bugün

Türk sinema, tiyatro, televizyon ve foto-roman oyuncusu. Yanı sıra senarist, yapımcı, yönetmen, set amiri, dublör, dövüş sahneleri tasarımcısı ve koordinatörü.

Asıl adı Şükrü Ocak’tır. 1960’ların sonlarından günümüze kadar sinema-TV çalışmalarında kesintisiz biçimde kullandığı “Levent Çakır” afiş adı, kendisine, sinema sektörüne girdiği ilk yıllarda o dönemin önde gelen serüven filmi yapımcı-yönetmenlerinden Kayahan Arıkan tarafından takılmış, Ocak da bu takma adı bütün bir oyunculuk kariyeri boyunca benimsemiştir.
HAYATI VE MESLEKÎ KARiYERi:
1950 yılında Edirne’de dünyaya geldi. 1952 yılında, henüz iki yaşındayken, o sırada askerlik görevini yapmakta olan babası Erzurum’da düzenlenen bir askerî tatbikatta yanlış noktaya düşen bir havan mermisi nedeniyle şehit olunca, bebek yaşta yetim kaldı. O günlerden ilk gençlik yıllarına kadar da dul annesi Emine Ocak tarafından zor şartlar altında büyütüldü.
Çocukluk ve ilk gençlik yılları Edirne’de geçen Levent Çakır, ilkokulu bitirdikten sonra, babasızlığın da verdiği duygusal eziklik ve arayışlarla, henüz 13 yaşındayken Türkiye’nin dört bir tarafını gezerek gösteriler yapan gezginci bir sirk kumpanyasına katılarak memleketinden ayrıldı. Birbirinden renkli ve yetenekli simâların bir araya geldiği o toplulukta “Kemiksiz Fatma” lâkaplı ünlü ip cambazı Fatma Soydar’ın asistanlığını üstlenen genç Çakır, bu yetenekli kadın ve oğlu Mümtaz Soydar’dan, sonraki yıllarda Yeşilçam’ın en gözde dublör ve aksiyon oyuncularından biri olmasını sağlayacak sayısız tehlikeli numaranın sırlarını öğrenme fırsatını bulacaktı.
Yaklaşık üç yıl boyunca “Kemiksiz Fatma” ve arkadaşlarının gezginci grubuyla birlikte pek çok şehre gidip, oralarda kurdukları çadırlarda akrobatik gösteriler yapan, bu süreçte de gerek fiziksel albeni, gerekse akrobatik kıvraklık açısından oldukça ciddi bir gelişme kaydeden genç adamın yolu, 1966 yılında da istanbul’un Beykoz ilçesine düşecekti. Kumpanyanın kendisine yeni gösteri alanı olarak Beykoz Çayırı’nı seçmesiyle birlikte, burada Soydar Ailesi’nin liderliğinde aylar boyunca sürecek ilgi çekici gösteriler sergileyen Çakır, gösterilerden arta kalan boş zamanlarında da her taşralı gencin hayâllerini süsleyen istanbul şehrinin ilginç yerlerini, özellikle de Beyoğlu bölgesini keşfe çıkıyordu.
Çakır, izinli olduğu bir gün yine Beyoğlu’nun film yapım şirketlerinin ofisleriyle dolu ara sokaklarından birinde yürürken, yaşına göre hayli olgun görünümü ve dönemin pek çok aksiyon yıldızından daha sportmen bedeni yapımcı-yönetmen Nejat Okçugil’in dikkatini çekecekti. Çakır’a ne işle uğraştığını soran Okçugil, genç adamın akrobat olduğunu öğrenmesiyle birlikte O’na bir kartvizitini vererek kısa süre içinde mutlaka kendisine uğramasını tenbihledi. Bu tesadüfî tanışma da Levent Çakır’ın sinema sektörüne girmesine vesile olacaktı.
1966 yılından itibaren, o dönemin serüven filmlerinde önce dublörlük yapan, ardından da dublörlüğe paralel olarak diyalogsuz küçük roller üstlenen, kavgacı karakterleri canlandırmaya başlayan Çakır, yetenekli bir oyuncu adayı olması nedeniyle kısa süre içinde “Yeşilçam kavgacılarının koruyucusu ve kollayıcısı” olarak tanınan Hüseyin Zan’ın kanatları altına girdi. 1960’ların ikinci yarısında istanbul’da bir “dublör ve kavgacı okulu” kuran Zan, Anadolu’dan oyuncu olmak üzere gelen gençler arasından yetenekli bulduklarını ekibine alarak, onlara serüven sinemasının temel ilkelerini sabırla öğretmekteydi. ilk kamera önü deneyimini Cevat Okçugil’in yönettiği “Bana Bela Derler” (1966) filminde küçük bir rolde boy göstererek yaşayan Çakır da zaman içinde bu yetenekli ekibin en gözde üyelerinden birine dönüşecekti.
1966-1970 yılları arasında, Hüseyin Zan’ın menajerliği ve genel koordinasyonu altında iki düzine dolayında filmde irili ufaklı roller üstlenen sanatçı, aynı dönemde, kendisine “Üç Namus Bekçisi” adlı yeni filminde (1969) biraz daha vitrin bir rol vermeyi düşünen yapımcı-yönetmen Kayahan Arıkan’ın önerisiyle afişlerde ve film jeneriklerinde gerçek adını kullanmaktan vazgeçti; bunun yerine Arıkan’ın -cesareti, çevikliği ve parlak mavi gözleri nedeniyle- kendisine yakıştırdığı “Levent Çakır” adını kullanmaya başladı. Kendisini adım adım başrole taşıyan bu ısınma evresinde de Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Yılmaz Gündüz başta olmak üzere, dönemin en önde gelen yıldızlarına tehlikeli çekimlerde dublörlük yapmayı sürdürdü. Dahası, bu dönemde yalnızca erkek oyunculara değil, Fatma Girik, Türkân Şoray ve Canan Perver gibi kadın oyunculara da dublörlük yapmasıyla dünya sinema tarihinde bir ilke imza atacaktı.
Levent Çakır, ünü zamanla Türkiye sınırlarını aşan bir oyuncuya dönüşmesine sağlayan asıl büyük çıkışını ise 1970 yılında, dönemin en üretken düşük bütçeli film yapımcılarından Hasan Tual’in şirketi Tual Film adına çektiği iki unutulmaz filmle gerçekleştirdi. Türkiye’nin hiçbir uluslararası telif hakları sözleşmesine taraf olmadığı, sanat eserlerine ilişkin küresel fikrî hakların iç hukukta çok da ciddi bir anlam ifade etmediği o “özgür” günlerde, en bilindik Hollywood filmlerinin senaryoları, Batı kökenli çizgi roman karakterleri, yabancı filmler için bestelenmiş özgün müzikler ve nihayet aynı ünlü filmlerin aksiyon sahneleri, son derece dar bütçelerle çalışmak durumunda kalan Türk yönetmenleri tarafından yerli filmlerin kurgu ve seslendirme masalarında deyim yerindeyse “yağmalanıyordu”. Bu denetimsiz sinema ortamında, Tual Film’in yapım ekibi de çizgi roman evreninin gelmiş geçmiş en popüler simâlarından biri olan “Baltalı ilah Zagor” karakterini, italya’daki özgün eser sahibi Bonelli Comics şirketine hiçbir bilgi vermeden, herhangi bir telif hakkı ödemesi yapmadan doğrudan beyazperdeye aktarmaya niyetlenmişti. Yabancı çizgi roman karakterlerinin film kahramanlarına dönüştürülmesi furyasının ülkemizdeki öncü yönetmeni Yılmaz Atadeniz’in çektiği “Killing” serisinden o tarihe kadar, Yeşilçam yönetmenleri, üzerlerinde tayt, yüzlerinde de maske olan ne kadar süper kahraman varsa hepsini en az birer kez beyazperdeye taşımışlardı. Zagor da henüz el atılmamış son birkaç karakterden biri olarak, Tual Film tarafından çekilmek isteniyordu.
Hasan Tual’in Zagor’a hem fizyonomi, hem de atletik beceri açısından benzeyen aktör arayışlarının sonucunda, o günlerde Yeşilçam’daki aksiyon filmlerinde dublör ve yardımcı oyuncu olarak fırtına gibi esen Levent Çakır’da karar kılındı. Çakır ile 6 filmlik bir “Zagor serisi” anlaşması yapan Tual, yönetmenlik koltuğunu da gişede başarı kazanmış iş filmlerinin ustası konumundaki Nişan Hançeryan’a teslim edecekti. Bütçe sorunlarından dolayı siyah-beyaz olarak çekilen ilk iki “Zagor” serüveni, “Zagor: Kara Bela” ve “Zagor: Kara Korsan’ın Hazineleri”, 1970-1971 sinema sezonunda büyük kentlerin periferisindeki görece daha gösterişsiz kenar mahalle sinemalarında gösterime girdiğinde, elde ettikleri olağanüstü gişe başarısı hem Tual Film’i büyük bir ekonomik darboğazdan çıkartıyor, hem de Levent Çakır’ı adı afişlerde ilk kez en üstte yer alan bir yıldız oyuncuya dönüştürüyordu. Antalya’nın deniz kıyısındaki kırsal bölgelerinde, daha ucuza çıkmaları için hemen hemen aynı oyuncu kadrosuyla ve ardı ardına çekilen bu iki film, ilkel özel efektleri ve bir hayli zayıf hikâye yapılarına rağmen, gerek Türkiye, gerekse Avrupa’da çok sevilen bir çizgi roman kahramanı olan Zagor’un ete kemiğe bürünmüş ilk beyazperde uyarlaması olarak büyük ilgi gördü. Her iki yapım da aylarca Anadolu sinemalarını dolaşarak uzun bir süre gösterimde kalmayı başaracaktı.
Her ne kadar Tual Film, Çakır ile yaptığı 6 filmlik Zagor sözleşmesinin devamını getiremediyse de sanatçı bu filmlerin kendisine kazandırdığı büyük ün ve prestijle kariyerinin bundan sonraki 10 yıllık bölümünde neredeyse kesintisiz olarak başrol oynayacaktı. Batı patentli süper kahramanların beyazperde uyarlamalarının önünde hiçbir hukukî engelin bulunmadığı o günlerde, Çakır da bu tür serüven-fantazi filmleri için olmazsa olmaz bir koşul konumundaki gösterişli fizyonomisi ve dövüş sanatlarına hâkimiyetiyle, 1970’lerin ortalarına kadar ardı ardına bir dizi mahkeli kahramanı dergi sayfalarından karanlık salonlara başarıyla taşıdı. Kendi özgü bir ritmi ve anlatım dili olan, (her ne kadar Türkiye’deki örneklerinde acıklı bir görünüm sunsa da) özellikle çocuk ve genç izleyiciye heyecan veren özel efektlerle donatılmış bu filmlerin yanı sıra, sanatçı, o dönemde Türk tarihine ilişkin destansı kahramanlık hikâyeleri ve polisiye filmlerde de gözde bir başrol oyuncusuna dönüşecekti.
Gençlik dönemi kariyerinin önemli bir bölümünde ağırlıklı olarak tarihsel serüven, polisiye, suç serüveni, bilim-kurgu, western türündeki fantastik filmlerde ve çoğunlukla başrol oynayan Levent Çakır, buna karşılık, Türkiye'de video kaset piyasasının hızlı bir yükselişe geçtiği 1980’lerden itibaren, sinemamıza yeni bir ticarî açılım alanı kazandıran bu mecrânın tüketicilerinin hedeflendiği düşük bütçeli arabesk melodramlar ve vulgar komedilerde de yardımcı karakter rolleri almaya başladı.
Yarım yüzyıla ulaşan oyunculuk kariyeri boyunca beyazperdede yalnızca bir kaç kez kötü huylu karakterleri canlandırmış olan Çakır’ın bu türdeki rolleri de onun günümüzde Türk sinema izleyicileri tarafından en fazla hatırlanan performansları arasındadır. Sanatçının, zaaflarına yenik ve sürekli çıkarlarının peşinden koşan sevimsiz kişiliklere büründüğü bu sayılı rollerden en bilindik ikisi, yönetmenliğini Remzi Aydın Jöntürk’ün üstlendiği 1981 yapımı “Çile” filminde, ailesi için canını dişine takarak çalışan fedakâr taksi şoförü ibo’nun (ibrahim Tatlıses) kendisine beslenen bütün umutları boşa çıkartarak kötü yollara sapan hırslı kardeşi ismet ve yine Jöntürk'ün imzasını taşıyan 1982 yapımı "Unutulmayanlar"daki zâlim köy ağası Emir Aşıroğlu'dur.
1984-1986 yılları arasında, yönetmen Yücel Çakmaklı tarafından, Türk televizyonculuk tarihinin o tarihe kadarki en yüksek bütçeli ve de en kalabalık kadrolu dizisi olarak hatırlanan “Kuruluş”un (Osmancık) birinci halka oyuncu kadrosuna davet edilen Levent Çakır, ülkemizdeki tarihsel film prodüksiyon anlayışını kökten değiştiren bu önemli dizide Orhan Gâzi’nin yoldaşlarından Kıyan Selçuk’u canlandırdı.
2000’li yıllardan itibaren, ilerleyen yaşı ve değişen fizyonomisine paralel olarak, sinema ve televizyonda genç serüvenci karakterleri oynamayı bırakıp daha ziyade Osmanlı dönemi subayı, Kurtuluş Savaşı komutanı, evliya, din adamı, köyün bilge kişisi, ailenin dedesi, mahallenin esnafı gibi roller üstlenmeye başlayan sanatçı, bu gibi olgunluk çağı rollerinde de kariyerinin ikinci baharını yaşayacak ve özellikle “Dumanlı Yol” (2002, Kanal 7) dizisindeki “imam”, “Kunduracı” (2007, Kanal 7) adlı televizyon filmindeki “Esnaf Veli” karakterleriyle büyük beğeni toplayan performanslar ortaya koyacaktı.
Dünya sinema tarihinde üstün yetenekli kahramanlar evreninin önde gelen üyeleri “Süper Adam” (Superman), “Kızıl Maske” (Phantom), “Yarasa Adam” (Batman) ve “Baltalı ilah”ı (Zagor) beyazperdede ardı ardına canlandırmış tek aktör olarak kolay kırılamayacak bir rekora da sahip olan Çakır, Türk Fantastik Sineması'nın gelişimine verdiği yoğun emekler nedeniyle 2011 yılında Ankara’da düzenlenen “Fantasturka / 1. Türk işi Fantastik Filmler Festivali”nde “Ömür Boyu Başarı Ödülü”, 2012 yılında da yine Ankara Ünversitesi iletişim Fakültesi yönetiminin kendisine sunduğu “Meslekte 50. Altın Yıl” ödülleriyle onurlandırılmıştır.
Yanı sıra, Türk fantastik sinemasına yönelik ilginin yeniden canlandığı ve geçmişte hor görülen bu tür filmlerin daha farklı bir bakış açısıyla ele alınmaya başlandığı 1990’lardan itibaren Çakır’ın fantastik sinemaya yaptığı özverili katkılar da lâyık oldukları şekilde takdir edilmeye başlanmış, bu kapsamda bir çok yerli yabancı basın-yayın organı kendisiyle meslek hayatı üzerine geniş çaplı gazete-dergi söyleşileri, televizyon programları ve belgesel yapımlar için özel çekimler gerçekleştirmiştir.
Sanatçının neredeyse her türden sinema-televizyon filmi ve dizinin yer aldığı zengin filmografisinde iki de yabancı yapım yer almaktadır. Bunlardan ilki, büyük bölümü ülkemizin değişik şehirlerinde çekilen 1969 yapımı "Hepsini Birden Yenemezsin" (You Can't Win 'em All) adlı savaş serüvenidir. Çakır, yönetmenliğini ingiliz sinemacı Peter Collinson'un yaptığı, Türkiye'de "Paralı Askerler" adıyla tanınan bu ingiltere-ABD ortak yapımı filmin aksiyon sahneleri için istanbul'da düzenlenen yardımcı oyuncu seçmelerinde başarılı olarak, Kuvvayi Millîye birliklerine mensup bir Türk askerini canlandırmıştı. Ki başrollerinde Charles Bronson ve Tony Curtis gibi iki büyük Hollywood yıldızının yer aldığı, dönemine göre oldukça yüksek sayılabilecek bir bütçeyle gerçekleştirilen bu savaş serüveninde üstlendiği o küçük ve diyalogsuz rol bile, adım adım başrollere doğru ilerleyen kariyerinde kendisine son derece yüksek bir prestij sağlayacaktı.
Çakır'ın yabancı sinemacılarla gerçekleştirdiği ikinci önemli işbirliği ise italyan yönetmen Anthony M. Dawson'un (Antonio Margheriti) 1983'de Nevşehir-Göreme'de çektiği bir bilim-kurgu serüveni olan "Yor: Gelecekten Gelen Savaşçı"da (Yor: The Hunter from the Future) canlandırdığı antik çağ savaşçısı karakteriydi. Bu da görece küçük çaplı bir rol olmasına karşılık, Batı sermayeli yapımların çalışma koşullarına yönelik olarak gözlem ve tecrübelerinin artmasına ciddi katkılarda bulunuyordu.
Türk sinema işletmeciliğinde uzun bir dönem boyunca üretilen filmlerin 35 mm master negatif ve pozitif gösterim şeritlerinin saklanmasına gereken önem verilmediğinden, dahası sinemalarda ilk gösterimleri tamamlanan pek çok siyah-beyaz film şeridinin (yüzeylerindeki gümüş elementinin çıkartılıp satılabilmesi için) film eriticisi firmalara yok pahasına satılması dolayısıyla, diğer pek çok siyah-beyaz dönem sinema sanatçısı gibi, Levent Çakır’ın da 1975 öncesine ait filmlerinden bir kısmı günümüzde artık geri dönüşsüz bir şekilde yok olmuş durumdadır.
2010 yılında, çok uzun yıllardan bu yana hem 35 mm master negatifleri, hem de 35 mm gösterim kopyaları kayıp durumda olan iki Zagor filmi, “Zagor: Kara Bela” ve “Zagor: Kara Korsan’ın Hazineleri”nin Fanatik Film şirketi yetkilileri tarafından bir depoda bulunup, özenle gerçekleştirilen dijital restorasyonun ardından DVD formatında yeniden gün ışığına çıkartılmasının şerefine, aynı yılın Eylül ayında, istanbul’da düzenlenen 29. TÜYAP Kitap Fuarı’na Zagor’un yaratıcısı ünlü italyan çizer Gallieno Ferri de davet edildi. istanbul’a, yeni nesil Zagor çizerlerinden oluşan ekibiyle birlikte gelen Ferri, TÜYAP kapsamında kendisi için düzenlenen saygı etkinliğinde, dünya sinema tarihinde Zagor’u canlandıran ilk ve hâlâ tek oyuncu unvanına sahip Levent Çakır ile tanışacak, onunla birlikte (şöhretini duyduğu, ancak yıllardır kayıp oldukları için henüz görme şansı bulamadığı) her iki "Zagor" filmini başbaşa ve keyifle izleyecekti. Ferri, o buluşmada, söz konusu filmlerden herhangi bir telif ücreti almamasına rağmen, “Türk sinemacılarının bir italyan çizgi romanı olan Zagor’u beyazperdeye aktarmada italyan yapımcılarından daha seri ve vizyonerce davranmalarından dolayı bu yapıtların uluslararası telif hakkı yasalarını ihlâl edişinin kendisini artık pek de fazla ilgilendirmediğini, aksine, 1961’de yarattığı kahramanını beyazperdede ilk kez ete kemiğe bürünmüş olarak görebilmenin onu bir sanatçı olarak çok mutlu ettiğini” belirtiyordu.
Çakır, 2010 yılında gerçekleştirdiği bir televizyon söyleşisinde, setlerde şimdiye kadar ölümcül nitelikte bir yara almamakla birlikte, yarım yüzyılı geride bıraktığı meslek hayatında en az bir düzine kırık ve çıkık olayı yaşadığını, bir o kadar da kesik ve kanamalı yaralanma atlattığını belirterek, çoğunda hiçbir ciddi güvenlik önlemi ya da sosyal güvence olmaksızın çalıştığı bütün bu serüven filmlerinin acı verici bedensel sonuçlarının 60’lı yaşlarından sonra yoğun vücut ağrıları ve eklem romatizması gibi hastalıklarla teker teker ortaya çıktığını belirtmiştir.
iki kez evlenmiş olan sanatçının bu evliliklerinden bir kız, bir de erkek çocuğu bulunmaktadır.
Levent Çakır, 2015 yılı Nisan ayında, dönemin Edirne Valisi Dursun Ali Şahin tarafından Edirne Valiliği Sanat Danışmanlığı görevine getirilmiştir.
(MASKELi / FANTASTiK / TARiHSEL KARAKTERLERi CANLANDIRDIĞI) ÖNEMLi SiNEMA FiLMLERi:
- “Bozkurtlar Geliyor” / “Göktürk Savaşçısı” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1967)
- “Maskeli Süvari Tommiks’e Karşı” / “Teğmen Bill” rolünde / Yönetmen: Kayahan Arıkan (1969)
- “Hepsini Birden Yenemezsin / Paralı Askerler” (You Can’t Win ‘em All) / “Kuvvayi Millîye Askeri” rolünde / Yönetmen: Peter Collinson (1970)
- “Adsız Cengaver” (Renkli-Cinemascope formatında çekilen ilk Türk filmi) / “Türkistanlı Savaşçı” rolünde / Yönetmen: Halit Refiğ (1970)
- “Tarkan: Gümüş Eyer” / “Hun Savaşçısı” rolünde / Yönetmen: Mehmet Aslan (1970)
- “Zagor: Kara Bela” / “Baltalı ilah Zagor” rolünde / Yönetmen: Nişan Hançeryan (1970)
- “Zagor: Kara Korsan’ın Hazineleri” / “Baltalı ilah Zagor” rolünde / Yönetmen: Nişan Hançeryan (1970)
- “Maskeli Üçler” / “Maskeli Çete Üyesi” rolünde / Yönetmen: Melih Gülgen (1971)
- “Kızıl Maske’nin intikamı” / “Kızıl Maske” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1971)
- “Süper Adam” / “Süper Adam” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1972)
- “Batman” (Telif hakkı sorunları nedeniyle, afiş ve jeneriklerde “Betmen” olarak yazılmıştır) / “Batman” rolünde / Yönetmen: Savaş Eşici (1973)
- “Uçan Adam Batman” (Telif hakkı sorunları nedeniyle, afiş ve jeneriklerde “Bedmen” olarak yazılmıştır) / “Batman” rolünde / Yönetmen: Günay Kosova (1973)
- “Çılgın Kız ve Üç Süper Adam” / “Süper Adam” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1973)
- “Aybiçe: Kurt Kız” / “Aybars” rolünde / Yönetmen: Mehmet Aslan (1976)
- “Hakanlar Çarpışıyor” / “Sungur” rolünde / Yönetmen: Natuk Baytan (1977)
- “Yor: Gelecekten Gelen Savaşçı” (Yor: The Hunter from the Future) / “Antik Çağ Savaşçısı” rolünde / Yönetmen: Anthony M. Dawson (1983)
- “Üç Süpermen Olimpiyatlarda” / “Süper Adam” rolünde / Yönetmen: Yavuz Yalınkılıç (1985)
- “Altar” / “Emte” rolünde / Yönetmen: Remzi Aydın Jöntürk (1985)
ÖNEMLi TELEViZYON FiLMLERi:
- “Gülcü Baba” (Algül ve Akgül) / Kanal 7 / “Seyyid” rolünde / Yönetmen: Zeynep Tor (2005)
- “Ödül” / Kanal 7 / “Evliya” rolünde / Yönetmen: Zeynep Tor (2005)
- “Emanet ve ihanet” / Kanal 7 / “Selman” rolünde / Yönetmen: Zeynep Tor (2005)
- “Kunduracı” / Kanal 7 / “Kunduracı Veli” rolünde / Yönetmen: Nazif Tunç (2007)
- “Üçkâğıtçılar” / Kanal 7 / “Halil” rolünde / Yönetmen: Nursel Tozkoparan (2008)
- “Affet Usta” / Kanal 7 / “Fırıncı Rasim Usta” rolünde / Yönetmen: Özgür Pak (2013)
- “Zengin ve Yoksul” / Kanal 7 / “Hasip” rolünde / Yönetmen: Nazif Tunç (2014)
ÖNEMLi TELEViZYON DiZiLERi:
- “Kuruluş” (Osmancık) / TRT / “Kıyan Selçuk” rolünde / Yönetmen: Yücel Çakmaklı (1986)
- “Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif Ersoy” / TRT / “Mehmet Akif Ersoy’un damadı” rolünde / Yönetmen: Salih Diriklik (1986)
- “Dumanlı Yol” / Kanal 7 / “imam” rolünde / Yönetmen: Gani Rüzgâr Şavata (2002)
- “istiklâl” / Kanal 7 / “imam” rolünde / Yönetmen: Cem Akyoldaş (2007)
- “Zırtık Mafya” / (Yayımlanmadı) / “Profesör” rolünde / Yönetmen: Ömer Korkmaz (2008)
hem zagor, hem kızılmaske, hem batman, hem de çakma süpermen rollerini oynamış bomba aktör. vay ki ne vay...
Yeşilçam döneminin usta aktörlerinden çok kaliteli bir beyefendidir.

Cüneyt arkın'ın çok sayıda filmlerinde yer almış ve sergilediği müthiş aksiyonlarla yeşilçam dünyasının gönlünü fethetmiştir.

hikayesini bu güzel röportajda izleyebilirsiniz:

https://youtu.be/F1uZKzgwVw4
zagor u oynadığında 21 yaşındaymış. şu an 71 yaşında.