bugün

katılım bankalarının müşterilerine kullandırdığı hammadde, mamül ve yarı mamül alımına yönelik kurumsal finansman desteği.
destek isteyen şirketlere, hammadde, gayrımenkul ve teçhizat sağlamaktır.
Bu yöntemde müşterinin ihtiyaç duyduğu hammadde, makine v.s. onun namına satın alınır ve üzerine bir kar koyarak müşteriye devredilir. Mal bedeli müşteri tarafından ÖFK’ya taksitler halinde geri ödenir.
Murahabanın örtülü faizi içerdiği, normal ticarette bulunması gereken risk faktörünü içermediği, getirinin önceden belli olması nedeniyle ticarî kârdan ziyade faize benzediği ileri sürülmektedir. Bu tenkitleri haklı görmenin mümkün olmadığını düşünmekteyiz. Şöyle ki;
• Murahaba şekil olarak sipariş üzerine yapılan bir ticarettir ve bu şekilde ticaret her piyasada yaygın bir uygulamadır.
• Fiyatlamada kullanılan maliyet artı (cost plus) yöntemi normal ticarette sık kullanılan bir metottur. Ticarette satıcının maliyetin üzerine belirli bir yüzde kar payı koyması son derece olağandır. Yani kar marjı önceden bellidir.
• Murahabanın normal ticaretteki riski içermediği iddiası da doğru değildir. Çünkü aynen normal ticarette olduğu gibi alıcının (müşterinin) ödememe riski vardır. Buna literatürde piyasa riski veya karşı taraf riski denir.
Murahabadaki vade farkının diğer bankalardaki faiz oranı civarında seyretmesi nedeniyle aslında örtülü faiz olduğu çok tenkit edilen hususlardan biridir.Bu eleştiri de yersizdir. Çünkü piyasadaki her tüccar, peşin fiyatın üzerine vade farkını koyarken enflasyon oranını hesap etmek zorundadır. Bu oranın altındaki vade farkı satıcıyı zarar ettirir. Aynı şekilde ÖFK’lar da murahaba işleminde maliyet bedelinin üzerinde en az enflasyon oranı kadar vade farkı koymak durumundadır. Enflasyon oranı ise faiz oranını belirleyen başlıca unsurdur ve faizle az çok paralel seyreder. Dolayısıyla vade farkı ile faiz oranının birbirine yakın olması doğal, hatta ekonomik bir zarurettir. Bu nedenle, vade farkının faiz oranına yakın olması murahaba işlemine faizli işlem niteliğini kesinlikle kazandırmaz. Özel finans kurumları faize dayalı bir ekonomide faaliyet göstermektedirler; fon kullandırmadaki fiyatlamaların mevcut faiz oranından etkilenmemesi mümkün değildir.
bir malın peşin para ile alınıp kar eklenerek vadeli olarak satılmasıdır.
caizdir.
Klasik fıkıhta murâbaha malın mâliyetinin müşteriye bildirilmesi ve üzerine kâr eklenerek satılmasıdır. Yani müşteri satın aldığı mal sebebiyle satıcıya ne kadar kâr verdiğini bilmektedir. Ancak Türkiye’de uygulanan murâbahanın klasik fıkıhtaki vâdeli satıma tekâbül ettiği de bazı islâm hukukçularınca ifâde edilmiştir. Bu durumda müşteriye malın mâliyetinin tam olarak açıklanma zorunluluğu olmamaktadır. Bugün katılım bankalarının asıl para kazanma yöntemi murâbahadır. Daha çok peşin alınan malın vâdeli kârlı satımı şeklinde işlemektedir. Malın satıcıdan banka adına alınması sırasında, banka müşterisi bankayı vekâleten temsil etmektedir. Mal ile ilgili evrakların müşteri adına tanzim edilmesi ise islâm hukûku açısından önemsizdir. Zira islâm hukûkunda evrakların müşteri adına düzenlenmesi şartı bulunmamaktadır.

Buna göre murâbahanın aşamaları şöyledir.

Müşteri almak istediği malı bulur. Satıcıyla akit yapmaz. Katılım bankasından vekâlet almış ise akit yapabilir.

Katılım bankasına malı almak üzere başvurur.

Katılım bankası malın alım satıma uygun olup olmadığını ve müşterinin ödeme kabiliyetini araştırır.
Katılım bankası kurumsal işlemlerde satıcıya sipariş formu gönderir. Müşterisine malı alması için vekâlet verir. Bireysel işlemlerde bu vekâlet şubedeki personel, SMS mesajı ya da MiM (Müşteri iletişim Merkezi) yoluyla verilir.

Katılım bankası malın alındığına dair evraklar ulaşınca satıcıya ödeme yapar.

Katılım bankası malı müşterisine taksitli bedelle satar.