaz mıyız? hiç düşünmedik ki onlar hayatlarına öyle başlayıp öyle devam etmekten mutlu mu diye.. hiç yardımcı olmadık ki onlara. asıl değerlerimize, hayatın yükünü bütün problemleriyle göğüsleyenlere..
Sokakta yürürken ya da otobüste seyahat ederken görmezden geldiğimiz, yardım etmek için bile bin kere düşündüğümüz, yeri geldiğinde özür değil, engel değil, eksikleri nedeniyle hor görüp aşağıladığımız için engelliyiz. birimizin kolu olmasa birimizin bacağı olmasa, birimiz hiç göremesek hiç duyamasak hiç koşamasak koklayamasak neler olabileceğini hiç düşündük mü?
herşeye bu kadar vakit ayırabiliyorken, internete girmek için sevgiliyle gezmek için sinemaya gitmek için bu kadar vaktimiz varken neden bir gün gönüllü olarak onlara yardım etmiyoruz. çünkü kafamızdaki ön yargılar nedeniyle esas ön yargılı olan bizleriz. onlar yaşamak için bizden daha çok hevesliler daha çok çaba gösteriyorlar. onlar yaşamayı mutlu olmayı bizden daha çok hakediyorlar. biz paramız sevgilimiz yada arabamız olmadığı için üzülürken onlar elleri, gözleri, bacakları olmadan bizden daha çok yaşam sevinci dolular. hangimiz daha çok hak ediyoruz yaşamayı?
(bkz: engelleri kaldır)
eşitsizlik konusunda hepsine katılıyorum.Fakat yapacak birşey yok.
günde herşeye ayırabildiğimiz bir saatimizi engellediğimiz arkadaşların engellerini kaldırmak için, onlarla birlikte olarak harcayamaz mıyız arkadaşlar?
insan oğlunun doğasında vardır rekabet duygusu ve kendini beğenme olgusu.
insanız nihayetinde ve egolarımız var bizim. bunlar elbette insani şeyler.
herkesin övündüğü bir takım gerçekler mevcuttur ve herkes kendi derdini dünya'nın en büyük derdi imiş gibi görür. bu insanın doğasında vardır çünkü insan oğlu ben merkezlidir.

ancak insanın başka vasıfları vardır, empati yapabilmek ve karşısında ki insanı insan olduğu için sevebilmek gibi. bir takım erdemlere sahip olmak insanı insan yapan en önemli şeydir.
sadece ben merkezli olup sadece kendi egosunu düşünen kimse süphesiz bireyselleşmiştir ve toplum bilincinden uzaklaşmıştır. kendini o kadar bireyselleştirmiştir ki artık insan türünden ayrılmış ve kendi içinde yeni bir tür oluşturmuştur. ben merkezli bu yeni oluşturduğu kişiye has avranışlar içine girer ve toplum tarafından iyice dışlanır.

burada engelli diyebileceğimiz kişi vucudundan bir şey eksik olan değil , kendini toplumdan soyutlamış ve ben merkezli yeni bir tür meydana getirmiş kişidir.

bu kişinin kendini toplumdan yabancılaştırması akabinde kendinden farklı olarak gördüğü her şeyi ve herkesi itmeye başlar. buna engelliler de dahil. gerçi bu kişi için engelli olmuş yahut olmamış önemli değildir önemli olan benden başkasıdır onun için ve o yüzden uzaklaştırmıştır kendinden.

iş olanaklarını onun için kullanmayarak, alt yapıyı yaparken onu düşünmeyerek ve hayatın rutin zamanı içinde ona dair hiç bir şeyi hayatın içine serpştirmeyerek dışlar ve onu adeta hayat dışı hapse koyar.

engellinin de burada hiç kuşkusuz hataları vardır. kendini hatırlatmamak ve cabuk vazgeçmek, insanların ne düşündüğünü çok fazla düşünmek ve kendini insanlardan soyutlamak. cesareti olmadığı için ve onu hayatın içine almaj stemeyenlerin çokluğu yüzünden hayatın dışına kayar ve ölümü sessiz odada tek başına beklemeye koyulur.!

engelilere burada düşen görev hiç kuşkusuz kendi bencilliğinde kaybolmuş ve kendisinden başka hiç bir şeyi ve hiç kimseyi düşünmeyen insanlara kendini hatırlatmak ve hatta ''ben buradayım ve ben bireyim'' diye haykırmaktır.

hiç kuşku yok ki hak verilmez alınır!
suçluluğumuzu kabul edip, kadim dostlarımıza yeni bir şans verelim.
Sanırsam bizler bakan körüz.Yardım eli uzatmak zor değildir !
engelli vatandaşlarını yok sayan, onları toplumdan soyutlayan bir coğrafyada atılması gereken en önemli adımlardan biriydi, tebrik ediyorum.
biraz acımasız görünse de, onlar engelli değil kendilerini engelliyorlar olarak da düşünülebilecek cümle.

bir de izleyip düşünmeli:
http://tinyurl.com/2eut3t9
...
verdiğim video linki facebook'ta; facebook hesabı olmayan ya da bir tek video izlemek için hesap açmak istemeyen okurlar için videonun konusu:

sanırım hindistan; üç tekerlekli üstü kapalı motosiklet, yani triportör ile taksicilik yapan bir şoför, bir de müşteri var.
araç bir ara durduğunda yanına ortopedik engelli bir kişi gelir ve dilenerek para ister.
şoför onu elinin tersiyle kovalar.
müşteri çıkarıp dilenciye sadaka verir.
müşteri daha sonra şoförü azarlar:
"neden ona para vermedin? günde 200 rupi kazanıyorsun, ona da 3-5 rupi verseydin ölür müydün? onun yerinde olmadığın için neler çektiğini bilemezsin" der.
şoför hiç cevap vermez.
gidecekleri yere vardıklarında araç durur, müşteri parayı uzatır. şoför "bozuk para yok muydu efendim?" der.
müşteri de "git şu dükkandan bozdur" der.
şoför koltuk değneğini alıp araçtan iner, deminki dilenciden daha ağır bir ortopedik engel yüzünden zorlukla dükkana doğru yönelir.
şoför, bedensel olarak o dilenen engelliden daha engellidir; fakat ilkesel olarak çok daha sağlamdır.
bu kampanya, bir kıvılcım gibi yayılması beklenilen kampanyadır.
neden mi?
çünkü aslolan insandır.
insan ki tüm evrenin dokusudur.
insanın insana bakışı ise her şeyin nedenidir. barışın da, savaşın da.
açık konuşmak lazım.
acitasyon olmadığını belirterek anlatayım.
benim babam engelli. yürüyemiyor yani.
hani alıştım ben bu duruma. ilk defa görenlerin yüzünde bir acıma, sanki bir farklılık yaratma duygusu oluşuyor.
ben asıl onlara acıyorum.
halbuki benim babamın onlardan bir farkı yok.
oy vermeye gideceğiz, misal, 2 kat merdivenleri çıkarmak zorunda kalıyoruz.
hastaneye kontrole götüremiyoruz onu.
neden? çünkü asansör denilen şey yok.
yapılar engelli vatandaşlar için uygun değil.
bizler esasında, hani ilk engelli vatandaşı gördüğümüz sırada, bir yardım etme amacı güderiz, içimiz acır.
merhamettendir ya.
biraz içimizdeki iyiliktendir.
fakat çok büyük bir kısmı ise insanları farklı gördüğümüzdendir.
oysa onların bizden hiçbir farkı yok.
kendisi yardım istemedikçe bizim ona yardım edip rencide etme gibi bir imkanımız yok.
olmamalı da.

ilgi bekleyen kampanya...
hiç yokmuşlar gibi davranıldığı, gidecekleri uygun yolların, geçiş alanlarının yapılmadığı, görüldüğü zaman uzaklaşıldığı, bazı hayvanların(!) tiksinircesine baktığı ve dışladığı toplumumuza cuk oturan oluşumdur.
kendi koyduğumuz engelleri ortadan kaldırana kadar hepimiz engelliyiz.
Gelin onlara yardım ederek, sesimiz daha yüksek çıkararak, önce kendimizden başlayıp önyargıları kaldırarak tüm engelleri kaldıralım. Kimse fiziksel eksikliği yüzünden 2. sınıf insan muammelesi görmeden geleceğe umutla baka bilsin.
Hiçbirşey yapmadan konuşmak yerine sokağa çıktığımızda gücümüzün yettiğince onlara yardım edelim, vakıflarda gönüllü olarak çalışalım.

"insan engellenmeden yaşayabildiğince insandır."
(bkz: her sağlıklı insan bir engelli adayıdır) *
insanların eksiklerini kullanarak güçlü görünmek isteyen insandan daha iğrenç olanı ne biliyor musunuz?
insanların eksiklerini kullanarak kendini iyilik meleği gibi göstermeye çalışan insanlar. alnına 'engellilere saygım var, hepiniz zavallısınız' yazdıran ama hayatında bir tane engelliye dokunmamış insandır.

ilkokulda okulumda bir çok engelli çocuk vardı. bizimleydiler hep. onları küçük gören ve onları dışlayan çok insan oldu çevremde evet ama biz onları susturmasını öğrendik o ilkokul yılları boyunca. bazıları da onların yanına 'ayy canıııımmm' diye gider beş dakikalığına melek olurlardı. sonra sıkılıp kahve içmeye giderlerdi. işte en çok da bundan iğreniyorum ben.
çok doğru bir söz. Pozitif ayrımcılık haklkarına sahip olan bu insanların bu haklarını bile işgal eden insanların olduğu bir toplumumuz var. park yerlerini kullananlar, onlar için yapılmış merdivenden çıkamayanlar için özel kaldırımların önlerini tıkayanlar... böyle sürüp gidiyor onlar fiziksel olarak engelli ama toplum insani yönden engelli olan insanlar barındırıyor.
desteklemenin bir vicdani sorumluluk olduğu bariz, alkışlanası kampanyadır.
ilgi bekleyen kampanya.
dünya benim için lay lay lom iken, yani kendimden başka hiç kimseyi umursamaz iken bir gün biri çıktı karşıma. Engelliydi. Ama bana asıl engeli kendi kendimize koyduğumuzu gösterdi. Kusursuz bi vücudum vardı, gözüm görüyor ayaklarım tutuyordu ama ben yine de mutsuzdum. O ise engeline nanik yaparcasına yaşıyordu. Bana yaşamın ne kadar güzel olduğunu, hayatın yaşamaya ne kadar değer bir şey olduğunu o öğretti. Ondan önce değil engellileri, hiç kimseyi umursamazdım. Şimdi nerde bir engelli görsem durup izliyorum uzaktan, iğrenerek deği, acıyarak hiç değil. Hayata nasıl tutundugunu imrenerek izliyorum. Düşünüyorum da onlardan öğrenecek çok şey var... Hayatımda tanımaktan en mutlu olduğum insanlardan biri, kendini engellemeyen biri, seni ne kadar kırsam da affedecek kadar büyük bi yüreğe sahip olan biri, hiç vazgeçme bu inadından olur mu? Tekrar teşekkürler beni çevreye daha duyarlı biri yaptığın için...
Engelliler için yapabileceğim ufacık da olsa bi şey varsa, sonuna kadar yapmaya hazırım...
Not: ben bu yazıyı damdaki deli'ye yazdım.
engelli bedenler, engelli beyinler tarafından engellenir.
Peşinen söyleyeyim ki yazdiklarimi pek çok kişinin anlamaya çalişmayacağini çok net biliyorum ve bu entry belki de haftanin en kötüsü olacak oylar sebebiyle ama yine de söylemek istiyorum bunlari.
not: allaha imani olmayanlar okumasin veya bana mesaj atmasin bu entryle ilgili.
Not2: engelli insanlarin hayatinin kolaylaştirilabilmesi için yapilmasi gerekenleri elbette destekliyorum.

Bir dar düşüncenin serzenişleridir bunlar. Hayati yalnizca bu cihetten ele alan bir insan iyi niyetli bir şekilde bir engelliye acir ona merhamet eder. Içinden ona yardim etmek geçer. Ama bu sadece bir anliktir. O engelli insanin bir daha yüzüne bakmayacaktir sonraki merhamet duygusunun taşkinliği sarana kadar ruhunu.

Engelli insanlara allahin adaletinin mükemmelliğiyle bakmazsak onlara yapabileceğimiz tek şey acimak olacaktir. Ama onlar asla acinmaya ihtiyaci olmayan insanlardir.

Neden acinmaya ihtiyaci olmayan insanlar onlar? Hiçbirimiz dünya için yaratilan bedenimiz için allah ile antlaşma yapmadik. Iki kol iki bacak iki göz diye senedimiz yok. Hiçbirimizin bir pazarliği olmadi bu konuda allah ile. Kusursuz rahmet sahibi o engelli diye tanimladiğimiz insanlara da kötü bir pazarlik yapildiği için engelli diye tanimladiğimiz bir beden biçmedi. Kisacasi hepimizin bedeni allah tarafindan biçimlendirildi.

Ve allah bu bedenlerle bir sinava sokmak için yaratti bizleri. Sinavin değerlendirilmesi ise elbette ki allahin mükemmel adaletiyle olacak. Ve zeki aptal ama ve ama olmayan bacaklari olan ve olmayan kendine biçilmiş bu bedene göre yargilanacak.

Bu cihetle yani şu dünyanin allahin yaratmiş olduğu bir imtihan yeri olmasi yönüyle bakilmazsa olaya, allah neden adil değil diye aptalca bir soru da sorulabilir, allah var mi diye dalalete de düşülebilir. Allahin adaletinin kusursuzluğu unutulmaz ve bizim yaradiliş gayemiz bilinirse engelli engelsiz herkesin bakiş açisi çok daha iyi olacaktir şu dünyaya.