bugün

Jean Christophe GRANGE nin türkçe cevirisi ile okuyanları yordugu kitabıdır. hatalar yüzünden okumaktan vazgeçmek istiyorsunuz resmen. siyah kan ve kızıl nehirler kadar sürükleyici değil. sürükleyici olmadıgı gibi bi yerden sonra yeter artık bitse dedirtiyor resmen.
Hoş, akıcı ve birçok konuda bilgilendirici olan güzel bir grange romanı. Ancak canımız cicimiz grange'ımız bazı yerleri salladığı ve "olması mümkün olmayan" şeyleri de olayla karıştırıp yazdığı için belirli noktalarda kitap inandırıcılığını kaybetmiş. Mesela:

--spoiler--
Kitabın sonunda jeanne katilden kaçıyor ve net olarak hatırlamıyorum -kitabı kaç ay önce okudum-, sanırım bir ağacın kovuğuna falan saklanıyor. Orada biraz bekliyor, bekliyor, bayağı da bekliyor olabilir. Sonra iki tane göz görüyor. Meğer katil ağaç şeklinde karşısında duruyormuş! Meğer orman katilin içindeymiş! Katil karşısında diye tabi kaçmaya başlıyor ve öyle.
--spoiler--

Sen o kadar güzel bir kitap yaz, yaz; gerilimin zirve yaptığı yerde de bunu söyle bana, tüm inandırıcılığı, o heyecanı iki cümlede yok et!

Hep böyle yapıyorsun Grange...
klasik grange romanı.
önce olaylar polisiye bir şekilde gelişiyor, bilimsel temellere dayanan tahminler falan derken sonunda yine bir fantastik şeyler, yine bir acaiplik. fena değildi diyoruz.
katili hemen tahmin edilen kitap. aslinda grange artik tarzini belli etmistir. tüm kitaplarini okuyan bir insan bunu da kolayca anlar. her kitabinda asil kurban, katil cikar. ya da pesinden gidilen kisi odak noktadir. artik grange okurken sasirmiyorum.
başladığı kitapları ne kadar sıkılsa da sonuna kadar okumayı ilke edinenleri zor durumda bırakan kitap. zira grange'ın önceki eserlerine hakim olan sürükleyicilik bu eseriyle beraber ortadan kaybolmuştur.
klasik bir grange romanı.

--spoiler--
diğer kitaplarda olduğu gibi uzun yolculuklar yapılır, katilden kitabın bir yerlerinde kesin bahsedilir falan. kokuşmuş oteller, siyasi çalkantılar. he babam he.
--spoiler--
zaman kaybı olmayacak bir kitap.
birkaç açıdan incelenmesi gereken eser.

öncelikle ana karakterin, yazarın diğer eserlerinde oluşturduğu karakterlere nazaran daha sorunlu, daha zayıf, daha hassas bir nitelikte olması takdire şayan. her yönden oldukça dirayetli; hem zeki hem güzel hem çalışkan hem zengin hem nüfuzlu insanların maceralarına şahit olmak bir yerden sonra okuyucuyu boğabilir.

bu takıntılı karakterin bir kadın olması detayını ise, feminizme fazla uğramadan geçiyorum. her karşımıza çıkan olguyu cinsiyete bağlamamak gerekir.

romanın asıl vurgusu mekan tasvirlerindeki ve tarihi gerçeklerin adı geçen mekanlara yedirilmesindeki ustalık. çoğu yerde yazarın hakim bakış açısıyla beraber bahsedilen mekanlara sanki kendiniz birebir olarak gitmişsiniz gibi oluyorsunuz. elbette ki bunu başarmak her yiğidin harcı değil.

ülkelerin yaşadıkları ve yaşattıkları hakkındaki cesur yorumları da yine takdire şayan. spoilera girmemesi için fazla ayrıntı vermiyorum. ancak arjantin için cehennem ülkesi yakıştırmasını yapması, fransa nın da aslında eleştirdiği üçüncü dünya ülkelerinin genel gidişatında olan payı, amerika nın genel tavrı gibi birçok konu alenen dile getirilmiş ve büyük güçler negatif eleştirilmiş. dünya nın alışık olduğu, her daim dönen tezgahlar ardında zeki ve ihtiraslı insanların hayata dair idealist yaklaşımları ilham verici.

ancak bir polisiye roman olamamış kendisi. maalesef. üzülerek biraz ahmet ümit başarısızlığı gördüm yazarda. ki alışık olmadığım bir durum bu jean christophe grange için. birçok aydınlatılmamış nokta var. son 50 sayfa tamamen dağınık ve sallantılı bir kurguyla oluşturulmuş. yan karakterler çok askıya alınmış. çok ihmal edilmiş.

esas polisiye romanı, katili okuyucuya tahmin ettiren ancak cinayeti nasıl işleyebildiği konusunda beyin fırtınası yapılmasını sağlatan romandır. bunda sorun yok. ancak romanda katil tahmin edilebildiği gibi, cinayet nedenleri ve cinayetlerin işleniş yöntemi de oldukça basit, tahmin edilebilir, şaşırtıcı bir şekilde tanıdık olmuş.

yani fasulyeyi nohutu bir gece önceden ıslattığınız, cevizi fındığı fıstığı dövdüğünüz, narı ayıkladığınız, kayısıyı inciri minik minik doğradığınız ve bir süre uğraştığınız zaman insan başarılı bir aşure çıkmasını bekliyor ortaya. bulaşık suyu değil.

okunmadığı zaman vakit kaybı olmaz demeyeceğim, hiçbir kitap için böyle bir iddiada bulunmam. ancak şansınız varsa; yazarın diğer eserlerinden başlayın diyebilirim. o zaman haddimi aşmış olmam zannedersem.

saygı/sevgi.
çok yakın bir arkadaşımın öve öve bitiremediği kitap. zamanında bana da okumam için bir hayli ısrar etmişti ama pek iplememiştim. bakalım belki ''eve kitap'' sayesinde edinir okurum.

http://www.evekitap.com/olu-ruhlar-ormani_748
sonuç kısmına kadar sürekleyici ve bilgilendirici bir kitap. finaldeki son ise tam bir hayal kırıklığı okuyup okuyacağına pişman eder.
"onu erkeklerle eşit olması gerektiğine inandırmışlardı. işine dört elle sarılmalıydı. duygularını arka plana atmalıydı. ama kendine çizmek istediği yol gerçekten bu muydu?"
tarih öncesi, otizim , proto-cro-magnonlar arasında ki bağı araştırırken jeanne baya heyecanlamıştım. iki bin yıldan daha eski insan ırkı günümüze kadar geldi denildi kitapta henüz yirmi yıllık neandertal insan kafatası vardı sözde peki madem öyle yazar okuyucuyu bu ihtimalle sayfalarca heyecanlandırıp iki üç sayfa yazıyla zaten saçmaydı böyle bir şey olasına nasıl getirebildi anlamak güç. uçakla nehire atılan mahkumlar önce uyuşturuluyordu ayrıca binlerce metre söz konusu vede onları bekleyen timsahlar var yaşamaları mümkün değil. madem akılcı olacaktın garange o topluluk mahkumlar değil orada yaşayan yerliler olsaydı daha mantıklı olurdu.

yazar kötülüğün kökenine inmek istemiş baba faktöründen bahsetmiş freud'un totem ve tabusundan kötülüğün kötülük doğurduğunu söylemiş joachimin bu duruma gelmesinde üvey babasının alkolik olması gözünün önünde üvey annesinin öldürmesi, gerçek babasının diktatör olması, yamyam kabile tarafından büyütülmesi azda olsa sempati duymama neden olmuştu. nasıl bu kadar çığrından çıkabildiğini abartılı ritüellerini anlamıştım. daha sonrasında grance yine fikir değiştirdi. katili bu hale getirmemişlerdi katil her şeyi bu hale getirmişti o herkesi öldürmüştü o kabileyi yamyam yapmıştı. aslıda hiç bir şey göründüğü gibi değile getirmiş ama olmamış.

özetle kitap sürükleyici okumaya değerdi taa ki yazar okuyucuyu şaşırtmak için yüksek dozda saçma süprizli bir son yazma çabasına girene kadar..sonu abartısız olsaydı ve bir sürü soru cevapsız kalmasaydı daha mutlu kaldıracaktım kitabımı rafa.
Yakın zaman önce bitirdiğim kitap.evet gayet sürükleyici ama sonu tatmin edici olmayan bir kitap daha iyilerini aynı yazardan okumuşluk olunca beklentide yüksek oluyo haliyle yakında yeni kitabına da başlayacağım ama umarım bundan iyidir..
ortaya kadar mükemmel akan, ortadan sonra boka saran kitap.
siyah kan gibi tadı damağında kalmıyor insanın.
sonunu süpriz bitirmek için biraz fazla kasılmış gibi. sevmedim.
yazarından daha iyilerini okuduğumuz için belki de tatmin etmedi, bir başkası yazsa bu hissi uyandırmayabilirdi.
siyah kan, leyleklerin uçuşu veya kızıl nehirler ile kıyaslanmayacak kadar vasat bir kitap.

katilin sapkınlıkları ve cinayet mahali yerleri gibi bazı bölümler çok akıcı ve güzeldi. ancak 3-4 paragrafa art arda ağacın türü, rengi, adından da bahsedilmez ki. grange belkide bana okumayı sevdiren yazarların başında gelir ancak bu kitapta kimi yerlerde o kadar çok sıktı ki, bunaltıcı yaz günü "eeaaahhh bu kadar boş ayrıntı da verilmez arkadaş" diye söylendiğim oldu.

ayrıca bir çok şey havada kaldı kitapta. teker teker spoiler verip açıklamak var ancak okuyan herkes farketmiştir zaten...

son 100-150 sayfa heyecanın tavan yapmasını beklerken sadece son 20 sayfa heyecan verdi. zaten final niye bu kadar aceleye getirilmiş onu anlamak mümkün değil. biz parçalar yavaş yavaş birleştirilecek diye beklerken kitap küt diyerek bitiverdi.

eğer son okumadığınız grange romanıysa veya benim gibi yazarın tüm kitaplarını okuyacağım diye takıntı yaptıysanız okuyun derim. yazara yeni başlayacaklar ise uzak dursun.
özgün bir girişi olan yine özgün gelişen fakat klasik bir hollywood yamyam filmi gibi sonlanıveren; her şeye rağmen akıcı, güzel, akılda kalıcı grange romanı.
yazarın önceki romanlarını okuyan biri için eğlenceli ama olağaüstü olmayan, yazarla ilk kez tanışacaklar için ise daha fazla haz vaadedebilecek bir kitap.

bu temmuz sıcağında, can sıkıntısı gidermek maksatlı okudum ve tabii ki keyif aldım. katil acaba kim diye merak içinde okuyorsunuz. klasik şablon işliyor yine bir şekilde kendine çekebiliyor okuru. iyi ki okumuşum dedirten kısım ise latin amerika'nın bir kısmının yakın siyasi tarihine ve insanın evrimleşmesi aşamalarına değindiği bölümler oldu.
Katilin kimliğinin çok erken tahmin edilebildiği ve bu yüzden bana pek zevk vermeyen grange kitabı. Mekanlar ve cinayetler hoşuma gitti sadece.