bugün

küçükken hep olmak istediğim meslektir.

kitap aşkıyla yanıp tutuşanların küçükken hayal ettiği mesleklerdendir. diğeri için (bkz: gazete ve mecmua bayiliği) fakat ne yazıktır ki yurdum kütüphanelerinde; taşra kütüphanelerinden tutun da kent kütüphanelerine kadar buradaki görevlilerin hepsi klasik memur anlayışıyla kaba, hodbin tiplerdir. bir şey sorarsın cevap vermeye tenezzül etmezler, klasikleri sorarsın daha yeni duymuş gibi yüzüne aval aval bakarlar.
velhasıl yaptığı işten memnun olanları yok gibidir.
günde onlarca ve kutuphanesine gore belki yüzlerce kişiyle muhattap olan, ve malesef kütüphaneye en sık giden insanların bile kütüphane adabından yoksun olması nedeniyle dellenmiş kişilerdir, tabi ki sorulan sorulara cevap vermemenin hiç bir bahanesi yoktur, ayrıca mesleğin en büyük hatalarından birini yapılmaktadır, lakin bu insanların da uğraştığı seyler düşünülmeli ve en azından katalog taramasının nasıl yapılacağı ögrenilmelidir.
çalışırken hiç görmediğim memur türü. **
Kütüphane'de gürültü yaparak çevresini rahatsız edenleri uyarırken, uyardığı kişilerden daha fazla gürültü yapmak suretiyle insanı tedirgin eden türlerinin de mevcut olduğu kütüphane görevlisi.
kesinlikle işlerinin bilincinde olmayan memurlarımızdır.bayan memurlar genelde dantel örneği çıkarır ya akşama acab ne yemek yapsam gibi abuk sohbetler içinde olurlar. erkek görevliler ise maç muhabetinden tutunda köşedeki bakkalın ne kadar pahalı olduguna kadar kitap dışında herşeyden bahsederler. halbuki okumaya bu kadar ihtiyaci olan bir ülkenin memurlarının boyle olmaması gerekmektedir.
koşturma, telaş, sıkıntı, zorunda olduğun için iş yapmak vb nedenlerle infilak noktasına gelen beynin dizginlenmesi tekrar evrensel varoluş amacına hizmet edebilmesi için programlanması amacıyla elbet birgün atılacağım meslek grubu. sanki kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibi kütüphane raflarının arasında dolanmak.

bazen küf kokan sararmış yaprakların daha birbirinden ayrılmamış olduğunu farkedip, göz değmemiş sayfaları kağıt bıçağıyla aralayıp yaramaz birkaç göz atımı, bakış kaçırımlı ivmesel hareketlerle heyecanlanıp, kimsenin yapraklarına tükürüklü parmaklarını gezdirmediğini bildiğin bir nevi kutsanmış ve saf bir bakireye dokunabilmek gibi sarsıcı bir şansa sahip olabilmek. işte bu diyor hayat! of çekip gidesim geldi yine.
maldir.

ama en az bi tane arkadaş olarak edinilmeli, bak şimdi kitap ayırtcam adamin numarasini silmişim, feystn yazicam engelledimdi, cok yuzsuzluk olur şimdi.

ben gibi kara kara düşünmemek icin samimiyet kurunuz bunlarla.