1988 yılında nobel edebiyat ödülü'nü kazanmış olan kahire doğumlu yazar.
http://www.haberaktuel.co...rDetayMiddle.asp?ID=30606
1912'de doğmuş, Nil'in Üç Çocuğu, Dilenci, Midak Sokağı kitaplarının yazarıdır.30 Ağustos 2006'da ölmüştür.Nobel ödülünü alan ilk Arap yazardır.
1982 yılında nobel edebiyat ödülü alan yazardır.
niçin nobel verildiğini bir türlü anlayamadığım arap yazar.
1988 yılında nobel ödülü kazanmış mısırlı yazar. idiolojik düşünceleri yüzünden kitapları arap ülkelerinde yasaklanmıştı. bu yasak 1988 yılında nobel ödülünü kazanması ile sona erdi. 30 ağustos 2006 tarihinde hayatını kaybeden yazar bir gün sonra 31 ağustos 2006 da kahire de devlet töreni ile uğurlanmıştır.
Yaşamı boyunca kahire'den ayrılmayan, hatta kazandığı Nobel edebiyat ödülünü almak için bile ayrılmayan Mısırlı ünlü yazar.
Firavun döneminin Nil deltasından Kâhirenin arka sokaklarına kadar bütün Mısır, tarih, renk, koku ve ses olur eserlerinde...
firavun döneminin nil destanından kahire' nin arka sokaklarına kadar tüm mısır; tarih, renk, koku ve ses olur eserlerinde... o mısır' ın vicdanıdır. kimi zaman sızlar.
aralık 1911'de kahire 'de doğdu 2006'da nobel ödülünü almak için bile ayrılmadığı bu şehirde öldü eserleri kırk dile çevrilen mısırlı ünlü yazar 1988'de nobel edebiyat ödülünü kazanınca el ahram gazetesi şu başlığı atar nobel, necip mahfuz'u kazandı.
nobel edebiyat ödülü nü kazanan ilk arap yazardır. ömrü boyunca yaklaşık 50 eser bıraktı arkasından. midak sokağı ile ün kazanmış ve sülassiye adlı üçlemesindeki tasvirleri charles dickens ın londra tasvirleriyle karşılaştırılmış. demiş ki; "yalnızlığımdı geçmişi hatırlamama engel olan". velhasıl kral adamdı.
(bkz: charles dickens vs necib mahfuz)
orhan pamuk gibi kendi ulkesinde pek sevilmiyor olmali ki yolda yururken saldiriya ugrayan, kolundan bicaklanan yazardır. 95 yaşında vefat etmiştir.

(bkz: midak sokağı)
nobel ödüllü olduğu için cebalevi sokağı çocukları adlı romanını okuyarak vasat bulduğum kahireli yazar.
başkanın öldürüldüğü gün adlı kitabıyla beni etkilemiş nobel ödüllü yazar.
kahirede 95 yılını geçirmiş nobel ödüllü yazar. ama almaya gitmemiştir. arapların ellerinde ki en değerli şey petrol değil peygamberimiz ve kurandır demiş ve kalbini kazanmış güzel yazar.
çok sağlam underground rapçimiz. .
"Bir kimsenin akıllı olduğu cevaplarından, bilge olduğu da sorularından anlaşılır" sözünün sahibi mısırlı bilge yazar.

95 yaşında ölen bu büyük edebiyatçı, 70 yıllık yazarlık kariyerine 34 roman ve 350 üzerinde öykü yazımı sığdırmıştır.

yabancı dilden türkçe'ye en çok eseri çevrilmiş yazarlar kategorisinde la fontaine'den sonra ikinci sıradadır.
1911 dogumlu misirli realist yazar. eserlerinde kucuk insanlar uzerinden buyuk olaylari anlatmayi sever ve bunu cok iyi yapar, isledigi karakterler cok yonludur, asla karton etkisi vermez... kanimca yakindogunun tartismasiz en iyi roman yazari. maalesef turkceye pek az eseri cevrilmis, o ayri. ozellikle 1. dunya savasindan 1952'ye kadar bir ailenin uc kusagini ve bu arada misirin modernlesme surecini buyuk bir akicilikla anlattigi kahire uclemesi ingilizceden okunasi. (ceviri mukemmel)
Necip Mahfuz'un Gözüyle ...
mustafa balbay, 24.08.2013, cumhuriyet.

Hükümet Mısır’daki olaylara Türkiye’nin içişlerinden daha fazla önem veriyor.

Başbakan’ın tüm konuşmalarının ana gündem maddesi Mısır. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamaları dinlerken mırıldanmadan edemedim:

Anlaşılan Mısır’a bakanlar kurulu toplantısı bitti!
Mısır’a ilişkin konuşmaları, yorumları izledikçe ben de sık sık yıllar önceki Mısır gezilerime gidiyorum. Resmi gezilere gazeteci olarak katılmak bir yana, 20 gün sırt çantasıyla dolaşmıştım Mısır’ı. Hafta içinde şöyle bir beyin jimnastiği yapıp, o geziden günlük yazılar çıkar mı, diye yokladım. iki elin parmaklarını geçince durdum; üçünü paylaşmaya karar verdim.

***

Mısır gezisinde amaçlarımdan biri; Nobel ödüllü Necip Mahfuz’u görmekti. Al Ahram gazetesinde zaman zaman yazılar yazdığını, ilerlemiş yaşına karşın haftada birkaç gün gazeteye geldiğini biliyordum.
Al Ahram’ın kapısını çaldığımda beklediğim yanıtla karşılaştım:
“Şu an uygun değil, size birkaç gün sonrası için randevu verelim.”
Yola çıkan rüzgâra aittir ve her şeyi zorlamalıdır. Bir yazarın kolay kolay reddedemeyeceği bir gerekçe söyleyip o an görüşmeyi zorladım. Türkiye’den gelen bir gazeteciydim, seyahat halindeydim, yanımda Mahfuz’un Türkçe basılmış eserleri vardı, onları verecektim.
“Az bekleyin, 15 dakika sonra sizinle görüşecek” dediler.
Yüksek tavanlı bir odada çay içimi sohbet ettik.
Mısır’daki iç içe geçmiş uygarlıkların yazarlığını, bugüne bakışını nasıl etkilediğini sorduğumda şu karşılığı vermişti:
“Ben çoğunlukla günlük yaşamda olup bitenlerden etkilendim, ama bu yaşamlar Mısır kültürünün bir parçasıydı... Uygarlık hem büyük bir bereket hem de uzun süre yaşayan tohum gibi bir şey. Hiç beklemediğiniz bir an yeşerebilir. Mısır’da bunun örneklerini bulabilirsiniz.”
Bunun Anadolu için de geçerli olduğunu söylediğimde, şöyle devam etmişti:
“Tabii ki... Siz Türkiye’den geldiniz. Türkiye’nin daha çok bugünü ile ilgiliyim. Mustafa Kemal büyük işler başardı. Onu öğrendikçe saygı duydum. Ancak bir toplumu değiştirmek o kadar kolay değil. Bütün temel değişiklikleri yaptığınızı düşünürsünüz, bunun topluma iyice yerleştiğini öngörürsünüz... Bir bakmışsınız bazıları oturmamış. Yeniden yeniden uğraşmak gerekir...”
Anlattıkları bağlamında Mısır’da nelerin başarılıp başarılmadığı soruma yanıtı şu olmuştu:
“Mısır sadece kendi sınırları içinden sorumlu bir ülke değil. Arap dünyası çok parçalı görünse de birbirinden etkilenen büyük bir coğrafya. Din toplumsal yaşamın en önemli unsuru, belirleyicisi... işin zaman zaman islam adına teröre dönüşmesi beni üzüyor.”

***

Necip Mahfuz’un 1990’lı yıllarda yaptığı bu değerlendirmeler Mısır’ın bugününe de ışık tutuyor.
Mısır, Arap coğrafyası için belirleyici bir ülke. Bu sadece bugün değil, tarihte de böyleydi. Yavuz Sultan Selim 1517’de Kahire’ye girdiğinde Yemen Emiri iskender, kentinin anahtarını getirip teslim etmişti. Zira Kahire’yi elinde tutan tüm bölgenin hâkimi demekti.
Noktayı yine Necip Mahfuz’la koyalım. Kahire’deki uğrak yerlerimden biri bizim Kapalıçarşımızı andıran Han Halil’in içindeki Necip Mahfuz kahvesiydi. Akşamları Faruk adlı bir sanatçı ud çalıp Ümmü Gülsüm’den şarkılar söylüyordu.
Faruk’un etrafını erkekler kadar kadınlar da çeviriyordu.
Kahvenin havası Mısır’da kadınların her şeye karşın sosyal yaşama katılma enerjisini yansıtıyordu.

http://www.cumhuriyet.com...p;ka=4&kb=5&kc=35
okumak için neden bu kadar geç kaldığımı kendime sorgulatan yazar. geç buldum bi daha da kaybetmem.

son zamanlarda hiçbir kitaptan bu kadar etkilenmemiştim. (bkz: ezilenler)
batarya company üyesi bir rapçi arkadaşdır.
batarya company nin gizli forveti.
Arap edebiyatındaki nobel ödülüne hak kazanan ilk yazardır.
kahire üçlemesi efsanevi olan eserleri arasındadır. Bu kitapların adı sırasıyla; saray gezisi, şevk sarayı ve şeker sokağıdır.
Nobel edebiyat ödülü alan ilk müslüman yazardır. ikincisi orhan pamuk zaten. Hatta başkada yok.
midak sokağı muazzam bir eserdir. Bizi mısır'da sıradan bir sokağa sokup olağanüstü mistik ve dramatik bir yolculuğa çıkarır.