bugün

Medine'de nazil olmuştur.64 âyettir."Nûr âyeti" diye bilinen 35, âyette Allah'ın, gökleri ve yeri aydınlatan nûrundan bahsedildiği için "Nûr sûresi" adını almıştır.

açıklamalı meal için : http://www.biriz.biz/kuran/nur/24NUR.HTM
daha çok aile hayatına dair konuların işlendiği,11. ayetinden sonraki 9 aytei ifk hadisesiüzerine inmiştir.
31. ayeti mumin kadinlarin genel davranisinin nasil olmasi gerektigini ve nasil ortunmeleri gerektigini anlatir.

mümin kadınlara da söyle: gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). ey müminler! hep birden allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
16. ayetinde:
"o nu işittiginizde 'bu konuda konuşmamız yakışık almaz, şüphesiz bu büyük bir iftiradır.' demeniz gerekmezmiydi."
buyurulur.
keşke müminler her zaman bu ayete uyup ilk olarak hüsn-ü zanna basvursalar.
58-59: ey inananlar ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz ergenliğe ermemiş olanlar, sabah namazından önce , ögle sıcagında soyundugunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. bunlar, sizin açık bulunabileceginiz üç vakittir. bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. allah size ayetlerini böylece açıklar. allah bilendir, hakimdir.çocuklarınız blug çagına gelince, büyüklerinin izin istedigi gibi onlar da her defasında izin istesinler. allah size ayetlerini böylece açıklar. allah bilendir, hakimdir.
işte kur'an sanıldıgı gibi insanları korkutucu degil, günlük hayatın her alanını düşünen, görgü kurallarına, nezakete önem veren bir dinin kitabıdır.
Bismillahirrahmânirrahîm

1 - (işte bu âyetler) bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini üzerinize) farz kıldığımız bir sûredir. Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda açık açık âyetler indirdik.

2 - Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.

3 - Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez; zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenebilir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.

4 - Namuslu kadınlara zina esnasında bulunup, sonra (bunu ispat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkardırlar.

5 - Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

6 - Eşlerine zina esnasında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesidir.

7 - Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.

8 - Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi,

9 - Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.

10 - Ya Allah'ın size bol lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (haliniz nice olurdu.)?

11 - Haberiniz olsun ki (Muhammed'in eşine) bu ağır ifki (iftirayı) uyduranlar sizin içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük saymayın; aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan herbir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. (Elebaşlılık yapan, bu yüzden de) bu günahın büyüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.

12 - Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?

13 - (Bu iddiayı ortaya atanların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki şahitler getirip ispat edemediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler.

14 - Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, size mutlaka büyük bir azab isabet ederdi.

15 - Çünkü siz bu iftirayı, gelişi güzel birbirinizin ağzından alıyor ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız (bu uydurma haberi) ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük bir suçtur.

16 - Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır... " demeli değil miydiniz?

17 - Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer tutumu tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarıyor.

18 -Ve Allah âyetlerini size açıklıyor. Allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir.

19 - inananlar arasında kötü söz ve davranışın yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da, ahirette de acı veren bir azab vardır. (Her şeyi) Allah bilir; siz bilmezsiniz.

20 - Ya sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı; Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)?

21 - Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şunu bilsin ki o, edepsizlikleri ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir.

22 - içinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar, feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

23 - Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azab vardır.

24 - O gün dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir.

25 - O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın gerçek olduğunu anlayacaklar.

26 - Kötü kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. işte bu temiz olan, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.

27 - Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir. Herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız.

28 - Orada kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir.

29 - içinde kendinize ait bir şeylerin bulunduğu oturulmayan bir eve girmenizde herhangi bir sakınca yoktur. Allah, sizin açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir.

30 - (Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

31 - Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.

32 - Aranızdaki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.

33 - Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

34 - Andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik.

35 - Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir.

36 - (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler.

37 - Birtakım insanlar (Allahı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.

38 - Çünkü Allah, kendilerine işledikleri amellerin en güzeli ile ecir verecek, lütfundan fazlasını da bahşedecektir ve Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

39 - Küfredenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki, susayan onu su zanneder, nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur. Allah ise onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür.

40 - Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut. Bir biri üstüne karanlıklar... insan, elini çıkarıp uzatsa, nerdeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah, nur vermemişse, artık o kimsenin ışık ve aydınlıktan nasibi yoktur.
41 - Görmez misin ki, göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini? Her biri kendi tesbihini ve duâsını bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir.

42 - Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dönüş de ancak O'nadır.

43 - Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları biraraya getirip üstüste yığıyor. işte görüyorsun ki bunlar arasında yağmur çıkıyor. O, gökten, sanki oradaki dağlardan da dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; bu bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

44 - Allah gece ile gündüzü evirip çeviriyor. Şüphesiz bunda (hakikatı gören) gözlere sahip olanlar için mutlak bir ibret vardır.

45 - Allah, her hayvanı sudan yarattı. işte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki yağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yapar; çünkü Allah her şeye kâdirdir.

46 - Andolsun biz (her şeyi) apaçık bildiren âyetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola iletir.

47 - Bir de "Allah'a ve Resulüne inandık ve itaat ettik" diyorlar da, sonra bunun arkasından yan çiziyorlar; bunlar mümin değillerdir.

48 - Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, bakarsın ki, içlerinden birkısmı yüz çevirip dönerler.

49 - Ama, eğer (Allah ve Resulünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona, gönülden bağlı olarak saygı ile gelirler.

50 - Kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa şüphe ve tereddüd içinde midirler? Yoksa Allah ve Resulünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!

51 - Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak "işittik ve itaat ettik" demeleridir. işte bunlar asıl kurtuluşa erenlerdir.

52 - Her kim Allah'a ve Resulüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bedbahtlıktan kurtulanlardır.

53 - Ötekiler (münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. itaatiniz malumdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

54 - De ki: Allah'a itaat edin; Peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamberin sorumluluğu kendine yüklenen, sizin sorumluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygambere düşen, sadece açık açık duyurmaktır.

55 - Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (islâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağnı vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır.

56 - Hem namazı kılın, zekatı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz.

57 - inkâr edenlerin, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanmayasın! Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varış yeridir orası!

58 - Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) işte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

59 - Sizden olan çocuklarınız erginlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi, onlar da izin istesinler. işte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

60 - Bir nikah ümidi kalmayan, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların ise, zinetlerini (yabancı erkeklere) göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.

61 - A'maya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına malik olduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir güçlük ve günah yoktur. Evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından mübarek ve güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin. işte Allah düşünüp anlayasınız diye size âyetlerini böyle açıklar.

62 - Müminler ancak, Allah'a ve Resülüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar o Peygamber ile birlikte sosyal bir işle meşgul iken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. (Resulüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; çünkü Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.

63 -(Ey müminler!) Peygamberin davetini, aranızdan bazınızın bazınıza daveti gibi zannetmeyin. içinizden, birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, O'nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.

64 - Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. O, sizin ne yolda, ne durumda olduğunuzu iyi bilir. Huzuruna döndürülecekleri günde ise, yapmış olduklarını hemen kendilerine haber verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir..
özdemir ince'nin dün ki yazısında şahin filiz'in kitabını kaynak göstererek 30. ve 31. ayetlerini verdiği, bu kaynakta verilen ayetlerinin yaygın olarak bilinenlerden farklı olduğu sure. tartışma yaratacağa benziyor.

yazı için: http://www.hurriyet.com.t...2&gid=61&sz=62776
marksist hürriyet yazarı özdemir ince' nin günlerdir diline doladığı kutsal bir suredir. aptalca çevirilerle sureyi çarpıtanları kullanmak suretiyle islamı yozlaştırmayı amaç edinen bu şahıs tıpkı ağbabaları gibi amacına ulaşamayacaktır...

http://hurarsiv.hurriyet....id=8073005&yazarid=72
http://hurarsiv.hurriyet....id=7921307&yazarid=72
(bkz: sadakallahul azim)
toplumun ya bilmediği yada üç maymunu oynadığı suredir. toplumda herkes, kızlarımızın iffetsizliğiden bahsetmekte, çoğu da arkasına dini almış, -zina büyük günahtır-, -kadınlar iffetini korumalı bakara suresi'ne bakın görün..- diyenler, saatlerce bakire bir kızla evlenmenin güzelliğinden dem vurup, bunu dininde desteklediğini belirtenler..

böyle bir muhabbet sırasında, tek bir soru soruyorum;

-bana nur suresi, 3. ve 5. ayeti söyler misin?
-eee şeyyy bilmem ki?
-bla bla bla...
-olamaz yanlış biliyorsun
-tefsiri elmalı hamdi yazmış
-hade beaa

ertesi gün..

-ya abi çok şaşırdım sen haklıymışsın....
başörtüsüyle ilgili durumun kesin bir dille anlatıldığı suredir. hala "abi ben kur-an'ı okudum yok başörtüsüyle ilgili birşey" diyenlere şaşmamak münkün değil.

edit: sen aslınada akıllı bir çocuksun ama diye böyle yapıyorsun.
(bkz: #4128317)
BÖYLE bir yaziyi benim yazmak zorunda kalisim ilahiyatcilar, din bilginleri acisindan utanc verici. Aptal yerine konulmaktan hoslanmadigim, ayrica merakli biri oldugum icin isin aslini arastirdim.
Sansim yaver gitti, birkac okurum gereksinim duydugum b azi bilgileri ulastirdilar bana.

Nûr Suresi 31. Ayet'in bircok cevirisini,
Fransizca, ingilizce ve Almanca cevirilerini karsilastirdim.
Bu karsilastirmanin sonucunda 31. Ayet'in Türkce cevirisinin
aslina uygun yapilmadigi sonucuna vardim.
Bu sonuca varmamda, Paris üniversitelerinin birinde
Arap Edebiyati ve Kültür Tarihi ögreten bir sair ve filozof,
Tunuslu arkadasimin büyük yardimlari oldu.
Arkadasim, bu ayetin cok önemli üc sözcügünün
kesin anlamlarini arastirarak bana bilgi verdi.
Buna göre,
Nûr Suresi 31. Ayet'te
üc önemli sözcügün Türkce anlamini yaziyorum:

Farj (tekil); Furuj (cogul): (Sözlük adiyla): Erkek ve kadin cinsel organi.

Jayb (tekil); Juyub (cogul : (Sözlük adiyla): Meme, gögüs.

Himar (tekil), Humur (Cogul): islam öncesi dönemde Araplarin giydigi
giysinin bir parcasi (dokuma, bez parcasi). (Basörtüsü ile kesinlikle iliskisi yok.)

MEMELERi ÖRTSÜNLER

Buna göre daha önce de yazmis oldugum gibi Nûr Suresi 31. Ayet'i söyle cevirmek gerekiyor:

"Söyle inanan kadinlara:
Harama bakmaktan sakinsinlar ve cinsel organlarini saklasinlar?
Örtülerini gögüsleri (memeleri) üzerine vursunlar?"

söz konusu ayetin örtmekle ilgili bölümünün Arapcasi söyle:

"Vel yadribne bihumûrihinne alá juyubihinne"
(en dogrusu ki örtülerini gögüsleri (memeleri) üzerine vursunlar).

HiMARI CiZDiRiN

Tunuslu filozof ve sair arkadasimin belirttigi gibi örtünün (himarin)
basörtüsü ile herhangi bir iliskisi yok, giysinin bir parcasi.

Araplarin Müslüman olmadan önce giydikleri giysinin nasil oldugunu,
bu giysilerin parcasi olan "himar"in nasil bir sey oldugunu bilmiyorum.
Bilmek zorunda da degilim.
Sadece üzerime düsen sorumluluk geregi Diyanet isleri Baskanligi'nin ve
bagimsiz ilahiyatcilarin bu giysinin ve parcasi himarin cizimini bulup, yaptirip
yayinlamalari zorunlu bir görev.
Bu görev ve sorumluluktan kacamazlar.

ORGANiZMANIN PARCASI

Bu konuda yazmaya basladigimdan bu yana,
her firsatta bana sirretce saldiranlar, sucüstü yakalandiklari icin,
susmaktan baska bir sey yapamiyorlar.

Türban tapinci tek basina degil. Büyük bir organizmanin önemli parcalarindan biri.
Eger imam hatip okullari mezunlari, üniversitelere bir lise mezunu gibi girmek hakkini
yasal olarak elde edemezlerse, türban "delirium"u epeyce zaman alsa da yavas yavas tavsar.

Ama tersi olup imam hatip mezunlari, lise mezunlarinin hakkina sahip olarak üniversitelere
girebilirlerse türbanin yükselisini kimse engelleyemez.
islam'dan giderek daha da kopacak olan Türbaniye Dini, Türbanistan'i kurar!

* * *

Cengiz Candar icin özel not:
Kuran'da yazan "Farj, furuj, jayb, juyub, himar, humur" gibi temel sözcüklerin anlamini
bir Arap arkadasina, özellikle de bir kadin tanidigina sor,
sonra N ûr Suresi 31. Ayet'in Türkce cevirisini oku!
Bir kez de Diyanet'e sor.
Sonra, hükümetcilik, ilik islamcilik yapacaksan yap
ama "harbi" yap!

özdemir ince
http://www.youtube.com/watch?v=W0fgo0I99es
http://www.youtube.com/wa...l_LsQ&feature=related
http://www.youtube.com/wa...muUeY&feature=related
--spoiler--

11.
o ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. aksine o sizin için bir hayırdır. onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. içlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır.

12.
bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, “bu apaçık bir iftiradır” deselerdi ya!

13.
onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! madem ki şahit getirmediler; işte onlar allah yanında yalancıların ta kendileridir.

14.
eğer size dünya ve ahirette allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!

15.
hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. halbuki bu, allah katında büyük bir günahtır.

16.
bu iftirayı işittiğiniz vakit, “böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. seni eksikliklerden uzak tutarız allah’ım! bu çok büyük bir iftiradır” deseydiniz ya!

17.
eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için allah size öğüt veriyor.

18.
allah size âyetleri açıklıyor. allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

19.
inananlar arasında hayasızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. allah bilir, siz bilmezsiniz.

20.
allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı haliniz nice olurdu.

--spoiler--

diyanet çevirisiyle tamamı aşağıdaki gibidir:
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=350
11 ila 20. ayetler, ümmetçilerin hiçbir şekilde kabullenmediği bir olayın tekzibi niteliğindedir.

acaba nedir nedir?

bu ayetler, aişe'nin muhammed'i kıskançlıktan ötürü aldatmış olma dedikodusu üzerine inivermiştir(!)

bir sefer esnasında muhammed ile birlikte sefere katılan aişe, muhammed'in ganimetlerinden biri olan berre(cüveyriye)yi kıskanır ve ordugahtan ayrılır, bir süre sonra geri döndüğünde ordugah yoktur, bu esnada safvan isminde bir bedevi süvari aişe'yi bulur ve devesine bindirir, savfan önde aişe arkada 1 gün sonra ordugaha yetişirler, bunun üzerine aişe'nin muhammed'i bu savfan ile aldattığına dair söylentiler çıkar, bunun üzerine bu nur suresi'nin 11'den 20'ye kadar olan ayetleri indirilir, lakin halk tatmin olmaz, bunun üzerine savfan adlı süvari "iktidarsız" olduğunu söyleyerek durumu kurtarır. ayetler inmeye devam eder, olaylar gelişir, hatta islam'da ilk ayrılık tohumları ekilmeye başlar...

daha geniş kapsamlı ve olayın öncesi-sonrası ile ilgili yazı için;
(bkz: #13852348)
vay beeeaaa olayı çözmüsşsünüz vay tunusludan bilgi aldım
vay çeviriyi düzgün yapmamışlar neler neler...
size göre islam dünyası 1400 yıldır toplu hayal görüyor.
onca sahabe onca müctehid onca din alimi bunu yanlış anladı(!)
sizler kur'an ın inişinden 1400 yıl sonra gerçeği(!)gördünüz.
arkadaşım inanmıyorsan inanma ne demeye milletin inacına dil uzatıyorsunuz.

31. ayet gayet açıktır ki;
ayette kadınlarınız ziynetlerini örtsün diyor.
ziynet arapçada kadın takısı anlamlarına gelir.
zaten bu ayetin sonunda ayaklarını yere vurup
ses çıkarmasınlar diyor o dönemde o bölge kadınları ayak bileklerine hal hal
takıyorlardı ki bu da bi ziynettir.
kadının diğer ziynet yerleri gerdan kısmı ve kulağıdır.
zira ziynetler buralara takılır.
anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.
islamda başörtüsünün değil örtünmenin farz olduğunu tebliğ eden ancak yanlış anlaşılmış, ne Diyanet işleri Başkanlığı ne de imam Hatip Okulları tarafından doğru olarak yorumlanmış, dolayısıyla hoca ve imamlar tarafından bilgi kirliliğine yol açılarak halkın yanlış yönlendirilmesine neden olmuş ayetin olduğu suredir. (bkz: nur suresi 31 ayet)
kadınlara gönderilen emirlerle hatırlanan suredir. aklımda öyle kalmış.
http://www.youtube.com/watch?v=WogHPXCYJfs
burkayı tarif eder.
Yukarıda ayetin mealinde işin özü şudur ki:

Sana ne layık görüldüyse onunla evlenirsin, sana göre biri olur ve senin gibi biri.olur.
görsel
https://www.youtube.com/watch?v=4J1mRFtVPR4
güncel Önemli Başlıklar