bugün

sosyoloji'nin babasi. severim keratayi.
max weber'dir ismi karl marx la sürekli karşılaştırılarak aktarıldıgı için marx weber diye bilinir cogu ögrenci tarafından...
sosyolojinin annesi demek daha doğru olsa gerek düşünürü. Babası için (bkz: durkheim)

Gerçi biraz kolayına kaçacağız ama çağrışımlarla gitmek bayağı bir satır tasarrufu sağlayacak bize,

(bkz: bürokrasi)
(bkz: otorite çeşitleri) özellikle (bkz: karizmatik otorite)
(bkz: demir kafes)
(bkz: orta sınıf) (bkz: marx)'ın sınıflar çatışması yaklaşımına ideal bir alternatif orta yol)
(bkz: kapitalizmin kökeni) (bkz: protestanlık)ın münzevi bakış açısı (**bu konuda açmazları vardır)
(bkz: felsefe tarihi)

ve tabii ki bunların hepsini kapsayan bir başyapıt (bkz: protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu)
sosyoloji'nin literatürdeki babası için (bkz: auguste comte)

max weber , karl marx , emile durkheim gibi isimler sadece belli tezler ortaya atmışlar ve yeni sosyolojik fikirler üretmişlerdir . ancak auguste comte sosyoloji ismiyle , bu bilimi ortaya çıkaran bilim adamıdır ..

literatürde sosyolojinin ikinci kurucusu içinse ; (bkz: herbert spencer)
f-1 pilotu mark webber in yandan yemisi olsa gerek.
bilimsel yönetim yaklaşımının kurucusudur.
* rus asıllı abd'li ressam, baskı ustası ve heykelci. çalışmalarıyla fovizm ve kübizm gibi öncü sanat akımlarının abd'de tanınmasında rol oynamıştır.*
rivayetler doğruysa, doktora tezi 14-16 sayfa kadarmış. pek inanasım gelmedi, biz ki seksen yüz sayfadan az olanı yüksek lisans tezi olarak bile saymıyoruz. adam çıkmış, kıçı kırık sayfayla doktora tezi yapmış. üstüne bir de dünyada nam salmış.

ne idüğü belirsiz yüksek lisans tezi için, nasıl etsem de yüz sayfayı doldursam diye üstümüzü başımızı yırttık be bunca yıldır. bu dünya, bizim kıymetimizi anlamıyor anlamamakta da ısrar ediyor.
post modernizmle beraber son yıllarda yeniden keşfedilmiş daha önemli hale gelmiş alman sosyolog.
şimdii... * * * *
alman sosyolog. (1864-1920)

gerçekleştirilen bir eylemi belirleyen dört ayrı kategori yaratmıştır:
-geleneksel, hep yapılan alışkanlıklar. sabah, üniversitede arkadaşlarımızı selamlamamız gibi.
-duygusal motivasyonlu davranışlar. sınıfta hoşlandığımız birisi olduğu için derslere girmemiz.
-siyasi hedeflerle bağlantılı olan davranışlar. iş hayatında politik, etik düşüncelerimize göre hareket etmemiz.
-genel, hayata dair hedeflere yönelik davranışlar. iş bulmak için üniversite bitirmek.
bunlardan ilk ikisi bilnçlilik açısından zayıftır, üzerinde fazla kafa yormadan gerçekleştiririz. son ikisinde ise daha bilinçliyiz, hedefleyerek, üzerinde düşünerek yapıyoruz.

ideal tip kavramını ortaya atmıştır. ortaya attığı bu kavram, somut bir şey değildir. olayları anlatmak için ortaya atılan bir düşüncedir, bir araştırma yöntemidir. ideal tip ile realitenin karşılaştırılmasıyla elde edilen çıktılar iyi bir değerlendirme olanağı sunar. ideal tipini belirlediği ve kullanımını yaygınlaştırdığı kavramlardan biri bürokrasidir.

demir kafes kavramını ortaya atmıştır. ona göre insan, hayatı, doğayı, toplumu vs. akılcılaştırır. bu etkileşim sonucunda insan, tüm bu alanlarda yazılı veya yazısız, gerek ahlaki, gerek siyasi çıkar güden düzenlemeler getirir. bu düzenlemelerin geldiği nokta demir kafesi oluşturur. bir gökdeleni ve içinde oluşmuş olan ve insanın özgürlüğünü kısıtlayan bürokrasi bu demir kafestir.

l'ethique protestante et l'esprit du capitalisme (protestan ahlakı ve kapitalizm ruhu) isimli, toplumsal eleştiri niteliğindeki eseri yazmıştır. protestan ahlakının nasıl kapitalizme yol açabileceğini anlatır. tespitleri şöyledir:
-protestan ahlakında olmazsa olmazlar, dogmalar var.
-tanrı ulaşılamaz bir mertebededir.
-tanrı evreni kendi büyüklüğünden yaratmıştır.
-insanın cennete mi cehenneme mi gideceği, bu dünyada neler yapacağı önceden bellidir.
-dünyevi her şey, eğlence günahtır.
-insanlar cennete gitmek için çok çalışıp başarılı olmalıdır. zengin ve başarılı olanlar tanrının seçilmiş kullarıdır ve cennete gideceklerdir.zengin, kazandığı para ile daha çok kapital alır ve protestan ahlakının yarattığı zenginler kapitalizme katkıda bulunur.
karl marx'tan çok daha az tanınmasına rağmen, karl marx teorilerini neticeye vardırmış kişidir. ha, bu az tanınmanı nedeni ise felsefe ve sosyolojide sürekli karşımıza çıkan durumdur. adam bir ütopya, akıllara durgunluk verici bir kurtuluş sunmamış, bir umutsuzluk haritası çizmiştir. aklını umut ile çizmiş insanlık ise bu umutsuzluk haritalarını çizen dahi filozoflara önem vermez. vermesinler...
yukarıda bazı yazar arkadaşlar weber'in şahsı için yok sosyolojinin anası,yok babası demişler.sosyolojinin babası diye nitelendirebilmemiz için weber'in sosyolojiyi kendi içinde tutarlı hale getirerek formule eden ilk toplumbilimci olması gerekmektedir.ancak değildir.zira sosyolojinin babası auguste comte'tur.fakat max weber emile durkheim ile sosyoloji bilimine en çok katkıda bulunan düşünürdür.sakallıdır.saygı duyulasıdır.
(bkz: şehir modern kentin oluşumu)
(bkz: protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu)
(bkz: bürokrasi)
max weber'in meşru iktidar tipolojisi şöyledir;

a) geleneksel otorite: siyasal iktidar meşruluk kaynağını örf ve adetlerden alır. patriarkal, feodal ve monarşik otoriteler geleneksel otoriteye örnektir.

b) hukuki otorite: siyasal iktidar meşruluk kaynağını hukuktan alır. günümüzdeki sistemlerin çoğunluğu buna örnektir.

c) karizmatik otorite: siyasal iktidar meşruluğunu liderin olağanüstü özelliklerinden alır. burada liderin bu özellikleri taşıyıp taşımaması önemli değildir, önemli olan halkın buna inanmasıdır.
weber'in iktidar kuramı, siyaset bilimine giriş derslerinin en temel konularındadır, bu kuramı bilmeyen siyaset bilimi öğrencilerine kız vermezler.
hiyerarşi'yi ve katı kuralları akıllara getiren kişi.
14 Nisan'da harp akademileri Komutanlığı'nda yapılan yıllık değerlendirmede Genelkurmay Başkanı ilker Başbuğ'un adını sıkça (6 kez) andığı alman sosyolog.
Asıl adı Maximilian Carl Emil Weber. 21 Nisan 1864'te Almanya'nın erfurt kentinde doğdu. Babası Sir Max Weber liberal bir politikacı, annesi Helene Fallenstein ise ılımlı bir protestandı.
Kendini politikaya adamış olan Sir Weber'in yedi çocuğundan en büyüğü olan Max'ın politikayla ilgilenmekten başka çaresi yoktu; henüz 12 yaşındayken babası Noel hediyesi olarak "Alman Tarihi Hakkında / imparator ve papa'ya atıflarla" ve "Konstantin'den Kavimler Göçü'ne, Roma imparatorluğu" adlı iki tarihi metin almıştı.
14'üne geldiğinde ise Cicero'yu, Kant'ı, Spinoza'yı alıntıladığı mektuplar yazıyordu.
18 yaşındayken Heidelberg Üniversitesi'nde bir hukuk öğrencisiydi. Mezuniyetinin ardından eğitimcilik kariyerine Berlin Üniversitesi'nde başlayıp Freiburg, Heidelberg ve Münih Üniversiteleri'nde devam etti.
"Ortaçağ işletme Organizasyonları tarihi" adlı doktora tezinden sonra çağının sosyal politikalarına yöneldi. Alman Ekonomistler Birliği'ne kaydoldu, burada sosyal problemlerin birçoğunun ekonomi ile çözümlenebileceği fikri üzerine çalışmalar yaptı. Protestan Sosyal Kongresi'ne katılmasıyla aktif siyasete de girmiş oldu.
1893'te yaşamını kuzeni Marianne Schnitger ile birleştirdi. 1890'ları oldukça verimli geçiren Weber, 1898 - 1902 arasında nerdeyse tek bir sayfa yazmadı. 1903'e gelindiğindeyse üniversitedeki görevinden istifa etti.
Aslında bu kararı onu bugün Türkiye Genelkurmay Başkanı'Nın kendisini anmasına neden olan ününe kavuşturacak kitabını yayımlamaya götürecekti. 1904'te bazı makalelerini bir dergide basmaya başladı, en ünlü çalışması "Protestan Ahlak ve Kapitalizmin Ruhu" da bu şekilde ortaya çıktı.
Çalışma; dinin, doğu ve batı kültürlerinin gelişmesindeki faktörlerden biri olduğunu, Batı'da kapitalizm ve bürokrasinin doğuşunda Protastanlığın etkisini anlatıyordu. Buna göre bir din, toplumun ekonomik yapısını doğrudan etkileyebilirdi.
Protestan, özellikle de Kalvinist inancın Avrupa ve ABD'deki ekonomik sistemi şekillendirdiğini iddia etti. Tezini, Avrupa'nın ekonomik merkezinin reform'dan sonra Fransa, ispanya ve italya gibi Katolik ülkelerden, ingiltere, Almanya, Hollanda gibi Protestan ülkelere kayması üzerine kurdu. Çünkü Katoliklik, kar arzusuna karşı çıkıyordu. Oysa Protestanlık, ekonomik kazanç arayışını teşvik ediyordu.
"Protestan Ahlak ve Kapitalizmin Ruhu" Weber hayattayken kitap olarak basılan tek eseri oldu. Daha sonra feminist yazar olarak ün kazanacak olan eşi Schnitger, Weber'in ölümünden sonra makalelerini toplayıp, kitaplaştırdı.
Weber; hukukçu, politikacı, akademisyen, ekonomik politika uzmanı gibi sıfatlarının yanında modern sosyolojinin kurucularınden biri olarak da (diğeri emile durkheim ve Karl Marx) iz bıraktı tarihte.
Weber'in çalışmalarını yoğunlaştırdığı konular; dini görüşlerin ekonomik faaliyetler üzerindeki etkisi, dini inançlarla sosyal katmanlar arasındaki ilişki ve Batı medeniyetinin karakteristiğiydi.
Temel konularından biri de din sosyolojisiydi. Judaizm , Hindistan ile Çin';de kadim dinler üzerine makaleler kaleme aldı. Niyeti bütün dinleri araştırmaktı ama ömrü vefa etmedi.
1907 yılından sonra geçimini babasından kalan miras ile sağladı. 1912'de sosyal demokratlar ve liberalleri birleştiren bir sol parti kurmayı denediyse de başarılı olamadı.
1. Dünya Savaşı'Nın sonunda, Versailles Antlaşması'na katılan Alman Ateşkes Komisyonu'na danışmanlık yaptı ve Weimar Anayasası'nın hazırlanmasına katkıda bulundu. Anayasa'Nın 48. maddesinin Hitler'in diktatörlüğünü güçlendireceğine inananlar, Weber'in Alman siyasetine etkisini hep tartıştı.
Bu dönemde yeniden üniversiteye döndü, Münih'te Almanya'nın ilk sosyoloji üniversitesini kurdu. 1920'de, siyaset hayatı sağcıların kışkırtmaları sonucunda son bulduktan kısa bir süre sonra, 14 Haziran'da zatürreden öldü. (20.04.09, Milliyet,Miraç Zeynep Özkartal)
Her ne kadar sosyolojının kurucusu olarak bilinse de siyaset biliminin temel taşı sayılabilecek eserlere imza atmıştır. Protestan ahlakı ve kapitalizm siyasal sosyoloji alanında eşsiz bir eserdir. Heidelberg deki villasini üniversiteye bahşetmiş ve şu an yabancı öğrencilerin dil öğrendiği bir merkez olarak kullanılmaktadır.
modernlesmenin politkayi gizemlerinden arindirdigini ileri surmus alman sosyolog.
devleti belli bir toprak parçası üzerindeki şiddet tekelini elinde bulunduran aygıt olarak tanımlayan ünlü alman sosyolog. ideal tipler, protestan ahlakı, sosyal statü ve daha birçok kavramıyla aydınlatan insan.
1864-1920 yılları arasında yaşamış, kapitalizmin gelişimini "Protestan ahlakı"na bağlayan tezi ve bürokrasi üzerine görüşleriyle tanınmış Alman iktisatçı ve toplumbilimci.
marksist sınıf algılayışına statü kavramını eklemiştir.
sosyoloji literatürünün en önemli sosyoloğu. herkes karl marx der ama o iktisatçıdır. bu adam sosyologtur bildiğin.
kaç yıl geçti okumuyorum onu. unutuyorum diye çok hayıflanıyorum ama bu ara böyle olsun istiyorum. sosyoloji çok yordu beni. çok zenginleştirdi ama bir o kadar da yalnızlaştırdı. bunda en büyük paylardan biri de onundu.
ben hiçbir zaman sosyalizmi savunan biri olmadım. eşitliği de savunmadım hiç. bu sebeple hiç marx'ı sevmedim. onun yaptığının bir sosyoloji olduğunu da düşünemdim hiç. weber'di benim adamım. tabi ilk büyük sosyologları baz alarak söylüyorum. yoksa asıl adamım: jean baudrillard.
neyse...bu adam beni kendine niye mi çekti. bürokrasinin demir kafesi deyişi ile. insanlar modern dünyanın içinde işte bu kafestelerdi. araçsal akıl falan ne büyük yalandı.
adam başka şeyler derdi mesela. daha ele avuca gelen şeyler. kafayı üretim-para-eşitsizlikle bozmamıştı. ona göre de en büyük para idi. ama eşitsizliğin tek nedeni bu değildi. tek bir neden olamazdı. birçok sosyal olgu da etkendi buna. ve bence o haklıydı. kültür ve tarih yok sayılamazdı. haklıydı.
şimdi okusam ne düşünürüm bilmem. her sene başkalaşıyoruz. *
'siyaset yapmanin iki yolu vardir: ya siyaset icin yasanir yada siyasetin sirtindan yasanir.' sozunun sahibi guzel insan.

ayrica weber'in 'rasyonel insan kavrami'ni da herkesin iki kere dusunmesi gerekir.
Alman sosyolog. Siyaset Biliminin babası da sayılır. Kardeşi Alfred Weber daha çok iktisadi konularda uzmanlaşmıştır.
Protetan ahlakı ve kapitalizmin ruhu en önemli ve bilindirk eseridir.