bugün

ünlü fıkra üreticisi ve hazır cevap insan , hocamız , üstadımız ve sözlük yazarı olsa belki de en kral yazar olacak adam olan nasreddin hoca tarafından kimi zaman birilerine verilmiş ayarları , kimi zaman güldürürken düşünen smileyleri havada uçuşturan yegane fıkralardır.

örnek 1:
nasreddin hoca bir gün saz çalıyormuş. Oradan geçen bir adamın hocanın sazı çalış şekli çok dikkatini çekmiş ve garibine gitmiş, çünkü hoca sap tarafındaki elini sabit tutup çalıyormuş. Adam dayanamaz sorar ve:

- hocam hocam! O nasıl saz çalmadır öyle?
+ neden? Neyi varmış ki saz çalmamın?
- hocam o elini koymuşsun sapa, tutmuşsun öyle. Hiç öyle çalınır mı?
+ ya ne yapacaktık?
- hocam o elini oynatacaksın yukarı aşağı. Herkes öyle çalar sazı.
+ o dediğin adamlar benim bulduğum yeri arıyorlar. Ondandır...
- ?!?!?!?!

örnek 2:
nasreddin hoca kadıymış. davalılar gelmiş.
birisi derdini anlatmış. hoca;
- haklısın...
demiş. hoca diğerine anlattırmış. dinledikten sonra yine ona da ;
- haklısın...
demiş. davalılar afallamışlar. içlerinden birisi
- hocam sen de ne dersek haklısın diyorsun!
demiş. hoca;
- sen de haklısın... *

bu fıkra da burda bitmiiiiiiş. böyle bir şey işte bu da...
ne güzel hayat , martılar falan...

Edit: ekleme
birkaç yıl sonra yunanların sahiplenmesiyle dünyaya nasrettinos fıkraları şeklinde nam salacaktır.
nasrettin hoca bir gün göle yoğurt çalıyormuş. Yoldan geçen bir köylü "hocam hocam ramazan ayındayız sen oruç tutmuyor musun?" demiş. nasrettin hoca da şu cevabı vermiş: "ya tutarsam?"

bu da böyle bir şey...

(bkz: hayat ne tuhaf vapurlar filan)
nasreddin hoca bir gün yolda oynayan bir kazan görmüş ve o tarihi sözü söylemiş
- iyi oynayan kazansın.
Nasrettin hoca bir gün sofrada yemek yemekteymiş. Bunu gören birisi hayretle hocanın yanına gelip sormuş "hocam ramazandayız oruç var" demiş. Hoca cevap vermiş "Bana ne?" Bunu duyan köylü hiddetlenip çıkışmış "ne demek banane? sen ne biçim müslümansın?" hoca da cevap vermiş "sana ne?"
gecenin son entrysini hodja efendiye ayırmaya karar verdim. lisede uydurup dururduk hayvan gibi de gülerdik. aklıma geldi şimdi ne alaka..

olaya bak nasrettin hoca bir gün göle maya çalıyormuş arkadaşı yok arkadaşı değil yoldan geçen biri demiş ki:
- hocam hocam hiç göl maya tutar mı?
hoca da demiş ki
- bi tutarsa paranın .mına koduk!

hihohohhiihoooo olmuyo işte komik olmadı hiç ama çok pis gülerdik şerefsizim ulan ne aptalmışız ama gülerdik bakın çok pis diyorum yahuu.

ikinci fıkram da şudur daha da şeyedemem saat geç kafamsa torba:

bu sefer lavuğun biri hocadan kazan almış. 1 hafta 2 hafta 3 ay derken iyiden iyide kendi malı gibi kullanmış kazanı. hoca lavuğa telefon etmiş sonunda getir ulan demiş kazanı. bizim lavuk koymuş içine boktan bir tas götürmüş. gevrek gevrek gülerek hodjam demiş bak uzun zaman oldu amma senin kazan bu arada doğurdu. hoca patlatmış cevabı:
-doğurur tabi eşşoğleşşek kazanın .mına koymuşsun!

kıssadan hisse efem sürç-ü lisan ettiysek affola.. feshaneden iyi geceler.. yıldızınız parlasın!
Bir gün hoca, karısıyla otururken "ben galiba mutsuzum" demiş, bunu duyan hocanın karısı "ne istiyorsan açıkça söyle; ayrılmak mı istiyorsun?" diye sormuş. Hoca da altta kalır mı? "Ayrılmak değil... Bir süre ara verelim. Ayrı yaşayalım. Kendimize ve birbirimize biraz zaman tanıyalım..." deyivermiş. Karısı bu duruma çok üzülmüş. "Keşke gerçekten ne olduğunu anlatsaydın bana... Başka biri var değil mi?" demiş hocaya. Bunları duyan hocada yapıştırmış cevabı: "Evet hayatımda biri var, Bunu benden öğrenmen en doğrusu sanırım. Üzgünüm..."
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
"Kimsin?"
"Hiç" demiş Hoca, "Hiç kimseyim."
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
"Sen kimsin?"
"Mutasarrıf" demiş adam kabara kabara.
"Sonra ne olacaksın?" diye sormuş Nasrettin Hoca.
"Herhalde vali olurum" diye cevaplamış adam.
"Daha sonra?" diye üstelemiş Hoca.
"Vezir" demiş adam.
"Daha daha sonra ne olacaksın?"
"Bir ihtimal sadrazam olabilirim."
"Peki, ondan sonra?"
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
"Hiç."
"Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!"
nasrettin hoca’ya gelen bir adam der ki:
-hocam haftalardır gözüm ağrıyor, kan çanağı haline geldi. bana bir ilaç tavsiye edin…

nasrettin hoca'nın tavsiyesi şu olur:

-bir parmak karasakız alıp gözüne koy hemen iyi olur.

adam tereddüt etmeden hocanın tavsiyesine uyar akşam yatarken gözüne bir parmak karasakız koyar, sabah kalkınca da güç bela sökmeye çalışır. bir de ne görsün? gözünün biri hemen hemen hiç görmüyor. i̇laç diye gözüne koyduğu karasakız gözünü iyice berbat etmiş.

bütün öfke ve hışmıyla hocaya koşup çıkışır:

-tavsiyenizi yerine getirdim hoca efendi… ama gözüm büsbütün kör oldu.

hoca fütursuz ve kaygısız:

-acayip! der. benim parmağım ağrımıştı da karasakız sarmıştım, iyi olmuştu. karasakız ilaç derler, demek kimine iyi gelir kimine gelmez
nasreddin hoca bir gün camiye erken gitmeye karar vermiş. vakit namazından önce cami avlusundaki ağaçları sulayacakmış. ağır ağır camiye doğru yürümüş. camiye yaklaştığında avluda esrarengiz birilerini görmüş. hemen adımlarını hızlandırıp camiye gitmiş. çoraplarını çıkarmış, kollarını sıvayıp şadırvanda güzel bir abdest almış. sonra eline kovasını alıp ağaçları tek tek sulamaya başlamış.

ağacın birine yaklaştığında gövdesinde kocaman bir delik görmüş. eğilip bakmış, içinde ne olduğunu görememiş. kovayı oraya bırakıp koşarak içeri girmiş. minarenin kapısını açıp yukarı çıkmaya başlamış. şerefeye çıkınca ezanı okumaya başlamış.

ezanı bitirdiğinde aşağıda eşeğini görmüş. çocuğun biri elinde sopayla kovalıyormuş eşeği. aceleyle aşağı inmiş. cemaate namazını kıldırmış. ilk rekatta kevser, ikinci rekatta ihlas okumuş. namazdan sonra da camiyi kilitleyip doğruca evine dönmüş.
Bir gün bir eleman hocaya seslenmiş "hocam bak bir tepsi baklava gidiyor" hoca adamı yanına çağırmış. Tepsiyi taşıyanı da çağırmış ve sormuş: "tepside ne var lan?" Adam "börek var hocam" demiş. Demeye kalmadan hoca döner tekme ile adama sağlam bir geçirmiş, adam yerde pert. Börekçi şokta tabi. Hoca börek tepsisini kapıp yerdeki adamın kafasına vurmuş bu sefer. Börek yerlere saçılmış. Börekçi ağlayınca hoca dayanamamış ve cebindeki parayı börekçiye vermiş. Börekçi parayı kapıp sevinçle oradan uzaklaşmış.

Çıkaracağımız ders: Olur da kavga esnasında yanımızdan geçen bir börekçinin tepsisini kullanırsak, börekçinin zararını tazmin etmeliyiz.
bir gun nasrettin hoca essege ters binmis ve yola cikmis . mahalle cocuklari hocayla dalga gecmeye baslamislar . bir cocuk dalgali bir sekilde :
- hocam essege neden ters bindin , demis
hoca ise tersleyerek :
-sanane yarram sana mi ters binseydim , demis .
oldu o zaman
(bkz: o kadar güldüm ki köşkten çıktım)
hoca merhum merkebini kaybetmiş, sevinir hamd ü senalar edermiş. sevincinin nedenini sormuşlar.

-ya ben üzerinde iken kaybolsa idi. ne yapardım? demiş.
Hoca bir gün yatsıdan sonra evinde ocağın önünde otururken aklına bir hinlik gelmiş.
Şu hanıma bir oyun edeyim diye düşünmüş.
+Hatuun! Hatuun!
Diye seslenmiş,
içeriden Nasreddin hocanın hanımı
-hayrola bey, ne bağırıp durursun?
Diyerek odaya girmiş.

Nasreddin hoca
+Yahu hanım seninle bir oyun oynayalım, canım sıkıldı.
Demiş
-ilahi bey şu senin oyunların. Çocuk gibisin
Gülerek cevaplamış hanımı da
-neymiş peki bu oyun?

+Sen hele şöyle ellerini pencereye daya demiş

Hanımı meraklanarak hocanın dediğini yapmış.
Hoca o anda şalvarını indirip hanımının eteğini kaldırıp aletini hanımının arka tarafına saplayıvermiş.
Birden çığlık atarak sıçrayan kadın
+Ne yapıyorsun bey! Bu nasıl oyun!?
Diye hocaya sormuş
Hoca müstehzi bir ifadeyle
-dur hele hatun, anlarsın biraz sonra
hocanın hanımı şaşırmış ama "bizim Beyin bir bildiği vardır" diyerek dişini sıkarak devam etmiş.
Hoca gitmiş gelmiş on dakika olmuş, onbeş dakika olmuş. Derken yarım saat bir saat.
Hoca inleyerek tükenmiş hanımının sırtına gelmiş.
Kadın kızarak,
+Bey demiş bu nasıl oyundu, sen beni düpedüz siktin!
Hoca durur mu?
-iyi ya bu da zaten sikildiğini ne zaman anlayacaksın oyunu
Göbeklerini tuta tuta karı koca katıla katıla gülmüşler.

görsel
fikra değildir o fıkradır. fikra olsa duramazsın çünkü.
Gönlüm Buna Razı Olmadı

Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine binmiş.

Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler:

– Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?, diye sormuşlar.

Hoca:

– Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş.

saygılarla...