bugün

'Mutlu Olduğum Zaman insanları Anlıyorum Sanmıştım, Halbu Ki Onları Ancak Felaket içinde Tanımam Yazgıda Varmış.' allah allah bu iyi sözleri napoleon terennum etmiş. iyi de etmiş.

herhalde rusya bozgunundan sonra söylemiştir, ama olmaz olamazda cünkü yüzgünlük saltanati'da var bu adamin. ama zannederim bunu yüzgünlük saltanatini bitiren waterloo harbinde söylemişti. (hani elbe adasindan atlayip geliyordu da gecmiş basaralilarindan dolayi tekrardan başa geciyordu bir darbe ile ama maresal grouchy daha dogrusu wellington'dan saglam samar yemişti de yallah saint helena'ya sürgün olmustu canim)

şimdi ilkokul bilgilerini bir kenara birakalim, malumu aliniz cagimiz çagimiz bildiğiniz gibi rahatlama bir çagi oldugu ve can derdine düsmeyen kişinin sıkıntılı olmasindan dolayi ne yazik ki kasvetli ve tatsiz tutsuz bir çagdir.

cünkü insanoglu yasam denilen hediyenin kiymetini kaybetmeden anlayamamakta yahutta cani tehlikeye girmeden sikine bile takmamaktadir.

bu konfor caği ne yazik ki bireylerin hayata olan inancini yok etmektedir. cünkü bir değisim olma ümidi yoktur cogu kimsede.

hatta buyuzden sanat olsun fikirsel işler olsun felsefe bile ayvayi yemektedir.

söyle bir geriye baktiğimiz vakit, 1870-1871 harbinden sonra fransa'da resim sanati costukca cosmus ve bir devrim yasamistir.

1918 haribinden sonra cilgin yirmiler baslamis ve caz caği gümbür gümbür yürümüstür.

hatta ikinci dünya harbinden sonra dunya kuresel bir kültür patlamasi yasamiş ve bunun etkilerini yaşiyoruz. ama pil tükenmek üzeredir. (hatta bitti bile)

insan oglunun en cabuk olgunlastiran sıkıntılardir, mutluluk değil. cünkü mutlu insan daha sığırdır. can derdine düsen insan ise içinden ulan su vartayi atlayip adam gibi yasayacağim der.

hatta buna benzer olarak dosteyevskinin budala kitabinda prens mişkin izahatini vermiştir. dostoyevski dedim de aklima geldi işte bu dostoyevski anasinin karnindan yetenekli doğmamis yasadiği inişler ve cıkıslar onu ustalastirmiştir.

nasil ki iyi köfte elde etmek için kiymayi ve diger muhtevalari yogurmak gerekiyorsa insan ruhuda kötü deneyimler ile ruhunu yogurmak zorundadir.

ama su yasadiğimiz cağ aylak bakkal tasaklarini tartarmiş zeminini hazirladiği için kelek olmak zorundadir. ne 19 yuzyil sonunda ki paris, ne de 1920'lerdeki jazz cagi , ne de ikinci dünya harbinden sonraki avrupanin fikirsel ve sanatsal üretimini yakalamak zordur.

cünkü insanlar kuru bilgi ile nefislerini köreltmeye calisiyorlar. bilgilerini deneyimleri ile harman edemiyorlar.

alin size bir örnek bir ögretmen adayi olan bir dostum vardi, teoride cok cok iyi idi ama pratikte ise bakkal'dan ekmek bile alacak kapasitesi yoktu. şimdi ben bunu ögretmen yapip cocuguna ziya sacmasini bekleyen anababaya üzülürüm.
keşke yanıma almasaydım yola çıkarken.
hokus pokus, abra kadabra. 'puufff'
hayatı kaybetmek.
Süper manyak güzel bir oral-b oynar başlıklı diş fırçasının titreşimli kılını kaybettiğini düşünerek empati kurulabilecek durum.
güncel Önemli Başlıklar