bugün

"islam hoşgörü dinidir." nidaları atan yobazları zora sokmuş olaydır. Yok efendim yahudilere göre bir karar, yok efendim o zamanlar öyleydi, yok efendim hakettiler. En başta vicdanın kabul görmeyeceği bir olaydır bu.
birileri aklınca uyduruk bir hikaye tasarlamış ve bunu makale haline getirerek, altına'da islam tarihçilerinin isimlerini kaynak olarak gösterip, doğru gibi göstermeye çalışmışlar. googleye "kureyza katliamı" yazın karşılaşacağınız tek yazı budur!(#19483751) belli ki tek bir kişi tarafından düzenlemiş ve anti-islamcılar tarafından forum ve bloglarda,hakaretvari başlıklarla servis edilmiş. asılsız bu hikayeyi! paylaşanların amaç ve niyetleri tartışmasız provokatörlüktür. böyle ucuz numaralar; islamiyette ve hz muhammed’e antipatisi olan, ateist ve türevi kişilerin çarpıtmasından başka bir şey değil.

(#19876517)---- bu entry; hz muhammed (sa)'in hayatını kaleme alan islam tarihçileri hakkında kısa bir bilgi yazısıdır.

zunuvas katliamı kureyza katliamı, dedikleri ama gerçekte binlerce hıristiyan'ın, açılan hendekler de canlı canlı yakıldıkları, yahudilerin yaptığı, katliamın anlatıldığı hadisedir.

--spoiler--
Medine şehri içinde yaşayan benu kurayza Yahudileri, hendek savaşında çarpışmaların yoğun olduğu bir zamanda, islam ordusuyla barış anlaşmaları yapmalarına rağmen, anlaşmaya uymamış ihanet etmişlerdir. savaşın bitmesiyle, hz. Muhammed (sa) kurayzaları kuşatma altına almış, birkaç günlük direnişten sonra, benu kurayzalar teslim olmuşlardır. (kur’an onların sahip olduğu kale ve hisarlardan bahseder. ”ahzab33/26) samhudi’de bu kalelerin özelliğinden söz ederken, bunlardan birinde yangın çıksa diğerine sıçrayacak kadar birbirine yakın ondört ”utum” (müstahkem kale) bulunduğunu nakleder.

evsli bir Müslüman olan sa’d ibn mu’az’ın hakemliğini, hz Muhammed (sa) kabul etmesi koşuluyla kurayzlılar görüşmeyi kabul etmişlerdi. hz Muhammed (sa) bu hakemliğe razı olmuştu. hendek savaşı sırasında aldığı yaralar yüzünden bir süredir tedavi olduğu için, hz. Muhammed (sa) kendisiyle birkaç hafta hiç konuşamadı.

“hastane’den bir eşeğin sırtına bindirilerek getirilen sa’d ibn mu’az, resullah (sa) huzuruna çıktı; önce, kendi kabile üyelerine, hakem sıfatıyla vereceği tüm kararları kabul edip etmeyeceklerini sordu. onlar buna razı oldular. daha sonra aynı soruyu hz Muhammed (sa) yöneltti; o da olumlu cevap verdi. hakem kendi kutsal kitapları olan pentatök’deki Musevi yasasının (tesniye 20/10-14) Yahudilere uygulanmasına karar verdi. hz Muhammed (sa) hakemden, böyle bir sert kararın çıkacağını beklemediği için şöyle mırıldandı;

“ Allah’ın yedi kat göğün yüceliklerinden onlar için takdir ettiği kader meğerse bu imiş” *

hz Muhammed (sa) savaş tutsaklarına iyi davranmış, çoğunun hayatını bağışlamış ve mallarını da iade etmiştir.

doğu bilimci, wensick, olayla ilgili olarak şu cümleyi kurar; “hangi ulus söz konusu olursa olsun, en uygar toplulukların bile, benu kurayzlıların durumunda aynı cezayı vereceklerini” dile getirmiştir. * prof dr muhammed hamidullah

--spoiler--

(tesniye xx/10-14) "Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin. Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler. Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak isterlerse, kenti kuşatın. Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RABbin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz. (Tesniye 20:10-14)" http://masonlar.org/mason...dex.php?topic=3411.0;wap2

bu bağlantı konuya dair daha içerikli. http://ahmednazif.blogspo...tmas-beni-kurayza_14.html
her zaman mantığı taklaya getirerek, 'vicdan ve hümanizm' ayağına beşeriyetin kaynağı islamiyet aleyhtarlığı yaparak iş yapmaya çalışmış ateistlerin, yine hezeyanlarla dolu yalanlarını sergiledikleri olaydır.

bu yazıda tüm iftiralara cevap vereceğim, herkes ağzının payını alacak!

evvela size kaynaklarıyla, müslümanlar, yahudiler ve medine'deki putperestler arasında imzalanan bir vesikayı aktaracağım. bakalım hangi şartlar varmış:

1) yesrib'li müslümanlara tabi olanlar (yahudiler), şehrin tebaasından sayılmakla birlikte; şehrin beraber savunulması için müslümanlarla beraber hareket etmeyi kabul ederler. (m.fayda, hz. ömer, 145)

2) şehirde yaşayan her topluluk, kan bağlarının üzerinde bir 'ümmet' olgusunu kabul eder. (yani her fert, bu yeni topluluğun içerisinde bir ümmettir. kan bağı veya din bağı yerine, heterojen bir ümmet anlayışı benimsenmiştir.)

15, 18 ve 19. maddelere göre ise; bir harp vukuunda antlaşmaya imza koyanların eşit haklara sahip oldukları belirtilir. (hamidullah, islam peygamberi, I, 207; Salih Tuğ, islam Ülkelerinde anayasa hareketleri, s. 44, 1969)

16. maddede yahudilerin durumu özel olarak belirlenmiştir. bu maddeye göre, medine'deki yahudiler zulme uğramazlar ve müslümanlara zulmedenlerle temas kuramazlar. (hamidullah, islam peygamberi, I, 206)

18. maddeye göre şehir devletini savunanlar nöbetleşe olarak harbe iştirak edecektir.

umumî maddeler olarak göze çarpan 23. ve 42. maddelere göre, hz. peygamber tam yetki ile şehir devletinin başındadır.

25. maddeden 33. maddeye kadar zikredilen maddelere göre; tüm yahudi kabileleri sayılmış ve onların müslümanlarla eşit bir ümmet oldukları, aynı zamanda dinlerinde serbest oldukları vurgulanır. haksız yere cürüm işleyenlerin yalnızca kendi efratlarına ve ailelerine zarar verdiği belirtilmekle birlikte, suç umumîleştirilmekten kaçınılmıştır.

35. maddeye göre yahudilere sığınanlar, yahudiler gibi muamele görecektirler.

36. madde, yahudilerin medine şehir devletinin başkanından yani hz. peygamber'den izin almaksızın herhangi bir askerî seriyye tertip edemeyeceğini hükme bağlar.

43. madde hz. peygamber'i dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korumayı amaçlarken şöyle der: ''ne kureyşliler ne de onlara yardım edenler himaye edilir''. böyle demekle müşriklerle irtibat yasaklanmaktadır.

46 ve 47. maddeler ise, bu antlaşmaya mutlak bir sadakat istenmekte, antlaşmanın yürürlükte olduğu sürece herkesin 'barış ve emniyet' içinde olacağı belirtilmektedir. (hayrettin karaman, mukayeseli islam hukuku, 70-71)

benu'n nadir, benu'n kaynuka ve benu'n kureyza kabileleri; evslilerin ve hazreclilerin müttefikleri olarak bu antlaşmaya bilerek ve isteyerek imza koymuşlardır. bedir savaşından sonra benu'n kaynuka yahudileri hz. peygamberin zayıf anını kollayıp isyan çıkarmak için gelmiş, bunu anlayan peygamber, ''allah'tan korkunuz ve müslüman olunuz. muhakkak ki siz benim hak peygamber olduğumu bilmektesiniz.'' demiş, yahudiler de: ''ey ebu'l kasım! sen cahil ve savaş bilmeyen kureyşlileri yendin, biz çok savaşçıyızdır'' diye cevap vermişlerdir. (ibn ishak, 294; vakidi I, 176; ibn hişam, II 201; belazurî ensab, 308; taberî, tarih II, 479)

daha sonraki 9 aylık bir süre olaysız geçiyor. bu da ateistlerin, ''bu antlaşmayı yahudiler müslümanlar korsan çeteler kurmadan evvel imzaladı, bu tavrı görünce vazgeçtiler'' iddiasını çürütür. nitekim benu'n nadir yahudileri, peygamberi hicveden bir şairin öldürülmesinden sonra yaptıkları antlaşmayı yenilemişlerdi. bu da bedir savaşından çok sonraya rastlar.

müslümanlar ile benu'n kaynuka yahudileri arasında savaşın patlak vermesinin sebebi, medine'deki bir kadının yahudilere ait bir kuyumcu mağazasına girmesi, işi görülürken bir yahudinin kadının eteğini sandalyeye bağlaması, kadın kalkınca eteğinin yırtılıp mahrem yerleri görülürken yahudilerin hep bir ağızdan gülüp kadına rencide edici sözler söylemesi, oradan geçen bir müslümanın da bu vaziyeti görmesi, daha sonra yahudiyle boğuşurken yahudinin ölmesi, bunu gören öteki yahudilerin müslümanı linç etmesidir. bunun üzerine antlaşma bozulmuş, müslümanlar kaynukalıların üzerine yürümüş, onları kayıtsız şartsız teslim almış, daha sonrasında evslilerin itirazı üzerine kaynukalıları serbest bırakmışlardır.

benu'n nadir yahudileri de hz. peygambere yardım ediyor gibi görünüp, o'nu öldürmeye teşebbüs etmişler, elbette ki becerememişler, kaleleri muhasara altına alınmış, hz. peygamber onların sulh teklifini kabul etmiştir. (ibn hişam III 200-201; VAKIDÎ ı, 373; ibnü'l esir ve serahsî)

tabii hiçbir ateist, hz. peygamberin kendisini öldürmeye teşebbüs eden nadir yahudilerini affetmesini söylemez. yer mi? yoksa nasıl suçlayacaklar peygamberi, ''derdi yahudileri öldürmekti diye? yani buradan hareketle, hz. peygamberin kureyzalıları bu denli sert bir muamelede bulunulmasına karşı çıkmamasının nedeni, artık yahudilerden bıkmış olduğu gerçeğiydi. ateistler kıvırmasın. yok sa'd tetikçiymiş de, hz. peygamberi çok yakından tanıdığı için ne düşündüğünü biliyormuş da... bunlara çocuk inanmaz lan. aşağıda biraz daha detaylı bahsedeceğim.

gelelim kureyza'ya...

(#20474173) entry'sinde bu olayı değerlendirdik zaten.

ateistlerin anlatmadığı bir diğer gerçek de, bu kureyzalıların benu'n nadir'le yapılan savaşta antlaşmalarını bozma temayülü içine girmeleri ve müslümanlara ihanet etmeleridir. daha sonra hz. peygamber kureyzalıları muhasara etmiş, tekrar sulh edilmiş ve antlaşma yinelenmişti. hz peygamber de kureyzalıları affederek, yerinde bırakmıştı. (buharî, megazi, 14)

yukarıda anlattığımız hz. peygamberi öldürmeye çalışıp affedilen benu'n nadir yahudileri, intikam için kureyşliler ve gatafanlılarla işbirliği ederek hendek savaşını çıkarttılar. (vakıdî II, 441-443, iBN HiŞAM, iBN SA'D, BELAZURî, TABERi, iBNU'L ESiR ve tüm islam kaynaklarında geçer)

nadirliler, kureyzalıları yanlarına çekmeye çalışırlar. önceleri kureyzalılar bu teklife yanaşmaz fakat huyey b. ahtab'ın ''yenilirsek sizinle olup kaderinize ortak çıkacağım'' demesi üzerine anlaşmayı bozarlar. (vakıdî ıı, 441-443; ibn hişam vs...)

hz. peygamberin gönderdiği heyete küstahça davranmış, hatta peygambere hakaret etmişlerdir. (Sîre, 2:147-148?

hz. peygamber ise kureyza tarafına hendek kazdırmamış, hatta kureyzalılardan alet temin etmiştir. (vakıdî ıı, 454-456)

''hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. siz de allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz. o gün müminler sınanmıştılar'' (ahzab suresi, 10-11) ayeti, müslümanların kureyza tarafından düşman geldiğini görünce duydukları şaşkınlığı ve korkuyu anlatır. hatta hz. ebubekir ve cabir b. abdullah da: ''kureyza'dan korktuğumuz kadar gatafanlardan ve kureyş'den korkmadık.'' demişlerdir. (ibn sa'd ııı, 106)

hendek savaşı bitince, cibril aleyhisselam hz. peygamberi kureyza üzerine sefere teşvik eder ve müslümanlar sefere çıkarlar.

yazarın geri zekalı olduğunu açığa çıkarır bir mahiyetle, hz. peygamber için ''mafya babası gibi silahla dolaşır'' demesinin mantığı yoktur. bir insan savaştayken, belinde silah olması normaldir, değil mi? o yüzden ateistler salaktır diye boşuna demiyorum.

aynı şekilde turan dursun'un dramatize ederek anlattığı, ''ey maymunların kardeşleri...'' diye başlayan rivayet; yahudiler öldürülürken değil, hz. peygamber yahudi kalesine yaklaştığı zaman söylenmiş bir sözdür. yahudiler de ona: ''sen cahillerden değilsin'' diyerek yağ çekmeye çalışmışlardı. (taberÎ, TARiH II, 581-582)

savaş sürerken önce nebbas hz. peygambere gelip sulh teklif eder, reddedilir; bu sefer ebu lubabe'yi ister yahudiler. ebu lubabe de, ''kafanızı kesecek'' deyip, onların harbe devam etmesini istemez; uğrayacakları akıbeti bildirir.

yahudilerin içinden amr. b. su'da isimli birisi de kureyzalılara şöyle der:

''ey yahudi topluluğu! siz, muhammed'le bir anlaşma yaptınız sonra da ona düşman olan biriyle yardımlaştınız ve antlaşmayı bozdunuz.'' (vakıdî, ıı, 503-504) demiş ve kendisi peygambere ihanet etmeyeceğini ifade ederek, kalesinden inmiş ve teslim olmuştur. hz. peygamber kendisi hakkında,

''ahdine vefasından dolayı allah'ın ölümden kurtardığı adam'' buyurmuştur. (ibn hişam, taberî, süheylî ve vakıdî zikretmiştir.)

yani içlerinde ahde vefalı olup, yahudilerin bu hatalı tavrını eleştirenler olsa idi, onlar da kurtulacaktı.

kureyzalılar teslim olunca, rasulullah ashaptan istediklerini seçmelerini istedi. yahudiler, müttefikleri evslilerden sa'd b. muaz'ı hasta olmasına rağmen seçtiler, sa'd, eski bir yahudi idi aynı zamanda. sa'd'ı getiren evsliler, müttefiklerine merhamet etmesini telkin edip durdular.

sa'd iki tarafa da hükme razı olup olmayacağını sordu, iki taraf da kabul edince hükmü verdi:

''buluğa eren her erin katli, kadın ve çocukların esir edilmesi''

hz. peygamber, cezayı hoşnutlukla karşıladı.

eli silah tutan herkes öldürüldü. ancak sabah ve akşam serinliğinde. müslümanlar, yahudilere erzakları az olmasına rağmen hurma ve su ikram ettiler. tevrat okumalarına izin verildi. esirler, en iyi muameleyi gördüler. böylece kureyzaoğulları hak ettikleri cezaya gark oldular!

yahudi şeriatına göre verilen ceza, aynı zamanda islam şeriatına da uyuyordu.

islam'da esirlerin öldürülmesi birçok müçtehite göre caizdir, ancak tabiiyundan birçok kişiye göre de caiz değildir. bu nedenle bu ceza, islam şeriatından ziyade, yahudi şeriatına göre verildi dense daha doğru olur.
https://hakkadavet.alimallah.com/kurayza.pdf
güzel bir abimizin güzel bir değerlendirmesine konu olmuştur;
hz alinin kafa kesmekten kolum ağrıdı dediği tarihi yahudilerin kellesini toplu kesme eylemi.
Günümüz insancıllığıyla düşünüldüğünde korkunç, ama 1500 yıl öncesinin tum dünyadaki insan ölümünün günlük rutin işlem olduğunu düşününce normal gibi gelen yahudi kesim olayı.
kimi yalancının uzun yalannamelerinde "eli silah tutan herkes öldürüldü" ve de "hem islam, hem de yahudi şeriatına uygundu" diye hafifletmeye çalıştığı katliamdır.

hayır, sadece eli silah tutan herkes değil, bulüğ çağına varan erkek çocuklar da etek kılı kontrolü yapıldıktan sonra öldürüldü. etek kılı bitmediği için sağ bırakılan ve sonra müslüman olan çocuklardan birinin ifadesi:

http://www.hadisler.com/?pid=p&id=844

“Kurayza oğullarının esirleri arasında idim. Sahabeler esirlere bakıyorlar, kimin etek kılı bitmişse onu öldürüyorlar, kimin de bitmemişse diri bırakıyor onu öldürmüyorlardı. Ben kılı bitmemişlerdendim.”

Ebu Davud 4404, Nesai 4996

görüldüğü üzere en güvenilir hadis kitaplarından ebu davut'ta ve nesai'de geçiyor.

şeriata göre uygunluk veya beni kurayza'nın anlaşmalara uymama iddiasına gelince... bizler yahudi veya islam şeriatının konuyla ilgili ne dediğine veya beni kurayza'nın anlaşmalara uyup uymadığına bakmıyoruz. sonuçta teslim oldukları halde öldürülmüşler midir? evet, bugünün değerlerine göre savaş esiri statüsünde oldukları halde öldürülmüşlerdir.

sonuçta beni kurayza binlerce kişiden oluşan bir topluluktu. her toplulukta olduğu gibi kararları topluluğun önderleri alıyordu. o kararlardan etek kılı henüz bitmiş çocukların bile sorumlu tutulması zulümdür.

son olarak da bu tür vahşetlerin o günlerde normal karşılandığı iddiasına yanıt vereyim. evet, doğrudur. o günlerde öyleydi. fakat günümüzde savaş esirlerinin öldürülmesi yasaktır; "insanlığa karşı işlenen suçlar" kapsamına girer. eğer beni kureyza katliamını yapanlar bugün inanç ve kanaat önderi olarak görülmeseydi, kendilerini öyle görenler onların yaptıklarını aynen tekrarlamasaydı (mesela ışid gibi) söz konusu olay için "geçmişte, o günün koşulları içinde yaşanmıştır" der, meseleye öyle bakardık.

fakat eğer söz konusu kişilerin yaptıklarının, ettiklerinin ilelebet geçerli olacak kutlu işler olduğu iddia ediliyorsa -ki ediliyor- o zaman bu suçu eleştirmek anakronizm hatasına düşmek değildir.
Dinlerde hoşgörü yoktur, olamaz da zaten. Kendini diğerlerinden üstün ve farklı göstermek için "bak onda yok ama bende var" der islam. Koca bir yalandır. Tek kanıtı da bu değildir.