bugün

librairie larousse*.
paris'te, ansiklopedi ve sözlük yayıncılığında uzmanlaşmış yayınevi.
1852'de pierre larousse'la augustin boyer tarafından kurulmuştur.
sözlüklerde kendini aşmış, akla gelebilecek her konunun sözlüğünü çıkarmış kurum.
--spoiler--
Fransa"da çok meşhur bir sözlük vardır; Larousse




Bu sözlükte bir kelime var; ""décapiter""...

Bu kelime, 1931 yılındaki sözlükte; ""boynunu vurmak"" diye ifade ediliyor.

Kelimenin bir başka anlamı daha var; ""Kazığa oturtmak"", yani sivri bir kazık hazırlamak ve kazığın bir ucu insanların ağzından çıkacak şekilde üzerine oturtmak.
Vahşi bir uygulama.

Burada, kazığa oturtmak deyiminin manasını açıklığa kavuşturmak için örnek veriliyor:
""Türkler, bugün bile esirlerini kazığa oturturlar.""

Atatürk bunu öğrenince, Fransız Büyükelçisi"ni yemeğe davet ediyor.

Elçi, diğer elçilere böbürleniyor, hava atıyor; Atatürk tarafından davet edildiği için.

Köşke geliyor, yemekler yeniyor.

Atatürk tabii bir şekilde, Elçiye bu kelimenin anlamını soruyor.
O da bildiği anlamı söylüyor.

Atatürk; ""Kelimenin başka bir anlamı var mı?"" diye sorunca, Büyükelçi; ""Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir"" diyor.

Atatürk; daha önce hazırlamış olduğu ve çalışanlarına öğütlediği şekilde Larouse"u getirtip, Büyükelçinin önüne koyduruyor.

Elçi, daha işin nereye kadar gideceğinin farkında olmadan hevesle okumaya başlıyor.
Ancak kelimenin karşısında ""kazığa oturtmak"" konusunda verilen örnek cümleye gelince, ancak yarıya kadar okuyabiliyor ve yarısından sonra yutkunarak Atatürk"ün yüzüne bakıyor.

Atatürk diyor ki:
""Demek ki biz Türkler; bugün de esirlerlerimizi kazığa oturtuyoruz öyle mi, öyle mi sayın Sefir? Sözlüğünüze böyle yazmışsınız, bu doğru mu?""

Sefir, hemen sözlüğü biraz karıştırıyor ve bir kaçamak noktası bularak diyor ki; ""Efendim bu sözlük; Katolik Kilisesi"nin matbaasında basılmış, bildiğiniz gibi biz laik ülkeyiz, kilisenin yaptıklarının bizim hükümetimizle bir ilgisi yok. Bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye karışamayız.""

Atatürk:
""Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için demek ki kiliselere karışamıyorsunuz. Öyleyse ben de yarından itibaren istanbul"daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum"" diyor.

Bunu duyan Sefir, birden ayağa kalkıyor ve; ""Ekselans, protesto ederiz"" diyor.

Bunun üzerine Atatürk;
""Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz?"" diyor ve ilgililere dönerek; ""Sefire yolu gösterin"" diyerek, bir anlamda onu kovuyor.

Sonra ne mi oluyor?

Tabii Fransız hükümeti; laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıyor, hemen o sözlük toplatılıyor ve yeni baskısında o cümle çıkarılıyor.

Bu muhteşem tavır;

- Askerimizin başına çuval geçirildiğinde sessiz kalan,

- Karakollarımıza komşu bir ülkeden saldırılar düzenlenip şehitler verdiğimizde, harekete geçmeden önce icazet almak için okyanus ötesine giden,

- Fuarlarda, ülkemizin bir bölümünü kurdukları kukla devletin parçası olarak gösteren haritalar asanlarla, hala resmi temaslarda bulunan değerli yöneticilerimize

ve

- 85 yılda, nerelerden nerelere geldiğimizi hala göremeyen aziz vatandaşlarımıza ithaf olunur...





" CUMHURiYET, FiKRi HÜR, ViCDANI HÜR, iRFANI HÜR iNSANLARIN ELLERiNDE AYDINLIĞA ULAŞACAKTIR"

--spoiler--
memurlar.net sitesi forumlarındaki verileri örneklem alarak türk eğitim sistemini, öğretmenleri eleştiren ekşi sözlük yazarı.
ilgili entry: http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=23907036

kendisine buradan önerim, facebook/ogretmenizbiz, ogretmenlerokeye4uncuariyor.com, yasasin3aytatil.com sitelerini de takip ederek eleştirilerine ve tespitlerine zenginglik katması.

peşinen not: iş bu entry'de tabii ki türk eğitim sisteminin süpersonik olduğu falan savunulmamıştır. türk eğitim sistemi bok gibidir o ayrı; öğretmenlerin yeterlilikleri, eğitim fakülteleri öğğğk'tür o ayrı. bunlarla ilgili değil bu entry dikkat et! entry'nin giriliş amacı 'ibibik tespiti' yapmaktır, üzmeyelim birbirimizi.
saygılar.